Burası Eğret arazi ortalamasına göre verimli bir mevkidir, zaman zaman bahçe yapılmaya eşverişli sulak topraklar. Verimliliğin sebebi Çayırlar ve Örençayırlar ile Atmezarı havzalarının doğal uzantısı olması, iki havzanın kesişim noktasında bulunması olabilir. Böylece hem yeraltı hem de yeryüzü sularınca beslenebilecek konuma sahiptir. Gerçi günümüzde su kaynakları tükenmiş durumda, biz önceki dönemlerinden bahsediyoruz.
Büyükler kendini bileli oraların bu isimle bilindiğini söylüyor. Eğripara... Ama mevkinin özellikleriyle ne alakası var bunun. Coğrafi olarak, zirai olarak, ekonomik olarak, tarihi değeri olarak hangi özelliğinden dolayı böyle isim verilir ki bir bölgeye?...
Paranın eğrisi ne demek, bütün paralar düzgün de az görülen bazıları eğri olarak mı vasıflandırılmış. Mesela eski sikkeler tam daire biçiminde değil, uçlarında bir kertik mutlaka oluyordu acaba kastedilen bu mu? Gökdaşderesi'ni anlatırken para/altın imal edilen yerin oralarda bir yerde olduğuna dair söylentiye yer vermiştik. Dipdibe değiller, ama sonuçta Eğripara ile Gökdaşderesi aynı köyün mevkileri...
Eğri para tamlamasındaki anlam işaretlerinden biri de sahte para kavramı olabilir. Yalnız o dönemlerde sahtecilik mevzuu var mıydı bilemeyiz.
Şimdi bu iki hususu birleştirip düşünelim, bir zamanlar bu mevkide define/gömü bulunsun. Eğret'te defineden kastın para olduğunu biliyoruz, paradan kasıt da altındır; gümüş, tunç, bakır vb. başka madenlerden yapılmış sikkeleri paradan saymıyorlar. Parayı bulmuşsun, ama rengi çil değil, üstelik uçlarında kertikler var... Bu düzgün olmayan buluntuların hatırına o bölgeye Eğri Para dediler, böylece mevkinin adı doğmuş oldu... Bu teoriyi doğru kabul etsek buna dair bir söylenti, hikaye, rivayet gelmesi gerekmez miydi? Ama yok...
O zaman başka bir senaryoya ihtiyacımız var... Bolu, Safranbolu, İnebolu, Hayrabolu, Gelibolu, Tirebolu... Bunların yerleşim yeri olduğu malumdur. Kelime sonlarındaki bolu kelimesi 'polis'in dönüşmüş biçimi, o da şehir demek. Konstantinapolis Konstantin'in şehri demek, İstanbul'un orijinal hali... Yani onun sonundaki -bul da aynı yerden gelme...
Bir de kirebolu var, malum balarısının salgısı. Genelde onu kovanın, yuvanın yalıtımında kullanıyor bu hayvancıklar. Yalnız bu kelimenin aslı propolis, Türk halkı Türkçeleştirerek girebolu filan demiş, Eğret'te kirebolu deniyor. Polis kelimesinin burada da bolu'ya dönüştüğü görülüyor. Mantık aynı, arıların yaşadığı yer arı şehri olarak düşünülüp yalıtımda kullanılan madde böyle adlandırılmış.
Lafı dolandırmayalım, ikinci teoriye göre Eğripara ismindeki para, polis>bolu dönüşümüne benzer bir olay sonucu ortaya çıkmış olamaz mı? Biliyorum bu da zayıf bir teori, ama düşünmeye devam edelim.
Poros Yunanca'da geçit, derbent, geçit vergisi anlamlarına geliyormuş. Niğde'nin Bor ilçesi bununla ilgiliymiş, hatta 20. yy başında orada önemli oranda Rum nüfus bulunuyormuş. Zaten Anadolu'nun İslamiyet öncesi dönemde sırayla bir çok medeniyete evsahipliği yaptığı biliniyor. Önemli bir devrede Yunan hakimiyeti de yaşanmış. Eğret'in de böyle bir dönemi var. Eski yol güzergahlarında sık sık geçitler bulunurdu, Türk hakimiyeti yıllarında bu geçitlere boğaz veya derbent adı verildi. Önemli yol üstlerinde adı tam olarak 'derbent' olan 24 köy tespit ettim, birleşik kelimelerle yapılanlar hesaba katıldığında bu sayı elliye yaklaşıyor ve çoğu da Ege bölgesinde... Boğaz kelimesi de aynı şekilde ve yüz civarında geçit/boğaz kelimeleriyle anılan köy bulunuyor.
Köyümüze dönelim. Bir dönem Eğret arazisi olan Cumalı'yı geçip Osmanköy'e yaklaştığınızda böyle bir geçit var ve oraya Süleymanboğazı deniliyor. Daha eski dönemde Sülümenli denilirmiş, bazı mahkeme kayıtlarında bu ibare görülüyor.
Süleymanboğazı gibi geçitler eski dönemlerde Eğret civarlarında olabilir. Yüzey şekilleri deprem gibi olaylarla yüzlerce binlerce yıl önceden değişmiş olabilir. Şimdi ova gibi görünen Eğripara mevkisinde bir geçit neden olmasın. Madem Yunanca'da geçide poros>bor deniliyor, oradaki geçit de benzer bir şekilde adlandırılmıştır. Peki poros>para dönüşümüne ne dersiniz?
Başka bir husus, para kelimesi Farsça pâre kelimesinin Türkçeleşmiş halidir. Tam anlamı parça, bölüm, kısım demektir; yalnız bu anlamıyla dilde pek kullanılmaz, sadece 'paralamak' fiilinde parçalamak anlamıyla karşımıza çıkar. Bununla beraber para kelimesinin terimleşmiş tarihi bir anlamı daha var: 'Kıymetli parça, ayrılmış bölüm'... Bu anlamın arazi ile ilgili olduğu açıktır. Selçuklu, Germiyan hatta Osmanlı döneminde devlet tarafından özel bir maslahata binaen ayrılmış, tahsis edilmiş arazi parçasına bu ad veriliyor. Vakıf arazilerine benzer bir durum... Eğripara mevkiinin zirai, iktisadi ,ticari, siyasi öneminden dolayı özel olarak bir hizmete tahsis edilmiş bölge olduğuna dair tahmin yürütmek mantıksız olmaz...
Eğripara'nın 'para'sını anlamlandırdığımıza göre 'eğri'ye yoğunlaşalım biraz da... Bunun düzgün karşıtı olan eğrilikle ilgisi olmadığını düşünüyorum. E be kardeşim eğri eğri değil, para para değilse Eğripara nedir? İşte oraya geldik...
Ben eğri kelimesinin, köyün antik dönemdeki adına işaret ettiğini düşünüyorum. Eğri'ye veya ona yakın bir kelimeye ister polis/bolu, ister poros/bor ekleyin; ortaya Eğripara'ya benzer bir kelime çıkacaktır. Yani bu bölgede antik bir yerleşim vardı ve adı da böyle bir şeydi. Yakınlardaki Maldepesi ve Örençayırlar'da bulunan Üyük, bu teoriyi desteklemekte...
Halk arasındaki söylentilerde ve sınırlı sayıdaki belgede 'Eski Eğret' veya 'Küçük Eğret' ibareleri var. Ayrıca 19. yüzyıl nüfus kayıtlarında reisi 'Eğretli Hüseyin' olan bir hane bulunmaktadır. Eğret köyünden birinin 'Eğretli' diye lakaplanması da gösteriyor ki yakınlarda bir Eğret daha var. Yaygın ve yanlış kanaate göre bu Eğret Örenler'deydi. Oranın yüz yıllık geçmişi olduğu öğrenilince bu kanaat zail oldu. Taşlıtarla/Akkaya civarına veya başka bir kaç mevkiye yönelik böyle görüşler de bulunuyor. Bunların arasına Eğripara'nın Eski Eğret olma ihtimali de eklenmelidir.
Bütün bunlar, köyün adının geçici anlamına gelen eğreti ile ilişkilendirilip emaneten yerleşilen bir yerden şimdiki yerine taşınması ve yanında Eğret/Eğreti adını birlikte götürmesi söylentisini boşa çıkarmaktadır. Gerçi iki eski haritada keşfedilen 'Hayrat' ve 'Hayret' adları bu yerleşik kanaati zaten sarsmıştı. Şimdi düşünülmesi gereken Eğret'in, köyün antik dönemdeki ismiyle ilişkilendirilebilme ihtimalidir.
Son olarak burada yazılanlar Eğret ve Eğripara isimlerinden yola çıkılarak geliştirilmiş bir deneme olduğu, belgesel dayanağı bulunmadığı gerçeği de unutulmamalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder