11 Haziran 2025

Size Kim Buñarı Geri Getirir


    Yine Buñar hakkında dertlenenler var, bu iyi bir şey. Derde deva olmasa da, eski günlerdeki gibi şırıldamasa da Buñar havuzunu tekrar suyla buluşturmayı düşünmek, bu uğurda kafa patlatmak takdir edilmelidir. 

    Yakın geçmişte yaşandı herkesçe biliniyor, yine de Buñar'ın başına gelenleri hatırlayalım. Başlangıcını bilmediğimiz dönemlerden, belki antik çağdan beri akarak Eğret'in en büyük su kaynağı durumundaydı, ta ki bir kaç yıl önce tamamen kuruyana kadar... 

    Birdenbire kuruması büyük ölçüde patatesçilerin açtığı derin kuyulara bağlanıyor. Resmi kayıtlarda Anıtkaya arazisinde beş tanesi ruhsatlı görünmesine rağmen, şu an 30 civarında derinkuyu varmış. Bu hesapsız ve acımasız savurganlığın böyle neticelenmesi normaldir. Hala yeni kuyular açıldığına da şahit oluyoruz, kimsenin bir tepki gösterdiği yok. 'Yetkili mercilere, yukarılara sırtını dayamışlar, seni beni dinlerler mi' diye iyice tepkisiz toplum olduk. Biz ses çıkarmayınca onlar iyice azıyorlar. Aslında bir bakıma doğru düşünüyoruz, bizi kimsenin taktığı, ne düşündüğümüzü önemsediği yok. Ama büsbütün de öyle değil, biraz sonra tekrar döneriz bu konuya...

    Bundan 25-30 yıl önce Topraksu kooperatifi marifetiyle iki derinkuyu açılmıştı. Mantarlık tarafındaki kanallara su basıldığında Buñar'ın suyu azalıyor, hatta diniyor diye bu kuyular kapatıldı. Sonra yakındaki fabrikaya açılan kuyu nedeniyle Buñar suyu çekildiğine dair de söylentiler çıktı. Bütün bunlar hep söylenti, dedikodu özelliğindeydi, ama gerçeklik payı da bulunabilir. Yani yeraltı suyuna müdahale etmek elbette doğal akışta etkili olur... Bu söylediklerim hiç bir zaman Buñar'ı kurutma, su bülken gözeleri tıkama derecesine gelmediği için köylümüzün dikkatini çekmemişti...

    Yakınlardaki ani kurumanın bir sebebi de hatalı bir uygulamayla gözelerin tıkanmasına bağlandı. Güya paletli bir kepçeyle havuz ayıklanmaya kalkılmış, bu arada gözeler o baskıyla kapanmıştı. Daha yumuşak bir temizleme insan gücüyle yapılabilirdi, diyorlar... Koca Buñar'ın kurumasına gerekçe gösterilen bu olay pek mantıklı gelmiyor...

    Yeraltı ve yerüstü sularının çekilmesinin küresel ölçekli ısınma ve kuraklığa bağlı olduğunu, Buñar kurumasını bu bağlamda değerlendirmek gerektiğini düşünenler de haklı olabilir. Onlara göre doğal sebeplerle Buñar zaten kuruyacaktı... 

    Sonuç olarak bütün sebepler birleşti ve Buñar kurudu... Bu basit 'Buñar kurudu' sözü iki kelimeden ibaret değildir. Çünkü asırlardır köye hayat veren bir kaynağın kuruması aslında Eğret'in kurumasıdır. Bakın bu geçen bir kaç yılda Söğütaltı yeşilliği bir anda kayboldu. Geçtiği yerleri Hızır gibi yeşerten Eğret Çayı da kurudu, o kuruyunca söğüt, kavak bütün ağaçlar takırdamaya başladı. Bu kuruma gözle görülecek derecede belirgin, 20-30 yıl sonrasını düşünemiyorum bile...

    Bu durumun farkında olan duyarlı kimseler Buñar'ı canlandırmaya kafa yoruyorlar. Çoğunluğun fikrine göre ortasına bir derinkuyu açtıktan sonra havuzun tabanına beton atılmalı, böylece çıkarılan suyun tekrar tabana kaçması engellenmiş olur, eski dere boyu akar gider. Finansman için geçtiğimiz bayramda deriler bu işe toplanacaktı, deri para etmediği anlaşılınca kelleyle yetinildi. Sonuç ne oldu bilmiyorum.

    Benim burada eksik gördüğüm ve dikkat çekmek istediğim nokta birlik beraberlik ruhudur. Yukarıda arzettiğim Buñar'ı canlandırma projesine itibar etmeyenler var. Olabilir, herkes her fikre katılmak zorunda değil. Lakin ortada ortak bir sorun olduğunu kabul etmek, bu sorunun çözümüne çalışanları takdir etmek gerekir. 'Netceklemiş! Heç olur muymuş!' gibi moral bozucu tavır takınmak yerine, 'Meseleye bir de şu açıdan bakalım... Şöyle yapılsa daha kolay olabilir mi... Bu konuda bize de bir görev düşer mi...' gibi yapıcı yaklaşmak daha faydalı olur. Bu arada katılmadığın yönleri de kibarca söylediğin için bakarsın bir yanlıştan dönmeye vesile olursun. 

    Misal, Buñar suyunun daha öce de çekildiği, fakat bir süre sonra tekrar bülktüğü bildiriliyor. 20. yüzyıl başlarında ve 1950'lerde kuruduğu, hatta gözelerde eşeklerin küllendiği gözlenmiş. Tarihte benzer çekilme ve akma durumları da yaşanmış olabilir. Şimdi bu son olay da benzer ise ve bir süre sonra doğal yollardan Buñar yine bülkmeye başlayacaksa, beton atmak suretiyle gözeleri temelli tıkamış olmaz mıyız, suyumuz geri gelecekse bile buna tamamen engel mi oluruz, düşüncesi var. Böyle endişeler dile getirilebilir...

    Asıl önemli olan, daha fazla kişinin düşünce ve bedensel katılımıyla ortak bir enerji oluşturulmasıdır. İşte asıl işi sonuçlandıracak olan şey, birlik ve beraberlik ruhu bu... Malesef bizim köyde eksikliği hissedilen yegane şey...

    Hocalarımız daha iyi bilir, Allah'ın rahmeti, bereketi topluluk üzerine olduğuna dair ayet ve hadisler var... Bunun için sınır çizmede olsun, Hıdrellezde olsun, yağmur duasında olsun eskiden bütün köylü birlikte hareket ederlermiş. Yağmur duasında hatırlıyorum, 'Eksik kimse kalmasın şunu da çağırın bunu da çağırın' diye gayret edilirdi. Hatta çoluk çocuk yanında hayvanların bile duada hazır bulunmasına dikkat edilirdi. Maksat havaya daha fazla el kalksın, daha fazla göz yaşarsın, daha fazla kalp yakarsın... Bütün kalplerin birlikte attığı gösterilerek rahmet çağrılsın...

    Şimdi bu yapılanlar da yağmur duasından farksızdır. Bilindiği gibi duanın sözle yapılanı var, bir de davranışla yapılanı var. Bunlara kavli dua ve fiili dua deniliyor. Tarlayı sürmen, ekini ekmen, gübre ve ilaç vermen fiili dua; bütün bunlardan sonra hayırlısıyla istemen de sözlü dua oluyor... Arkadaşlarımızın Buñar'ı kurtarma projesi de bir çeşit fiili duadır. Bu çalışmaya ne kadar çok katılımcı olursa o kadar çok dua edilmiş demektir. Sonra ve her zaman sözlü duasını da ederiz, o ayrı; ama önce fiili duaya katılalım...

    Fiili dua ve birlik beraberlik ruhunu somut bir örnekle birleştireceğim. Patatesçiler ve kuyuları mevzuuna geri dönelim. Görülen o ki Buñar'ımızın kurumasına gösterilen sebeplerin en baskını hesapsız açılan kuyulardır. Ve yine gördük ki bunlara karşı bir yaptırım gücümüz yok, sırtlarını sağlam tepelere dayamışlar. Kovsan kovamazsın, dövsen dövemezsin... Peki ama, bunlar zorla mı gelip ekiyorlar bizim tarlalarımıza! Hayır, senden benden kiralıyorlar... Vermesek dakika durduramazsın, giderler yani... Hiiç başkasına bakmayalım, patatesçiler Buñar'ı kuruttuysa suçlu yine biziz...

    Şu halde bile hala üçe beşe tamah edip tarlalarımızı Patatesçilere kiralıyorsak, Buñar'ın akıp akmaması umurumuzda değil demektir... Köylünün bir kısmı canlandırmaya çalışırken, bir kısmı tarlasını kiralayıp Buñar'ı kurutanlara destek oluyor. Nerede birlik ve beraberlik!

    Birlik ve beraberlik yoksa Allah böyle bir köye rahmetini bereketini verir mi!... Ettiğin fiili duayı, kavli duayı kabul eder mi!... Buñar'ı da alır, Dağ'ı da alır, daha başka şeyleri de alır elimizden... Çocuklarımıza bırakacak bir şeyimiz kalmaz, lanetle anılan bir kavme dönüşürüz, Allah korusun...

    Geçenlerde kurumuş Buñar fotoğrafı eşliğinde Mülk suresi 30. ayet mealini paylaşmıştım. Dikkat çekmek istediğim açıdan tepki gelmedi. Yazıyı yine onunla bitirelim, elverir ki şimdi daha iyi anlaşılsın: 

    "De ki: Suyunuz âniden yerin dibine çekilecek olsa, kim size içilecek bir pınar suyu getirir?"
    (Ümit Şimşek meali)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder