-F-
fakir dilimi: Kalın dilinmiş köy
ekmeği.
falaka: Arabalarda
yan kayışlar vasıtasıyla hayvanların oka veya düğene sabitlendiği sistem.
fañılamak: 1.kulak
çınlamak, 2.Gürültü veya üşütmekten dolayı kulak uğuldamak, 3.Yankılanmak
fanne: kazak,
fanila
fâşa: kötü
ahlaklı kadın, fahişe
faşıl fuşul:
Düzensiz, döke saça.
Fatı: Fatma
felesenk:
pelesenk
fendirfes: genelde
dambeşlerde çıkan bir ot
ferfine:
Ortaklaşa karşılanan masraflarala hazırlanan yiyecek.
ferk: Ekin
biçerken bir tırpan vuruşta tırpanın ağzından dökülen sap miktarı.
fermar: fermuar
fesirengi: kırmızı-mor
karışımı, fes rengi
fetetmek:
(mec)bir işi becerememek
feyda: şifa,
çare, iyileştirme özelliği, fayda
feyil: Niyet,
kalpten geçen istek.
feyili bozuk: Kötü
kalpli, kötü niyetli
fık fık: Bir
şeyin ateş üstünde kaynamasını anlatır, fıkır fıkır
fıkırdamak: 1.hafif
kaynamak, 2.süt ürünleri sıcak tesiriyle ekşiyip bozulmak
fıkır fıkır gaynamek: Yerinde duramamak,
çok hareketli olmak.
fındık büber: Küçük
ama çok acı bir tür biber.
fırçı: fırça
fırıldak:
1.Boyutları 4x15 cm olan, kenarları tırtıklı tahtadan yapılmış, ucuna ip
bağlanarak havada öevrilince ses çıkaran bir oyuncak; 2.Ağaç ip makarasını
ikiye bölüp bir mil geçirerek elle çevrilen bir oyuncak.
fırın fışgısı: Ekmek
yaparken fırında yakılacak kuru gübre, saman, çer çöp vs.
fırın köpeği: 1.Pişen
yiyeceğe alıştığı için fırın çevresinden ayrılmayan köpek, 2.(mec) Beleşçiliğe
alışmış, sürekl, başkalarından bir beklenti içinde olan kişi.
fırkat:
sıkıntı, iç sıkıntısı
fırma/furma: hurma
fırtmak: 1.Bir
şey yerinden çıkmak, 2.Kaçmak, kaçıp gitmek.
fısılaşmak: Sessiz
sessiz konuşmak, fısıldaşmak.
fısırık: Sonucu
olmayan boş iş.
fışgı: kuru
hayvan gübresi
fışgılık: fırında
yakılacakların konulduğu yer
fıtçı:
çocukların kamçı şeklinde bir sopa ile çevirdikleri topaç
fıtçı gibi: Hızlı hareket ederek kısa zamanda çok iş gören çalışkan kimseleri anlatmada kullanıllır.
fıydırmak:
döndürerek, savurarak, fırlatarak atmak
fıydırmalı met: 15-20
santim uzunluğundaki met’in, yere kazılan çukurun üzerine uzatılıp daha kalın
ve büyük değnekle uzağa fırlatılmasına ve bu sefer çukurun üzerine uzatılan
değneği metle vurmaya dayanan bir çelik-çomak oyunu.
fıyık: ıslık
fıyık çalmek: Islık çalmak
fıymak: kaçmak,
tüymek, sıvışmakin tamamına bir cins fidan dikmek.
fidan atmek: Bir bahçeye fidan
dikmek.
fidannık: Vişne bahçesi, fidanlık.
fil/fili: Kapı,
pencere ya da dolap sürgüsü, mandal: kapı zembereği.
filisgin:
Ayrıntıcı, gereğinden fazla özenli.
fillemek: Kapıyı,
dolabı sürgülemek.
fînarı: Eliñiñ
körü gibi bir tepki sözü.
firdetmek: bir sözü diline
dolamak, sürekli tekrar etmek, vird etmek
firek: kapı
kilidi sürgüsü
firek büberi: Küçük,
kırmızı, yuvarlak, çok acı biber.
fireklemek:
kapamak, kilitlemek
fisildemek:
fısıldamak
fisil fisil: fısıl
fısıl
fisge: Parmak
uclarıyla hafif vuruş, dokunuş.
fişne: vişne
fitil olmek: çok kızmak
fitire: 1.fıtır
sadakası, 2.tahıl ölçüsü birimi, bir demir/tenekenin sekizde biri.
fitire tası/fitire gabı: bir
fitire büyüklüğünde tas, kap
fitleşmek: ödeşmek
fol: Tavuğu
yumurtlamaya motive eden veya ona nereye yumurtlayacağını gösteren kılavuz
yumurta.
folluk: tavuğun
yumurtladığı ve kuluçkaya yattığı yer
fossadak: Bir
cisim içindeki havanın çıkmasını, boşalmasını anlatır.
foturaf: fotoğraf
föter: fötr
şapka