-V-
va: var
vâdesi yetmek: Ömür süresi bitmek,
ölmek.
vâke: gerçi
(vâkıa)
vamak:
ulaşmak, varmak
vañılamak: Kulak
uğuldamak.
vañıl vañıl: Boğuk
gürültüyü anlatır.
vanvay: Bir çok
diskin dönmesiyle toprağı işleyen bir çeşit pulluk
varıpda: Olumsuzluk edatı Olmayacak şeyleri anlatır. (Varıp da yamır mı yağcek/ "Nasıl olsa yağmur yağmaz" anlamında.)
varısam: Tehdit sözü, (Yanına varırsam)
vâriyet: mal
mülk, varlık
vâriyetli: zengin,
varlıklı
var ol: Yaşa anlamında
tezahürat ünlemi.
vasıñ: Edat ve zarf olarak kullanılır (varsın). (Vasıñ yiceği gada yisin, netcen.)
vasıñôsuñ: Dert etme, kafana takma anlamında teselli sözü. (Varsın olsun)
vatdı olmek: Parasal yönden iyi
durumda olmak (vakti olmak)
vazıyet: Durum tahmini bildiren edat; herhalde, galiba, görünüşe bakılırsa.
velense:
battaniye
velesbit:
bisiklet
verebura: Habire,
durmadan.
vergi algı: Mali
konulardaki bürokratik işlemler.
vermek: Bir
durumu bir eylemi etkin bir şekilde sürekli yapmak (Ardından verdim gurşunu)
vıdik: kaz
yavrusu
vıddik: Takım
halinde oynanan saklambaç.
vıgır vıgır:
Kımıltılarla kıpraşma durumundaki böcek, kurtçuk vs için çok, çok fazla.
vırraklamak: Kurbağa
bağırmak.
vızıklamak: Oyunda
sızlanmak, mızılamak.
vide: vida
vedeli: Vida
ile sağlamlaştırılmış.
vidi vidi: Çok
küçük, ufacık.
viz!: Birini
ağlatmak için tahrik ünlemi.
vizilek: Çabuk
ve çok ağlayan.
viziletmek:
ağlatmak
vodurdanmak:
homurdanmak
vurgun:
1.Çiçeği yeni dökmüş meyveyi soğuk vurması, 2.Ekinin fırtına, yağmur, sel
nedeniyle yere yatması.
vuruşmak:
Boynuzlu hayvanlar kafalarını tokuşturarak dövüşmek.
vuruşdurmak:
Boynuzlu hayvanları dövüşdürmek.