-Z-
zabdetmek: Kuvvetlice tutmak, sahip olmak, bırakmamak.
zabeysiz: yerinde
duramayan, hiperaktif çocuk
zağar: 1.Küçük
köpek, 2.Kısa boylu, bodur, cüceye yakın kimse.
zararı yok: Oldukça iyi.
zartlakcı:
Durmadan sesli olarak gaz çıkaran.
zartlatmak: gaz
çıkarmak, osurmak
zâti:
aslında, zaten
zebep: neden,
sebep
zebeplenmek:
Yararlanmak, faydalanmak, çıkar sağlamak.
zebellah: Çok iri
ve korkunç görünüşlü kimse (zebihillah)
zébil:
bakımsız, sefil
zebil etmek: Herkese bol bol ve
bedavadan dağıtmak.
zebil gibi: Çok fazla, aşırı
miktarda (sebil gibi)
zebze:
sebze
zedef: sedef
zélve/zevle: Öküzün
çıkıp kurtulmaması için boyunduruk ucuna takılan çubuk.
zélvelik: zevle
yapmaya uygun meşe çubuk
zembil: Kapıyı
açma kapama mekanizması, eski kapı kolu.
zembirek: kapı
kilidi
zemeri:
Karakış, zemheri
zéncir: zincir
Zéncirliguyu: Bir
mevki adı
zéncirkemiği: Bel
kemiği, omurga.
zerdeli: kayısı,
zerdali
zere: Çünkü,
nitekim, zira, besbelli
zerroş: sarhoş
zerzebil:
sıkıntı, bunaltı, perişanlık (selsefil)
zerzebil olmak: Perişan olmak,
büyük sıkıntı içinde bulunmak.
zétin: zeytin
zeyin: anlama
kabiliyeti, zihin
zeyinsiz: salak,
çabuk anlamayan, anlamakta zorluk çeken
zeyir zıkgım olsuñ: Nankörlük eden veya
malını gasbedene ilenç sözü.
zıbartmak:
öldürmek
zıfır: sıfır
zıfıra vurdurmek: Saçı sıfır numara
tarakla çok kısa kestirmek.
zıfırdan başlamek: En baştan, hiçbir
şeye sahip olmadan bir işe girişmek.
zığdasız:
akılsız, salak
zıkıye: Sağlık
memuru (sıhhıye)
zılla: iyice,
daha da, daha fazla anlamlarında zarf
zıñgadak:
Birdenbire, aniden durma.
zıñgazıg:
Hıncahınç, lebaleb, ağzına kadar dolu.
zıngıldak: Ağızdan
düşmek üzere olan, sallanan diş.
zıngıldamak:
Yuvasından oynamak, sallanmak, kımıldamak.
zıravıt: İriyarı
kimse.
zırlak: Yüksek
sesle çok sık ağlayan.
zırt zırt: sık sık
zıtleşmek: Ters
gitmek, inatla tartışmak.
zıvgar: Arabaya
koşulan ikinci çift hayvan.
zızı: Ağrı,
sızı
zızılamak:
sızlamak, acımak
zibidi çıkmek: çok ıslanmak
zibit gibi: bütün giysileriyle
ıslanmış olarak, sırılsıklam
zibit olmek: yağmur altında veya
başka bir şekilde tamamen ıslanmak
zifir gibi: çok karanlık
zikge:
Hayvanları bağlamak için yere çakılan demir ya da ağaç kazık.
zili: uzun
ince kilim
zilli: Adı
kötüye çıkmış, oynak.
zina: veled-i
zina sözünün kısaltılmışı, hakaret sözü
zindan: çok
karanlık
zindan gibi: göz
gözü görmez, zifiri karanlık
Zîret: Dağda
bir vadi
zivt: zift
zivziv: Zayıf cılız kimse veya güneş görmediğinden uzayıp giden sağlıksız sebze fidesi.
ziyana girmek: 1.Hayvan ekili
tarlaya girmek, 2.(mec)Sözü ve konuyu sakıncalı bir alana getirmek.
ziyankar:
Başkasının ekinine zarar veren kimse.
ziyan yaymek: Hayvanlarını başkasının
ekili tarlasında otlatmak.
zoba:1.Bütün
düzeneği toprak duvarın içine gömülmüş, dışarıdan sadece kapağı görünen fırın
veya ısıtma sistemi (soba); 2.Toprak duvarın içine oyulmuş kapaksız gömme
dolap.
zobu: kısa
boylu ve şişman
zopa: 1.dayak,
sopa; 2.Ayçiçeği, başak, çakıldak gibi şeyleri dövmeye yarayan özel sert değnek, sopa.
zopalık:
Dövülmesi gereken
zopayassırı: dayağı
hak eden
zoralmak:
zorlaşmak, güçleşmek
zoruna gitmek: Gücüne gitmek,
onuruna dokunmak.
zorunan:
1.Zorlukla, güç bela; 2.Zorlamayla, mecbur tutarak
zoruzoruna: Binbir
güçlükle
zöbü: oval,
söbü
zöğelmek: Yorgunluk ve bitkinlikten baygın gibi uzanmak.
zöğümlü: kibirli budala
zukgum: Zehir,
ağı, zıkkım.
zülbiye: Yağda
kavrulmuş soğan üzerine yumurta kırılmasıyla oluşan yemek.