21 Mart 2025

Emetilerin Dikhasan Koleksiyonu


    Emetilerin rahmetli Hasan Kaya, namıdiğer Dikhasan insanlarla iletişim kurmada başarılı değildi. Herkesle konuşmaz, ancak kanı ısındığı kimselere açılır, onlarla da gırtlaktan gelen boğuk bir sesle konuşur ve sözünü kesik kesik söylerdi. İnatçı yapısından dolayı böyle lakaplandığını söylüyorlar.

    Rahmetlinin fotoğraf merakı olduğu Eğretlilerin malumudur. Hemen herkesin fotoğrafı onda bulunduğu, lazım olanların büyüklerinin fotoğrafını kendisinden temin ettiklerini, çoğalttıktan sonra geri vermeleri şartıyla her isteyenin işini gördüğünü anlatıyorlar. 

    Bu fotoğrafları nasıl biriktirdiğine dair çeşitli rivayetler bulunuyor. Belediye'den, Kooperatif'ten vesikalıkları topladığı akla yatkın duruyor. Şu an Muhtarlıkta bulunan nikah kütüğü 1985'ten başlıyor, öncesi yok. Önceki defterlerin imha edilmesi söz konusu olunca, en azından fotoğraflarını almayı akıl ettiği senaryosu da geçerli olabilir. Fakat bir çoğunu da kişilerin kendisinden bizzat istediğini söylüyorlar. Eksik olan fotoğrafları, sağ ise kendisinden değilse yakınlarından bizzat istermiş. Böyle böyle koca bir koleksiyonu olmuş.

    Hasan Emmi 2008 yılında vefat ettikten sonra bu geniş fotoğraf koleksiyonunun akıbeti bir müddet merak edildikten sonra unutuluyor. Bacıdede Seydi Değer'in ölüm defteri peşine düştüğüm vakit onu da hatırlatanlar oldu. Belge olarak fotoğraflar pek ilgimi çekmediği için oralı olmadım. Sonra Tıraka'nın Karar Defterini fotoğraflayıp kayıt altına aldığımız sırada bu koleksiyon yine hatırlatıldı. Bir yandan da 2008'den sonra bu koleksiyonun dağıldığına yönelik söylentiler kulağıma çalıyordu. Yani rahmetlinin biriktirdiği koleksiyonun bugüne geldiği bile şüpheliydi.

    Evin en küçük çocuğu Bilal'e telefonda ulaştığımda vaziyet bu idi... Koleksiyonun eksiksiz olarak kendisinde olduğunu söyledi, böylece her şey olumlu olarak netleşmişti. Üstelik onları fotoğraflamamıza müsade edeceğini söylüyordu. Bu sevindirici gelişmenin üzerinden iki yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen bir türlü fırsat bulup da koleksiyonu kaydedemedik.

    Turabilerin Ahmet Külte bu durumdan haberdar olunca 'Süreci hızlandırırım ben' demişti, bu kadar çabuk hızlanacağını bilemedim. On gün sonra fotoğrafların elinde olduğunu söylemek için aradı. Ertesi gün de zaten hemen işe giriştik, 18 Mart'tan beri üzerinde çalışıyoruz, inşallah bayrama Dikhasan Koleksiyonuna bütün Anıtkayalılar ulaşabiliyor olacak.

    Kabaca koleksiyon hakkında bilgi vereyim. Üç bölümden oluşuyor. Biri büyük diğeri küçük iki albüm ve bir poşet; evet, bir poşet içine gelişigüzel doldurulmuş vesikalık fotoğraflar... Bazılarının ardında kimlik bilgileri yazılı bu fotoğrafların sayısı beşyüzün üzerinde, bine yakın...Onları düzenleyip yeniden fotoğraflamak iki günümü aldı. Çünkü bunlar ihtimal nikah kütüğünden alınmış evlilik fotoğrafları, bu yüzden gelin ve damat yan yana yapıştırılmışlar. Defterde öyleymiş ama çıkarıldıklarında dağılmışlar. Bazıları tekrar yapıştırma veya zımba, iğne yoluyla bir araya getirilmişler. Tabi bunlar azınlıkta... Ayrıca tekli olsun, eşleştirilmiş olsun fotoğrafların çoğunda isim yok. Olanların bir kısmının adı veya soyadı yanlış. Farkettiklerimizi düzelttik. Diğerlerinin altına isimleri yazarak fotoğraflamak oldukça zahmetli ve sıkıcıydı, bu yüzden uzun sürdü.

    Albümlere gelince... Küçük olanda vesikalık fotoğraflar bulunuyor ve yarım kalmış izlenimi veriyor. Belli bir düzende sıraya dizilerek yapıştırılan fotoğrafların altına kişinin adı da yazılmış. Sanki poşetteki fotoğrafları bu albüme yerleştirecekmiş de Hasan Ağa'nın ömrü vefa etmemiş... Gerçi öyle bir projesi vardıysa bile üçüncü hatta dördüncü bir albüm gerekirdi...

    Büyük albümde hem büyük ve toplu hatıra fotoğrafları hem de vesikalıklar karışık vaziyette bulunuyor. Rahmetli albüm sayfasının ön yüzüne belli aralıklarla büyük fotoğrafları köşelerinden yerleştirmek için malum kesikler atmış. Onları yerleştirdikten sonra boş kalan yerleri küçük vesikalıkları zamk yahut kaba bantla yapıştırarak doldurmuş. Bu albümün sayfalarında hiç boşluk yok denilse abartı olmaz. Ön yüzüne kesikler atılan sayfanın arka yüzündeki fotoğrafların tamamı yapıştırılmış, orada da boşluk yok...

    Burada albümleri nasıl imal ettiğinden de bahsetmeliyiz. Rahmetli Dikhasan bilindiği üzere gariban bir adamdı. O günün şartlarında ortalama bir aile için bile lüks sayılacak hazır albümlerden onun bir kaç tane temin etmesi mümkün mü? Kendi albümümü kendim yapayım diye düşünmüş. Yıl sonlarında boşa çıkan duvar takvimlerinin büyük kartonlarını kesip biçip ciltlemiş. Ciltleme işini de bulabildiği kaba saba bantlarla yapmış. Kartonların bir yüzü beyaz veya gri, diğer yüzü üzerine poster, aylık takvim basılı halde... Birinde 9 diğerinde 7 kartonu albüm yaprağı haline getirmiş... Hani büyük albüm sayfalarında hiç boşluk bırakmamış dediydim ya, nefeslensinler bari diye acındığı için konulan minik boşluklardan takvimin hangi kuruluşça bastırıldığını anlayabilirsiniz.

    Büyük albümde sıkılaştırma o kadar abartılmış ki, bazı büyük fotoğrafların zararsız köşelerine bile küçük vesikalıklar iliştirilmiş. Bir büyük fotoğrafın altında unutulmuş ondan daha küçük bir fotoğraf bile buldum. Çavuş Mehmet Tüblek'e ait bu fotoğrafı sosyal medyadan paylaşmıştım.

    Üst üste binmiş, yapıştırılmış, üzerinde kocaman bant bulunan, bir köşesi yırtılmış veya benzer sebeplerle zedelenme tehlikesi bulunan fotoğrafları birbirinden  ayırmak çok zordu. Oysa sayfayı bütün olarak veremezdik, tek tek ayıklanmaları gerekirdi. Bunu da sağolsun Mustafa Ayas yapıyor. Sayfanın birini saydım 65 fotoğraf vardı, her birinin kesilip kırpılması, biçimlendirilmesi, varsa bir arızası yapay zeka yoluyla temizlenmesi uzun sürüyor...

    Eskilerden Allah razı olsun, kıt imkanlarıyla bir şeyler yapmaya çalışmışlar. Hayattayken sağdan soldan gelen 'N'etcen? Heç mi işin yok? Ne faydası va?' gibi eleştirilere kulaklarını tıkamış, merakları ve ilgilerinin peşinden gitmişler. O gün için faydasız bir meşgale gibi görünen bu işlerin ürünü, inşallah dualarımız sayesinde bugün salih amel hükmüne geçer. 

    Bir teşekkürü de sonradan gelenler hak ediyor. Hasan Kaya'nın çocukları, babalarından kalan bu güzide mirası korumuşlar, sağda solda heder olmasına izin vermemişler. Fotoğraflama teklifimize önce çekinceli yaklaştı Bilal. Anlayışla karşılanması gereken bir tavırdı, koruma düşüncesiyle böyle davranıyordu. Fakat ne kadar korursan koru, zamanla fotoğrafların bozulmasına engel olamazsın. Nemlenir, ıslanır, yırtılır, yanar; başına her şey gelebilir. Dijitalleştirmek bir bakıma onları yedeklemek gibi olacaktı. Bunu izah edince ancak razı oldu.

    Neticede şimdi bu durumdayız. Serbest erişim sağlanınca koleksiyona her baktığınızda Dikhasan Emmi'ye  Fatihalarınızı gönderirsiniz artık...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder