Anıtkaya'daki çeşmelerin birer birer kuruduğu herkesin malumu. Genel kuraklık veya başka sebeplerle kuruyan bazı çeşmeler pompa marifetiyle tekrar akar duruma getiriliyor, bunu bile sevindirici buluyoruz. Dağdaki çok sayıda çeşmenin kuruduğuna dair bilgiler geliyor, üzülüyoruz.
En son Şamlı'nın kuruduğu haberi milleti daha fazla üzdü, bunun sebebi var. Dağ çeşmelerinin temelli kuruyanları da oluyor, Şerafettin'in çeşme ile Demirce çeşmesi bunlara örnektir. Diğer kurumalar muvakkattir, yazın en kurak döneminde suyu kesilir, sonbaharla tekrar akmaya başlarlar. Millet bu duruma alışmış. Amma Şamlı bugüne dek hiç dinmemiş, belli dönemlerde suyu siçanguyruğu seviyesine de düşse akmaya devam edermiş. Şamlı'nın dinmesi bu yüzden dağ ile ilgisi olanları üzüntüye boğdu.
Meşhur Ahmet Sağlam, Şamlı'nın kunduz veya başka bir sebeple tıkandığını düşünüyor. Akmamasının sebebi bu, kuyusu ve yolu temizlenirse tekrar akmaya başlar dedi geçenlerde... Bir kaç güne çalışmalara başlayacaklarını söyleyince bana da haber edin demiştim. Çağırdılar bugün gittik. Ben çeşmeye vardığımda sesleri biraz yukarıdan geliyordu. Orada biraz eğlendim, çeşmenin garip ve sessiz hali insanı bayıyor. Önceki halini bilenlerin içi daha da kıyılır...
Önceki halini derken, belirsiz bir geçmişten bahsediyoruz. Şamlı'nın tarihini bilen yok, bu hususta bir kaç hikaye anlatılıyor; ama bunlar adını açıklamaya yönelik, yapılış zamanıyla ilgili değil..
Bilinmeyen bir geçmişte dağın bu bölümünde çam ağaçları varmış, bu yüzden o mevkiye Çamlı diyorlarmış, zamanla bu kelime Şamlı'ya dönüşmüş... Çeşmeyi orada görevli Şamlı bir asker yaptığı için kısaca Şamlı çeşmesi denilmiş, zamanla o mevkinin adı da Şamlı olarak yerleşmiş... Böyle anlatılarda mantığa ters noktalar bulunabilir, halk hafızası onlara da bir açıklama bulabilir; fakat Şamlı çeşmesi ile ilgili daha mantıklı bir hikaye var.
Sefer araçları bilindiği gibi gelişmediği zamanlarda hac yolculuğu develerle yapılırmış. En az altı ay sürdüğü için Eğretliler hac ibadetine 'uzun yol' diyorlar. Aylarca süren yolculukta günün sonunda konakladıkları yerler var. Şam ise sadece konaklama için değil gezilip görülmesi gereken önemli bir merkez... Eğretlilerin bulunduğu hacı kafilesine yaşlı birisi nerelisiniz filan diye sormuş. Memleketlerini öğrenince adamın gözleri parlamış ve yakınlık göstermesinin sebebini anlatmış. Meğer Türkmen/Yörük olan bu ihtiyar zamanında İblak'ta çok yaylamış. Bu dağlar yazı geçirmek için onların en gözde yaylasıymış. Nihayetinde yerleşik hayata geçip Şam'ı yeni vatanı olarak seçmiş. Hatta falanca yere bir çeşme yaptığını da söylemiş... Tarif ettiği mevkide, dediği gibi bir çeşmenin hala akmakta olduğu haber verilince adam iyice coşmuş. Çok sıcak, samimi sohbetler olmuş Şam molasında... Hicaz'dan dönünce Eğret'te bu olayı anlatmış bizim Hacı... O günden sonra Şamlı çeşmesi diye adlandırmışlar. Zaman geçtikçe halk ağzında hem çeşme hem de onun bulunduğu mevki kısaca Şamlı olarak anılır olmuş ve bugünlere böylece gelinmiş...
Belgeye dayalı bir olay olmadığı için hikayenin zamanı belirgin değil. Ancak çeşmenin önceleri daha yukarıda olduğunu söylüyorlar. Ne zaman ve ne maksatla şimdiki yerine indirildiği meçhul. Bir kaç yıl önceki dağ gezisinde karşılaştığımız eski künk yolunu görmemiz heyecan vericiydi. Çünkü, ne kadar eski olduğu bilinmeyen nesnelere bakıyorduk. Belki onlar sadece su nakil künkleri değil, eski çeşmeyi taşıyan su yollarıydı. 40 yıl kadar önce, Salim Kurt döneminde plastik boru döşenerek bu künklerin boşa çıkarıldığını bugün öğrendik. Şiddetli akan sellere dayanamayıp toprak yüzeyine çıktıkları anlaşılıyor.
Künkleri boru ile değiştirme işini görenlerin beyanına göre, kesik atma yoluyla boru bir noktadan tespit edildi. Meşhur'un özel teknikleriyle boru içinde su olmadığı anlaşıldı, yani varsa tıkanıklık daha yukarılardaydı. Bugünlük burada bırakıldı, ama yarın ve sonraki günlerde kademe kademe yukarı çıkılarak suya ulaşmaya çalışacaklar.
Asıl hedefleri çeşmenin kuyusunu bulmakmış. Eskilerden kimse kuyuyu tespit edememiş, yani işe yarayacak bir işaret yok. Bu yüzden tek kılavuz boru ve sonrasında onun eklendiği künkler takip edilecek. Bu yüzden doğal biçimden uzak bir taş gördüklerinde 'Aha! Bu Haliban Ağa'nın nişanı olmasın.' diye çevresini kazıyorlar...
En son onarımda Halibanağa (Halil İbrahim Kızılyel) de bulunmuş, bu yüzden yol gösterici olarak taşlardan bir mesaj bekliyorlar. Rahmetliden gün boyu sitayişle bahsedildi. Sıfırdan kendi yaptığı çeşmeler dışında, diğer çeşmelerin onarımında da bulunmuş böyle bir hayırsever her türlü övgüyü hak ediyor. Yaptıklarının manevi karşılığını tayin kimsenin haddi değil. Fakat kendinden sonrakilere örnek olma hususundaki manevi mirasını yakından gözlemledim. Şimdi burada Şamlı'nın suyunu bulmaya çalışanlar, daha önce aynı işi başka başka çeşmelerde de yapmışlar. En son merhum Halibanağa'nın çeşme suyunu yenileyerek bunu göstermişler. Bu anlamda Halibanağa'nın kendilerine örnek olmasından dolayı, şimdi bunların manevi kazançlarından da pay aldığını düşünüyorum. Allah rahmet etsin...
İnşallah Meşhur'un düşündüğü gibidir; Şamlı çeşmesinin kuyusu kurumuş değil, sadece tıkanmadan dolayı dinmiştir, bir kaç gün sonra lula tekrar şarlamaya başlar. Zira çeşmenin kurusu ve sessizi yürek yaralayıcı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder