14 Ağustos 2022

Ayıcı Arif

 

    Seydileri çalışırken, Seydi Yavuz (Terzi Seydi) ile mülakat yapmıştık. O sülale hakkında bilgi alabileceğimiz en yetkin kişiydi. İster istemez görüşmenin merkezini Dedesi oluşturdu ve böylece ortaya bir Seydi Çavuş portresi çıktı.

    Seydi Usta, dedesini anlatırken heyecanını saklayamıyordu. Görüşme bittiği halde sırf 'Sığıreğleği Olayı'nı nakletmek için bizi yoldan geri çağırmıştı. Olayı anlatırken heyecanı doruktaydı. Kısaca olayı hatırlayalım...

    Yunanların İzmir'e asker çıkarmasından sonra elde düzenli bir ordu bulunmadığı için, yerel halk çeteler yoluyla işgale karşı durmaya çalıştı. Bu sırada çok sayıda irili ufaklı çeteler ortaya çıktı. Bununla beraber Kuvay-ı Milliye adı altında dağıtılan ordudan arta kalan birliklerle yeni güçler de vardı. Diğer yandan Ankara Merkezli bir Meclis çalışmasının da başladığı günler... İlk zamanlarda düşmana karşı gayet başarılı direnişler gösteren çeteler, bir süre sonra dert olmaya başladılar. Çünkü eşkıya çetesini andırır başıbozuk hareketler yapıyorlardı. Kuvay-ı Milliyeye katılmaları konusunda bir çalışma başlatıldı. Ya orduya katılacak ya da öldürüleceklerdi, çalışmadan kasıt budur

    Seydi Çavuş da Gediz-Altıntaş-Eğret hattında faaliyet gösteren bir çete reisi.  Sonradan çetesinin eşkıyalaştığını kendi adamları da itiraf ediyor. Büyük çeteler halledildikten sonra sıra Karacaoğlu Seydi Çavuş çetesine geliyor. Onun Eğret'te olduğu bilgisini aldıklarında Seydi Çavuş yalnız, adamlarını getirmemiş. Komutan Ayıcı Arif, Muhtar Molla Osman'ın odada pusuda... Seydi Çavuşun da pusudan haberi var... Buna rağmen giyiniyor, silahlarını kuşanıyor ve Tekkenin yanından Sığıreğleğine giriyor. Silahını havaya sıkıp, naralar atarak Ayıcı Arif'e meydan okuyor... Bir şamatadır kopunca halk da Sığıreğleğinin beş girişine yığılmış... Sonunda Yeşilömer Dedeyi çağırtarak ona cura çaldırıp bir güzel de zeybek oynamış... Ve Hatiplerin Odanın yanından, askerlerin önünden geçerek Aliyelerin Odadan kıvrılmış, Söğütcük'e doğru çekip gitmiş. 

    Terzi Seydi'nin anlattığı Sığıreğleği olayı ana hatlarıyla böyle... Anlattıklarında mantık çerçevesine oturtamadığım yanlar vardı. Onun duygusallığına ve heyecanına vermiştim bunları... Mesela Seydi Çavuş ve Bayatlı Ayıcı Arif'ten efsanevi kişilikler gibi söz ediyordu... Yine de olayı Çakır Mehmet gibi gerçek kişilerle şahitlendirince, bulanık görüntü netleşmeye başladı. Bunun üzerine Seydi Çavuş'u kaleme almaya karar verdim ve o ham haliyle yazdım. Kafamda hala bazı soru işaretleri bulunmasına rağmen... 

    Bayatlı Ayıcı Arif, uğrunda Eğret'e kadar geldiği Seydi Çavuş'u öldürmek veya derdest etmek dururken, neden elini kolunu sallayarak gitmesine izin verdi?

    Bazı soruların cevabı, vakt-i merhunu bekliyor...

    Taşpınar Dergisinin 26. Sayısında 'Afyonkarahisar Havalisi Kuvay-ı Milliye Kumandanı Kaymakam (Bayatlı) Arif Bey' başlığını görünce, yazının Sığıreğleği olayındaki 'Bayatlı Ayıcı Arif'i anlattığını anladım. Şükrü Türkmen imzalı harika incelemeyi hemen okudum. Gerçi Seydi Usta'nın dediği gibi 'Ayıcı Arif' demiyorlardı; ama basbayağı Kumandan Bayatlı Arif'ti işte... 

    Meğer Seydi Çavuş gibi Ayıcı Arif de efsane değil gerçekmiş...

    Diğer ayrıntıları yazının kendisine havale ederek bir hususu belirteyim. Kuvvacı olduğu için İstanbul Hükümetince Yarbay Arif Bey hakkında yakalama kararı çıkarılır. Zaman zaman Jandarma peşine düşer, çarpışmalar yaşanır, adamlarından ölenler olur filan... Sonra bazı görüşmeler yaparak yakalama kararını kaldırtır. Bundan sonra kendi müfrezesini kurar, Kuva-yı Milliye'nin başına getirilir, Afyon bölgesini çetelerden temizleme görevi verilir. Bunu yaparken, prensip olarak önce eşkıyayı orduya kazandırma amacını güder. Kaç kere, öldürmek üzere olduklarının askere katılma sözü üzerine canlarını bağışlamıştır.

    Bu yazıyı okuyunca, kafamdaki soru cevabını bulmuş oldu. Ayıcı Arif, Seydi Çavuş'u öldürmek gayesiyle hareket etmemişti. Belki son çare olarak onu da yapardı; ama asıl gayesi onu Milli Kuvvetlere eklemlemekti. Ayrıca onun vatansever biri olduğuna ikna olmuştu; konuşmasının bir yerinde Seydi Çavuş 'Hey Ayıcı Arif! Sen zaptiyeysen, ben de zaptiyeyim!' diye bağırmıştı. Belki bu söz ile Ayıcı Arif, bir zamanlar kendisinin de -vatansever olduğu halde- kanun kaçağı ilan edildiğini hatırlamıştı...

    Seydi Çavuş'un gitmesine neden izin verildiği anlaşıldı ama....

    Bende sorular bitmiyor... O gün Sığıreğleğinde, Yumrukların Musa Çavuş'u kim, neden vurdu?... Acaba bunun cevabını bulabilecek miyiz?...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder