"Buradan ayrıldıktan sonra ilk geceyi Karahisar'a on sekiz kilometre kuzeybatıda Eğret adlı küçük bir köyde geçirdim. Akarçay'ın üzerinden ovada üç defa geçtim, önce şehrin hemen sonunda, sonra üçüncü ve sekizinci milde. Köylüler akşam benimle bir sigara içmek için geldiler ve hepsi de paşanın zulmünden şikâyetçi ve niyetlerinin baharda hep birlikte burayı terk edip başka bir ile göç etmek olduğunu söylüyorlar.
Batılı gezginlerin ölçü birimlerini bugünküleri nazara alarak düşünmemeliyiz. Onun 18 dediği mildir. Günümüz uzaklık ölçüsüne çevirdiğinizde aşağı yukarı 30 kilometreyi bulursunuz. Zaten köyün adını da açık açık zikretmeyip 'Egar' gibi bir şeyler yazmış, Hasan Bey isabetli bir yorumla bunu Eğret kabul etmiş.
Evet, Karahisar'a yön ve mesafe tuttuğuna göre bahsedilen yer Eğret köyüdür. Allah var, Kinneir kendinden önceki gezginler gibi küçümser ifadeler kullanmıyor; derme çatma kulübeler demiyor, bakımsız demiyor, mezra demiyor. 'Eğret adlı küçük bir köy' diyor ki, bu kabul edilebilir bir tanımlama. Çünkü büyüklük küçüklük izafidir, kişiden kişiye değişir, ayrıca o vakitler Eğret'in küçük olması bize göre de gayet normal...
Bir anlatım tekniği olarak Eğret'ten bahsettikten sonra, geriye dönüp oraya ulaşana kadar Akarçay'dan üç kere geçtiğini yazmış. Akarçay'ın kıvrımlarını düşünürsek, dosdoğru bir rotada bu geçişler de normaldir; ama kronolojik sıralamanın dışına çıkarak bunun belirtilmesi bir derenin zarifçe bükülmesini andırıyor...
Yazarın üslubuna uyarak biz de Eğret'e dönelim. Afyon'dan ayrıldıktan sonraki ilk geceyi Eğret'te geçirdiğini söylemiş. Bu önemli bir ayrıntı... Bununla beraber konaklamanın nerede yapıldığına dair bilgi yok; Eğret kervansarayında da olabilir, odaların birinde de... İkisi için de geçerli olacak mantık yürütülebilir. Bir defa bu adam henüz otuz yaşlarında, ama Şah'ın danışmanı, ileride elçi bile olacak. Önemli biri yani, bu yüzden kervansarayda kalmış olsa gerektir...
Fakat akşam Eğretliler toplanıp buna gece oturmasına geliyorlar. Bu tipik bir Eğret köyodası uygulamasıdır. Odada konaklayacak misafir varsa mahalledeki evlerin her birinden yemek gelir, hep birlikte akşam yemeği odada yenir. Sonrasında misafirin uykusu gelene kadar sohbet edilir. John Macdonald Kinneir'in köylüler yanıma geldi dediği hususun aslı bu olabilir.
Ayrıca Kinneir'in 'köylüler benimle bir sigara içmek için geldiler' ifadesi de sıcak ve samimi görünüyor. Sigara da kahve gibi muhabbet etmenin yan unsuru kabul edilir. 'Yak bakam!.. Yak bakam!..' derken muhabbet koyulaşır.
O zamanın popüler konusu Paşa'dan şikayet... Zulümleri köylünün canına tak etmiş, hatta kış çıkınca hep beraber köyü terk edeceklerini söylemişler... Nereye gideceklerdi acaba, belki o paşanın hükmünün geçmediği bir vilayete...
Paşa'dan şikayet Eğretlilere mahsus olsa vergi toplayan ağa veya voyvodanın kastedildiğini düşünebilirdik. Fakat yazar Afyon'un merkezi ve başka yerlerini anlatırken de sık sık halkın Paşa'dan şikayetçi olduğunu belirtiyor. O halde Karahisar'ın geneli için geçerli bir durum...
1813 yılında Sülüm camisini de yaptıran Vali Hacı Mehmet Paşa mı kastediliyordu acaba? Paşa ünvanının sivil kişilere de verildiği ve her yerde çok sayıda paşanın bulunduğu o yıllarda belli bir kişinin günahını almak istemeyiz. Yazar isim vermemişse, bizim de araştırmamıza gerek yok...
Eğretliler iki asır önce de böyleymiş; bol bol şikayet... Problem çözmeye yönelik adım atmaya gelince yan çiz, misal hep birlikte başka bir ile göç et... Gerçi onu bile yapamamışlardır...
*Hasan Özpınar, Seyyahların Gözünden Afyonkarahisar, Afyon, 2019, s.35
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder