Yunan işgali ve ondan Kurtuluş Savaşı bütün ülkeyle birlikte Eğret için de dönüm noktası oldu. Bu savaşı verebilmek için yeni bir devlet inşası gerekiyordu bu esnada o da yapıldı. 1923 yılında Cumhuriyetin ilanıyla yeni devletin rejimi ortaya çıktı. Ardından siyasi, sosyal, ekonomik alanda inkılaplar birbirini izledi. 1924'te çıkarılan Köy Kanunu idari-hukuki alandaki yeniliklerden biridir.
442 Sayılı Köy Kanunu ile köy kavramının tanımı, oluşumu ve yönetimi belirlenmiş, yönetimin bütün işleri en ince detayına kadar nizama bağlanmıştı. 1831 yılında başlatılan muhtarlık sistemi böylece ilk defa yazılı ve hukuki bir zemine oturmuş oluyordu.
Gerçi 1924'te ilk çıkarıldığında mükemmel bir kanun değildi, yıllar geçip uygulamada eksiklikler baş gösterdikçe yeni ilave ve değişikliklerle olgunlaştı. (1924-2024 arasındaki bir asırda tam 58 değişiklik yapılmış.)
Kanun ilk çıktığında insanlarda 'inkılap' etkisi bırakacak köklü değişiklik izlenimi bıraktığını sanmıyorum. Daha önce bir köy nasıl idare ediliyorduysa onun yazılı hale getirilmesiydi, başka bir şey değil. Yine bir muhtar vardı, imam yönetimin doğal parçasıydı, imece, salgı, destivancı/korucu, otlakiye vb. kavram ve uygulamalar aynen duruyordu. Belki 'İhtiyar Heyeti' yeni oluşturulmuştu. Böylece Muhtar-ı Sani/İkinci Muhtar uygulamasından tamamen vazgeçilmiş oluyordu.
Eğret'te 1924'ten sonraki Köy Kanunu yürürlüğüyle pratikte bir değişiklik olmadı, her şey eskisi gibi yürütülmeye devam edildi. Mesela muhtar yine atamayla yapıldı, seçimli sisteme geçilebilmesi yıllar sonraki kanun değişikliğiyle gerçekleşecek. Muhtarlık seçimleri başlayana kadar yine sülaleler arasında dönüşümlü görevlendirme yapıldığı düşünülüyor. Bununla beraber bu dönemde muhtarlık yapmış isimler hakkında bir şey bulamadım.
İlk yerel seçim 1930 yılında yapılmış, ancak bu seçimlere köylerin dahil edilip edilmediği bilinmiyor. Daha sonra 1934, 1938 ve 1942 yıllarında yapılanlar tek parti dönemine tesadüf ediyor. Eğer bu dönemde köylerde yerel seçim yapıldıysa 1934'te Hafız Mehmet Öztürk, 1938'de ise Devrimbeşin Eyüp Aydın'ın kazandığını söyleyebiliriz; çünkü anılan yılların muhtarları onlar olduğu kesin.
Tam anlamıyla demokratik seçimden bahsedebilmek için 1946 yılındaki çok partili seçimi beklemek gerekecek. Yalnız ondan önce Eğret köyü idaresinde önemli kilometre taşı kabul edilen bir karar çıktı, evvela bunun üzerinde durmamız gerekiyor.

O yıl, 1934'te İçişleri Bakanlığı çıkardığı bir kararnameyle Afyonkarahisar'daki bazı köylerde nahiye teşkilatı kurulmasını kararlaştırıyor. İki maddelik bu kararnameyle Çobanlar, Eğret, Davulga, Ümraniye, Çölovası ve Hocalar köyleri nahiye yapılıyor.
Bu tip kararnamelere ortak veya üçlü kararname deniliyor. Çünkü ilgili Bakan hazırlıyor, Başbakan imzalıyor, Cumhurbaşkanı da onaylıyor; üç imza ile çıktığı için böyle adlandırılmış. Bu kararnameyi zamanın İçişleri Bakanı Şükrü Kaya hazırlamış, Başbakan İsmet İnönü imzalamış ve son olarak Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal de onaylamış. Önünde ve arkasında başka kararnameler de var, sırf Afyonkarahisar köyleriyle ilgili bir durum olmayıp başka beş vilayet köyleri de işin içinde; ancak 5678 sayılı bu kararname bizi ilgilendirdiği için önemsiyoruz.
Bakanlık bürokratları ve Afyon'daki yerel temsilcileri tarafından araştırma ve incelemeler sonucunda nahiye yapılacak köyler belirlenmiştir, yoksa Şükrü Kaya'da, şu şu şu köylerde nahiye kurulması gerekir diye kendi kendine bir fikir oluşması düşünülemez. Bununla beraber böyle bir kararda önemli ikili ilişkilerin etkisi olabilir.
Misal, Köy Kanununun çıkarıldığı 1924 yılında, İstiklal Harbi kahramanlarından Fahrettin Paşa da Süvari Kolordusunun bu civarda verdiği şehitler anısına Eğret köyüne bir anıt diktiriyordu. Daha sonraki yıllarda, bir zamanlar elde kılıç düşman kovaladığı bu topraklara ilgisini hep sürdürdü, fırsat bulduğunda ziyaret etti. Adeta bir ayağı Eğret'te idi... Çoğu silah arkadaşı ile arası açılarak onları kendisinden uzaklaştırmış olan Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa, Fahrettin Paşa ile sonuna kadar samimiyetini korumuştur. Bu yüzden Eğret'te nahiye teşkilinde Fahrettin Paşa'nın kayıtdışı bir etkisi olduğunu düşünüyorum.
Eğret köyünde nahiye teşkili, onun idari statüsünde köklü bir değişiklik demekti. Bir defa nahiye merkezinin bulunduğu yerleşim, nüfusuna bakmaksızın, resmen kasaba kabul ediliyordu. İkinci olarak idarede yeni bir makam, yani Nahiye Müdürlüğü devreye girmişti. Ve son olarak artık Eğret Nahiyesinin bağlı köyleri vardı...
Tespit edilebilen tarihi boyunca Eğret, zamanın ortalamasına göre hep kalabalık sayılabilecek bir nüfus barındırdı. Örneğin 1907 yılında 163 haneyle, Afyonkarahisar'ın mühim bir köyü idi; aynı yıl Eğret'i geçen sadece Çobanlar, Işıklar ve İsçehisar olmak üzere üç köy bulunuyordu. Nahiye kurulduğu 1930 yılı nüfusuna dair veri bulunmuyor; ama 1935 nüfus sayımında Eğret'te 1434 kişi yaşadığı tespit edilmiş. Bu büyük bir rakamdır. Nahiye kurulduktan sonra devletin gözünde kasaba hükmü kazanmıştır. Fakat böyle olmasaydı bile Eğret, fiilen kasaba vasfını üzerinde taşıyan bir köy gibiydi, çevrede de öyle tanındı.
Nahiye teşkiliyle resmen kasaba hükmündeydi. Gerçi belediye kurulmadı, ama onun yerine daha ve daha önemli olmak üzere Nahiye Müdürlüğü vardı. Şu durumda Müdür, hiyerarşik olarak Muhtarın üzerindeydi. Bu, elbette yeni bir durumdu; ama idarede kargaşaya yol açmadı. Yine de belli bir huzursuzluk kaçınılmazdı...
1924'teki Köy Kanunu ile imamın idaredeki müessiriyeti resmiyet kazandığını söylemiştik. O yüzlerce yıldır köy idaresinde etkili olduğu için hiç yadırganmadı. Yalnız aynı kanun ile köy öğretmeni de tıpkı imam gibi İhtiyar Heyetinin doğal üyesi kabul ediliyordu. 1928'den sonra köye muallim atanmasıyla bu yeni durumdaki aksaklıklar ortaya çıkmaya başladı. Çünkü köy öğretmenlerine ayrıca ve özellikle rejim temsilciliği görevi verilmişti. İnkılapların yerleşmesinde aktif rol oynayacaklar, böylece asli vazifeleri olan öğretmenlikten başka köyde fiilen devletin temsilcisi olacaklardı. İşte burada bazen köy idaresi ve çoğu zaman da halk ile sürtüşmeler başladı. Nahiye Müdürlüğü de köy öğretmenininki gibi yeni bir durumdu. Hem idarede hem de sosyal hayatta halk ile yönetici kaynaşması hiç bir zaman sağlanamadı. Fakat sonuçta Müdür, müdürdür; onun dediği olacak...
İlk zamanlarda sadece inkılapların yerleşmesi ve batılı hayat tarzının savunucusu durumundaki Nahiye Müdürü ve Başöğretmen/Öğretmen, 1938'de Atatürk'ün ölümünden sonra ülkenin genel gidişatına paralel olarak tek parti rejiminin savunucusu oldular. İşte halk ile asıl sürtüşmenin bu dönemde yaşandığını söylüyorlar. Hacı İbrahim tekke/türbesini tekmelemeler, Eğretlinin inançlarıyla alay etmeler ve sair, ve sair...
Nahiye kurulmasına dair 1930 tarihli kararda merkeze bağlı köylere dair bilgi bulunmuyor. Böyle ayrıntılar vilayet kayıtlarında olabilir, onlara da biz ulaşamadık. 1935 nüfus sayım dokümanlarında da böyle bir liste bulunmuyor. Elden geldiğince bu dokümanları tek tek inceleyerek Eğret Nahiyesine bağlı 13 köy tespit edebildim. Bu sayının çok az olduğunun, gerçeği yansıtmadığının farkındayım. 1940 Sayım cetvellerinde 22 köyü bulunduğuna göre beş yıl önce de en az o kadar olmalıydı. Dizgi ve baskı hatalarıyla gözden kaçan bazı köylerin listede kendine yer bulamadığını düşünüyorum.
Çevre köyler bakımından Eğret çok eskiden beri Nahiye merkezi gibiydi. Cuma camisi burada olduğundan en azından haftada bir Eğret'e gelmek zorundaydılar. Cumartesi hafta pazarı ve malbazarının geçmişi hakkında bir kayıt bulunmuyor, sadece bazı köy merkezlerine hafta pazarlarının yaygınlaştırıldığına dair 19. yüzyıl ikinci yarısına tarihli bir belge var. Bu yüzden hafta pazarını en az 150 yıl önceye götürüp Cuma camisi ve namazıyla ilişkilendirebiliriz. Namaz için Eğret'e gelenler pazar ihtiyaçlarını da görüyorlardı. Bu yüzden Eğret'i bilmeyen ve buraya uğramayan çevre köy ahalisi yok gibiydi. İşte bütün bu köyler Nahiye olduktan sonra Eğret'e bağlanmış olmalıdır.
Bu arada önceki dönemlerde muhtarlar vergi toplayıcılarına yardımcı olmakla görevliydiler. Cumhuriyetten sonra buna pek karışmadılar, Hükümet köylere gönderdiği Tahsildarlar eliyle bu işi yürüttü. Belki Tahsildarın konaklama ve iaşesi konusunda öncülük etmiştir. Ayrıca askere alma hususunda da Muhtar devreden çıkıyordu, 'Asker Kağadı' denilen celp yazılarını tebliğ ediyorlardı...
Bu minval üzere Eğret Nahiye merkezinde 12 yıl geçti, 1942'ye geldik...