09 Temmuz 2025

Uluyol Ve Tali Yollar

 
    Eski asfaltta Çorbeciguyusu'ndan başlayarak Yıldız petrol dengine kadar tatlı bir rampayla çıkıldığı malumdur. Belki o rampayı ancak küçük tepeye vardığınızda anlarsınız, o kadar kendini hissettirmez yani. Oradan geldiğiniz tarafa dönüp bakarsanız Çorbeciguyusu'nun bir kaç metre derine düştüğünü görürsünüz. Güney tarafı ise bir o kadar yüksekçedir. 

    Yüksekliğin başladığı noktadan sola, Çolağınçeşme'ye dönen yol ayrımına kadarki mevkiye Uluyol denildiğini yarım asır kadar önce öğrenmiştim. Asfalt kenarındaki tarlasını tarif ederken Ninem böyle derdi. Gerçi bu mevkiyi böyle isimlendiren başka birine rastlamadım. Zaten bizim köyde 'ulu' kelimesi kullanılmaz; şimdi herkesin 'Ulu Cami' dediğine bakmayın, oranın orijinal ve yaygın adı Gocacami'dir. Eğretli aynı anlama gelen 'ulu' kelimesine itibar etmeyip Türkçe 'goca'da ısrar etmiş. Ulu ise sadece Uluyol mevki isminde kendine yer bulmuş. Gelvelakin Uluyol'un bilinirliği de sınırlı kalmış, sadece Ninemden duymamdan hesap edin...

    Kütahya'da yerleşik Tekirgızıların büyük emmisi Himmetoğlu Halil, babasından kalan tarlalarını alabilmek amacıyla 1905 yılında mahkemeye başvurmuş. Mahkeme kararında bahse konu tarlalar sıralanırken birinin Uluyol mevkiinde olduğu kaydedilmiş. Eğret'teki Uluyol mevkiinin adını bu resmi belgede gördüğümüzde yıl 2021 idi ve hala bu isim pek bilinmiyordu.

    O kadar bilinmiyordu ki, 1989'da kadastro kaydı yapılırken Ninemin tarlası Kepez mevkiinde diye yazılmış. Demek ki bilirkişiler bile oraya Uluyol denildiğini bilmiyorlarmış. Köylü bir asır önceki mevki adını unutma sürecine daha o yıllarda girmişmiş...

    Mevkinin adı unutulmuş, ama oraya adını veren ve tam ortadan geçen yola bir şey olduğu yok, günümüze kadar gelmiş. Bu, eski asfalt dediğimiz Afyon-Kütahya karayoludur. Eğretlilerin hafızasındaki adıyla susa... 

    Henüz otomobil ve kamyonların yaygın olmadığı zamanlarda tam da böyle adlandırılıyormuş; susa, şosenin Eğret ağzında aldığı biçimdir. Asfalt atımına daha sonraki yıllarda başlanmış, ama 1930'ların sonlarında Eğretlilerin bir vergi türü olarak bu yolun yapımında makbuz mukabili çalıştıklarına dair belgeler var. 

    Ondan daha önce, misal işgal yıllarında da tam olarak şose diye adlandırılıyormuş. Hatta Büyük Taarruzun ikinci günü verilen bir emirde, orduların sorumluluk alanı belirlenirken Afyon-Kütahya şosesi sınır olarak bildirilmiş. 

    Daha gerilere gidersek, bu yolun Afyon ile Kütahya'yı birbirine bağlayan sıradan bir şehirlerarası yol olmadığı gerçeğiyle karşılaşırız. Çünkü güneyde Selçuklu başkenti Konya'ya, kuzeyde Doğu Roma başkenti İstanbul'a uzanır. Üstelik ilk dönem Osmanlı başkenti Bursa bağlantısı da var.

    Bir de bu yolun tarihi İpek Yolu kollarından biri olduğunu düşünürsek, konunun boyutu genişleyiverir. Çekül Vakfı, İpek yolunu tarihi veriler ışığında bir haritayla somutlaştırmış. Yüksek çözünürlüklü İpek Yolu - Kültür Yolu haritasının ilgili kısmını buraya aldım. Yol üstünde Eğret Kervansarayı önemli bir nokta olarak işaretlenmiş. Ayrıca Afyon ile Eğret Kervansarayı arasında Üçgöz Köprü diye başka bir noktanın işaretlenmiş olması da dikkatimi çekti. Uluyol'un biraz ilerisinde böyle adlandırılan bir mevki olacaktı. Acaba kastedilen burası mıdır, asfalt atılmadan önce yol üzerinde tarihi bir köprü var mıydı, bunları bilmiyoruz. Belki Araplı civarındaki bir köprü böyle adlandırılıyordu...

    Burada dikkatlerimizden kaçmaması gereken husus, bahsedilen yolun ne kadar önemli bir ticaret yolu olduğudur. Böyle bir yol da elbette geniş ve alabildiğine büyük olmalıdır. O kadar büyük ki, Eğretlilerin sıradan büyüklükler için kullandığı 'goca' kelimesi bile bu anlamı karşılayamasın; Gocayol değil Uluyol diye adlandırılsın. Ancak o vakit sözünü ettiğimiz mevkinin neden böyle adlandırıldığı anlaşılabilir.

    Bu yolun Kütahya istikametini çevreleyen mevkiye Kütahyayolu/Kötâyolu deniliyorken, Afyon istikametindeki uzantısına Uluyol denilmesi de bir başka gariplik. Acaba yalnız o tarafta mı belirgin bir büyüklük vardı? Fakat şu da akıldan çıkmasın, güneydeki bir mevkiye Şehiryolu/Şeheryolu adı da veriliyormuş...

Asıl konudan fazla uzaklaşmadan, bu yolun önemini anlatan 18. yüzyılda kaleme alınmış bir metni dikkatlerinize sunayım. Alman matematikçi, haritacı, kaşif, gezgin Carlsten Niebuhrs Afyon'dan İstanbul'a dönüş yolunda:

    "Ocak 1767-  Karahisar'dan Bursa'ya gitmek için yola çıktık. Kervanımızın ilk durağı 5 saat uzaklıktaki geniş ve düz bir yol üzerindeki Eğret. Ancak bu yol kışın o kadar kötü ki 1767 yılında hiç bir kervan bu yolu kullanamadı. Ocak ayında bu yolu kullanmak yerine iki saatlik mesafede dolambaçlı yollardan gittik ve bu yol bize toplamda 7 saat zaman kaybettirdi." *

    Eğret köyü 1767 yılında düz ve geniş bir yol üzerinde diye konumlandırılmış. Bu tarif  'Uluyol' isimlendirmesinin ne kadar isabetli olduğunu adeta haykırıyor. Fakat yolun her etabı aynı değilmiş ki, gezginimiz Gecek hamamını gördükten sonra, oradan Çorca yoluyla Gazlıgöl'e varmış, Dandır üzerinden Eğret'e ulaşmış. Bu dolambaçlı güzergahı keyfinden değil de Araplı boğazı ve rampasını geçemeyeceğinden tercih etmek zorunda kalmış. Dediğine göre kış aylarında bu yoldan geçmek mümkün değilmiş. Dediğim yerlerden geçişin iki üç asır önce ne kadar imkansız olduğunu şimdi bile tahmin edebilirsiniz.

    19. asırda coğrafyacı bir Rus gezginin anılarını okurken şaşırmıştım. Kasım ayı sonları, adam geçtiği yerlerin gece sıcaklığı ve rakım değerlerini ölçe ölçe İstanbul'dan doğru geliyor. Eğret'te bir odada geceliyor, bu arada ölçümlerini yapıyor. Sabah kalkınca tasını tarağını toplayıp yola koyuluyor, ama bildiğimiz Şeheryolu/Uluyol'a doğru değil de Dandır'a doğru yönelip o güzergahtan Afyon'a varıyor. Yolunu değiştirmesinin sebebini şimdi anlayabiliyorum. Bu gezginler yanlarında Rum veya Ermeni bir kılavuz bulunduruyorlardı. Yolları iyi bilen kılavuzu kasım ayında Araplı civarının geçilmez olduğunu bildiği için Gazlıgöl'e doğru yönelmiş demek ki...

    Yalnız Dandır-Gazlıgöl istikametine giden yolu da küçümsememek lazım. Tamam kışın zor şartlarında tercih edilen bir alternatif rota imiş, ama ben antik çağda da orasının işlek bir yol olduğunu düşünüyorum. Hele Çatalüyük civarının antik değeri düşünülürse bu fikir daha sağlam bir temele oturtulabilir. 

    Kapıyeri'ni işlerken burasının çok eski zamanlarda Eğret (veya adı her ne ise) köyüne giriş yeri olduğu için böyle adlandırılmış olabileceğini söylemiştim. Şimdi o kapının uzantısı olan antik yolu da tasavvur çerçevemize almalıyız. Daha İsgileyolu, Üyükyolu gibi kavramlar da var... Eğret ulu ve tali yollarla örümcek ağı gibi örülmüş...

    *Hasan Özpınar, Seyyahların Gözünden Afyonkarahisar, Afyon, 2019, s.20


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder