16 Mayıs 2021

Ot Orakları

     
    21 Haziran gündönümüyle dönen yalnız gün değildir. Bahar yağmurlarıyla şenlenen kırların yeşil rengi de sarıya dönmeye başlar. Tamamen sararıp kurumadan önce ivedilikle yapılması gereken iş, otları biçip kış için depolamaktır. Biçilmeye değer otlar añda, gırañda, çeşme-kuyu başlarında, göbülededir. Bunlar fırsat buldukça veya gormadan izin alınıp biçilir. Zira özellikle kuyu başları mera sayıldığından, ot iyi ise belli bir ücret ödemesi yapılmalıdır. Gündönümüne kadar buralardaki otların biçimi zaten yapılmış olur.

    Bahsini edeceğim oraklar, yukarıdakilerin dışında ve onlardan daha fazla ota sahip Çayırlar'daki otların hasadıdır. Belli bir takvime bağlı olan bu işin vakti hiç şaşmaz ve bu döneme de "ot orakları" adı verilir. Gündönümünden sonraki ilk Cuma başlar. Bu Cuma, 21-26 Haziran arasındaki bir güne isabet edebilir. O günün seçilmesinin sebebi mübarek gün olduğudur; ama gelenek geçmişinin ne kadar eski olduğuna dair bir bilgimiz yok.

    O cuma sabahı daha gün doğmadan arabalarını koşanlar kuzeydeki bu çayırlara yönelir. Çayırı olmayanlar otunu satın aldıkları çayırın başına varır. Anıtkaya'ya oldukça uzak bu mevki, aslında köyün kuzeydeki sınırıdır. Cumalı ve Sususzosmaniye arasında sıkışıp kalmış izlenimi verir, ama buna şaşırmamalı; çünkü 19 yüzyıl sonunda kurulan bu iki köy Eğret arazisine oturtulmuş...

    Yaklaşık köye 5 km mesafe katedilmesinin ardından ıscak gızmadan mümkün olduğunca çok ot biçilmelidir. Hayvanlar çakılır, kösteklenir. Ferke girilir, ter silinir, tırpan gayraklanır, yorulunur, soluklanılır... Selâ vaktine kadar bu iş böyle devam eder. Macur'dan selalar işitildiğinde iş bırakılır. Hayvanlar ve arabanın başında çocuklar bırakılıp iki Macur'dan birisine gidilir. Bu köyler yılda bir kez, ot oraklarının başladığı gün, görüp görebileceği en kalabalık cuma cemaatine ev sahipliği yapar. 

    İşe namaz sonrası kaldığı yerden devam edilir. Yakıcı güneş altında gerçi iş hafifletilir, mesela yemek yenir, tırpan kekişlenir, çocuklar hayvanları sulamak üzere Yörük Çeşmesine gönderilir. Sonrasında yine işler kızışır. O gün ikindi sonrasına kadar çalışılır. Ot oraklarının çok büyük bir kısmı o gün halledilir. Ertesi güne de yetecek kadar iş vardır. Çayırı çok olanlar ve ilk gün biçime başlayamayanlar için telafi zamanıdır. İlk gün ve sabah biçilen otlar aktarılmalıdır ki tam kuruyabilsin. Hava o kadar sıcaktır ki biçilen ot ertesi gün tamamen kurumuş olur ve taşınması gerekir. Rengi değişip sararmadan köye götürüp otluğa basılmalıdır. Bunda acelenin sebebi, yağmur ihtimalidir. Islanan otu kurutmak için daha fazla aktarma gerekebilir.

    İkinci günden itibaren Çayır Bekçisi hakını toplamaya başlar. Çayırın genişliğine göre, bir veya iki annat otu arabasına atarak tahsilatını yapmış olur. 1970'li yılların meşhur çayır bekçisi Patlağın Davılcıibram (İbrahim Patlar) idi. Onun vefatından sonra bir süre de yeğeni Habiri Mehmet Boy bekçilik yaptı....

    Çayırlardaki otu biçme, aktarma, kurutma ve taşıma işi üç beş günde biter. Haftasına varmadan biçilmiş geniş çayırlıkta mal güdülmeye başlanır. Hatta köyün sığırı-bızağısı bile buraları doldurur. Bu yüzden acele edilir. Bir kaç günlük ot oraklarında panayırı andıran Çayırlar, sonrasında hayvan sürülerinin gürültülü kalabalığıyla doldurulur...

    Daha bir hafta öncesine kadar Susuz ve Yörük Çeşmelerinin suyu ile uzunlamasına ikiye bölünen, bu minik suyun çevresine her türlü canlılığı bahşettiği Çayırlar nasıl bir anda kuruyuverdi? Bu hızlı kuraklık hayret vericidir. Ot oraklarının başladığı gün yer yer uzun turuncu gagalı leyleklerin volta attığı görülür. Havalandığında bazen o gagadan yılan sallandığı da eksik olmaz. Dereciğin çevresinde her yaşta kurbağa yavrularının zıp zıpları fark edilir. Yaklaştığında o dereye yemenilerin içine su girer, voşduk voşduk yürümek zorunda kalırsın. Çayırların ne kadar sulak olduğunu hesap et... Oysa bir hafta sonra bu canlılıktan eser kalmaz. Otların biçilmesiyle güneşe doğrudan maruz kalan dere bir anda kurur. Ondan beslenen yılanlar, kurbağalar, sülükler ve leylekler de oradan ayağını çekerler. Gerçi bir kaç leylek düşünceli düşünceli yuvaya götürmeye nafaka arar, ama bulabildiği çekirgeden başkası değildir... Artık geniş Çayırlar düzlüğü yaylım hayvanlarına kalmıştır...

    Elli yıl sonra bugün ne mi oldu? Çayırların sürülüp tarla yapılmasından sonra ot orakları tarihe karıştı. Ne Çayırlarda bu hengame yaşanıyor ne de Macur camileri yılda bir de olsa şenleniyor. Her şey tarih oldu....



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder