1904 Yılında tutulmaya başlayan Eğret Nüfus kütüğünde Ayanoğlu adıyla kaydedilmiş yedi hane var. Bu rakam Selimler, Veyisler, Hacımahmutlar, Hacılar gibi Ayanoğluları da en kalabalık sülaleler kategorisine sokar. Geçmişi derinlerde olsa da bu sülalelerin takibi kolaydır; çünkü tarihi macerada mutlaka iz bırakırlar, sana o izleri takip etmek kalır.
İzler genellikle mahkeme kayıtlarına geçen çeşitli kararlardan oluşur. Sülaleye mensup birisiyle ilgili bir dava tutanağı, bir veraset ilamı, bir senet bulunabilir; hiç olmazsa başka birinin davasında şahit olarak adı geçebilir.
Bunlar hep yol göstericidir, fakat hiç biri olmasa bile gam değil; zira yukarıda sözünü ettiğimiz, yetmiş yıl mesafeli atlama taşı benzeri iki önemli belgemiz var, onları kullanarak yolumuzu bulabiliriz. Bütün köklü ve kalabalık sülaleleri ortaya çıkarmada bunlar yeterli oldu.
20. Yüzyıl başlarına ait yedi Ayanoğlu sülalesinin takibini geriye doğru yapmak istediğimizde, 1888-1892 yıllarındaki bilgileri içeren bir belgeden başka tutamak bulamıyoruz. Yani on onbeş yıl geriye gidebiliyorsun, o kadar...
Öyleyse bunun başka bir açıklaması olmalı. Belki de önceki kayıt tutulurken sülale başka bir adla biliniyordu. Acaba Ayanoğluların önceki adı neydi? 20. Yüzyıl başında kalabalık oluşları bir ipucuydu. 70 Yılda bu kadar büyüyemeyeceklerine göre öncesinde de kalabalık olmalıydılar... Sonuçta iki belge arasında eşleştirmeler yaptık, sülalelerin 19. yüzyıldaki karşılıklarını bulduk. 1831 Kaydında açıkta kalan kalabalık bir hane dikkat çekiciydi: Hacı Koca Oğlu Halil... Belgenin baş taraflarında yer alıyor, kalabalık bir erkek nüfusu var; ama 20. yüzyılda karşılığı yok... (Belgeye önce idareci konumundaki imam yazılıyor, sonra sırasıyla en eski sülaleler kaydediliyordu. Son bölüme ise başka yerlerden Eğret'e gelenler ekleniyordu. Baş tarafa yazılmak kıdem göstergesiydi.)
Eğret'te öteden beri 'koca' kelimesi 'büyük, iri, cüsseli' anlamlarında kullanılmıştır. Öyle olunca bu sözcük, bir ismin sıfatı durumundadır. Nüfus kayıtlarında bu anlamda kullanıldığı gibi bugün de öyledir... Koca Ahmet, Koca Hasan, Koca Ali, Koca Yahya, Koca Berber, Koca Bıyık, Koca İban, Koca Yusuf, Koca Guliz, Koca Yörük gibi söyleyişler kalıplaşarak sülale ismine bile dönüşmüştür. Aynı şekildeki kullanım başka varlıklar için de söz konusu olup yeni isim kalıpları oluşmuş; Koca Gedik, Koca Dere, Koca Yarık, Koca Kır, Koca Cami bunlara örnek gösterilebilir.
Dikkat edilirse 'Hacı Koca Oğlu Halil' bu kullanımların hiç birine benzemiyor. Bir defa 'Koca' sözcüğü sıfat değil, isim göreviyle kullanılmış. Bir künye içinde yer aldığına göre de kişi ismidir. Tıpkı 'Hacı Mahmut Oğlu', 'Hacı Veli Oğlu', 'Hacı Hüseyin Oğlu' gibi 'Hacı Koca Oğlu' da bir sülaleye işaret eder...
Şu durumda erkek ismi olarak kullanılan 'Koca' sözcüğünden bahsediyoruz. Aslında bu isme yabancı olmadığımızı kabul edelim. Tek başına çok kullanılan bir isimmiş; ama bugüne yansıması yalnız 'Bay Koca' ve 'Duha Koca'da kalmış...
Öte yandan aslen Farsça 'hâce' kelimesi Türkçe'ye 'hoca' olarak geçerken yolda 'Koca' ile karşılaşıp onu içinde eritmişe benziyor. Dolayısıyla yeni 'hoca' kelimesi kendi içinde; hem imam, öğretmen anlamlarını hem de erkek ismi anlamını barındırmıştır. Nasıl olduysa 1831'e orijinal haliyle gelebilen 'Hacı Koca' hanesinin hikayesi böyle...
Hoca'nın dönüştürücü etkisiyle ilgili hemen hemen aynı döneme ait ilginç bir durum daha var... Yukarıda örnek olarak verdiğim 'Bay Koca' ismi, Eğret'e dair en eski belge olan Tahrir Defterlerinde 'Bay Hoca' olarak geçiyor. Aynı belgelerde geçen künyelerdeki 'Hoca' kelimelerinin tamamı 'Koca' ismi olduğu açıktır... 19. Yüzyıldaki Karahisar merkez mahallelerinden birisi 'Hacı Hoca Mahallesi' olduğu belirtiliyor. Bu mahalle adında da Koca'yı açık biçimde görebiliriz...
1831 Yılının Eğret kayıtlarında belirtilen Hacı Koca Oğlu Halil hanesinin geçmişi, Tahrir Defterlerindeki Hoca/Koca isimlerinden birine dayanabilir. Onlardan bağımsız başka bir Hacı Koca da olabilir. Ne olursa olsun şu kesin ki 19. yüzyıl öncesinde Eğret'te 'Hacı Kocalar' sülalesi bulunuyordu. Ayanoğulları olarak 20. yüzyılda karşımıza çıkan hanelerin tamamının Hacıkocalara dayandığını düşünüyorum. Bu uzun girişten sonra onların macerasını takip edelim...
Hacı Koca Oğlu Halil hanesinin 1831 yılındaki durumu:
Hane reisi Hacı Koca Oğlu Halil; 76 yaşında, orta boylu ak sakallı. Buna göre Halil 1755 doğumlu demektir. Halil, Ahmet ve İbrahim adlarında üç oğlu var. Büyük oğluyla aynı ismi taşıması kayınpederinin adının da Halil olduğunu düşündürebilir. Malesef hanımı ve kız çocukları kaydedilmediği için bu, tahminden öteye geçmez. (Kayıttan anlaşıldığına göre, oğul Halil'in 40 yaşına kadar erkek çocuğu yokmuş. Sonradan da olmadığı düşünülerek, Temtem olarak lakaplanan kişinin bu oğul Halil olduğu kabul edilebilir. Tespit edilebilen bir kızı Şerife, Selimoğlu Ali'ye; Onun kızı Atike de Hamzaların atası Hamza'ya vardı. Diğer kızı Cennet ise Karacahmet'e gelin oldu.) İkinci oğlunun adı Ahmet, 'Ayanoğlularda kök isim Ahmet'tir' tezini teyit eden bir karine olarak kabul edilebilir... Üç oğlanın yaşları 36, 24 ve 5... Halil de 1800'den önce doğmuş, 'uzun boylu kumral sakallı' diye tarif ediliyor. Ahmet ise 'orta boylu, kara bıyıklı'... Yaşlarına bakılırsa iki oğlan da o sırada evli olmalılar. Kaydedilmediğine göre, daha erkek çocukları yokmuş demek...
Aynı hanede kayıtlı Hacı Koca Oğlu Osman'ın oğlu Hüseyin var... 31 Yaşındaki 'orta boylu, kara sakallı' Hüseyin'den şunu anlamalıyız; babası Osman, Halil'in kardeşiydi, vefat etti. Hüseyin ayrılmadı, amcasıyla birlikte yaşamaya devam ettiler. Bu bilgilerden, Hacı Koca Oğlu iki kardeşin hangisinin büyük olduğunu çıkaramayız; ancak Osman öldüğünde Hüseyin adında tek oğlunun olduğu kesin... 1800 Doğumlu Hüseyin, 1826'da bir oğlu olduğunda babasının adı Osman ismini veriyor...
İşte 1831 yılında Hacı Kocaların durumu budur... Yalnız Hacıkocaların Ayanoğlulara dönüşmesi hususunda net olarak fikir beyanına yetecek veri yok. Ayanoğlu ifadesinin geçtiği en eski belge, 1888-1892 yıllarına ait ve Kölgecinin babasıyla amcasından bahsediyor. Daha önceki yıllarda bu kelimeye rastlanmıyor.
'Ayan', bir dönemde taşra yönetiminde yer almış görevli adı. Eğret'te 'Muhtar' yerine kullanılsa da aynı anlama gelmiyor, Ayan daha üst yönetimde yer alıyor. Durup dururken böyle bir sülale adı oluşmayacağına göre, birinin Ayanlık görevini icra etmiş olması lazım. Malesef bununla ilgili bilgi/belge yok..
Yetimlerin atası kabul edilen Küçük Mehmet Ağa 1865 yılında vefat ettiğinde, mirası mahkeme yoluyla paylaştırılmış. Tereke sayıp döküldükten sonra borçlar ve alacaklar kısmında bir isim dikkat çekiyor. Başkaları sıradan künye ile zikredilirken, Küçükmehmete borçlu biri, 'Âzadan hamiyetlü Elhac Ömer Ağa' diye yazılmış. Diğer insanlardan esirgenen bu hürmete layık, Hamiyetli Hacı Ömer Ağa ne âzası olabilir ki? Acaba aradığımız Ayan, bu 'Hamiyetli Hacı Ömer Ağa' mıdır?
Hesaba göre, Hacıkoca oğlu Hüseyin'in 1835-36 gibi, adını Ömer koyduğu bir oğlu daha oldu. Ömer, 1860'larda Eğret kontenjanından Ayanlık üyesi seçildi, yahut vazifelendirildi. Bundan sonra kendisine 'Ayan', çocuklarına ve Hacıkocalar sülalesine 'Ayanoğlular' denildi. 1904 Kütüğü düzenlenirken, yedi hane, Hacıkocaoğlu yerine Ayanoğlu yazıldı.
Ayanoğlu Halil; Hacıahmetler/Garahmetler (Patlar)
Ayanoğlu Ahmet; Patlaklar (Patlar)
Ayanoğlu Mehmet; Alçaklar/Tökürdekler (As)
Ayanoğlu Hasan; Galgancılar/Tırıllar (Aytar, Tırık)
Ayanoğlu Hüseyin; Kölgeciler (Kayır)
Tırılın evden Gobakların eve kadar uzanan ve 'Ayanoğlunun Tarla' diye bilinen mülk, dedeleri Hacıkocaoğlu Osman'dan intikal etti. Bugün, o güzergahta evi olanlar bir şekilde Hacıkoca oğlu Osman ile irtibatlıdır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder