Köy halkınca 'Mardaklar' olarak biliniyorlar. Sözlüklerde böyle bir kelime olmadığı gibi resmi kayıtlarda da rastlanmıyor. Eski bir mahkeme kaydında 'Maşlakçıoğlu' ibaresi var. Ondan yarım asır sonra yazılan nüfus kütüğünde ise 'Şalakçıoğlu' deniliyor.
Bazı yerlerde 'maslak' denilen su kaynaklarını ifade ediyor 'maşlak' kelimesi. 'Şalak' da aynı kökten geliyor. Tam olarak karşılığı, 'Hiç durmadan, sürekli akan çeşme'dir. Bildiğimiz eski meydan çeşmeleri, Omarcık Çeşmesi gibi, Yörük Çeşmesi gibi... Anlaşıldığı kadarıyla sülale yaptığı veya yaptırdığı çeşmelerle meşhur olmuş. Bu yüzden 'Maşlakçı' demişler. Resmiyette Şalakçı/Maşlakçı olarak kaydedilseler de halk ağzına 'Mardaklar' olarak yerleşmiş. Dildeki değişim açısından bakıldığında; şalaktan geçişe göre, maşlaktan mardaka dönüşüm daha mantıklı görünüyor...
1831 Yılında tutulmaya başlanan bir kayıtta da yine Şalakçıoğlu diye yazılmışlar. Bu belgeye göre o sırada Eğret'te iki Şalakçıoğlu hanesi bulunuyor: Birincisinin reisi Şalakçıoğlu Mustafa'dır. 'Uzun boylu, kara sakallı' biri olarak tarif ediliyor; kayıt esnasında 25 yaşındaymış, yani 1805 doğumlu. Hüseyin ve Ahmet adlarında iki oğlu var, üç ve bir yaşındalar...
Diğer hane ise Şalakçıoğlu Mehmet adına kayıtlı... 18 Yaşında olan Mehmet'in bıyıkları yeni terlemekte olduğu belirtilmiş. Kadın ve kız çocuklarına kayıtlarda yer verilmediği için henüz evlenip evlenmediği belli değil... Arka arkaya yazılan bu iki Şalakçıoğlu hanelerinin reisleri kardeş de olabilir amca çocuğu da olabilirler; ikinci şık daha olası görünüyor... O günden bugüne Mehmet'ten bir iz kalmamış. Bizim konumuzu teşkil eden Mustafa...
Şimdi bir başka kayda, 1850 tarihli bir mahkeme kararına bakalım.'Maşlakçıoğlu Mustafa Ağa ibni Hüseyin' 1850'de öldüğünde, geride eşi Fatma ile Ali adında küçük oğlu kalmıştı. Yalnız bu zatın ismi zikredilirken sonuna eklenen 'Ağa' ünvanına dikkat edilmeli. Herkes için kullanılmayan bu söze yer verildiğine göre, bundan Maşlakçıoğlu Mustafa'nın önemli biri olduğunu anlayabiliriz.
Burada zenginlik ifade eder biçimde 'Ağa' denmediği kesin. Çünkü terekesi çok fakir olduğunu gösteriyor: Bir ev, 12 kile buğday, bakır kap kacak, 1 kilim, 2 kıl yaygı, 7 adet çuval ve ufak tefek düzen takan... Toplam değeri 850 kuruş olan bir mirastan söz ediyoruz. O yıllarda görevlendirilen bir Köy Muhtarının ücreti 500 kuruştu, buna göre kıyaslansın. Yani Maşlakçıoğlu Mustafa'nın ağalığı zenginlikle ilgili değildi, bu ünvan ona itibarlı kişiliğinden dolayı verilmiş olmalıdır...
Maşlakçıoğlu Mustafa, 1805 yılında doğmuştu. Yukarıda bahsettiğimiz belgeye göre, 1850 yılında öldüğünde kırkbeş yaşlarındaydı. Maşlakçıoğlu Mustafa'nın babası hakkında, adının Hüseyin olmasından başka bilgimiz yok. Ondan öncesi ise tamamen meçhulümüz...
1850'de yaşı küçük olduğu için annesi Fatma'nın vesayetinde bulunan Ali'den başka varis bulunmuyor. Oysa kayıtlara göre Hüseyin ve Ahmet adında iki abisi olmalıydı... Demek ki babalarından önce onlar da vefat ettiler. Şu halde Mustafa'nın oğlu Ali, 1840 sonrasında doğmuş oluyor...
Ali'den sonrası tekrar kayıt altında... Büyüyünce Emine ile evlendi. Beş çocukları oldu: Mustafa, Hüseyin, Ayşe, Hanım ve Hasan...
Ailenin kızlarından Ayşe 1872'de doğdu; Selimler/Yonuzların Yunus eşi oldu. Çocuğu olmadı, onun üzerine Yunus Gocamatlardan Havva'yı aldı. Ayşe Hanım 1925'ten önce öldüğü düşünülüyor... 1876 Doğumlu küçük kız Hanım ise Gıdilerin Ali'ye vardı. Orada olan bir kızı Hacer, yukarıda adı geçen Yonuzun Halil'in ilk eşi oldu, 1936 yılında vefat etti...
Mardakların Ali'nin üç oğlu üzerinde Mardaklar incelemesi yapılacak...
'Maşlakçıoğlu Mustafa Ağa'nın adını verdikleri büyük oğulları 1860'ta doğdu. Eyüp kızı Fatma ile evlendi. Onların da iki oğlu ve bir kızları oldu. Ali (1890), Halil (1896) ve Kezban (1902) adlı bu çocuklardan yalnız Halil'in evlendiğini görüyoruz. Akıbetleri hakkında başkaca bir bilgi bulunamadı. Yaşları itibariyle Cihan Harbi hengamesinde kaybolmuş olabilirler. Nitekim Halil'in Çanakkale'de kaldığına dair bir kanaat oluşmuş; Çanakkale şehitleri arasında kaydını bulamadım. Başka bir cephede şehit olmuştur da Çanakkale daha çok bilindiğinden zihinlere öyle yerleşmiş olabilir...
Ortanca oğlu Çakır Hüseyin'den bizim bildiğimiz Mardaklara, küçük oğlu Hasan'dan ise Hatcamehmetlere varılıyor....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder