25 Ekim 2025

Coruğuñ Köpek


    Lisedeyken Karagöz Hacivat efsanesinin ortaya çıkışını anlatan bir metin okumuştuk. Tarihi ayrıntılarla süslenmiş eğlenceli bir metindi. Oradaki ayrıntılardan biri kısa boylu bir köpek olup 'Efelioğlunun zağarı' denirmiş. O kadar bilinen bir köpekmiş ki zamanla, 'Efelioğlunun zağarı gibi ne hırlayıp duruyorsun' sözü deyimleşmiş. 

    Merak edenler arama motorlarından yazıyı bulabilir, nasıl olduysa benim aklımda kalmış. Galiba okuduğumuz vakit hatırıma başka bir şey geldiği için Efelioğlunun zağarını unutmadım. O başka bir şey, Coruğuñ köpekti; çünkü bizim köyde de Coruğuñ köpek gibi gezmekten söz ederlerdi... İşin doğrusu, şimdi aradan kırk yıldan fazla geçmiş, bu söz hala aynı tazeliğiyle kullanılmakta...

    Coruk Süleyman Boran kendisi 1973'te vefat etmiş, köpeğinin ne zaman öldüğünü bilen yok. Hatta o köpeği bildiğini söyleyen yalnızca bir kişiye rastladım. Hakeza, rengi, şekli şemali, boyu posu, fiziksel özelliklerini de hatırlayan yok... Görülmemesine, bilinmemesine rağmen bu söz münasebetiyle herkesin onun hakkında bir fikri var.

    Anıtkayalıların Coruğuñ köpek hakkındaki fikirleri bir kaç noktada yoğunlaşıyor. Buna göre bu hayvanın en büyük özelliği çok gezenti olmasıymış. Aynı gün köyün her yanında görülebiliyor; bir bakıyorsun Alagır'da, bir bakıyorsun Buñar'da... Sonra asfalt kenarında dolaşırken görülüyor veya Söğütcük yolunda... Öyle bir köpek ki, girmediği sokak yokmuş... Bu yüzden çok gezen kimselere 'Coruğuñ köpek gibi gine nerden geliyoñ!' diye takılırlarmış...

    Bu kadar dolaştığına göre köydeki fırınlara uğramasa olmazdı... Evet, bütün fırınları gezer, nasibini ararmış. Aslında Eğret'te öteden beri 'fırın köpeği' diye bir kavram da var... Fırının kapısında oturup yahut çevresinden ayrılmayarak girenden çıkandan bir lokma bekleyen köpekler böyle tabir ediliyor. Hatta bazı fırın köpekleri o fırının kadrolu bekçisi gibi kapısısndan ayrılmazlar. Ekmek, hamırsız, pide verseler de vermeseler de çenelerini ellerinin üstüne dayayıp uyuklar dururlar. Böyle fırın köpeklerinin ikinci sıfatı sündüktür. Kovsan, tet desen, taşlasan bile umurunda değildir, iki kuyruk sallayıp mayıklar ve geri dönüp makamına kurulur. Coruğuñ köpek bunlardan değil, bir şey verirlerse afiyetle yiyor; vermezlerse sündüklük yapmıyor, hemen ayrılıyor oradan. Her yeri dolaşacak ya, işine bakıyor yani...

    Her gün köyün bütün fırınlarını dolaştığına dair bir rivayet var. Evet, devriyeye çıkmış gibi her fırına mutlaka uğrar, bunu bir vazife şuuruyla yaparmış. İşin garibi çoğunlukla fırındaki kadınlar tarafından bir parça ekmekle ödüllendirilirmiş. Garip bir şekilde köpeğin Eğretliler tarafından benimsendiğine dair bu rivayet bana ilginç geldi.

    Yalnız onun görüldüğü yerler sadece sokaklar ve fırınlar değil. Değişik bir huyu daha var, açık gocagapı gördüğünde dayanamayıp dalıyor içeri. Bu anlamda hırsız özelliği gösterdiğini söylemek lazım. Burada Coruğuñ köpeği methedecek değilim, ama kapıyı açık bırakmak da hırsıza davetiye olmaz mı... Gelgelelim bizimkinin ilgisi sadece açık kapılara değil ki... Kapı baca dinlemiyor, canının istediği eve dalıyormuş. Teknedeki ekmeği, önceğe sarılı pideyi götürürken çok görülmüş.

    Ekmekle, pideyle kalsa iyi... Bir keresinde Hacımahmutların eve girmiş. Bu büyük sülalenin evleri de çok geniş alana yayılıyor, hangisine girdi bilmiyorum. Hangi ev olursa olsun, Hacımahmutlar ile Coruklar hep komşu idiler; gerçi o köpek komşunun evine değil, köyün bir ucundaki ev olsa yine girerdi... Hacımahmutların eve girmiş, bulduğu bir yorganı sürüyerek evden kaçırırken görülmüş... Coruğuñ köpeğin ilgi alanı ne kadar geniş, varın hesap edin...

    İlgi alanı kadar gezi alanı da geniş... Zamanla köydeki bütün fırınlar, sokaklar, evler dar gelir olmuş. Kırlara açılmış. Orada da tarlada çalışanların, çift sürenlerin heybelerini, torbalarını yoklar; işine yarar ne varsa alır gidermiş... 

    Çok ilginç davranışlar gösterirmiş tarlalarda. Adamı takip eder, gözünü yanıltarak en dikkatsiz anını kollar ve yapacağını yaparmış. Misal biri geldi selam verdi, onunla sohbete daldın. Eğer yüzün heybene doğruysa katiyen oraya hamle yapmaz, sabırla beklermiş. Ne vakit heybene arkanı döndün, işte o zaman kaşla göz arasında ekmeği kaparmış... Dağın başında azığını kaptırıp aç kalan vatandaşın halini düşünebiliyor musunuz... Coruğuñ köpeğin umurunda değil tabi...

    Abarttığım sanılmasın, hatta onun hakkında anlattıklarımın çok eksik olduğunu söyleyebilirim.

    Anıtkaya'da belli bir süre şöhrete ulaşıp kendinden söz ettiren köpekler hep olmuş. Misal 1950'li yıllarda Yörük Tahir Akyol'un gocagapısının önünde sakin sakin yatmakla meşhur köpeğini anlatmışlardı. Buñara giderken iki çocuk, zararsızca yatmakta olan bu köpeğe taş atınca Yörüktahir bunlara usturuplu bir cevap vermiş. Bir yerlere kaydetmiştim, bulamadım o sözü...

    Bir başka misal Aliguru (Ali Dadak)ın köpeği... O da çayda esbap yuyan kadınların ekmeğine musallatmış. Sadece ekmeğine olsa iyi; sabunları, hatta mezarlık gaşına serilen esbapları bile alır gidermiş... Ondan bizar olan kadınlar, ancak sündük köpek ölünce kurtulmuşlar...  

    Yumrukların zağarlar, Yarımçakmak'ın gıdik filan gezer, bulduğu ekmekle karnını doyururlarmış. Onlar için 'ekmeğinin peşinde koşan emekçi köpek' diyorlar...

    Bekirlerin Hasan Yola Dayının köpeği de Coruğuñ köpekle benzer özellikler gösterirmiş. Çok gezer, hırsızlık ve sündüklük yapar filan... Böyle bir süreliğine şöhret olmuş köpekler var; ama hiç birinin şöhreti, deyimleri binit yapıp bugüne kadar ulaşan Coruğuñ köpeği yakalayamamış... Bence O, en az Efelioğlunun zağar kadar ünlü bir köpek...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder