Er Vasilikos'un hatıralarından bir video vesileyle haberdar oldum. 'Yunan Askerlerinin Cepheden Mektupları' adlı bu çalışmayı izlerken 28 Ağustos 1922 tarihli bir paragraf dikkatimi çekti. Sonradan her yıl şenlik olarak kutlandığı için her Anıtkayalı'nın 28 Ağustos 1922 tarihi dikkatini çeker. Orada yer bildirilmiyordu, ama Vasilikos mektubu diye sunulan bu küçük paragrafta anlatılanlar ile kayıtlı tarihte Eğret civarında yaşanan olaylar birbiriyle örtüşüyordu. Kesin bir şey söylemek için mektubun tamamını görmek gerekiyordu. *
Videoda belirtilen kaynak beni Nilüfer Erdem'in doktora tezine götürdü. Oradan bahsedilen metnin mektup değil hatıra olduğunu öğrendim. Er Nikos Vasilikos fırsat buldukça günlüğünü yazmış, Nilüfer Hanım da çalışmasının kaynakları arasına bu günlüğü almış. İlgili bölüm şu:
Alıntıladığım metinde, 28 Ağustos 1922 günü Eğret civarındaki olaylarla örtüştüğünü söylediğim iki temel olay Eğret baskını ve Olucak yangınıdır.
Eğret baskını iki aşamadan oluşuyor. Gece karanlığında yanlışlıkla bölünen 2. Süvari Tümeninin iki alayı sabah Çirçir yakınlarında kuzeye çekilmekte olan Trikopis güçlerini bastı ve onlara büyük zayiat verdirdi. Diğer iki alay ise Eğret'teki Yunan jandarmasını taciz ettikten sonra koptuğu alaylarla tekrar birleşerek geceyi ovada geçiren büyük düşman ordugahını bastılar. Hiç savaşmamış bu ordugahta Kolordu karargahı, dinç 9. Tümen, yedek subay talimgahı ve daha birçok birlik bulunuyordu. 12 bin kişilik ordugahı bin kişinin basmasını intihar saldırısı olarak değerlendirenler var. Buna rağmen Yunan toparlanana kadar büyük zayiat verdiği kaydedilmiş. Elbette Türk süvarisinin de kayıpları var.
Olucak tarafına çekilmek için 2. Türk süvari tümeni tekrar iki kola ayrılmışlar. Kaçmakta olan Yunan kuvvetleri ise o geceyi Olucak'ta geçirmiş ve orada insanlık dışı katliamlar yapılmış. Bütün köy ateşe verilmiş. Yakılmadan önce insanların camiye doldurulduğu bile söyleniyor.
Yalnız ne Trikopis ordusunun sadece bir bölümü olan kolda on bin asker vardı, ne de onları basanlar 300 köylüydü. Ayrıca Türk askerinde ne postal, ne çizme, ne de tam tekmil elbise vardı. Vasilikos çarıklı, şalvarlı ve perişan hallerini görünce onları köylüler diye düşünmüş olabilir.
Bununla beraber Vasilikos'un verdiği rakamların ikinci baskınla ilgili olduğunu düşünmemizde bir sakınca yok. Yalnız Türk kaynakları süvarilerin bin kişi civarında olduğunu söylüyor. 10.000-300 ve 12.000-1.000 karşılaştırmalarının her ikisindeki oransal fark dikkate değer...
Panikle biraz da acındırarak Yunanların nasıl kaçıştıklarını Er Vasilikos pek güzel anlatmış. Lakin Olucak'a (veya başka bir köye) vardıklarında canice çıkarılan yangını normalleştirmesi ibretlik: "Gece yarısı, Türk köyüne varıldığında, üşümekte olan askerleri ısıtması için köy yakılmıştır." Isınmak için köy yakmak... İnsan ne diyeceğini bilemiyor...
Nikos Vasilikos'u da biraz araştırdım. Sıkı Venizelosçu bir er. Yazdıklarından anlaşıldığına göre subay olmak için çok uğraş vermiş. Aralık 1921'de yedek subaylık sınavına girmiş, kazanmış; ama Venizelosçu olduğu için elenmiş. Başka terfiler için de her sınava girmiş. Bundaki amacını da bir yerde cepheden kurtulmak, kendini savaş bölgesinin dışına, Yunanistan içine naklettirmek için istediğini belirtmiş: "25 Ağustos 1922: Dün geç saatte 22 Ağustos’ta sınav vermek için gittiğim Afyon’dan döndüm. Saat 10:00’da Subaylar Kulübü’nde sınava girdik. Cephede geçirdiğim üç yılın ardından, daha iç bölgelere gidebilmek için her türlü sınava katılma taktiğini uyguluyorum. Ancak bos bir umut." Bunları Büyük Taarruz başlamadan bir gün önce yazmış...
Bir başka ipucuna göre Vasilikos Yunan 2. Kolordusundaki bir tümene mensuptu. Sakarya Savaşı sırasında Prens Andreas, Büyük Taarruzda ise Diyenis komutasındaki bu kolordu bünyesinde ihtiyat güçlerini barındırıyordu. Anlattığı olaydan yola çıkarak ikinci baskındaki paniği iliklerine kadar yaşayan 9. tümen erlerinden olduğunu söyleyebiliriz. O vakit sığınak dediği şey çadırlardır, çünkü baskına uğrayan Yunan ordugahı çadırlıydı. Hatta Fahrettin Altay Paşa, 'Diyenis baskında kendi çadırının isabet aldığını bana söyledi' diyor. Şu halde büyük olasılıkla Nikos Vasilikos 9. tümen eri idi...
Genel olarak objektif bir tavırla kaleme alınan günlükleri oğlu Vasilis Vasilikos babasının ölümünden sonra daktilo ederek 1992 yılında "Anadolu Harekatının Günlüğü" adıyla bastırmış. Türkçe'ye çevrilirse Nikos Vasilikos günlüklerinden daha başka tarihi ayrıntıları da öğrenebiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder