***
Yıl sonuna kadar sülaleler
konusunu bitirmeye azmettim, hepsini gözden geçirip bu defteri kapatacağız.
Mehmet Ali Bey’den akan bilgilerle Bacıdede’nin defterini birleştiriyor, önceden
oluşturduğumuz metinleri biçimlendiriyoruz. Bu uzun ve sıkıcı çalışmanın
yanında başka her şey ikinci planda kalıyor. Bu yüzden hiçbir şeyin bu mesaiyi
engellemesini istemiyoruz. Bu sebeple akşamki misafirlerin yanında da çalışmayı sürdürdüm.
Çorcalılar’dayız,
Büzükhalil’i işliyoruz. Misafirlerle müzakereli çalışıyoruz, böylece bazı
hususlar daha çabuk çözülüyor. Fakat bir mesele var ki onlar da yardımcı olamadılar…
Fatma olarak resmiyet
bulan isim Eğret’te ‘Fatma, Fadime, Fadik, Fatı’ biçimlerine bürünmüş. Bu
yüzden bazı karışıklıklar çıkabiliyor; misal, iki kızından birine Fadime
diğerine Fatma ismini koyuyor, ama ikisi de nüfusta Fatma olarak geçiyor…
Böyle bir durum Büzükhalil’in
kütüğünde var. Fatma adında iki karısı görünüyor. Birisi bizim Conahmet, Avukathilmi ve Köryakıbın
anası olarak bildiğimiz Fatıgarı’dır; 1975’te öldü… Diğeri de onunla aynı emsal
bir başka Fatma, ama 1972’de ölmüş… Büzükhalil’den otuz yıl sonra ölmüş iki
karısını çözmeye çalışıyoruz. Benim bilmem zaten mümkün değil de, misafirlere
sordum, ‘Böyle böyle, ikinci hanımını duydunuz mu?’ diye, onlar da bilmiyor…
Ana baba adından yola
çıkarak ikinci Fatma’nın izini sürdüm… Yollar tek bir Fatma’ya çıkıyor, ama… Çok
tuhaf, bu bizim Fadime Hala... Müezzin Hüseyin Dede’nin kızı, Böbülerin Ömer Kabadayı’nın ablası… Ama
O, Daldalların Mustafa’ya varmıştı. Orada doğan tek kızı Rabia da Paşaların
Gırgır’ın anasıydı. Büzükhalil’in nüfusunda ne işi var?
Durumu misafirlere
anlattım, aradığımız Fatma’nın Fadime Hala olduğunu, böyle bir bağı duyup
duymadıklarını sordum… Yok, onun Büzükhalil’e vardığına dair bir şey
bilmiyorlar…
Berber Emmi’yi aramaya
karar verdim. Gecenin bu saatinde adam mı aranırmış filan dediler, ama O benim
nazımı çekerdi… Lakin Berberahmet de
ilk defa duyduğunu söyledi. Hatta ‘Fatıgarı
ile Halam iyi geçinirlerdi, eş olsalar öyle mi olur’ dedi… Resmi kayıtların
karışmış olabileceğini düşünerek konuyu kapattık…
***
Berber Emmim neşeli
sesiyle ‘Fadime Hala mevzusu aydınlandı’
dedi ve başladı anlatmaya… Meğer bizim gece kapattığımız konuyu O kapatamamış…
Uyku tutmamış, dönmüş durmuş. Eskilere gitmiş, Fadime Hala’yı düşünmüş…
Büzükhalil’den yana Fatıgarı’yı düşünmüş, ondan Con Ahmet’e geçmiş… O renkli
kişiliğin rahatsızlanmadan önceki hali aklına gelmiş, yaşadıkları bir bir aklından
geçmeye başlamış. Sonra birlikte nasıl dervişliğe başladıklarını filan
hatırlamış… Zaten tam da o vakitlerde sağlığını kaybetmeye başlamış Conahmet…
İş ilerleyince Mazhar Osman, Bakırköy filan… O günlerin birinde Conahmetin
gelip kendisine anlattıklarını hatırlamış… Berber Emmimin kafasında birden
şimşek etkisi yapmış bu hatırlayış…
***
Conahmet gelip Berbere ‘Bu
gece gelip duvarları dövdüler, uyutmadılar beni.’ diye anlatmaya başlamış… Onun, otomatik vitese alınmış gibi hep aynı
ton ve hızda bir konuşma tarzı vardı; işte öylece anlatmış olanları… Uyuyamadığını,
(her kimse onlar) uyutmadıklarını, kalkıp zikrettiğini söylemiş… Dediğine göre,
sonra üşenmemiş mezarlığa babasının kabrine gitmiş. Artık bunları hangi saikle
yaptığını bilmiyoruz… Kabri başında Büzükhalil buna deyesiymiş ki ‘Oğlum,
analığının üzerinde çok hakkı var, onun helallığını al…’
Analığı dediği, Müezzin Hüseyin'in kızı Fadime Hanımdır. Kocası Daldalların Mustafa erken ölen Fadime Hanım, kızını da gelin ettikten sonra tek başına kalmış. O vakitlerde dul kadınlar şimdiki gibi yalnız yaşayamıyor. Karnını doyurmak için bile olsa birinin nikahına girmek zorunda. Fadime Hanım bu yüzden Büzükhalilin ikinci eşi olmuş. İlki Fatı idi, ikincisi Fadime... Neticede ikisi de Fatma yani... Fatıgarının oğullarına kendi çocuğu gibi şefkat göstermiş Fadime Hanım... Büzük Halil'in oğluna söylediklerinin anlamı bu...
Babasının mesajı
doğrultusunda hareket ediyor artık, doğruca eve gelmiş… Arı gabranlarından
birini kucakladığı gibi yola düşmüş…. Şunu da belirtelim, o sırada yerde bir metreye
yakın kar var… O karda istikamet Paşaların
ev; çünkü analığı orada, kızının yanında…
Gırgırın
Fadime Ninesi, damadı Paşanın Ahmet’in evde 1972 yılında vefat ediyor. Ölmeden
önce oğulluğu Conahmet de helalleştikleri arasındadır…
***
‘Zaten bizim yaştakileri döşşek dövüyor, uyku dünek
yok. Gece kafama soktuğun kılçıktan sonra hiç uyumadım. Taze taze anlatayım da
sen de uykusuz kal!’ diyor, bu yüzden
hemen telefona sarılmış… Kırk elli yıllık aralarla, duvarlar dövülüyor, döşşek dövüyor,
telefon çalıyor… Berber Emmimin, sonuçta önemli bir olayı açıklığa kavuşturan
telefonundan çok da rahatsız olmadım. Yine de siz siz olun, namaz sonrası kuşluk
şekerlemesinde telefonu kapatın…
***
Son söz; burada adı geçen bütün geçmişlere rahmet olsun...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder