09 Ağustos 2024

Yapışak


    Beylik Bahçesini ekerken (1971-72 gibi olması olması lazım) Dedemin ihtiyar bir köpeği vardı. Kendini zor taşımasına rağmen her sabah seninle Gatçayır'a iner, akşam da dönerdi. Oralarda dolaşa dolaşa, yapışan bıtıraklar kuyruğunu keçeye çevirmiş, o ihtiyar halinde taşıyamadığı bu kuyruğu ardında sürümeye başlamıştı. Bir kaç yıl sonra öldü gitti...

    Biz biraz dikleşip kendimiz Söğüt altında gezip oyunlar çıkarmaya başlayınca o bıtıraklarla tanıştık. Ben bıtırak diyorum, ama siz anlayın neden bahsettiğimi. Çünkü bıtırak başka bir şeydir ve çok canlar yakar, o ayrı...

    Bunar'ın beslediği Eğret Çayı'nın çevresi çok yeşillikti. Bu koca yapraklı ot da oraları çok seviyor, Bunar'dan başlayıp ta Atmezeri'nin ilerisine kadar her yerde boy gösteriyor. Yerini bulduğu zaman o kadar uzar ki, senin boyunu geçer; anla ne kadar yüksek olduğunu. Yaprakları ise tohum vermeden önce alabildiğine geniştir. Biz bazen yağmur yağarken koparır şemsiye gibi kullanırdık.

    Şimdi köyiçinde de çıkmaya başlamışlar, fakat çok cılızlar, eski cüsselerinden ve canlılıklarından eser yok. Eskiden Keliban'ın evden Üyük'e varana kadar yol boyu size eşlik ederlerdi, lakin içlerine giremezdiniz koru gibi olurdu... Zaten kim onların içine girmek istesin ki, bizden başka...

    Biz de cephane temini için girerdik. Tohumları çiçek açmadan önce kestane kozası gibi dikenlidir. Yeşilin güzel bir tonuna sahip olan bu dikenli tohumların çok besilileri ceviz büyüklüğünde olabilir. Dikenleri, diken değildir; batmaz. Batmaz, ama her bir dikenin ucu kanca gibi kıvrımlıdır; değdiği yere yapışıp tutunur. Zavallı köpeğin kuyruğunu böyle böyle istila etmişlerdi.

    Cam gibi yalabık nesneler dışında yapışamayacakları bir şey yok desek, mübalağa etmeyiz. Misal, avuç içine yapışmaz; ama parmaklarının ucuna gayet rahat tutunabilir. Biz toplarken parmak uçlarımıza yapışırdı, parmağı ondan kurtarmanın yolu da basitti; diğerinin kancalarına tutturmak. Eline yapışsa da, kardeşine daha iyi yapışır. Onlar sarmaş dolaş olurken sen de kurtulmuş olursun.

    Mesela bir şapka büyüklüğünde bıtırak yumağı toplarsan, yeteri kadar cephanen var demektir. Artık savaşa hazırsın. Parmaklarına yapışsa da daha büyük bir güce boyun eğdiğini birbirine tutturma örneğinde görmüştük. Bu kez parmakların arasından fırlatma kuvvetine boyun eğer ve senin nişan aldığın hedefe varıp yapışır. Bu senin arkadaşının, yani düşmanının bedenidir. Şimdi paintball mı ne diyorlar, ona benzer bir oyundu işte...

    Demek biz oyun oynarken farkında olmadan, o tohumların yayılmasına hizmet ediyorduk. Zavallı köpek ve diğer hayvanlar da öyle. Batmayıp yapışan dikenler sayesinde resmen yürüyorlar...

    Buraya kadar hangi ottan bahsettiğimi elbette anladınız. Lakin otun özelliklerini söylüyoruz, adını yazamıyoruz. Sorduklarımdan da bir cevap alamadım, en fazla 'Ha, biliyorum, şu dikenleri yapışanı diyorsun..' gibi şeyler söylüyorlar. Anıtkaya'da yerleşik ve yaygın bir adı yok...

    Başka yerlerde 'dulavrat otu, uluavrat otu, pıtırak' denildiğini güncel Türkçe sözlükten öğrenebilirsiniz. Bu kullanımlardan biri Anıtkaya için geçerli olabilir mi diye düşündüm. Pıtrak olamayacağını açıklamıştık, çünkü o başka bir otun adı. Uluavrat ve dulavrat da olamaz bence... Çünkü Eğret/Anıtkaya'da avrat kelimesi bir kaç sövgü sözünün dışında kullanılmaz. Gadın denilir, kabalaşılacaksa garı denilir, seyrek de olsa hatun kelimesi kullanılır; ama avrat kullanılmaz. Dolayısıyla dulavrat olsun, uluavrat olsun bu bitkiye Anıtkaya'da ad olamaz...

    İyi de isimsiz ot olur mu, hele Eğret gibi köklü bir köyde... Son çare olarak Türkçe'nin bin yıl önceki en eski sözlüğüne, Divan ü Lugat'i-t Türk'e başvurdum. Bak orada ne varmış;

    "yapuşġak: Fındık büyüklüğünde dikenli, üzeri tüylü bir ot (Atların vb. hayvanların kuyruklarına yapışır. Her işe burnunu sokan adama da böyle denir.)"

    Şimdi biz bu kelimeyi 'yapışak' olarak telaffuz ediyoruz. Baştan beri bitkinin en çok yapışma özelliğinden söz ediyoruz. İşte aradığımız kelime budur, otun Eğret'teki adı da yapışaktır.

    Yapışak kelimesinin parantez içinde belirtilen ikinci (her işe burnunu sokan kimse) anlamı da çok mühim, çünkü bu yol 'yavşak'a çıkıyor. O da ayrıca bir yazı konusu olabilir.

    Eğret ağzının kökleri çok derinlerde derken işte bunu kastediyoruz. Baksana bu sefer de bir ucu Kaşgarlı Mahmut'a uzandı.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder