16 Aralık 2025

Eski Kabristan

     
    Eğret'teki Han, Hamam, Çeşme ve Cami bir külliye olarak düşünülüyor ve hepsi de aynı döneme tarihleniyor. Bunlardan hamam ve çeşme artık yok, elde sadece Han ve Cumacamisi kalmış. Bilindiği gibi Kervansaray tarihi eser olarak koruma altında. 

    Cumacamisi de koruma altına alınmış, ama tek başına değil. Koruma kararı bitişiğindeki kabristanı da kapsayacak şekilde alınmış. İsabetli bir karar olmuş, çünkü geniş açıyla bakınca mezarlık ile caminin aynı sınırlar içinde değerlendirilmesi gerektiği görülecektir. Hatta pazaryeri tarafında kabristanın doğal sınırları bozulduğu, orada bir gedik oluştuğu da anlaşılacaktır. 2000'li yıllarda bir kaç metre geriye çekilmişti mezarlık duvarı, gedik o zaman oluştu. Yoksa cami de mezarlığın içinde gibiydi.

    Şimdi olmayan hamam, çeşme ile hala hayatta olan han ve camiyi Eğret köyü ile aynı yaşta kabul etmek gerekir. Dolayısıyla büyük külliyeye eklemlenen kabristanı da bunların arasında saymak gerekir. O halde kabristanı da Eğret tarihiyle eşitlemek yanlış olmaz. Bu kadar eski bir değerin Cuma Camisi ile birlikte değerlendirilip koruma altına alınması çok önemli ve isabetli bir uygulamadır.

    Eski kabristanı şöyle bir turlasanız, içinde ne kadar çeşitli mezar taşı barındırdığını görürsünüz. En modern mermerden, en eski devşirme mermer sütuna; Ayazin taşına oyma yazılı hece taşlarından, en doğal kaba taşlara; kayraktan kayaya, Arap harflilerden Latin harfli yazılara; çiçek, duvak, fes, sarık oymalara bir sürü taş var.

    2021 yılında çıkan karardan gözlem raporunda bu konuya değinilmiş, hatta fazlası bile var:

"Anıtkaya Köyü Eski Mezarlığı Anıtkaya Cuma Camiinin arkasında yer alır. Tescilli Eğreti Kervansarayına da komşudur. Mezarlık alanı geniş bir araziye yayılmıştır. Mezarlıkta halen gömü yapılmakta olup günümüz mezarları da bulunmaktadır. Eskiden beri kullanılmakta olduğu anlaşılan mezarlıkta Osmanlı Dönemi mezar taşları bulunmaktadır. Bazı mezarlarda kitabe bulunur. Osmanlıca yazılı mezar taşlarında tarihli olanlar da mevcuttur. Ancak daha çok günümüz Türkçesi ile yazılmış erken Cumhuriyet dönemi mezar taşları çoğunluktadır. Şahideli mezar taşlarında sarıklı, fesli mezar taşları ile süslemeli ve bezeli mezar taşlarının yanı sıra menhir şeklinde yazısız mezar taşları bulunmaktadır. Mezarlıktaki bazı mezar taşları özensiz bir şekilde taşlarının düşey olarak toprağa dikilmesiyle oluşturulmuş yörük mezar tarzını yansıtmaktadır. Uçları epey sivriltilmiş mezar taşları olduğu gibi, yuvarlak formlu olanlar da vardır. Bazı mezar taşları oldukça büyük kayalardan yapılmıştır. Yöreye özgü kayrak taşından yapılmıştır. Mezarlık yağmur, rüzgar, nem ve aradan geçen zaman gibi etkenlere bağlı olarak mezar taşları oldukça aşınmış ve hasara uğramıştır. Bazı taşlar yan yatmış, devrilmiş halde olup, bazılarının gövdesi toprağın altında kalmıştır. Afyonkarahisar İli, Merkez İlçesi, Anıtkaya Köyü ... Eski Mezarlığı yörük mezarları, Osmanlı Dönemi tarihi mezar taşları ve erken Cumhuriyet dönemi mezarlarıyla önemli bir kültür varlığıdır. Bu nedenle söz konusu mezarlık tarafımızca tescile önerilmektedir."

    Kabristanın eklentisi durumunda olan Cuma Camisi hakkında karar öncesi gözlem raporu da şöyle:

"Anıtkaya Köyü Cuma camiinin kitabesi yoktur, ancak minaresinde Arapça harflerle Allah Muhammed kelimeleri arasında günümüz rakamlarıyla 1979 tarihi yazmaktadır. Minarenin tamir kitabesi olduğu düşünülmektedir. Caminin bugünkü haline bakarak mimari olarak 20. yy başına tarihlenebileceği değerlendirilmektedir.
Caminin 14'ncü yüzyılda Germiyanoğulları tarafından yaptırılan, üç sahanlı, kesme taşlı, kemerli tonozlarla örtülü Eğret Kervansarayı ile ilişkili olduğu düşünülmekte, ancak bu konuda herhangi bir bilgi ve belgeye ulaşılamamıştır. Tescilli Eğret Kervansarayı idaremiz mülkiyetinde olduğu halde Cuma Cami Köy Tüzel kişiliği mülkiyetindedir. Kervansaray ticaret yolları güzergahında bulunduğundan muhtemelen kervansaraya bağlı eski bir cami bulunuyordu, ancak bu caminin yıkıldığı tahmin edilmekte, yerine halkın çabalarıyla mevcut caminin inşa edildiği düşünülmektedir. Anıtkaya ile ilgili bir tanıtım yazısında savaş yıllarında caminin çok harap olduğu bilgisine ulaşılmıştır. Bu bilgi buradaki eski caminin yerine yeniden inşa edildiği fikrini güçlendirmektedir. Camide halkın Ulu Cami inşa edildikten sonra, Cuma günleri bu camiyi tercih etmesi nedeniyle bu isimle anıldığı öğrenilmiştir.
Mevcut cami enine dikdörtgen planlı, kırma çatılı, ahşap direkli, ahşap çıtalı tavanlı, bindirme tavan tekniğinin ilginç bir versiyonu olan bir tavan planına sahiptir. Enine dikdörtgen planlı, bölüntülü ve camekanla kapatılmış bir son cemaat yerine sahiptir. Son cemaat yerinin de önünde  etrafı açık üstü saçla kapalı bir sundurmalı giriş mekanı bulunmaktadır. Son cemaat yerinden içeri girildiğinde harimin ortasında çatıdaki yükü taşıyan iki ahşap destek görülmektedir. Kuzey cephede ortada iki ahşap direkle taşınan kadınlar mahfili tüm cephe boyunca uzanmaktadır.  Harimin çıtalı tavanında ortada dikdörtgen bir çerçeve onun etrafında iki iç içe kare merkezden döndürülerek oluşturulmuş 2 katmanlı bir tavan kompozisyonu oldukça dikkat çekicidir. Karelerin köşeleri tam sivri değil uçları kütleştirilerek çokgen bir plana dönüştürülmüştür. Genellikle harim alanını kaplayan bindirme tavan örneklerinin aksine burada bindirme tavan kadınlar bölümünü de kapsamaktadır. Cami her cephede 2'şer adet pencere ile aydınlatılmaktadır ancak güney cephede mihrabın iki yanında bulunan pencereler diğer cephelerden daha küçük ve daha üst kotta tasarlanmıştır.
Yapı muhtemelen Cumhuriyet Dönemi yapısı olmasına rağmen Osmanlı Dönemi mimarisi üslubuna göre tasarlanmıştır. Yörede örnekleri bulunan bindirme tavan geleneği devam ettirilmiş ancak değişik bir form katılarak yeniden yorumlanmıştır. Caminin döner eksenli bindirme tavanı ve mimarisiyle kültür varlığı nitelikleri taşımaktadır. Bu nedenle tarafımızca tescile önerilmektedir."

    Gözlem metinlerindeki imla ve feci bilgi yanlışlarını boş verin. Sonuçta bunlara dayanarak Eski Kabristan ve Cuma Camii korunması gerekli tescilli kültür varlığı kapsamına alınmış. Önemli olan bu...

    Eski Kabristana hala defin işlemi yapılmakta olduğu belirtilmiş, bu en sivri yanlışlardan biri; 30 yıldır oraya cenaze defnedilmiyor. 1990'lı yıllarda Akkaya'ya yeni mezarlık yapılalıdan beri böyle...

    Mezarlığın taşınması mevzusu tartışılıyor, ama yeni bir asri mezarlık kaçınılmazdı. 1980'lerde bu tarihi kabristanda bir çok kabir kazılmasına şahit oldum, nereye kazma vursan kemik çıkıyordu. Mecburen yeni cenaze defnedilen mezarın bir köşesine o kemikler tekrar gömülüyordu. Her ne kadar mezarlık sülaleler arasında bölüşülmüş gibi olsa da düzensiz defin sebebiyle kabir üzerine basmadan burada dolaşmak imkansız gibiydi. Ayrıca mevki kayalık olduğundan orayı insan gücüyle kazmak güçtü ve makine ile kazma imkanı da yoktu. Bu sebeplerle kabin tipli mezar inşası da mümkün görünmüyordu. Tartışmasız yeni bir mezarlığa ihtiyaç vardı, belki yeni mezarlığın yeri tartışılabilirdi.

    Bakın yediğimiz yapay gıdalardan dolayı insan bedeninin raf ömrü uzadığını söylüyorlar. Bir naaş, eskiden üç yılda tamamen çürüyor idiyse, şimdi sekiz yılı buluyormuş. Tamamen çürümeden aynı mezara başka defin yapılamıyor. Bu durumda hala Eski Kabristanı kullandığımızı düşünebiliyor musunuz...

    Yahya Kemal'den ödünç alarak mezarlığın köyün ortasında olması durumunu 'Ölülerimizle birlikte yaşarız' diyerek normalleştirmiştim. Hatta aynı mantıkla 'Anıtkaya'nın nüfusu yüz bin' bile demiştim. Lakin bir de çağın gerçekleri var, asri mezarlık köyün dışına taşındı, biz geçmişteki ölülerimizle birlikte yaşamaya devam ediyoruz. Eski kabristana bakarak yine ölümle yüzleşiyor, kendimizi her an kabir kapısında hissedip ayağımızı denk alabiliyoruz. Yani eskisi de yenisi de vazifesini yapıyor. Bizim vazifemiz de eskisini hürmeten korumak ve yenisini doldurmak...


1 yorum:

  1. Ellerınıze saglık güzel bir yazı olmuş. Ablamın söylediğine göre bazı eski mezarların taşlarında sarık şeklinde bölümler varmış. Demek ki bazı tarih soyguncular bu taşların baş kısımlarını çalmışlar.

    YanıtlaSil