25 Mart 2022

Çakırlar

 

    1829 Doğumlu Gobak Dede Hatiboğlu Hasan'ın küçük oğlu İbrahim çocuklarının bugünkü Gobaklar sülalesinin Kopan kolunu oluşturduğunu gördük. Ardından ortanca Hatiboğlu/Gobakoğlu Hüseyin çocuklarının da Kaçmaz kolu olduğu anlaşıldı. Artık Gobak Dedenin büyük oğlu Mehmet'e geldik...

    Gobak Hasan 1829 yılında doğduğunda, dedesi Hatiboğlu Mehmet Ali hayattaymış. Lakin onun evlenip ev dam sahibi olduğunu büyük ihtimal görememiştir. Dolayısıyla torununun büyük oğlu Mehmet'ten de habersizdir...

    Konumuzu teşkil eden Mehmet'in ne zaman doğduğunu biz de bilemiyoruz; vefat ettiğinde onun dört yaşında bir oğlu var iken, diğer kardeşlerinin en büyük çocuğu (İbrahim kızı Kezban) tam da 1889'da doğuyor. Bu ipucundan yola çıkarak,  Mehmet'e 1860-1870 arasında bir yılı, doğum tarihi olarak biçebiliriz. Eşinin doğum tarihinin 1862 olması da, işimizi kolaylaştıran bir diğer bilgidir...

    Evet, Hatiboğlu Mehmet, 1862 doğumlu Fatma Hanım ile evlendi... Apdıramanların Molla Mustafa'nın hiç oğlu olmamıştı, yedi tane kızı vardı. İşte Fatma Hanım o yedi kızdan birisi... Tespit edebildiğimiz diğerleri, Manavın Körmustafanın anası, Cavaların ninesi, Hacıemirlahın ninesi ve Haytamahmutun ninesidir... Ayrıca Apdıramanların Güdükhüseyin bu yedi kızın hem amcazadesi hem de karınkardeşidirler... 

    Gobakların Mehmet'in yaşı da aşağı yukarı Fatma Hanımınkine yakın olarak düşünülmelidir... Gobakoğlu ile Fatma Hanımın, 1886'da Mustafa ve 1889'da Mehmet Ali adını verdikleri iki çocukları oluyor. Bu çocukların adları Mollamustafa ile Hatiboğlu Mehmet Ali'yi işaret ettikleri çok açıktır... 

    Fakat bu evlilik orada bitiyor... Çünkü aynı yıl Hatiboğlu Mehmet şehit... Bunu öğrendiğimiz mahkeme kararı şöyle: "... Redif birliğine mensup asker iken 1889 tarihinde Yemen'de vefat eden Hatiboğlu Mehmet bin Hasan ibni Mehmet'in veraseti; nikahlı eşi Mustafa kızı Fatma, annesi Abdullah kızı Ümmühan, babası Hasan, küçük oğulları Mehmet ve Mustafa'ya aittir..."

    Kararın altında şahitlikleri belirtilen iki kişinin kimliği dikkat çekicidir: Abdurrahman oğlu Hasan ve Hacı Abdil oğlu Halil... Apdıramanlar sülalesinin iki önemli isminin devreye girmiş olması, yetimlerin kendi yeğenleri olmasındandır...

    1892 yılında çıkan bu mahkeme kararı aslında şahitliklerin dışında da önemli bilgiler içeriyor. Evvela, Gobakoğlu Mehmet dört yıllık temel askerliğini bitirip sekiz yıllık rediflik dönemine başlamış. İkinci olarak, büyük ihtimal, küçük çocuğunu göremedi, bu yüzden ona kendi adını koydular. (Burada Mehmet deniliyor, ileride Mehmet Ali olarak kaydedilecek.) Üçüncü olarak, varisler arasında babası Hasan ile annesi Ümmühan'ın da adı geçiyor, demek ki sağlar... 

    Son bilgi şunun için önemli, şehidin malından ana babası da payını alıyor... Hukuktaki yeri nedir bilmiyorum ama; bir gün bu anne baba da vefat ettiğinde, bu sefer şehidin diğer kardeşleri de fiilen mallardan pay sahibi olacak. Gerçi sağlıklarında Nine-Dede, küçük yetimleri sahipsiz bırakmıyor; ama dünya hali...

    Kayıtlardan anlaşıldığına göre, Gobak Hasan Dede ile Ümmühan Nine kısa süre sonra vefat ediyorlar. Yetimleriyle bir başına kalan Fatma Hanıma karşı aynı ilgi, aynı sıcaklık gösterilmiyor. İşte burada 'Gobak'lıktan çıkıp, 'Çakır'laşma süreci başlamış oluyor...

    Tabi tamamıyla de kimsesiz değiller Fatma Hanım ve yetimleri... Apdıramanların Hüseyin, namıdiğer 'Güdük Hüseyin' devreye giriyor. Çünkü Fatma Hanım'ın abisi olur Hüseyin. Molla Mustafa'nın hiç oğlu yok dedik; ama Hüseyin onun hem oğulluğu hem de yeğeni. Yani Fatma ile Hüseyin karın kardeşi, ve emmi çocukları...  Güdük Hüseyin, kendi evinin yanından bunlara yer veriyor, bir bakıma kendi yanına alıyor kardeşini ve yeğenlerini. 

    Çakırlarınkiyle Güdüklerin evi komşu olmasının hikmeti böyle... Bu olay, yeğen Mustafa evlenmeden önce mi gerçekleşti, sonra mı emin değiliz. Torunları, Gobakoğlu Mustafa için 'Çakır Dede' diyorlar. Oysa renkli gözlü kimseler için söylenen bu sözcüğe kaynak olarak genelde 'Macur Nine' gösterilir. Belki de Macur Ninenin eşi olması sebebiyle ona Çakır Dede diyorlar...


    ÇAKIRLAR

    Mehmet oğlu Mustafa ile evlenen Fatma Hanım'a, torunları bir asır sonra bugünden bakınca 'Macur Nine' diyorlar. Macur çünkü... Balkan muhaciri... 

    Doksanüç Harbinden sonra, şimdi Bulgaristan içlerinde bulunan Kazanlık şehrinden gelmişler. O sırada yoğun yaşanan geriye göçü organize etme adına devlet tarafından bazı iskan noktaları belirlenmiş. Kırşehir'e yerleştirilen Osman-Zeynep ve ailesi, Zeynep'in kardeşlerinin yerleştirildiği Çanakkale'ye geçmek için epey çabalamışlar. Üç kız bir oğullarıyla Dandır'a kadar gelmişler. Kızlardan birisini (Cemile'yi) İlyen'e gelin etmişler, bu arada babaları Osman vefat etmiş. Evin oğlu Abdullah, anası ve iki kızkardeşini alarak Eğret'e gelmiş. Burada anaları Zeynep'i Apdıramanların Kirpitçi Dede almış, sahipsiz bırakmamak adına. Ayşe'yi Hacıların Kelahmetlerden Osman ile evermişler önce... Osman vefat edince de Eminlerin Süleyman'a vermişler. Diğer kız kardeş Fatma ise 'Çakır Nine' oluyor...

    Gobakların Mustafa, Macur kızı Fatma ile evlendikten sonra, aile 'Çakırlar' oluyor. Bir kız, iki oğlan üç çocukları oluyor; Kezban, Mehmet ve Osman... Kezban, Molla Mustafa'nın eşinin adı... Oğulları Mehmet ve Osman ise iki dedenin adları... 

    Yunan işgali yaşanıp bittikten sonra Mustafa, askerlik vazifesi için Şarkta... Şeyh Sait İsyanı var... İzinli gelirken o arada vurulup vefat ediyor... Bu kez de Macur Fatma hanım üç yetimiyle kalıyor...

    Kızları Kezban, Gavalcı İbram eşi olacak. Oğullar Mehmet ve Osman bundan sonra 'Çakır Mehmet' ve 'Çakır Osman'... 

    1. Çakır Mehmet

    Çakır Mehmet 1910 yılında doğdu. Hacımahmutlar/Kedivelilerin Veli kızı Ayşe ile evleniyor. Ayşe Hanımın dedesi Gobakoğlu İbrahim idi, yani dedeler kardeş; bir kuşak arayla hala dayı çocuğu oluyorlar...

    Ayşe Hanım ile Çakırmehmetin üç erkek üç kız, toplam altı çocukları oluyor; Cemile, Fadime, Kezban, Mustafa, Muharrem ve Abdullah... Kızlar: Cemile, Kelsaleğin Kirli (Cemal Azbay) eşi; Fadime, Gobakların Pafıldak Mahmut eşi; Kezban, Kölgecinin Halil İbrahim eşidir. Kızların isimlerine dikkat... Fadime, ninenin; Kezban, büyük ninenin; Cemile de ninenin kardeşinin adı... Oğlanlara bakalım...

    
    Delimısdık
    Çakır Mehmet'in oğullarının büyüğü 1931 doğumlu Mustafa, yani dedesinin adı... 'Delimısdık' olarak bilindi. Gobakların Halil İbrahim kızı Ayşe ile evlendi, Daldalların Garaiban İbrahim Honça ile bacanak oldular... Bir dönem Belediye Başkanlığı da yaptı. 

    İkisi kız, altı çocuğu oldu; Ahmet, Elveda, Adalet, Adem, Cevdet ve Halil İbrahim... Büyük kızı Elveda, Osman Amcasının oğlu Mustafa'ya vardı. Küçük kızı Adalet ise, yine Hatiboğlulardan Körkemalın Topalhasan eşidir...

    Delimısdığın büyük oğlu Ahmet 1950 yılında doğdu. Gobakların Deliyakıp kızı Şule ile evlendi. Ahmet ile Şule hala-dayı çocukları oluyor. Ayrıca Eski Başkan Hafızın Mahmut, emmioğlusu Kapitalis ve Yörüğoğluların Metin ile bacanak oldular... İki kız, bir oğulları oldu. Kızları Öznur, amcaoğlusu Kapitalis (Mehmet Erdem oğlu) Mesut'un eşi; Süheyla da Arapların Koreli oğlu Mahmut eşidir. Tek oğlu Ecevit'e gelince... Kölgecinin Remzi'nin kızı Servet'le evlendi. Bu evlilikte gelinle damadın babaları hala-dayı çocuğu oluyor... Delimısdığın Ahmet 2022 yılında vefat etti...

    Adem, Delimısdığın büyük ortanca oğludur. Gençliğinde iyi top oynadığı için 'Pele' diye bilinirdi. Paşagızılardan Ege Hasan kızı Sevin ile evlendi. Dört kızları oldu: Hürriyet, Yonuzların Halil eşi; Cansel, Tingildeklerin Osman eşi; Arzu, İdirizlerin Şükrü eşi; Melek de Dombeylinin Ömer oğlu Nail eşidir... Pele Adem de 2021'de vefat etti...

    Delimısdığın dört oğlundan üçüncüsünün adı Cevdet... Belki zamanın Cumhurbaşkanının adıdır... Cevdet de Berberlerin Alinin kızı Sibel ile evlendi. Mehmet ve Mustafa adında iki oğulları var. Cevdet, çocuklarına babasıyla dedesinin adını koymuş oldu; Anıtkaya'da yaşıyorlar...

    Ve en küçük Delimısdık oğlu Halil İbrahim... Araplardan Kalpsiz Hüseyin'in kızıyla evlendi, dolayısıyla çok bacanağı var... İki kızı ve bir oğlu oldu. Büyük kızı Ayşenur, oğlu ise Mustafa; yani Delimısdık... Anıtkaya'da oturuyorlar...

    Delimısdık 1998 yılında vefat etti; eşi Ayşe Hanım ise uzun süre daha yaşadı ve 2021 yılında öldü...

    
    Muharrem Erdem
    Çakır Mehmet'in ortanca oğlu Muharrem, Tekelilerden Şahsene ile evlendi. Tarım Kredi Kooperatif Müdürlüğü yaptığından 'Kopretifçi Marem' diye lakaplandı. Biri kız, dört çocukları oldu. İsimleri Mehmet, Musa, Fatma ve Alparslan'dır...

    Kızı Fatma, Tekelilerin Şükrü'nün oğlu Cem eşi oldu. Bunda annesi Şahsene Hanımın etkisi seziliyor. Büyük oğlu Mehmet, Kirlinin kızı (halasının kızı) Fatma ile evlendi. Üç çocuğu var.... Ortanca oğlu Musa Omarcıkların Gırali kızı Selver ile, küçük oğlu Alparslan ise Güdüğizzetlerin Nuri kızı ile evlendi.

    Üç oğlu da Anıtkaya dışında yaşıyorlar. Muharrem emekli olduktan sonra Anıtkaya'ya yerleşti, kendi köyünde yaşıyor...

    
    Hacı Apo
    Küçük oğlu Abdullah'a, Macur büyük dayı 'Başoğlu Abdullah'ın adını koydular. Hassönlerin Hüseyin kızı Hatice ile evlenip Hatiplerin Godalemin ve Şemşilerin Adem ile bacanak oldular... 

    Sonradan sonraya 'Hacapo' diye tanındı... Daha hacca gitmeden bu lakabı almasının sebebi, bir müddet Ortadoğu ülkelerinde bulunmuş olmasıymış. Meraklı, ilgili, bilgili, açık sözlü, atılgan, samimi, hassas, ince ruhlu... Öne çıkan bazı özellikleri bunlar olunca, Hacapo doğal olarak günümüz toplumunda pek sevilmedi... 

    Biri erkek, beş çocuğu var. Büyük kızı Ayşe, Kirlinin, yani halasının oğlu Salih Hoca eşidir. Diğer kızları Selman, Süheyla ve Hüsniye Anıtkaya dışına gelin oldular...

    Hacaponun oğlu Ahmet 1981 yılında doğdu. Teknik okudu, Endüstri Yüksek Mühendisi oldu; halen uluslararası şirketlerde üst düzey yöneticilik yapmaktadır. Sakarya'dan evli olup orada ikamet ediyor. Biri kız (Zeynep) diğeri erkek (Selim) iki çocuk babasıdır. Ayrıca Sakarya Üniversitesinde Mühendislik Alanında Doktora eğitimine de devam ediyor...

    
    2. Çakır Osman

    Çakır Osman, 1917 yılında doğdu. Gobakların Çerçi Mehmet kızı Zehra ile evlendi, yine Gobakların Derviş İbram ile bacanak oldular. İkisi kız olmak üzere beş çocukları oldu; Satı Leman, Mehmet, Mustafa ve Süreyya...

    Kızları Satı, Hacemirlahlar Veysel eşi olacak, Leman da Afyon'a gelin gidecektir. (Hacı Emrullah'ın ninesi ile Çakır Osman'ın ninesi kardeş.)... Erkek çocuklarının adı, dedelerin ismi Mehmet ve Mustafa ile Süreyya olarak konmuş. Küçük oğluna Süreyya ismi verilmesi; kulağa hoş gelen, güzel bir isim olması sebebiyleymiş... Süreyya, 1978 yılında genç yaşta bekar iken vefat etti...

    Eğret Köyüne belediyelik verilmesi kararından sonra, yapılan ilk seçimleri Çakır Osman kazanarak, Anıtkaya Kasabasının kurucu Belediye Başkanı oldu. İlk olmanın verdiği iştiyakla, akıllara kazınacak hizmetler verdi. Bunlardan biri sokak aydınlatmasıdır...

    Yıl 1958, Anıtkaya'ya elektrik gelmesine daha onbeş yıl var. Bu şartlarda sokakların löküzlerle (lüks lambası) aydınlatılması projesini başlattı. Buna göre, kasabanın belirlenen 15-20 noktasına direkler dikilecek ve lambalar bu direklerin tepesinde ışıldayacaktı. Bunun için direklere, bayrak gönderi gibi bir makara sistemi kurularak löküzler iplerle kontrol edilecekti... Proje hayata geçirildi. Görevlendirilen üç bekçi akşam saatlerinde löküzleri yakıp direklere çektiler. Sabahleyin hava aydınlanırken indireceklerdi... Arapların Gözelali ise Gaymaktekkesi civarında sürüsünün başındaydı. Gecenin zifiri karanlığında uzaktan Eğret'i ilk defa böyle ışıl ışıl görüyordu. Yanındakine keyifle söylendi:
- Hele len! Bizim köy şeher gibi olmuş.'

    Çakır Osman'ın başkanlığı uzun sürmedi. Birbuçuk yıl kadar sonra gerçekleşen 1960 askeri darbesiyle koltuktan ayrılmak zorunda kaldı. Bundan sonra oğullarıyla birlikte zahirecilikle uğraştı. 1986 yılında vefat etti, kendisinden sonra oğulları ticaretin çapını büyütüp üretim işine de girdiler. 

    Kapitalis
     Büyük oğlu Mehmet, Gobakların Deliyakıp kızı Şerife ile evlendi; bacanaklarını yukarıda saydık... 1980 Öncesinde kendisine 'Kapitalist' lakabı takıldı. Bizim köylüler böyle bir şeyi nereden bilecek, öğretmenler tarafından bu yakıştırma yapılmıştır... 

    Çakırların Mehmet ile Şerife Hanımın biri kız, dört çocuğu oldu. Kızı Fatma, Gazilerin Hidayet oğlu Ramazan eşidir. 

    Büyük oğlu Osman, Yörüğoğluların Lütfi kızı Sultan ile evlendi; Garaçaylıların Yalçın/Eren, Hassönlerin Candırmanın Hasan, Mardakların Ahmet ve Bayramgazili Kelvelilerin Ergün ile bacanak oldular... Mehmet, Lütfi ve Şerife adlarında üç çocuğu var. 

    Ortanca oğlu Mesut, Güdükahmet torunu Öznur ile evlendi; onların çocukları isimleri Zehra, Özge ve Sena... Küçük oğlu Süreyya Anıtkaya dışından evlendi...  

    
    Mustafa Erdem
    Çakır Osman'ın ortanca oğlu Mustafa da Amcaoğlusu Delimısdık kızı Elveda ile evlendi. Biri kız olmak üzere üç çocukları var. Kızı Azime, Anıtkaya dışına gelin oldu. 

    Büyük oğlunun adı Alper... Mehmet Abisinin Komutanının ismi olarak hoşlarına gitmiş, bu yüzden bu adı koymuşlar. Alper Hacımahmutlardan Kenan kızı Zehra ile evlendi; onların da Merve, Mustafa, Ceylin adlarında üç çocuğu var... Küçük oğlu Süreyya, Tingildeklerin Seyfi kızı Sinem ile evlendi. Onların çocukları da Osman, Mustafa Sefa ve Deniz... 

    Çakır Mehmet ve Çakır Osman'ın çocukları ve torunlarında göze çarpan isimler olarak Mustafa-Mehmet döngüsü dikkat çeker. Bir noktadan sonra buna Osman ve Süreyya isimleri de katılır. Çakır Osman'ın genç yaşta vefat eden oğlu Süreyya'nın hatırasını yaşatmak için iki kız çocuğuna da Süheyla adının verildiği görülüyor. 'Ecevit, Cevdet, Alparslan, Mesut, Deniz' gibi politik isimlere gönderme olarak 'Kapitalis' şakayla karışık, "Bizde her türlü siyasetçi adı bulunur." deyesiymiş...

    Burada Çakır Mehmet ve Çakır Osman'ın ve çocuklarının evliliklerindeki akrabalık bağlarına teker teker dikkat çekmek istemedim. Her 'Gobaklar' dediğimizde aynı sülaleden bahsedildiği gayet anlaşılır. Bununla beraber iki Çakır kardeş, soyadı kanunu uygulamasında 'ERDEM' soyismini alarak Gobaklardan tamamen ayrışmış oldular.


   

23 Mart 2022

Döğerli Mücellit Hoca


    Eğret ile yaşıt Cuma Camisini çekip çeviren bir Cami-i Şerif Vakfı var. Bu vakıf, başlangıçtan itibaren, şimdinin yaşatma dernekleri gibi, caminin ayakta kalmasını sağlamış. Hem fiziki hem de manevi olarak...

    Vakfın bu istikametteki hizmetlerinin başında, camide sürekli bir imam, bir hatip bulunmasını sağlamak geliyor. Düşünün, hatip ve imam kadrosu tahsis ediliyor ve bu kadrolar hiç boş kalmıyor. Bazen Eğret'ten, gerektiğinde Eğret dışından liyakatli hocalar bulunup istihdam ediliyor.

    İmamlar Tanzimat'a kadar köy idaresinde ayanların yanında söz sahibi oluyorlar. Tanzimat'la birlikte, bu kez muhtarların yanında yine yetkili durumdalar. Mesela Eğret'e dair mahkeme kayıtlarından anlıyoruz ki tarafların, şahitlerin ifadelerinden başka son olarak İmamın fikri alınıyor... Ayrıca sonradan oluşturulan İhtiyar Heyetinin de doğal üyesi konumundalar. Kısaca imam, köyün idari kişiliklerinden birisi...

    Onu önemli kılan idari konumundan daha çok ilmiye sınıfına mensubiyetidir. Halk, kendisine 'Hoca' der ve ilmine hürmeten onu hep baştacı eder. Her türlü sıkıntısında başvuru merciidir.

    Ahmet Efendi de bir dönem Eğret İmamı olarak vazife yapmışlardan biridir. Döğerlidir... Eğretliler tarafından 'Döğerli Mücellit Hoca' olarak biliniyor. Adının Ahmet olduğunun bile farkında olmayabilirler, zira kendisinden hep bu şekilde bahsediliyor.

    Her meslek mensubunun, işiyle ilgili özel araç gereci olur. İmamların veya ilmiye mensubu başkalarının gereci de kitaplar... Bu yüzden hocalar, kitapla ilgili güzel sanat veya zenaatlarla da ilgilenirlerdi. Bazıları hattat olur, bazıları tezhibci... Bazısı ebru ile ilgilenir, bazısı minyatürle... Ya da bunların her birinden az çok anlar da, birinde uzmanlaşır. Ahmet Efendi, ciltçiliğiyle öne çıkmış. İşte bu sebeple, adıyla değil; ciltçiliğiyle bilinmiş... Mücellit demişler... 

     Hangi yıllar arasında Eğret'te bulunduğuna dair kesin bir kayıt yok. Bazı mahkeme kayıtlarında 1904-1910 arasında 'İmam Ahmet Efendi ibni Mehmet' biçiminde adı geçiyor. 1910 sonrası kayıtlarda başka imamların kayıtlı olması onun Eğret'ten ayrıldığını göstermez. Zira o yıllarda Eğret'e ikinci bir cami olarak Goca Cami yapılmıştı, yani birden fazla imam vardı...

    Şimdi 'Ulucami' dediğimiz 'Gocacami' tam da onun Eğret'te bulunduğu yıllarda yapıldı. Eğret halkının bu sıradaki coşkusuna yakından tanık oldu. Bu coşku onu hem memnun etti hem de hüzünlendirdi... Bir gün, sabah namazından sonra Sağırların Ali Osman Hoca, onu odada gözleri yaşlı buldu. Namazdan sonra böyle Sağırların odaya gelir, kuşluk vaktine kadar orada otururlardı. Mücellit Hoca, o gün herkesten önce gelip efkarlanmıştı anlaşılan. Dayanamadı sordu Ali Osman Hoca: 
    -Hocam ne ağlıyorsun, Eğret Köyünden sana birşey deyen mi oldu?
    -Yok, kim ne diyecek... O kadar şevkle çalışıyorlar ki, Yunana hastane yaptıklarının farkında değiller... Ona ağlıyorum..

    Sağırların odada yaşanan bu olaydan 10 yıl sonra... Mücellit Hoca Eğret'ten ayrıldı. Ali Osman Hoca cephede Yunanla cebelleşiyor. Eğret işgal edilmiş. Gocacami Yunanların hastanesi...

    Döğerli Mücellit Hoca'nın geleceğe yönelik benzer öngörüleri var. Yakında büyük bir savaş çıkacağını ve Eğret'ten çok şehit olacağını söylediğinde bırak cihan harbini, Balkan bozgunu bile yaşanmamıştı... Birinci Dünya Savaşında ikiyüzden fazla şehit verildiği ifade ediliyor. Daha uzak geleceğe dair bir öngörüsünü torunları naklediyor. Manzume gibi söylemiş:
    Sene bin dokuz yüz seksen...
    Yaşamanın manası kalmayacak...
    Açık kabir bulursan, gir ört üstünü...
    Zaman gelecek, evin ortasında ateş yakacaklar;
    Şeytanı baş köşeye oturtacaklar...
    Dünyanın bir ucundan karşılıklı konuşacaklar...

    Hocanın yakın bir köyden, Döğer'den olması, başka imamlara göre Eğret halkı tarafından daha fazla sevilmesinde başlıca etken olabilir. Köyde vazife yapmış o kadar imamın arasında Döğerli Mücellit Hocanın hatırlanıyor olması da bunu gösterir. Köyde kendi sülalesine adını veren ve 'Deli İmam' diye anılan İbrahim Efendi ile birlikte aynı camide aynı dönemde vazife yapmaları da mühim bir husustur. Cuma Camisinin imamı Ahmet Efendi, hatibi ise İbrahim Efendi... İdari yapıdaki resmi konumunun dışında ahali tarafından ekstra hürmet görmesi, onun halkla bütünleştiğini de gösterir.

    Muhtarın yanında, bazı konularda inisiyatif kullanabildiğini, meşhur çalgıcı Belceli Topal Hüseyin'in Eğret Müezzini tayin edilmesi olayında görmek mümkün. Öyle bir yetkisi olmadığı halde, bir rica ile olmayan müezzinlik kadrosu açtırabiliyor. Tabi bu olayda muhtar-imam uyumunun yanında halkla bütünleşmeye de dikkat etmeli. Müezzin tayin ettirdikten sonra, köyün bütün odalarının sakalığı görevini veriyor, ayrıyeten medresede yanında bulunmasını istiyor Topalın. Birini topluma kazandırma, onun hem dünyasını hem ahiretini kurtarmaya yönelik çaba gösterme ve bütün bunları yaparken başkalarına örnek olma... Bir olay incelendiğinde içinde neler neler barındırıyor. Müezzinin bir yıllık hakını cebinden karşılaması da cabası...

    Eminlerin Odada yaşanan Çaylıoğlu Topal Hüseyin'i keşfetme hadisesinde, Mücellit Hoca'nın başka bir yönünün ortaya çıktığını ıskalamamak lazım. Hoca'da iyi bir müzik kulağı varmış. Onun bu sanatçı kişiliğinin temelini yansıtan ilginç bir olayı da yine torunlarından dinledim:

      Eğret'e gelmeden önceki gençlik dönemleri.... Sandıklı taraflarından dönüyorlarmış bir gün. Yanında ya hocası ya da hocası gibi muhterem bir zat var. Corul corul yağmur yağıyor; ama öyle böyle değil... Bir köyde sığınacak saçak altı arıyorlar. Bir kaç kapıyı çalsalar da kimse almıyor içeri... Bir evden çalgı sesi işitiliyor. Normal zamanlarda semtine uğramayacakları bir yere benziyor; ama çaresizce çalıyorlar kapıyı... Sıcak bir ortam... Biri sazı tıngırdatmakta... Ahmet duramamış, "Şu teli şu kadar gerdir, berikini şöyle gevşet..." derken uzaktan saza bir güzel düzen vermiş. Ozan, bakmış ki karşısındaki boş değil, uzatmış sazı Ahmet'e, "Sen anlıyorsun herhal, çal bakalım." Ahmet hayır dememiş, vurmuş gözüne, hem çalmış hem söylemiş... Bu arada bir güzel ağırlanmışlar. Yağmur dinip oradan ayrılırlarken Hocası fısıltıyla sormuş: "Len Ahmet, sende böyle marifetler de mi vardı?"... "Ne eden Hocam" demiş Ahmet, "Kelpin tam sırası geldi!"

    2000 Yılından önceydi galiba, Milli Eğitim Müfettişi Mustafa Avcil, 'Benim bu köyde akrabalarım var, soyadları Kırbaş...' dediğinde sözünü ettiği akrabalarının Naymeler olduğu anlaşılmıştı. Yakınlıklarını da izah etmişti de, denetim stresinden olsa gerek, pek anlayamamıştım. Meğer kendisi Mücellit Hoca'nın torunuymuş. 

    Anıtkaya'daki torunlarına gelince... Mücellit Ahmet Efendi, Eğret'te iken kızı Naime'yi Elciklerin Ramazan'a veriyor. İşte bundan sonra 'Naymeler' dediklerimiz de Hoca'nın kızı tarafından Eğret'teki torunları oluyor. Bu arada, Naime Hanım'ın 1895 doğumlu olduğunu düşünerek, Hoca'nın Eğret'te bulunduğu dönem hakkında bir fikir daha yürütülebilir...

    Eğret dönemi sonrasındaki hayatı hakkında fazla bilgimiz yok. Said ve Abdurrahman Babayiğit adında iki oğlu olduğu, onların dışında Döğer'de de kızlarının bulunduğu, yukarıda adı geçen Mustafa Avcil'in kızlarından birinin çocuğu olduğunu öğrendim. 

    Cumhuriyetten sonra, İstiklal Mahkemelerinin cadı avı başlattığı dönemde, bir arkadaşıyla bunu tutup götürüyorlar. Adı mahkeme olsa da İstiklal Mahkemeleri mahkeme filan değil, çadır tiyatrosu... Birini mahkemeye çıkardılarsa hüküm belli... İdam... Durumu bilen yanındaki Hoca arkadaşı çok telaşlı, tedirgin... Nasıl olmasın, cellat bekliyor az ötede... Mücellit Ahmet Efendi ise gayet rahat 'Sakin ol' diyor 'Bir sebep çıkar, kurtuluruz...' Derken biri gelip celladın kulağına fısıldıyor... Cellat fırlayıp gidiyor... Meğer oğlu dambeşten düşmüş, onun haberini vermişler. O arada bizim iki Hocayı da serbest bırakıyorlar.

    İstiklal Mahkemesi olayından iki yıl sonra vefat etmiş, Döğerli Mücellit Ahmet Efendi... Takriben 1930 gibi olmalı... Ölmeden önce yeşil yeşil istifra ettiğini söylüyorlar...



22 Mart 2022

Sınır Çizme


    Eski takvime göre yaz başlangıcı sayılan Hıdrellez öncesi, belki Nisan ortaları filan... Yağmurların başlayıp ekinlerin boy verdiği dönemler... Malum olduğu üzere yağmur her zaman bereket olmuyor, bazen felakete dönüşebiliyor.

    Aşırı yağış sonucu oluşan sel, mahsul için ölümcül olabiliyor. Yine bu dönemde ansızın dolu yağabiliyor. Tabii afet denilen böyle durumlara insanın alabileceği tedbirler sınırlı kalıyor. Mayıs ortasında yağan kar için, önceden ne yapabilirsin ki! Şimdilerde tarım sigortası filan diyorlar; ama bugünün kafasıyla değil, yarım asır, belki daha önceki dönemlerin şartlarına göre düşünelim... Hiç bir şey yapamazsın, Allah'a sığınmaktan başka....

    Kuraklık da bir afet olduğu için, çözüm mercii olarak İlahi makama başvurulup yağmur isteniyor, buna da yağmur duası deniliyordu. Belli bir vakte bağlı olmaksızın, herhangi bir zamanda yapılabiliyor yağmur duası... Öncesinde, Hafızlar köyün çevresini okuyarak dolaşıyor; halk da indirdiği hatimlerle bunu destekliyor; yağmur duası sonrası okunmuş taşlar bunarın su bülken gözelerine atılıyordu. 

    Yağmur duası öncesi, köy çevresinin hafızlarca dolaşılmasına benzer bir uygulama; Hıdrellezden önce, her türlü doğal afetten korunma amaçlı olarak yine yapılıyordu. Bunun vaktini Köy büyükleri belirlerdi; ama yağmur dönemi başlamadan önce olmasına özen gösterilirdi.

    Kuzeyde, Cumalı yakınlarında atlarına binmiş iki Hafız, iki koldan Güneye doğru geniş birer yay çizerek ilerler, Çirçir'in ilerisinde Örenler mevkiinde buluşarak okumayı tamamlarlardı. Böylece sağdan okuyan Hafız; Yenice, Olucak, Mılıklar, Çatalçeşme, Bayramgazi köyleriyle aradaki hattı takip eder; soldan güneye doğru ine Hafız da Susuz, Aşağı Dandır, Yukarı Dandır köy sınırlarını dolaşmış olurdu. İşin özünde, Eğret'in arazilerini içine alacak bir sınır belirleme durumu olduğundan buna 'sınır cizme' denirdi.

    Okuma ve dualarına zarar gelmesin diye, her Hafıza bir yedekçi veriyorlar. Görevi sadece güzergahı takip ederek atı yedmek. Yedekçinin de arazi sınırlarını iyi bilmesi lazım tabi. Güzergah uzun olduğu için yedekçiye de bir binek veriyorlar ayrıyeten...

    Sınır çizmenin mantığı, Eğret'i manevi bir muhafaza altına almaktı. Dualar ederek, arada boşluk bırakmadan bütün sınırlar böyle bir duvarla örüldüğünde, afetlerin mahsule zarar veremeyeceğine inanılırdı. Koca köyü, yerden başlayıp göğe kadar yükselerek koruyan, görünmez kalkanlar gibi düşünelim...

    Önceleri sınır çizme, sadece tabii afetlere karşı yapılırmış. Daha sonraları (baktılar işe yarıyor...) toplumsal huzursuzlukları gidermek için de sınır çizmeye başlamışlar. Böyle yaptıklarında, köy halkı kendini huzurlu ve emniyet içinde hissedermiş. Bu yüzden Hıdrellez öncesinde mutlaka sınır çizilmesine dikkat ediyorlarmış.

    Dikkat ediyorlarmış ama; zaman geçip nesiller değiştikçe, öncelikler ve hassasiyetler de değişmiş. Hiç aksatılmayan sınır çizmeler bazen unutulmuş. Kavgalar, döğüşler, cinayetler artınca 'Bu yıl sınır çizmedik, böyle oldu...' veya 'Hemen bir sınır çizelim.' derler hatalarını telafi ederlermiş.

    Molla Osman gibi büyükler göçüp gittikten sonra sınır çizmenin bittiği, bir daha yapılmadığı söyleniyor. Genel ifadelerin ötesinde, somut isimler ve tarih bilgisi içeren en son sınır çizme olayını şu şekilde işittim: 1958 Yılında Kör Hoca (İbrahim Varlı) ile Oflu Abdullah Hoca Yörüğoğluların atlara biniyorlar. Cumalı'nın önündeki Çayırlardan başlayıp iki koldan okuyarak ilerliyor ve Çayırözünün üst taraflarında (Keflioğlu civarı) buluşup duayı bitiriyorlar. Galiba bu son sınır çizme olayının sonunda, bu güzel atları bulmuşken bir güzel yarışıyorlar. Hangi atın ve hangi hocanın kazandığını bilen yok...

    Herhalde Köprülü köyünden birisi... Kan davalı... Peşinde kendini öldürmeye çalışan birileri var diye hep tedirgin... Adamda huzur yok yani... Demiş ki 'Yav ben böyle böyle bir adamım, sürekli gözüm arakada... Ne zaman sizin köyün arazisine girsem, kendimi güvende hissediyor, rahatlıyorum...'  

    1960 ve 1970'li yıllarda, hatta daha sonrasında sınır çizmeye devam edilmiş. Akbaşın Mehmet Karakaya, Kösenin Mehmet Varlı, Olcaklının Musa Aydın hocalar defalarca hafız olarak katılmışlar. 2000'li yıllarda Yılgör Hoca da böyle bir duaya katıldığını söylüyor. Sonra yine unutulmaya yüz tutmuş...

    Sınır çizme olayının ne kadar eski olduğunu bilmiyorum. Ben hiç tanık olmadım, hatta yeni öğrendim. İlginç ve unutulmaması gerekli bir kültürel değerimiz olduğu düşüncesiyle yazmak istedim. Biraz da bunun tetiklemesiyle 2024 yılında bir kaç köy büyüğünün önderliğinde sınır çizme ihya edildi. İnşallah devamı gelir...


Buruşak Mehmet


    Gedikmahmutoğlu Hacı Hüseyin'in en küçük torunu Mehmet, 1882'de doğdu. Kronik böbrek sancısından dolayı hep iki büklümdü. Büküle büküle, kıvrıla kıvrıla dolaştığı için kendisine 'Buruşak' lakabı takıldı. Üç defa evlendi. Onun çocuklarını, kronolojik olarak bu evliliklerine göre inceleyeceğiz.

    Hacı Hüseyin'in bütün torunları gibi Buruşak Mehmet de hacca gitti... Hacı Mehmet'tir yani. Hac yolculuğunun 6 ay sürdüğü söyleniyor. Deveyle gitmişlerdir herhalde...

    Buruşak Mehmet, ilk evliliğini Altıntaşlı Fatma Hanım ile yaptı. Aralarındaki dört beş yaş farkı pek de önemsenecek bir durum değil. Bir oğlan, bir kız iki çocukları oluyor. 1909'da İresil doğuyor... Bir kaç yıl sonra kız kardeşi Zeliha... Zeliha ileride Çatalların Hacızekeriye eşi olacak. Atmezerinden Çayırlara doğru giderken Büzüğalininguyuya varmadan bir serenli kuyu daha var; Zelihanınguyu denilen bu kuyu, Buruşak Mehmet'in büyük kızı Zeliha Hanımın hayratıdır.

    Tatıresil

    1909 Doğumlu İresil, 'Tatıresil' lakabıyla tanındı. Eğret'te inatçı, dikbaşlı kimselere 'tat' deniliyor; lakabın, kelimenin bu anlamıyla ilgili olduğu söyleniyor. Adına gelince, büyük amcasının isminin de Resil olduğu hatırda tutulmalı... Demek ki Gedikoğluların geçmişinde 'Resul' adının bir hatırası var... Yalnız Resul adı Anıtkaya'da hala 'İresil' diye talaffuz edilir. Benim Tatıresilin adını söylendiği gibi yazmamın sebebi ise bambaşka... Resmi kayıtlarda ve nüfus cüzdanında 'İresil' olarak yazılmış da ondan... Tabi Eğret'te çocuklara Resul ismi verilip 'İresil' diye telaffuzunda 'Resulbaba'nın etkisi unutulmamalıdır...

    Yaşı itibariyle Tatıresilin Yunan işgalinde aklının erdiği anlaşılıyor. O günlere dair araştırmacılara verdiği mülakatı okumuştum, ayrıntılı anlatımları var.

    Omarcıklardan Ahmetçavuşun kızı Ümmühan ile evlendi. Ümmühan Hanım da 1911 doğumludur. Tabi böylece Apdıramanların Güdükmehet, Hacıahmetlerin Ahmet ve Hacapdıramanların Lomcu ile bacanak oldular... 

    Beşi erkek, tam onbir çocukları oldu. Bunlardan 1929 doğumlu büyük oğlunun adını Mehmet koymuştu, bu çocuk dokuz yaşında vefat etti. 1944 Yılında doğan ve adını Şerife koyduğu kızı da yaşını doldurmadan öldü.... 

    Hayatta kalan kızları Gülsüm, Terlemezlerin Pala İbrahim eşi; Kezban, Çolağömerlerin Şampanya eşi; Satı, Çolağömerlerin Kör Süleyman eşi; Hafize, İdirizlerin Pepesanın İbrahim eşi; Azize de Bilallerin Şımır Ahmet eşi oldular...

    Tatıresilin oğullarına gelince... Mehmet'ten sonra, 1931'de doğan oğlunun adını Mahmut koydu. Bu isim, amcasının adıydı, ayrıyeten ilk Hassön Gedikoğlu Hüseyin'in de baba adı... Mahmut'u Böbülerin Mazinin Ömer kızı Hatice ile everdi. Mahmut da böylece Gocamatın Kazım Tektaş ve Sarasanın Ahmet Dadak'ın bacanağı oldu... Onların da biri erkek dört çocukları oldu. Büyük kızları Şerife'yi Böbülerin Salih oğlu Hasan Hüseyin'e, yani dayısının oğluna verdiler. Diğer kızı Şükran, Yeniali oğlu Mustafa eşi; Tayyibe de Garakazım oğlu Ramazan Sımsıkı eşidir... 

    Mahmut-Hatice'nin tek oğlu Orhan, Olucak'tan evlendi. Orhan'ın kendi dedesiyle babasının adlarını verdiği iki oğlu var: Resul ve Mahmut... Halen Anıtkaya'da yaşıyorlar... Tatıresilin Mahmut 2010 yılında, eşi Hatice Hanım ise 2017 yılında vefat ettiler...

    İkinci oğlunun adı Mustafa, 1933'te doğdu... Keçilerin Ali kızı Ayşe ile evlendi. Onların da bir erkek, dört kız olmak üzere beş çocukları oldu. Önce kızları söyleyelim: Muzaffere, Sağıroğlu Salim eşi; Nezahat, Çakalın Halil eşi; Hamide İdirizlerin Sarı Mehmet eşi; Fikriye de Kumpirhasanın Mısdan oğlu Adem eşi oldu. Hamide ile Sarımehmetinki bir akraba evliliğidir; çünkü Dedemısdığın hem annesi hem de eşi bir Gedikoğlu kızı idi... Belirtilmesi gereken bir diğer husus, küçük kızları Fikriye, bebek iken Adem'in amcasına evlatlık verilmiş...

    Mustafa-Ayşe'nin tek oğullarının adı Aziz... Gasaplardaki Aziz'ler gibi bu da 'satılmış', yani adanmış. Doğan oğulları yaşamayıp hemen ölünce Akçaköy'e varıp adak adıyorlar. Bir oğulları daha olunca da o yatırın ismini veriyorlar... Aziz, Karacahmet'ten evlendi. İki oğlu var; büyüğüne babasının adı Mustafa'yı vermiş, diğeri Burak. Afyon'da oturuyor... Mustafa 2013 yılında seksen yaşında vefat etti. Eşi Ayşe Hanım ise 2017'de öldü...

    Tatıresilin yaş sırasına göre üçüncü oğlu Lütfi... Ayağındaki arıza ve mesleğinden dolayı daha çok 'Terzi Topal' olarak tanındı. Anıtkaya'da aynı anda dört terzi dükkanının açık bulunduğu dönemlerde en kaliteli elbiseleri o dikti. Davılcıarifin Süleyman kızı Havva ile evlendi. Doğvelinin Mehmet Varlı ve Turabilerin Berber Mehmet Külte ile bacanaklardır...

    İki kız, bir oğlu var. Büyük kızı İsmihan, Terlemezin Pala oğlu Yusuf eşidir. Yusuf ile İsmihan hala-dayı çocuğu... Küçük kızı Filiz, Yörüğoğluların Gurtluahmet oğlu Veysel eşidir...
    Lütfi ile Havva Hanımın oğullarının adı Resul, dedesinin adı... Canavarcı kızı Havva ile evlendi, onun da iki oğlu var; halen Anıtkaya'da yaşıyorlar...

    Buruşak Mehmetin büyük oğlu olan Tatıresilin en küçük oğlunun adı da dedesinin adı olarak Mehmet konuldu. Aslında en büyük oğluna kendi babasının adını verdiği, ancak onun erken vefat ettiği hatırlanacaktır. Aynı zamanda ölen abisinin de adını devralan Mehmet,   Hacapdıramanlardan  Selver ile evlendi. Mehmet ile Selver teyze çocukları... 

    Mehmet-Selver'in de iki kız, bir oğulları var. İşitme engelli büyük kızı Hüsna, Anıtkaya dışına, Burdur Karamanlı'ya ; küçük kızı Yasemin de İnaz'a gelin gitti. Adem adını koydukları tek oğullarını Efted'den everdiler. Onun da Resul ve Tuba adında iki çocuğu var; Anıtkaya'da oturuyorlar...

    Görüldüğü üzere, Tatıresilin dört oğlunun her birinin birer oğlu var ve bu tek oğullarının da ikişer çocuğu... 'Hacı Hüseyin (Hassön) dedem gibi 110 yaşıma kadar yaşayacağım.' diyen Tatıresil, sözünü tutamadı; Hassön torunu Haci İresil olarak, 1988'de 79 yaşında vefat etti. Ondan bir yıl sonra, 1989'da da eşi Ümmühan Hanım vefat etti... 

    Suguşu

    Buruşak Mehmet, ikinci olarak Muratlarlı Hamide ile evlendi. Bu evlilik gerçekleştiği sırada ilk eşi Altıntaşlı Fatma Hanım sağ idi. Bununla beraber Onun 1925'ten önce vefat ettiği sanılıyor... 

    1894 Doğumlu Hamide Hanım, Hacıların  Kelahmetin kardeşi Abdullah eşiydi; onun Çanakkale'de şehit olması üzerine Mehmet'e geldi. Bu hanımından da Mehmet'in iki çocuğu oldu: Kezban ve Halil... Kezban, Cavanın İbramın eşidir...

    Oğlu Halil 1921'de doğdu, ismiyle değil 'Suguşu' lakabıyla tanındı. Çalışmadığı, uluk olduğu, söğüt altında orda burda aylak aylak dolaştığı için bu lakap takıldığı söyleniyor... 

    Tingildeklerden Musa kızı Hacer ile evlendi, Arapların Gözeliban ile bacanak oldular... Mehmet, Hidayet, Muzaffer ve Kadir adını verdikleri dört oğulları oldu. Bir süre sonra 1964'te, eşi Hacer Hanım vefat etti. Bundan sonra Suguşu akli dengesini kaybetti. Bir görüşe göre de hiç bir şeyi yoktu, deliliğe vurduruyordu. Yalnız çocuklarıyla hiç ilgilenmedi. Zaten eşinin sağlığında da eviyle ilgilenmiyordu, hatta eşine çok zulmettiğini söyleyenler de var... Bundan sonra ölene kadar belli bir mekanı olmadı, sürekli gezdi ve 1987'de vefat etti..

    Suguşunun büyük oğlu Mehmet 1952'de doğmuştu; 20 yaşında evlenmeden vefat etti. Küçük oğlu Kadir de bekar olarak 2006'da vefat etti. İkinci oğlu Hidayet, İzmir'de yaşıyor; çocuğu yok... Üç numara Muzaffer Balıkesirli bir hanımla evlendi. İki kızı var; biri Öğretmen diğeri engelli. Çocuklar Anıtkaya'dan kopuklar, nüfus kayıtlarını da buradan aldırmışlar... Muzaffer vefat edince, hatırasını yaşatma adına, dayıoğlusu Seyfettin Kasal küçük oğluna Muzaffer adını koymuş... 

    İlk iki eşi Fatma ve Hamide Hanımlar arka arkaya ölünce Buruşak Mehmet son evliliğini bir Eğretli ile yaptı. Çatalların Yarımağanın kardeşi Şerife, üçüncü hanımı oldu. 'Mencik Nine' diyorlardı Şerife Hanıma ve ikinci hanımı Hamide ile aynı yaştaydı. 

    Mencik Nineden de üç oğlu oldu Buruşak Mehmet'in... 1928 Yılında doğan büyük oğlunun adı İbrahim, Mencik Ninenin babasının ismi; ortanca oğlu 1933 doğumlu Cemal, Mencik Ninenin Çanakkale şehidi abisinin adı; ve 1939'lu küçük oğulları Hüseyin, Mehmet'in hem abisi hem de büyük dedesi Hacı Hüseyin'in ismi...  En küçük oğlu Hüseyin'in doğumundan on yıl sonra 1949'da Buruşakmehmet vefat etti... Eşi Menciknine Şerife Hanım ise 1971'de vefat etti...

    Gecegondu

    Büyük oğlu İbrahim'i İşofun kızı Refiye ile everdiler. Çolakların Ömer, Hacımahmutların Garaçaylı ve Selimlerden Keçimehmet ile bacanak oldular... Bu evlilik veya sonrasında İbrahim'e 'Gecegondu' dediler... Deyen de kim? Mencikninenin yeğeni Boduoğlu... Çatalların harmanyerinin Menciknine hissesine düşen kısmına, acilen ev yapıp taşınmak icap etti. O kadar hızlı hareket ettiler ki mugallit bir tabiata sahip Boduoğlu 'Yav bunlar dün yoktu, gece mi gonmuşlar buraya' diye takılınca, adı 'Gecegondu' olarak kalıyor.

    Gecegondu ile Refiye Hanımın biri kız, dört çocukları var. Mencikninenin adını verdikleri kızları Şerife, dayısı Sağırisanın oğlu Sefa eşidir... 

    Büyük oğlu Beytullah, Keçimehmet kızı Şerife ile evlendi. Şerife ile Beytullah teyze çocukları...  Onların da iki oğlan, bir kız üç çocukları oldu. Kızları Yeliz, Denizli'ye gelin oldu. Büyük oğluna Gecekondunun adı İbrahim'i koydu ve onu Bayramgazi'den everdi. Küçük oğlu Fahri ise Yaylabağı'ndan... İbrahim, çocuklarıyla Anıtkaya'da oturuyor... Beytullah 2022'de, eşi Şerife Hanım ise 2023 yılında vefat ettiler...

    Ortanca oğlunu Nevzat deyince kimse bilmez, ille de 'Nevzat Hoca' denilecek. Anıtkaya'da uzun süre verdiği öğretmenlik hizmeti ona bu ünvanı kazandırdı. Nevzat Hoca, Alçakların Mehmet kızı Zekiye ile evlendi. Bir erkek bir kız çocukları var. Oğulları Fatih Anıtkaya dışından evlendi; kızları Senem ise Gobakların Gocakazımın Hilmi oğlu Kazım Kaçmaz eşidir... Nevzat Hoca halen Afyon'da yaşıyor...

    Gecegondunun küçük oğlunun adı Mehmet. Hacımahmutların İbrahim Ildız kızı Sevican ile evlendi; Gasapların Araphüseyinin Mevlüt Eser, Mihrioğlu Ahmet Eşit, Patlakların Çetenin Muhittin Patlar, Tırılın Aziz Tırık ve Tevfiklerin Metin İdis ile bacanak oldular... Biri kız, dört çocukları var. Büyük kızı Vahide, Şavalın  Süleyman oğlu Gökhan eşidir. Mehmet'in de büyük oğlunun adı İbrahim, onu Afyon'dan Raziye ile everdiler. Ortanca oğlu Ahmet, Akbaşların Resul kızı Rabia ile evlendi; küçük oğlu Fethullah bekar... Eşi Sevican Hanım 2024 başında vefat etti; Mehmet, anası ve çocuklarıyla Anıtkaya'da oturuyor... Gecegondu İbrahim Omak 1999 yılında vefat etmişti...

    Buruşakların Cemal

    Mencik Nineden doğma ortanca Buruşak Mehmet oğlunun adı Cemal... Özel bir lakabı yoktu, 'Buruşakların Cemal' derlerdi. Bu araştırmayı yapmasam, 'Bruşak' dendiğinde aklıma sadece Cemal gelirdi... 

    İbişlerden Ümmühan Hanım ile evlendi, Ahmetçavuşun Alaattin Şık ile bacanak oldular... İki kız, iki oğlan dört çocukları var. Büyük kızı Zehra, Arzıların Akgabak Ömer eşi; küçük kızı Meryem de Sağırmahmutların Ramazan eşi oldular... 

    Buruşakların Cemal'ın büyük oğlu Ekrem, Capbakların Ali kızı Şerife ile evlendi; üç çocukları var. Büyükleri Yasemin Çatalçeşme'ye gelin oldu, Cemal ile Yıldız bekar... Küçük oğulları Mehmet'i Korelinin kızı Ömür ile evlendirdiler. Onlarında biri erkek üç çocukları var. Büyük kızı Melek'i Hacızekeriye torunu Çetin'e verdiler. Hacızekeriyenin hanımı Zeliha, Buruşak Mehmetin kızıydı, unutulmasın... Mehmet'in küçük kızı Ümmühan, Cingenmehmetin Emin eşidir. Oğlu Rıdvan, Denizli'den evlendi... Babaları Cemal 2000, anneleri Ümmühan 2006 yılında vefat ettiler; Ekrem ve Mehmet Anıtkaya'da oturuyorlar... 

    Kırtümmet

    Buruşak Mehmet'in en küçük oğlunun adı Hüseyin... O, Gedikmahmutoğlu Hacı Hüseyin (Hassön)ün, dördüncü kuşaktan torunu... Sayısal olarak söylemek gerekirse, bu adı taşıyan Beşinci Hassön... Öyle de olsa, kendisine 'Kırtümmet' lakabı taktılar. Tam olarak bilinmiyor ama; bunun sebebi insan ilişkilerindeki başarısızlığı olabilir. Hatırımda kaldığına göre, sürekli uyuyordu...

    Kırtümmet, Yarımağanın kızı Kezban ile evlendi. Onlarınki, hala-dayı çocuklarının evliliğidir. İki kız, iki erkek dört çocukları oldu. Büyük kızı Hafize, Şampanyanın Tacettin eşi... Onlar da hala-dayı çocuğu... Küçük kızı Şerife, de Gobakların Celil oğlu Mehmet eşi oldu...

    Büyük oğlu Mehmet, Hadımoğlunun Mevlüt kızı Elveda ile evlendi. Halil İbrahim ve Hatice adında iki çocukları oldu. Halil İbrahim, Ablak'tan evlendi; Hatice ise Yarımağanın Pilot oğlu İbrahim eşidir... 

    Kırtümmetin küçük oğlu Zekeriya, işitme engelliydi. Aldığı özel eğitimin de katkısıyla oluşan kültürel birikimi çevresine aktaramamak, kendini ifade etme fırsatı bulamamak gibi sıkıntılarla 2010'daki vefatına kadar cebelleşti... Babası Kırtümmet Hüseyin Omak da 2017 yılında vefat etti...

    Üç evliliğinden yedi çocuğu olan Buruşak Mehmet de her fani gibi, vadesi dolunca göçtü... Dambeşten düşüp öldüğü söyleniyor. Yalnız Suguşununki vefat etti o hariç, diğer dört oğlundan dört torununda adı yaşatılıyor. Bunlar; Tatıresilin Mehmet Omak, Gecegondunun Mehmet Omak, Buruşakların Cemalin Mehmet Omak ve Kırtümmetin Mehmet Omak'tır... 

    Omak deyince... Gedikoğlu Hacı Hüseyin torunlarından ikisinin (Hacı Hasan ve Buruşak Mehmet) bu soyadı almalarında Buruşak Mehmet'in etkisi olduğunu söyleyenler de var... Bu söylentiye göre; kardeşleri Hacı İbrahim, soyadı seçmek üzere muhtar odasına vardığında kendisi 'Koç' soyadını aldıktan sonra, 'Bir de bizimoğlan var, ahmak ahmak dolaşır. Ona da 'Ahmak' yazıverin' diyor. Memur buna tepki gösterip, "Ahmak olmaz,  'Omak' yazalım" deyince 'Omak'ta karar kılınıyor...




19 Mart 2022

Hassönler-Hacı İbrahim


    Gedikmahmutoğlu Hüseyin, yani Birinci Hassönün dördüncü torununa geldik. Dedesinin adı Hüseyin'i verdiler ona. Böylece üçüncü kuşaktan yeni Hassön belirlenmiş oldu. Yüz yaşının üstünde bir ömür sürdüğüne göre; torununa kendisinin adı verilirken Hacı Hüseyin sağ idi. Belki de kulağına ezan okuyan kendisiydi. 

    Hüseyin'i İdirizlerden Raziye ile everdiler. Raziye, Sarımehmet ile Gocaosmanın ablalarıdır. 1869 Yılında doğduğu anlaşılıyor. Bu bilgiden yola çıkarak, hakkında bilgi bulunmayan Halil oğlu Hüseyin'in doğum tarihi hakkında bir tahmin yürütülebilir; 1869 civarında bir tarih olmalı... 

    Babası İdris Ağa öldüğünde Raziye 20 yaşında. O vakitler çocukları erken yaşta everirlerdi, bu sebeple Raziye ile Hüseyin'in 1889'da evli olduğunu düşünüyoruz. Babasının mirasından '109 kuruş, 22 para, 2 akçe' Raziye Hanımın hissesine düşüyor... İki yıl sonra, 1891'de tek çocukları Kezban doğuyor ve ardından Hassönlerin Halil oğlu Hüseyin vefat ediyor... İlkinin aksine, ikinci Hassön devri erken bitiyor...

    Bir kızıyla dul kalan Raziye Hanım'ı, eşi merhum Hüseyin'in küçük kardeşi İbrahim ile evlendiriyorlar. İbrahim 1877 doğumlu, Raziye'den 8 yaş daha küçük... Yeğeni Kezban'ın da üvey babası oluyor. Hacca gidip geldikten sonra ona da 'Hassönlerin Hacı İbram' denilecek. Raziye ile İbrahim'in iki kızı daha olacak; lakin onlara geçmeden önce, merhum Hüseyin'in kızı Kezban'ı anlatmak gerek...

    Kezban'ı önce Emirhanoğlu Mehmet'e verdiler; Mehmet, İşofun abisi... Şerife ve Ayşe adında iki kızları olduktan sonra eşi Mehmet, Çanakkale'de kalıyor. Kızlarından Şerife, ileride Tellilerin Mustafa eşi; Ayşe de Daldalların Deli Şükrü eşi olacaktır...  Bundan sonra Kezban Hanım, Müdüroğlulardan Halil Çavuş ile evlendi, Muzaffere adında bir kız çocukları oldu. 1922 yılında eşi Halil Yunanlar tarafından şehit edildiğinde, Muzaffere henüz kucakta idi... Muzaffere önce Eminlerin Kel Süleyman, sonra da Veyislarin Deliban eşi olacaktır... Kezban, Halilçavuştan sonra Aliciklerin Kelçakır Ahmet'e vardı. Ondan da İbrahim adında bir oğlu oldu. Hassönlerin Kezban tek oğluna belki de babalığı Hacibramın adını koydu... İbrahim'e 'Çakıriban' dediler... 

    Kezban parantezini kapattıktan sonra Hassönlerin İbrahim-Raziye çiftinden devam edebiliriz. Onların da 1895'te Azime, 1899'da Şerife adında iki kızları oldu. Azime, Gobakların Çerçi Mehmet eşi; Şerife de Hasan Emmisinin oğlu Halil eşi olacaktır...

    İbrahim bundan sonra, Hamzaoğlu Hasan (Tongullar) kızı Kezban ile bir evlilik daha yaptı. Ölüm notu düşülmemiş; ama Raziye Hanımın vefat ettiğini çıkarabiliriz bu yeni durumdan... 1901 Doğumlu olan Kezban Hanımdan da üçü kız, beş çocuğu oldu. Büyük kızı Ayşe, Hacellerin Mustafa eşi; ortanca kızı Raziye, Halil Efe eşi; küçük kızı Şerife de Guycuların Ahmet Hoca eşi oldular...

    İki oğullarının macerası demek Anıtkaya'daki Hassönler demek oluyor. O hikayeyi izleyeceğiz... Hassönlerin Gedikoğlu İbrahim, 1925 yılında vefat etti. İkinci eşi, Tongul kızı Kezban Hanım ise uzun yıllar daha yaşadıktan sonra 1963'te vefat etti...

    Goca Ömer 
    Anıtkaya'da Hassönler olarak bilinenler sadece Hacibramın Kezban Hanımdan olan iki oğludur. Bunlardan büyük olanın adı Ömer... 'Hassönlerin Goca Ömer' diyorlar, 1916 yılında doğdu. Adının Ömer olmasında ana etken, Kezban Hanım gibi görünüyor. Zira Ömer, Tongul Ninenin baba adıdır... 

    Yörüğoğlular Halil Efe kardeşi Sabire ile evlendi. Hatırlanacağı üzere, Halil Efe de Ömer'in kardeşini almıştı. Dolayısıyla değişik usulü bir evlilik olmuş... Ayrıca bu evlilikle İşof, Alibeyintahir ve Hafızıniban ile bacanak oldular...

    Gocaömerin ikisi kız, yedi çocuğu oldu. Kızlarından büyüğü Türkan Paşagızılar Bahattin eşi, küçüğü Nurten de Hafızların Kenan eşi oldu. Kenan ile Nurten teyze çocukları...

    Büyük oğluna doğal olarak babasının adı İbrahim ismini koydu. 1937 Doğumlu İbrahim, daha çok 'Bandocu' olarak bilindi. Şekerali kızı Azime ile evlendi. Bir kız, bir oğlu oldu. Kızı Selma, Hafızların Sarraf Mehmet Öztürk eşi oldu. Oğlu Orhan'ı ise Şekeralinin Veli kızı Şerife ile everdi... Bandocu 1996 yılında, eşi Azime Hanım ise 2016 yılında vefat ettiler... 

    İkinci oğlu Veysel 1942 yılında doğdu, Kantinlerin kızı Cemile ile evlendi. Onunki de teyzesi kızıyla evliliktir... Veysel 1967 yılında öldürüldüğünde, geride tek çocuğu Güngör kaldı. Dedesi ve amcaları tarafından kol kanat gerilen Güngör, Hafızlar Kenan kızı (halasının kızı) Aysun ile evlendi ve böylece Çakırların Alper ile bacanak oldular... İki kızı olan Güngör, halen Anıtkaya'da yaşamaktadır...

    Üçüncü oğlu 1944 doğumlu Hasan'a 'Gırhasan' deniliyordu. Gırhasan, Hacıların Kelidiriz kızı Sare ile evlendi... Kütahya'da yaşıyorlardı, 1998 yılında bir trafik kazasında kızları ve torunuyla birlikte vefat ettiler... Oğulları Purahan 1999'da, torunları Sarenur ise 2010 yılında vefat ettiler...

    Dördüncü oğlu Münir, Halil Efe kızı, yani halasının kızı Melahat ile evlendi. İkisi kız üç çocuğu var. Kızı Sabire, Bidakgeler Ömer oğlu Resul eşi; diğer kızı da Körmısdıfanın Kazım oğlu Ali eşidir... Oğlu Veysel'i Arzıların Veysel kızı Şerife ile evlendirdi... Melahat Hanım 2023'te vefat etti; çocukları halen Anıtkaya'da oturuyorlar...

    Hassönlerin Goca Ömer'in en küçük oğlunun adı İzzet... 1949 Yılında doğdu... Mesleğinden dolayı 'Terzi İzzet' diye bilindi. Kızkardeşiyle evlenen Hafızların Kenan'ın kardeşi Aynur ile evlendi. Hem teyzesi kızıyla evlenmiş oldu hem de Kenan ile değişik usulü yapıldı... Bir dönem mahalle muhtarlığı da yapan Terzi İzzet'in biri erkek, ikisi kız üç çocuğu var. Kızlarından birini Bayramgazi'ye, diğerini de Gobakların Pafıldakmahmutun Hilmi oğlu Salih'e gelin etti. Oğlunun adı Halil'dir. Onu Bidakgenin Aziz kızı Macide ile evlendirdi. Terziizzet 2015 yılında vefat etti... Tek oğlu Halil, çocuklarıyla Anıtkaya'da yaşıyor...

    Hassönlerin Gocaömer1986 yılında 70 yaşındayken vefat etti, eşi Sabire Hanım ise 2002'de öldü.... Gocaömerin kendisinin ve çocuklarının evliliklerine bakıldığında, dar bir daire içinde dönülüp kaldığı izlenimi alınır...

    Hüseyin
    Hassönlerin Hacibramın küçük oğlunun adı Hüseyin... Gedikoğlu Hacı Hüseyinin dürdüncü kuşak torunu, aynı zamanda sülalenin dördüncü 'Hassön'ü 1920 yılında doğdu... Hatiplerden Mollaosman kızı Rabia/Ragibe ile evlendi...

    Rabia Hanımla evlenmekle; Hacımahmutların Hafız Mehmet, Apdıramanların Yeniali, Davılcıarifin Süleyman ve Yetimlerin Gocayetim Mevlüt ile bacanak oldular... 

    Ragibe ile Hüseyin'in üçü kız, beş çocukları oldu... Sonra Rabia/Rağibe Hanım 1998 yılında, Hacı Hüseyin ise 2006 yılında vefat ettiler... Çocuklarına bakalım...

    Büyük kızları Mübahat Hatiplerin Godal Emin eşidir.  Emin-Mübahat aynı zamanda hala-dayı çocukları... Ortanca kızı Hatice Çakırların Hacapo (Abdullah Erdem) eşi; küçük kızı Kezban da Şemşilerin Lütfi oğlu Abdullah eşidir. Küçük kızına Kezban adını vermesinin sebebi, annesinin hatırasını yaşatmak...  Ayrıca 1952 yılında doğan bir kızı daha vardı, adını Mebrure koymuşlardı; lakin bu kız gelin olma fırsatı bulamadan 16 yaşındayken vefat etti...

    Hassönlerin Hüseyin'in büyük oğlunun adı, tabii ki babasının ismi olarak İbrahim'dir, 1947 yılında doğdu... Amcaların Kelmehmet kızı Şerife ile evlenen İbrahim Afyon'a yerleşti... Bir kız, iki oğlu var; büyük oğluna baba adı Hüseyin ismini, küçüğüne Hasan adını, kızına da anneannesinin adı Selime'yi vermiş. Üç çocuğunun üçü de Anıtkaya dışından evliler... Kendisi 2022 yılında vefat etti...

    İbrahim'den sonraki oğlu Mehmet, aynı zamanda Hassönlerin Hüseyin'in en küçük çocuğudur... Mehmet de Hacariflerin Mevlüt kızı Ayşe ile evlendi. Onların da bir kız bir oğulları var. Kızlarının adı Hülya, oğulları ise Hüseyin... Hem dedesinin adı, hem de dipdede Gedikmahmutoğlu Hacı Hüseyin'in... İlk Hassönün altıncı göbekten torunu ve yedinci Hassön olarak sülaledeki yerini almış. Şimdilik 'Son Hassön'... Mehmet'in eşi Ayşe Hanım 2023 yılında vefat etti. Kendisi çocuklarıyla İzmir'de yerleşikler...

    Son Hassön doğmadan yarım asır kadar önce, 1935 yılında büyük dedesi Hacı İbrahim, değirmene gidiyordu... Arabadan inmesi gerekince, olan oldu... Şalvarı tekerin demirine takılıp düştü. Vadesi orada yetmişti...

    Anıtkaya'da hem bir mevkinin hem de o mevkide bulunan kuyunun adı olan 'Hassönlerin Guyu' deyince, Hassönlerin Halil oğlu Hacı İbrahim soyundan gelen bu Hassönleri anlamak gerek...

    Rivayete göre, 1934 yılında soyadları dağıtılırken, Hassönlerin Halil oğlu Hacı İbrahim'i Hafız Mehmet'in muhtar odasına çağırmışlar. Alınabilecek soyismi listesine şöyle bir göz gezdirdikten sonra 'Omak-Koç' olarak iki isim seçmiş. Bunlardan 'Omak'ı kardeşleri Mehmet ile Hasan'a tahsis ederken, kendi ailesi ve merhum Mahmut abisinin çocuğu için de 'KOÇ' soyismini almış...




18 Mart 2022

Hacı Hasan (Hacı Efe)


    Gedikmahmutoğlu Hüseyin'in üçüncü torunu, başka ifadeyle Halil oğlu Hasan, 1871'de doğdu. Hatırlanacağı üzere, Halil'in Hasan adında bir abisi vardı, oğluna onun hatırasına aynı adı verdiği anlaşılıyor... Hasan, önce Eyüplerden Dervişoğlu Eyüp kızı Şerife ile evlendi. Şerife Hanımın ablası Garasatı da Gocalilerin Ali (Şekeralinin babası)na vardığı için onunla bacanak oldular. 1895'te Halil adını verdiği bir oğlu doğduktan sonra hanımı vefat etti. Bunun üzerine Hacılardan Mustafa kızı Fatma ile ikinci evliliğini yaptı. Fatma Hanım Hacının İbramın ablasıdır; ayrıca bu evlilik dolayısıyla Ayanoğlu/Garahmetlerin Osman ile bacanak oldular...  Sonraki dört çocuğu da Fatma Hanımdandır... 

    Hacca gittikten sonra 'Hacı Hasan' olarak anılır oldu, ama çoğunlukla 'Hacı Efe' derlerdi. Bu yüzden yerleşik lakabı Hacıefedir... 

    Dört çocuğunun anası Fatma Hanım pek titiz birisi değilmiş galiba... Bir gün birisi Hacıefenin yakasında bit görmüş... Bu duruma çok sinirlenen Hacı, eşinin üstüne ikinci defa evlenmiş. Bu yeni hanımı da ilk eşinden dul kalan ve vardığı eve ismini lakap olarak kazandıran Veyislerin kızı Aliye Hanımdır. Gerçi Aliye Hanımdan çocuğu yok; lakin ikisi de bu evlilikten memnuniyetini sürekli dile getirmişler...

    Hacıefe aynı zamanda Eğret'in ileri gelenlerinden olduğu anlaşılıyor. Çatalçeşme'de geçici olarak ikamet eden bir zat ile Eğret ahalisinin davası var. Dağ arazisinin bir bölümüyle ilgili olan ve kayıtlara 'Koru Davası' olarak geçen bu davanın muhataplarından biri de Hacı Hasan imiş. 1904 Yılında açılıp 1908'de Bursa'ya istinafa götürülen ve neticede orada da kaybedilen dava sonunda hapis yatanların içinde Hacı Efe de bulunuyor... 

    İşgal günlerini de yaşamış Hacıefe... O yıllarda 10-11 yaşında çocuk olan yeğeni Tatıresil bir gün, Yunanların koyunlarını bitirdiklerinden dem vurarak ağlayıp dert yanmış... Onu teselli ederek 'Üzülme oğlum, bu nalet gavur gitsin, daha fazlasını alırız' diye ümit pompalamış... Sonra dediğini de yapmış, pazara getirilen bir sürü koyunu, sırtında kepenek heybe bulunan eşeğiyle beraber satın almış... 

    Hacıefe Gavur gittikten sonra yeni bir düzen kuracak kadar daha yaşamış ve 1925-26 gibi vefat etmiş... Aliye Hanım onun vefatından sonra evine dönmüş. Çocuklarının anası Fatma Hanım ise 1932 yılında vefat ediyor... 

    Çocukları demişken... İlk eşi Şerife Hanım'dan Halil doğmuştu... Sonra Fatma Hanımdan sırasıyla Hüseyin, Şerife, Fatma, Mahmut ve Mustafa doğdular...

    İki kızından büyük olan Şerife 1903 yılında doğmuştu; onun akıbeti hakkında bilgi bulamadım. Küçük kızı Fatma ise 1908 doğumlu... Veyislerin Körhocanın ilk eşi, Çolak Arif Varlı'nın anasıdır... 1930 Yılında vefat etti... 

    1. Halil

    Oğlanlara gelince... Eyüplerin Şerife Hanımdan doğan büyük oğlunun adı Halil; dedesinin adı yani... Doğum tarihi 1895... İbrahim Amcasının kızı Şerife Hanım ile evlendi. Şerife Hanımın iki kız kardeşi daha var, bu yüzden Halil'in bacanaklarını da zikretmek lazım... 

    Şerife Hanım, üç kız kardeşin en küçüğü oluyor... Ortanca Azime Gobakların Çerçimehmete vardığından Halil'in ilk bacanağı Çerçimehmettir... En büyükleri Kezban'ın durumu biraz daha dramatik. Önce İşofun abisi Emirhanoğlu Mehmet'e varıyor. Kocası Cihan Harbinden dönemeyince iki kızıyla dul kalıyor. Sonra harpten dönebilen Müdüroğluların Halilçavuşa varıyor. Onu da Yunanlar şehit edince yine bir kızıyla dul kalıyor... En sonunda Aliciklerin Kelçakıra varıyor, orada da Çakıriban (İbrahim Ata)nın anası oluyor... Böylece Kezban Hanımın yukarıda zikredilen üç eşi, sırasıyla Hassönlerin Halil'in bacanaklarıdır...

    Halil ile Şerife Hanımın 1924 yılında Ratibe adını verecekleri bir kızları oldu. Ratibe, Şerife Hanım'ın annesinin adıdır; bununla beraber ona Muzaffere de diyorlardı, ne de olsa zaferden hemen sonra doğmuştu... 1928 yılında ise bir oğulları oldu; adı Hasan, O da kendi dedesinin adı...

    Hassönlerin Halil'in vefatı, daha doğrusu vefatının sebebi ilginç anlatılıyor... 1931 yılında Yörüğoğluların odadalar... Kış günü, helva çekiliyor... İş bittikten sonra, yeme faslına geçilecekken birisi şaka amaçlı bir hareket çekip bir tutam yapağıyı helvanın arasına sıkıştırıyor... Una belenen o yapağı parçası da Halil'e denk geliyor. 'Yav ne biçim helvaymış!' filan dese de yutuyor yapağıyı... Bir kaç gün sonra bağırsak düğümlenmesinden vefat ediyor... İki çocuğuna bakalım...

    Ratibe'yi Keçilerin Gulaksıza (İbrahim Seçen)e verdiler... Hasan ise önce Akbaşlar kızı Ratibe ile evlendi, çocukları olmayınca Ratibe Hanımın da rızasıyla Bulduk kızı Azime ile evlendi. (Ratibe Hanım 1978 yılında, 50 yaşındayken vefat etti.)

    Hasan-Azime'nin biri kız dört çocukları var. Büyük oğluna Halil diyerek dedesinin adını koydular. Askerliğini jandarma olarak yaptığı için Halil'in lakabı 'Candırma'  kaldı.  Samancılardan Gamalı kızı Ayşe ile evlendi... Candırma Halil'in öne çıkan en önemli özelliği 'Anıtkaya'da kim kimdir, kimlerdendir' sorularına cevap verebilecek en yetkin kişilerden biri olmasıdır. Önce kendi geçmişini araştırma şeklinde ortaya çıkan bu merakı, sonraları bütün Anıtkaya'yı içine alacak biçimde genişlemiş. Hala araştırmaya devam ediyor...  Candırmanın küçüğü, ortanca oğullarının adı Ali; en küçüklerinin adı da Adem'dir. Tek kızları Şerife'nin adı da Ninesinin yadigarı oluyor... Şerife, Çakıriban oğlu Osman Ata eşidir. Osman'ın Ahmet Dedesi ile, Şerife'nin Halil dedesi bacanak, yani nineler kardeş... 

    Hassönlerin Halil oğlu Hasan oğlu Halil oğlu Hasan'a bir dönemden sonra 'Hassönlerin Hasan' yerine 'Şekeralilerin Hasan' denmesini izah etmek gerekiyor... Hasan'ın babası Halil'in vefatından sonra Şekerali, iç güveyisi olarak Hasan'ın annesi Şerife Hanım ile evlendi. Bu evlilikten, Şekeralinin çocukları olarak Veli, Azime ve Emine doğuyorlar. Tabi bu çocukların Hassönler ile ilgisi yok, Hasan'ın karınkardeşleri... Lakin bu olaydan sonra Hasan ve çocukları da 'Şekeraliler' diye anılıyor... (Zaten Şekerali ile Halil, teyze çocukları olduğu notunu da düşelim.)

    Şekeralilerin Hasan Omak'ın ilk eşi Ratibe Hanım 1978 yılında ölmüştü... Kendisi de 2012 yılında vefat etti... Çocuklarının anası, ikinci eşi Azime Hanım ise 2020'de öldü... Üç oğlu halen Anıtkaya'da yaşıyorlar...

    2. Çilmahmut

    Gedikoğlu Hasan'ın ikinci hanımından olan ilk oğluna, ilk Hassönün adını, yani Hüseyin'i verdi. 1902 yılında doğan Hüseyin, Garaguzulardan Raziye ile evlendi. Henüz çocukları olmamışken vefat etti üçüncü Hassön...

    1909 yılında doğan Mahmut'un lakabı 'Çil Mahmut'... Ölen ağabeyi Hüseyin'in hanımı Raziye ile everdiler. Beş çocukları oldu, bunlardan ikisi kız... Hatice, Muhsine, Hasan, Halil ve İzzet... Raziye Hanım vefat ettikten sonra Çilmahmut Demirlili dilsiz Kamile Hanımla tekrar evlendiyse de ondan çocuğu yok... Yalnız Kamile Hanımın yanında bir kızı tay gelmişti, adı Şükriye; onu Garaguzuların Mehmet oğlu Veysel’e, yani merhume Raziye Hanımın yeğenine verdiler. Çilmahmut 1984 yılında vefat etti. Kamile Hanım ise ondan sonra Bayramgazi’ye kocaya vardı...

    Çil Mahmut büyük kızı Hatice'ye, kendi anneannesinin adını koymuş. Belki de o doğduğunda annesi Hacıların kızı Fatma hayattaydı, onun isteğiyle bu isim konuldu. Neyse... Hatice, Turabilerin Capbak oğlu Zekeriya ile evlendi... Küçük kızları Muhsine'yi de Terlemezin Mehmet'e verdiler...

    Oğullarına gelelim... Çilmahmut, 1930 yılında doğan büyük oğluna babasının adı Hasan ismini veriyor... Hasan, Sağırların Körhasan kızı Raike ile evlendi. Üç çocukları oldu, biri kız... Adı Hatice olan kızı, Garmenlerin Yusuf eşidir, 2022 yılında vefat etti...Büyük oğlunun adı Necaip, Samancılardan Gocabıyık (Halil Saçak) kızı Türkan ile evlendi. Hasan ve İbrahim adında iki oğlu var. İkisi de Kütahya'dan evlendiler; Hasan'ın Defne adında bir kızı, İbrahim'in Deniz adında bir oğlu var. Necaip oğulları ve torunlarıyla Kütahya'da yerleşik... Çilmahmutun Hasan'ın küçük oğlunun adı ise Mahmut; yani dedesinin adı... Mahmut da Sağırmamutlardan Dilsiz Halil kızı Muhsine ile evlendi. Hasan ve Raikegül adında iki çocuğu var. Turgutlu'dan evlenen Hasan'ın İlkyaz adında bir kızı var.  Raikegül belli ki ninesinin adı, İzmir'de yaşıyorlar... Buradaki 'Hasan' isminde yoğunlaşılmasının tek sebebi, Hassönlerin Hacı Hasan... Çilmahmutun Hasan Omak, 1989; eşi Raike Hanım ise 2002 yılında vefat ettiler...

    Çilmahmutun ortanca oğlunun adı Halil, 1932 yılında doğdu... Bu isim, Çilmahmutun dedesine ait. Önce Şaşdımların Yenimısdık kızı Ümmühan ile evlendi, onun 1964'te vefatı üzerine Eyiceli Müzeyyen ile... Çocukları ikinci hanımındandır...

    Halil'e 'Aşşık Halil' dediler. Bir halk aşığının yanında bulunduğundan dolayı öyle dendiğini duydum. At arabasına saman yükleyerek Afyon'a götürüp satmak, o gün için Eğretlilerin yaygın bir ticari davranışıydı. Aşşık Halil'in arabasına, Bayramgazi'yi aşıp Araplı'ya doğru sallanınca bir kamyon çarptı. Kaza sonrasında günlerce hastanede tedavi gördü. Bacağındaki sakatlığı ölene kadar çekti; bu yüzden en iyi dostu, elinden bırakmadığı değneği oldu, 2010 yılında vefat etti... Aşşık Halil'in üç oğlunun büyüğü Asım idi, 2019'da vefat etti... Ortanca oğlu, Çilmahmutun adı Mahmut'u taşıyor. Küçük oğluna, kendi adı verilmiş: Halil...

    Çilmahmutun 1935 doğumlu küçük oğlu İzzet, Kekliklerin Kelırmızan kızı Esma ile evlendi. İzmir'e yerleşti. Biri kız, üç çocukları oldu. Kızı Fadime Hacametlerin Sarı Şükrü oğlu Osman Patlar eşidir. Burada biraz durmak lazım... Osman Patlar'ın ninesi Dudu... Fadime de büyük ihtimal, Çilmahmutun anasının adını aldı... İşte Fadime'nin büyük ninesi Fatma ile Osman'ın ninesi Dudu kardeş; ikisi de Hacının İbramın ablası... Evlilikler 'nasip kısmet' diyerek tesadüfen yapılmıyor, akrabalık gözetiliyor... İzzet'in oğullarının adları Mustafa ve Mehmet... Anıtkaya dışından evlendiler... İzzet Omak, 2006 yılında vefat etti...

    3. Körmısdıfa

    Hassönlerin Hacasan/Hacıefenin en küçük oğlu Mustafa 1914 yılında dünyaya geldi. Kendisine bu isim verilmesinin sebebi annesidir. Fatma Hanımın babası Hacıların Mustafa idi... Tek oğlu Hacınınibramın çocuğu yok; bu yüzden Onun adı Hassönlerin Kör Mustafa'da yaşıyor...

    Evet lakabı 'Kör Mustafa'; lakin doğuştan kör değil. Yunan işgali sırasında, işgalciler tarafından çıkarılmış gözü. Körlüğünün sebebi böyle...  İlahi bir sebep olarak bir şeyler duydum. Guliz Osman'ın dedesi Alıklı Mahmut ile bir sebepten tartışıyorlar. Bu esnada büyük amcası Mahmut'a annat vurmuş Mustafa. Canı yanan ihtiyar 'Gözün kör olsun!' diye beddua etmiş. Onun bu ilenci yıllar sonra Yunanlıların elinden çıkmış... Diye söyleniyor. Tabi bu söylentide çelişkiler var. Bir defa Alıklı Mahmut ile Mustafa'nın karşılaşmış olmaları tarihsel olarak imkansız. İkincisi, o göz Yunanlılar tarafından çıkarılmış olabilir; ama Mustafa o sırada en fazla 8 yaşındadır, öncesinde bir büyüğüyle tartışma yaşamış olma ihtimali çok düşük. Yine de öyle bir şey yaşandıysa bile Alıklı Mahmut ile değil, onun oğlu Mahmut ile yani Gulizosmanın babasıyla yaşanmıştır...

    Kör Mustafa Olucaklı Emine Hanım ile evlendi. Ona da 'Emiş' diyorlardı. Bir kız, bir oğlan iki çocukları oldu. 1959 Yılında Körmustafa vefat etti... 

    Kızlarının adı Fadime, yani ninesinin adı... Çerçilerden İbrahim'e verdiler... Çerçilerle akrabalık malum...

    Körmısdıfanın tek oğlu Kazım 1943 yılında doğdu. Ali Efe kızı Selime ile evlendi. Onların da üçü kız, beş çocukları oldu. Büyük Kızları Fadime, Mardakların Mücayip'e vardı. Ortanca kızı Ümmühan Anıtkaya dışına gelin olurken; küçük kızı Emine, Galgancıların Halil Aytar eşidir...

    Büyük oğlunun adı Mustafa, dedesinin adı... Daldalların Gociban (İbrahim Honça) kızı Kezban ile evlendi. Mustafa'nın üç çocuğunun isimleri: Şeyma, Burak, Ceydanur... Emekli olalı beri Anıtkaya'da yaşıyor...

    Körmısdıfanın Kazım'ın küçük oğlunun adı da Ali'dir. Ana-dedesi Ali Efenin yadigarı... Hassönlerden Münir'in kızı ile evlendi. Çocuklarına annesi Selime ile babası Kazım'ın adını vermiş...

    Kazım Omak da 2007'de vefat etti. Eşi Aliefenin kızı Selime ise 2016 yılında vefat etti...

    Hassönlerin Hacı Hasan/Hacı Efe'nin çocukları, torunları ve onların torunları 'OMAK' soyadını taşıyor...



16 Mart 2022

Guliz Osman

    
    Gedikoğluların Eğret'e geliş macerasını baştan anlatmıştık. Gedikmahmutoğlu Hüseyin'in torunlarından itibaren de onların Eğretlileşme sürecine yakından tanık oluyoruz.  Büyüğü olan Resul'un çocuklarına Gasaplar/İresiller deniliyor. Onun haricindekilerin tamamı Hassönler...

    Hassönler denmesinin sebebi, ilk Gedikmahmutoğlu Hüseyin Dededir. Aslında O, ilk Hassön'dür de denilebilir. Zira anlamsız gibi duran bu kelimenin aslı 'Hacı Hüseyin'dir... Hüseyin Dede, hacca gittikten sonra böyle anılır olmuş. Halk dilinde bu söz 20. yüzyıla 'Hassön' biçiminde ulaşabilmiş. İşin temeli bu olunca Gasaplar da Hassönler oluyor; ama yeni lakap baskın gelmiş... Bir başka görüşe göre; Gedikoğullarında Hasan ve Hüseyin ismine çok rağbet var, bu yüzden sık sık 'Hasan Hüseyinler' denilirken, bu söyleniş 'Hassönler'e dönüşmüş. Bu görüş de akla yatkın; ama iki ismin birleşiminden oluşan 'Hasan Hüseyin' biçimindeki bir erkek ismi Hassönlerde yok...

    Doğum tarihini bilmediğimiz için; Hassönlerin Halil'in Resil'den sonraki oğlunun Mahmut olduğunu varsayıyoruz. Annesi Şerife Hanım'ın etkisiyle olsa gerek, oğlanların evlilikleri genellikle Veyisler tarafına doğru olmuş... Mahmut'a da Veyisoğlu Osman kızı Fatma'yı alıyorlar... 

    Veyisoğlu Osman, meşhur Böbüdedenin abisidir; oğlu olmadığı için bugünden bakarak onu tarif etmek zor... Tespit edebildiğimiz üç kızı var. İlki ayrı anadan olmak üzere Ayşe'dir ki Sağırların ninesi oluyor... Diğer ikisi Hafize Hanımdan olan kızların büyüğü Hanife, Körselimoğlu Ahmet'e varmış; Gocagulizin anasıdır... Küçükleri Fatma/Fadime/Fatı da Hassönlerin Mahmut eşidir...

    Fadime Hanım ile evlenen Mahmut'un, biri kız biri oğlan iki çocuğu oluyor. 1900'de doğan kızının adı Hanife... Bu isim o yıllarda vefat eden Fadime Hanımın ablası (Gocagulizin anası) adıdır...  Oğlan ise 1902 doğumlu, adı da Mahmut... 

    Herkesin bir lakabının olduğu ortamda Mahmut'a da 'Alıklı Mahmut' diyorlardı. Kuzular kırkılırken orasında burasında tutam tutam tüyler bırakılırmış. Süs olsun, hayvan güzel görünsün diye yapılan bu kırkım tekniğinde bırakılan tüylere 'alık' deniyor. Mahmut'un kuzular hep alıklı olduğundan böyle bir lakap uygun görülmüş.

    Alıklı Mahmut Hicaz'a azmediyor ve oradan dönemiyor... O sırada oğlu taze veya ana karnında... Bu yüzden çocuğa babasının adını vermişler... Yetim kalan çocuklara emmileri kol kanat geriyor... 

    Çocuklara bakıyorlar ama Fadime Hanımı da kocaya veriyorlar; henüz Gedikoğlu Halil Dede ve Şerife Nine hayattalar... Torunlarını yanlarında alıkoyup, dul gelinlerini o sırada ilk eşinden dul kalan Çorbecilerin Hacıaliye veriyorlar. Hacıali de Veyisler/Daldallardan olduğu için yine bu işte Şerife Ninenin etkili olduğunu düşünmek lazım...

   Hicazdan dönemeyen Alıklı Mahmutun yetim çocukları büyüyor... Hanife'yi Hacellerin Şebek Ahmetle ile başgöz ediyorlar. Peki bu yetim kızı gözleri kapalı mı veriyorlar Ahmet'e? Elbette hayır, bunun cevabı yukarıda... Hacıalinin ilk eşi vefat ederken geride bir öksüz bırakmıştı, işte o öksüz Şebekahmettir... Yani karı koca öksüzleriyle yetimlerini everiyorlar... Fadime Hanım, yetim Hanife'nin anası iken birden kaynanası oluveriyor... Şüphesiz bu evlilikte Fadime Hanımın etkisi çok fazladır...

    Hanife'nin küçüğü, diğer yetim Mahmut'u da Apdıramanların Çilefe Mehmet kızı Azime ile everdiler... Adını Osman koydukları bir oğulları oldu... Bu ismin sebebi üzerine kafa yormaya gerek yok... Torunu doğduğunda Fadime Hanım, başka bir evde Hacıalinin eşi de olsa hayattaydı. Bu yüzden kendi babası Veyisoğlu Osman'ın adını koydurdu... Tıpkı merhume Hanife ablasının oğlu (Gocaguliz Ali Osman)a babasının adını verdiği gibi... 

    Kader yine tecelli etti, Mahmut 1926 yılında askerdeyken hastalandı. Kurtulamayıp vefat edince eşi Azime, Garapaçaların Eyipçetine vardı. Oğlu Osman da yanında tay gitti... Bir anda anasız-babasız kalan küçük yetim, dayıları Üseyinhoca ve İresilhoca ile birlikte büyüdü... Büyüyünce de 'Gulizosman' lakabı takıldı. 

    Guliz Osman'ı Hanife Halasının kızı yani Hacellerin Şebekahmet kızı Emine ile evlendirdiler. Böylece Gulizosman; İbişlerin Yusuf, Gasapların İbram ve kardeşi Bidakge, bir de Kınilerin Kazım ile bacanak oldular... 

   Bu arada Gulizosmanın Hacellerdeki Fadime Ninesi 1944 yılında vefat etti. Eyüpçetindeki annesi Azime Hanım ise 1974'te vefat edecektir...

    Emine Hanım ile Gulizin üçü kız, beş çocukları oldu. İsimleri; Satı, Fadime, Aziz, Aynur ve Mahmut'tur... Ayrıca 1945 doğumlu bir kızı daha vardı, Hanife adını verdiği bu kızı üç yaşındayken ölmüş...

    Kızları Satı, Hacellerin Mehmet Ali eşi; Fadime, Emirlahların Şaban eşi; Aynur da Sağırların Hilmi Hoca oğlu İbrahim Hoca eşi oldular. Büyük kızı Satı'nın evliliğinde yine hala-dayı yakınlığı var...

    Anıtkaya belediyelik olduktan sonra iki mahalleye bölündü. Köy Muhtarlığı, Belediye Başkanlığına dönüştüğü için iki mahalleye de muhtar seçimleri aynı dönemde yapıldı. Zafer Mahallesinin ilk muhtarı Guliz Osman oldu...

    Gulizin büyük oğlunun adı Aziz... Gasaplardaki iki Aziz gibi, bu Aziz de Akçaköy'e 'satılmış'... Bu sebeple Aziz adını koymuşlar. Çerçinin Topal kızı Birsen ile evlenen Aziz Faddiklerin Güçcükahmet ve Dombeylinin Ömer ile bacanak oldular... Birsen'in büyük Ratibe Ninesi de Hassönlerden olduğu unutulmasın... İki oğlu bir kızı var. Büyük oğlunun adı Gulizosmandan yadigar olarak Osman konulmuş. Küçük oğlu Ahmet, Körkemalın Adem kızı ile evli; kızı Azime ise Çolakların Selami eşidir...

    Gulizosmanın küçük oğlu, hem dedesinin hem de büyük dedesinin adı olan Mahmut'u almış. Üç kuşak öncesinden amcası, Gasapların İresil kızı Kerime ile evlendi. Bir kız, bir oğlan iki çocuğu var. Kızı Hüsniye, Yılıkların Tenikeci Hüseyin torunu Serdar Tuna eşidir. Oğlunun adı tabii ki Osman... Osman da Tevfiklerin Muhittin kızı Aysun ile evlendi...

    Eşi ve halasının kızı Emine Hanım 2002 yılında, Gulizosman ise 2011 yılında vefat ettiler...

    İlk Hassön (Hacı Hüseyin) torunlarından Mahmut'un torunu olan Guliz Osman'ın soyadı 'KOÇ'... Soyadı Kanunu çıktığında, büyük amcası Hacı İbram kendileri için seçtiği bu soyadına, henüz reşit olmayan Osman'ı da dahil etmiş...