HIZIR GÜNLERİNİN BAŞLANGICI: HIDRELLEZ
Anıtkaya’da eskiden beri üç takvim kullanıldığını daha önceden resimlerle Eğret Takviminde anlatmıştım. Bunlardan birincisi yaz ve kıştan oluşan iki mevsimlik takvimdir. Yaz mevsimine Hızır günleri denir, 6 Mayıstan 7 Kasıma kadar sürer. Kış mevsimine ise Kasım günleri denir ve 8 Kasımdan 5 Mayısa kadarki süredir.
Halk arasında kullanılan, bilinen ikinci takvim dört mevsimden oluşur. 21 Mart – 20 Haziran arası bahar, 21 Haziran – 20 Eylül yaz, 21 Eylül – 20 Aralık güz, 21 Aralık – 20 Mart kış mevsimidir.
Üçüncü takvim ise şu anda kullandığımız resmi takvimdir. Dört mevsim, 12 aydan oluşur. Aralık-Ocak-Şubat kış, Mart-Nisan-Mayıs ilkbahar, Haziran-Temmuz-Ağustos yaz, Eylül-Ekim-Kasım ise sonbaharı oluşturur. Ben burada, birinci takvimi esas alarak bir nevi Anıtkaya’daki sosyal hayatı ve iş hayatını anlatan bir yıllık çalışma takvimi çıkaracağım. Belki buna günlük de denilebilir.
HIDRELLEZ KARŞILAMA
Hıdrellez gelmeden yazın gelmeyeceğine inanılan Eğret’te 6 Mayıstan önceki her hava ısınması yanıltıcı olarak kabul edilir bu yüzden tedbir elden bırakılmaz. Giyim kuşama dikkat edilir, çiftçubuk işlerinde yaz başı olarak hep o bu tarih gözetilir.
Aslında Anıtkaya’da yaz mevsiminin yani Hızır günlerinin gelişi bir dini tören yapar gibi kutlanır. Buna Hıdrellez karşılama denir. Karşılanan Hıdrellez midir, yaz mevsimi midir yoksa Hızır isimli dini-efsanevi kişilik midir bilinmez. Belki de bunların hepsinden bir parça vardır Hıdrellez karşılama törenlerinde.
Hızır ile İlyas Peygamberler ölümsüzlük iksirini içtikleri için kıyamete kadar yaşama iznine sahiptirler. Karada yaşayan Hızır ile denizlerde yaşayan İlyas yılın bir gününde buluşup hasret gidermektedir. 6 Mayısta yapılan bu görüşmenin kahramanlarından yola çıkarak güne Hızır-İlyas (Hıdrellez) adı verilir. Hızır (Hıdır) kelimesinin bir anlamı da “yeşil”dir. Yürüyüp geçtiği yerleri yeşillendirdiği için bu ismi almıştır. İlyas ile buluşmaya giderken ayağının değdiği her yer yemyeşil olur. Bu, aynı zamanda bolluk bereketin işaretidir. Hızır gittiği yerlere yeşillikle beraber bereket de götürür. Hele o gün Hızır’la karşılaşıp gönlü hoş tutulursa, duası alınırsa gelecek bir yıllık bereketten tam nasiplenmiş olunur. Çoğu zaman yabancı bir ihtiyar kılığında görünen Hızır’ın insana nasıl görüneceği belli olmaz. İmtihan dünyasında yaşadığımız için en azından 6 Mayıs günü karşılaştığımız herkese iyi davranmalıyız. Çünkü o insan Hızır olabilir. Genellikle yiyecek içecek isteyen kişi eli boş çevrilmemelidir. O gün herkes iyilik timsali kesilmeli, elinden dilinden hep iyilik çıkmalı hiç kimseyi üzmemelidir. Ayrıca mümkün olduğunca cömertlik yapmalı, özellikle başkalarına yiyecek içecek ikramında bulunmalıdır. Hıdrellez karşılamanın özünde yatan efsane budur, bunu bilmeden Anıtkaya/Eğret’teki Hıdrellez karşılama adetinin esprisi ıskalanır.
Bu efsaneye dayanarak Eğret’te 6 Mayıs günü evde durulmaz, kırlara çıkılır. Amaçsız bir kır gezisi değildir bu; Hızır’ı bulma, ona bir iyilik yapıp duasını alma, en azından daha fazla iyilik yapabilme fırsatı bulmaktır. İşte bu arayış, kurumsallaşmış ve zamanla Hıdrellez Karşılama törenleri adını almıştır.
Buna göre önceden ileri gelenler tarafından bir planlama yapılır. Hıdrellez günü kıra çıkılmışken bütün köy yararına bir iş yapılmalıdır. Köprü mü yapılacak, kuyu mu kazılacak, çeşme mi tamir edilecek buna karar verilir. Organizasyon yapılır, görev dağılımı belirlenir, program yapılır. Çalışanlara ve diğer katılımcılara yapılacak ikram için bir gün öncesi, 5 Mayısta hayrata çıkılır. Ayni ve nakdi bağış olarak her şey kabul edilir. Bulgur, yağ, tuz, şeker, ekmek, un, koyun, keçi her şey. Tabi yapılacak iş için her türlü malzeme de sağlanmış olur.
Hıdrellez günü gelir çatar. Gün doğmadan yola çıkılır ve nerede karşılama yapılacaksa oraya varılır. Katılımcıların arasında çocuk bulundurmaya dikkat edilir. Günahsız kimselerin böyle hayırlı bir iş kafilesinde bulunmasından yarar umulur. Herkes planlandığı gibi işin ucundan tutar. Yapılacak iş bitene kadar beride koyunlar kesilir yüzülür. Kazanlar kaynar. Genelde etli bulgur pilavıyla un helvası yapılır. İş bitiminde sofra da hazırdır. Yemeğin ardından dua edilir ve biri ezan okur. Cemaatla kılınan namazdan sonra serbest zaman verilir. İkindi gibi köye dönülür. Yetmişli yıllarda katıldığım bir karşılama sanırım Kayraklı çeşmesinin tamiri amacıyla yapılmıştı. Çeşmenin su yolundaki künkleri bulup tamir etmişler ve suyun tekrar çeşmeye gelmesini sağlamışlardı. O kargaşada "Künkleri gunduz dıkamış" sözlerini duyunca bir hayvanın künkleri tıkayabilme durumuna şaşırmıştım. Bahsettikleri kunduzun pülçüklenmiş ağaç kökü olduğunu sonradan öğrenecektim. O gün karaağaçın renginin siyah olmadığı gerçeğiyle de yüzleştim. Meyvesiz ağaca böyle dendiğini de yine yıllar sonra öğrenecektim. O günden aklımda kalan bir başka şey ise Ezanı Yozgun'un okumasıydı. Anlattığım konseptteki son karşılama bu Kayraklı karşılaması olabilir.
Böyle toplu ve organize karşılamaya katılamayanlar da bireysel olarak aileleriyle kırlara çıkar hem işini görür hem de yer içer. Kendince böyle bir Hıdrellez karşılaması yapmış olur. Zira iyilik herkese karşı bir sorumluluktur, aile üyeleri de dahil.
Tabi bu anlattıklarım 50 yıl öncesinin Anıtkaya’sındaydı. Şimdi Hıdrellez şöyle karşılanıyor. Öğleden sonra ailesini alan Bödünün Çeşme’ye, orada yer yoksa benzer yerlere kendini atıyor. Bir güzel piknik yapılıyor. Güzel Hıdrellez karşılama adetinden geriye kalan bu piknik. Olsun bari, bu da güzel sonuçta. Hıdrellezde piknik olayının Hıdrellez karşılamayla bir ilgisinin bulunmadığını ve bu adetin Afyonlulardan bize sirayet ettiğini söyleyenler de var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder