11 Ekim 2023

3 Fotoğraf 1 Çeşme


    1922 Baharında çekilen fotoğraflarla ilgili doğru tartışma zemini oluştu. Ayrıntılı olarak onları incelemeye çalışalım…

    Çekenlerin amacı çeşmeye, çeşme başındakilere odaklanmak olduğu kesin… Bu yüzden onun etrafında dolaşarak birkaç açıdan görüntü almışlar. Önce eski belediye, yeni sağlık ocağı yanından yukarı çıkan sokak başına makineyi kurup ilk fotoğrafı çekmişler.  İlk fotoğrafın gerisinde susa, Daşlıtarlalar, Akgaya ve daha ötesinde belli belirsiz Dağ görüntüsü var… Gölgelerden anlaşıldığına göre kuşluk vaktinde çekilmiş bir fotoğraf bu…

    Sonra çeşmenin diğer çaprazına varıp Kelibanın ve Gıvığın ev arasında bir yerlerden ikinci çekimi yapmışlar. Bu fotoğraftaki çeşme gerisinde de Cumacamisi, Han ve eski Kabir bulunuyor…

    Üçüncü çekim için şimdi okul bulunan çapraza pozisyon almışlar. Öyle olunca çeşme gerisindeki görüntü zenginleşmiş. Galipbey Caddesinin o günkü hali, tam ortada Gocacami, onun çevresindeki evler… İkinci ile üçüncü çekim aynı gün birkaç dakika arayla çekilmişe benziyor.

    Çekim sıralamasında yanılıyor olabiliriz, bunun pek de önemi yok… Çeşme gerisindeki görüntülerle ilgili de konuşuruz; ama şimdilik, onların yaptığı gibi çeşmeye odaklanalım…

    Sabah saatlerinde şimdiki sağlık ocağı köşesinden çekildiğini düşündüğümüz fotoğrafta, sularını doldurup çeşmeden  beş altı adım uzaklaşmış üç kadın görülüyor. İkisinin güğümleri sırtında, biri sinekleri almak için eğilmiş… Çeşme başında yedi sekiz Yunanlı, birinin omzunda tüfek asılı… Mustafa Ayas, çevresindekilerin saygılı duruşundan ve göğsündeki madalyalardan birisinin rütbeli olduğunu düşünüyor…

    Fotoğrafın birisinde altı kadın görülüyor. İkisi lulabaşında artlı önlü bekleşiyorlar. Diğer ikisi ken duvarın dışında bekleşiyorlar. Son ikisi ise bardak-sineklerini doldurmuş yarı yolda bekliyorlar. Hemen yanlarında kafası kadraja girmiş bir eşek… Çeşmenin başında ise amaçsız sebepsiz bekleşen yedi sekiz Yunan… Hiçbir problem yok gibi; hatta o çeşmebaşındakilerin kadınlara yardım amacıyla orada bulunduğunu bile düşünebilirsin…

    Bundan hemen sonra çekildiğini düşündüğümüz fotoğrafta ise aynı askerler yine oradalar. Altı kadının hepsi de ayrılmış, görünmüyorlar. Az öncekinden farklı olarak, çeşmebaşındakilerden birinde tüfek olduğu ve  dipçiğini ken duvara dayadığı görülüyor. Az önce çeşmeden uzakta görünen kadınların yerinde, muhafız/nöbetçi görünümlü bir tüfekli bulunuyor… Asıl önemlisi, kafası görünen eşek çeşmeye yanaşmış, sırtında yan yatırılıp bağlanmış iki su fıçısı var. Zincir/yularını  dokuz on yaşlarında bir çocuk tutuyor, yalınayak başıgabak… Ayağında çarık bile yok… Elbisesini çıkarmış beyaz fanilalı bir Yunan, tenekeyle fıçıları dolduruyor… Türk çocuğuna yardım eden bir Yunan askeri görüntüsü…

    Görüntüye aldanmayıp büyüklerimize kulak verelim… Mezerböğrünün altındaki çeşmenin tarihini bilemiyorum, anlattıklarına göre fotoğrafta gördüğümüz çeşme (kuyular hariç) köyiçinde bulunan tek su kaynağıymış. Bütün ihtiyaç bu çeşmeden karşılanıyor… Eğret işgal edilince kadınlar suya gitmek istememiş. Genç erkekler Cihan Harbine gitmiş, çoğu şehit olmuş. Sağ kalan gaziler de milli mücadeleye katılmışlar. Köyde erkek olarak ihtiyarlarla çocuklar var… Yunanların taşkınlıklarından çekinen kadınlar suya gitmeyince, güğümü sineği kapan erkekler çeşmeye varmış. Yunan orada ilk kuralını koymuş; erkeklerin suya gelmesi yasaktır, çeşmeye kadınlar gelecek!... Bundan sonra çeşme başında sürekli asker bulunduruyorlar…

    Ayrıca çeşme o sırada köy dışında gibi görünse de aslında çok merkezi bir yerde bulunuyor… Belki Han tarafından çekilmiş bir fotoğraf da vardır, biz bulamamışızdır; eğer öyle bir fotoğrafa baksaydık çeşmenin ardında, şimdi Kelibanın evin yerinde eski hamamı görecektik. İleride Çakırların ev civarında Tümenin Komuta kademesi bulunuyordu. Önündeki meydanı spor alanı olarak kullanıyorlardı. Kelahmetin ev civarı at barınağıydı. Han, yemekhaneydi; Cumacamisini sosyal tesis olarak kullandılar. Dolayısıyla çeşme Yunanlar için de merkezi bir noktada bulunuyordu, onlar da suyunu buradan alıyorlardı…

    Üç fotoğrafta gördüklerimiz kimseyi yanıltmasın, hiçbir zaman doğru durmadılar. Aslında kadınları rahatsız etmek için ayrıca bir şey yapmalarına gerek yoktu. Onların orada bulunması, Eğretli kadının güğümü doldurmak için onların arasına girmek zorunda kalması başlıbaşına rahatsız ediciydi. Bu yüzden çeşmeye gitmek istemediler… Gitmek zorunda kaldıklarında ise tek başına olmamaya dikkat ettiler, yüzlerine ocak karası sürüp ikişerli üçerli gruplar halinde bulundular…

    Bu fotoğrafların kurgu ve propaganda amaçlı olduğu o kadar açık ki… Çeşme başında Türk kadınına yardım etme görüntüsü veriyorlar. Fotoğraf nedir bilmeyen kadınlar denileni yapıyor, dur deyince duruyor, git deyince gidiyor. Uygun pozu almak için, dört adım gitmeden kadınların beklemesini istemişler, güya yoruldular mola veriyorlar. Maksat onlar da kareye girsin… Eşeği yularından tutan çocuğa da bekle demişler; ama eşek dinler mi, kazara kafasını uzatıp oyunu bozmuş…

    Eşekli fotoğrafaki amaç da suya gelen Türk çocuğuna yardım etmek(!)… Çocuk ve ailesi o kadar fakir ki ayağında çarığı yok; ama eşeğe zincir/yular bağlamış… Çelişkiler bununla bitmiyor. Eşeği çeşmeye yanaştırıp kenden rahat rahat doldurmak varken, niye tenekeyi uzağa taşıyor, niye o kadar yukarı kaldırıp fıçıyı doldurmaya çalışıyorsun? Fotoğrafı çeken öyle istediği için olabilir mi? Ayrıca çocuğa da makineye bakması söylenmiş…

    İşin aslı şu… O çocuğu angâreci yapmışlar, görevi onların istediği yere eşekle su taşımak… Boyu eşeğin boyuna bile ulaşmadığı için suyu biri doldurmak zorunda. Beyaz fanilalı askeri de o iş için görevlendirmişler. Sürekli çeşme civarında bekliyor, sabah çekilen fotoğrafta da çeşmenin ardındaydı…

    Dediğim gibi, propaganda amaçlı bu fotoğrafları bizim için çekmediler. Burada basmadılar bile, götürüp Yunanistan’da cam levhalara tab ettiler. Amaçları Dünya kamuoyunun gözünü boyamaktı… Bu amaca yönelik başka fotoğraflar da var, paylaşırız vakti geldiğinde…

    Çeşmenin iki yanına bir metre yüksekliğinde, dört beş metre uzunluğunda taştan ken duvarı neden ördüklerini anlayamadım. Çeşmenin önüne neden böyle bir koridor oluşturmak istesinler?

    Kadınların giyimi, özellikle beyaz örtme kullanılması da dikkat çeken hususlardan biri. İki fotoğrafta görülen dokuz kadından yalnız biri siyah örtülü… Bizim kuşağın hafızası 1970’lere kadar gider, orada da bütün Eğret kadınlarının kara ve satırenç (satranç) örtme örtündüklerini bilir… Satırenç kalmadı, ama orta yaşın üzerindeki kadınlar hala kara örtme örtünüyorlar diye biliyorum. Şimdi 1922’den 2023’e bir asırlık dönemi ikiye bölersek 1972 sınır olur… Başlangıçta onda bir siyah, dokuz beyaz örtme var… Orta sınır 1972’de beyaz örtme yok, tamamı kara ve satırenç…  Günümüzde 2023’te ise örtünme (olduğu kadar) siyah örtmeyle yapılıyor… Başdöndürücü bir değişimin yaşandığı son yarım asırda örtme renginde bir değişiklik yokken; değişimin daha yavaş yaşandığı ilk yarım asırda beyazdan siyaha geçilmesi ilginç değil mi? Mustafa Ayas, bunda işgal yılları travmasının payı olabileceğini düşünüyor. Araştırılmaya değer bir husus…

    O çeşmede, bu fotoğrafların çekiminden üç dört ay sonra bir olay daha yaşandı. Yapmacık değildi, poz verilmiyordu, rol yapılmıyordu… Gerçek hayatta ne yaşanıyorsa ona sahne oldu çeşme başı…

    28 Ağustos 1922 Pazartesi… Eğret’teki Yedinci Tümenin iki alayı üç gün önce, geriye kalanı da sonraki gün güneye kaydırılmış, köyde Yunan varlığı olarak sadece jandarma kalmıştı. Onlar da Gazlıgöl tarafından batıya kaçmakta olan birliklere katılıp köyü terk ettiler. İkindi üzeri henüz Eğret’e Türk birlikleri girmemiş, ama Yunan da kalmamıştı… Bir kadın güğümlerini alıp çeşmeye indi, tek başınaydı çünkü artık orası güvenliydi. Güğümlerini doldurdu, tam kenden sırtına alacakken, sersem bir Yunan askerinin tekmesiyle sendeledi… Birliğini kaybetmiş olmalıydı, korkudan kafayı üşütmüşe benziyordu… Ne olursa olsun kadına vurmuştu ve o kadın ağlıyordu… Derken bir Türk süvarisi (Meclis Muhafız Taburundan olduğu sanılıyor) belirdi. Atın yularını oradaki bir çocuğa verip delirmiş Yunanı bir güzel patakladı. Tutuverdi, bir iki de kadının vurarak hıncını almasını sağladı…

    Ben bu olayı, atın yularını tutan Macurali Dedemden defalarca dinledim… O asker şuurunu kaybetmiş de olsa, işgalci Yunanların gerçek yüzünün dışavurumuydu bu olay…

    Fotoğraflarla çeşme tartışmasının çok somut faydalarını gördük. Başta Ferhat Öztürk sayesinde çeşmenin 1877’de tamir edildiğini, kitabesinin yanlışlıkla Cumacamisinin alnına konulduğunu öğrendik. Sonra Orhan Dadak, Mehmet Aykac ve Hasan Öztürk’ün ninelerinden nakiller bizi o yıllara götürdü. Bu anlatılanlar ve çeşmede yaşananlar, sektörden birinin elinde çok rahat bir film senaryosuna dönüşebilir…

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder