Kütahya'da galiba inşaat işine girişip usta olmuş Musluların Mehmet... Hatta kısa sürede iki katlı ev yapmış kendine, durumunu düzeltmiş... Düşün şimdi, Eğret'te iken ev dam yok, oraya buraya bekar duruyorsun; Kütahya'da kısa sürede iş ve ev sahibi oluyorsun... Bununla da kalmamış, yakın çevresine yardımcı olmuş. Akif Efe'nin inşaatçı olarak Kütahya'ya yerleşmesine Musluların Mehmet vesile olduğu düşünülüyor...
Evi damı olmasa da Eğret'e gelip gidermiş. Bu vakitlerde Hatiplerin odaya uğrar, geceleyecekse mutlaka orada gecelermiş. Ne de olsa eski günlerin hatırı var...
Bana anlatan da tam tarihi hatırlamıyor, galiba 1940-50'li yıllarda bir gün yine Eğret'e gelmiş... Elbette ve yine Hatiplerin Goca odadalar... Musluların Mehmet, Molla Osman'dan bir kaç yaş küçük; fakat o yıllarda artık işten güçten elini çekmeye başlamış olmalıdır... Gece yatsıdan sonra oda cemaati toplanıyor... Tarla takga, mal maşat konuşuyorlar; eski günleri yad ediyorlar, bilenler geleceğe dair bir şeyler söylüyor... Yani tipik bir odada ne konuşulursa, oradaki sohbetin konusu oluyor...
Gerçi bugün de öyledir; neyi konuşuyorsan konuş, söz döner dolaşır ya futbola, ya siyasete çıkar... O yıllarda futbol yoktu... Hatiplerin odadaki sohbet varıp siyasete tosladı...
Eğret'ten Kütahya'ya göçmüştü... Evini yaptıktan sonra alt katı bir Jandarma Komutanına kiralamış. İşleri pek güzel, hayatı yolundaymış. 1933 Yılının Ocak ayında Atatürk Kütahya'ya gelmiş... (O zaman henüz 'Atatürk' değildi, Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa diyelim...) Ziyaret nedeniyle kalabalık halk oraya toplanmış... Trenden indikten sonra Gazi'yi, istasyon yanındaki bir tuğla fabrikasına götürmüşler... Hurra, halk da peşinden oraya... Demek ki yerel organizatörler böyle bir etkinlik ayarlamışlar, Kemal paşa tuğla fabrikasında incelemelerde bulunacak...
Kalabalığın içinde bulunan Musluların Mehmet, olaylara yakından şahit oluyor... Platforma veya girişe tuğlalardan basamak yapmışlar ki misafir basıp çıksın... Mustafa Kemal basınca tuğlalar kırılıyor... Hadi bakalım... Kalitesiz tuğla yapıldığının göstergesi olan bu duruma kızmış... Oradaki fabrika yetkililerinden mi yoksa vilayet görevlilerinden mi ne, birisi çıkmış yılışarak;
- 'Paşam, senin ayaklarının altında Yunan ezildi; tuğla nasıl ezilmesin...' gibi bir şeyler geveleyip yalaklanmaya çalışmış...
İşte ne olduysa o anda olmuş... Nereden geldiğini anlayamadığı bir tokatla öyle bir sersemlemiş ki Mehmet, canı çıkayazmış... Kim vurdu diye kaldırıp başını baksa ki, kiracısı Jandarma Komutanı... İçi daralmış, hemen ayrılmış oradan...
Yediği tokatın acısından değilmiş bunaltısı. Şimdiye kadar hiç kötülük etmediği, ondan da hiç kötülük görmediği kiracısından gelmesi acıtmış içini... O moral bozukluğu ve sinirle varıp Komutanın eşyalarını kapının önüne yığmaya başlamış... Olanlardan habersiz Komutanın karısı 'Etme Mehmet Emmi' diye ne kadar yalvarsa da boş...
Akşamüstü bütün eşyasını kapının önüne yığılmış görünce Komutan da şaşırmış. Siniri bir türlü geçmeyen Mehmet Emmi, fabrikada attığı tokadı hatırlatmış; ama yine de bir şey anlamamış...
- 'Yav Mehmet Emmi, sabahtan akşama kadar ben Reisicumhurun yol emniyetini sağlama göreviyle şehir içine girmedim. Ne istasyona, ne fabrikaya ne de başka bir yere gitmedim. Nasıl sana tokat atabilirim!'
Komutanın bu sözlerinden sonra şaşırma sırası Musluoğlu Mehmet'te... Hakikaten bu komutan öyle bir hareket yapacak tıynıyette değil, hele kendisini niye tokatlasın ki!... Diğer yandan, nevrini döndüren tokat ondan geldiğini gözleriyle gördü... Anlamsızca boşluğa bakarken, bir şey hatırlamış gibi gözleri kısıldı, kafası hafifçe yukarı aşağı sallandı...
Çürük tuğlalara kızacakken Mustafa Kemal'in dikkatini dağıtmaya çalışan yalakanın dediklerini işitince Musluların Mehmet'in aklından şunlar geçmişti:
- 'Len bu adamdan uçuru Yahudiydi, şuydu buydu diyolâ; doğru mu kine?...'
Kendi yorumuna göre Musluların Mehmet, yanlış düşüncelere dalmanın tokadını yemişti. Tam da üst üste gelince başka türlü izahı yoktu... Bu olayı anlattıktan sonra oda ahalisine dönüp;
- 'Ben Atatürk'üñ tokadını yidim, siz yimeñ.' demiş...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder