Muhtarlık atamalarında nüfus yoğunluğu, vergi yükü, arazi açısından genişliği gibi kriterlere göre köy büyükse iki muhtar, küçükse tek muhtar ataması yapılıyordu. Buna göre Eğret çift muhtar atanan köyler arasındaydı. Birinci Muhtar ve İkinci Muhtar biçiminde atanan muhtarların görev ve yetkilerine dair yazılı bir kaynağımız yok, sanırım bu Muhtar ve yardımcısı biçiminde anlaşılmıştı. Galiba bu atamayla daha önceden köy büyüklerinin gayrı resmi olarak yaptığı bütün işlere resmiyet kazandırılmış oldu.
Devletin ilk muhtar atamaları her ne kadar merkezden yapılmış olsa da onlar atanacak kişileri nereden bilsin, mutlaka yerel vilayet yetkililerinden bilgi almışlardır. Sonuçta Eğret Birinci muhtarı Hatiboğlu Ahmet, İkinci muhtarı da Eğretli Hüseyin oğlu Mehmet Ali olarak atandı. İkinci Muhtarın Küçük Eğret kaynaklı, Birinci Muhtarın da Molla Osman Aykaç'ın dedesi olduğunu daha önce çeşitli sebeplerle belirtmiştik.
İlk muhtar atamalarındaki kriteri bilemiyoruz, temsil yeteneğine sahip köyün ileri gelenleri arasından seçmeye dikkat edilmiş olmalıdır. İkinci atamalar Tanzimat'ın ilanı sonrasına denk geliyor. 1839 yılında yapılan bu atamalarda çift muhtarlı köyler için yerleşik uygulama iki muhtarın yer değişimi şeklindeydi. Nitekim ilk atamanın Birinci Muhtarı Hatiboğlu Ahmet 1839'da Muhtar yardımcılığına çekildi. Eğretli Mehmet Ali ise vefat etti veya köyden ayrıldığı için asıl muhtarlığa yeni biri atandı; Hacılar sülalesinden İdris oğlu Hacı Ali... Bu da Davılcı Arif Azbay'ın büyük dedesidir...
Tanzimat'tan sonraki atamalarda Muhtar ve yardımcısı için 500 ve 250 kuruşluk ücret de belirlenmiş. O gün için bu ücretler göstermelik veya ciddi anlamda bir gelir sayılabilir. İki ası öncenin ekonomik koşulları incelenerek buna karar verilsin...
İkili muhtar uygulaması 19. yüzyıl sonuna kadar devam etmiş. 1898'deki muhtarlar Arapoğlu Hüseyin bin Mustafa (soyadı TOK olan Arapların dedesi) ile Resil bin Halil (Bidakge Resil Eser'in dedesi)dir. Bu tarihten sonraki belgelerde ikili Muhtar uygulamasına rastlamadım. Yalnız aşağıda bahsedeceğim 1921 tarihli toplu dilekçede muhtarlık mühründe 'Eğret Karyesi Muhtar-ı Evvel' ibaresi okunuyor. Bundan ikili muhtarlığın sonuna kadar devam ettiği çıkarılabilir mi bilmiyorum. Belki de sistemden vazgeçildi, ama mevcut mühürleri kullanmaya devam ettiler...
Yalnız hem ikili hem de tek muhtar atamasının uygulandığı yaklaşık bir asırlık dönemde dikkatimizi çekmemiz gereken husus, sülaleler arasında münavebeye dikkat edilmesidir. Belki ilk atamalarda başka kriterlere bakılmıştır, ama sonraki dönemde muhtarlık görevlendirmeleri sıraya bindirilmiş gibi görünüyor. Bazı belgelerden isimlerini tespit edebildiğimiz muhtarlar ve sülaleleri şunlar: 1857'de İdris Ağa (Hacılar), 1904'te Hasan oğlu Mahmut (Guliz Osman Koç'un dedesi), 1907'de Hacımahmutoğlu Hacı Mehmet (Hafız Mehmet Öztürk'ün dedesi), 1908'de Gedikoğlu Hasan bin Halil (Hacı Efe, Hassönler), 1909'da Hacı Murat (Hacılar), 1910'da Hatipoğlu Hacı İbrahim bin Hasan (Gobaklar), 1912'de Veyisoğlu Hasan Hüseyin bin Ahmet (Körhoca İbrahim Varlı'nın emmisi), 1915'te Emirhanoğlu Ahmet bin Hüseyin (Hacıahmetler), 1921 Daldaloğlu Ömer bin Hüseyin (Ömerçavuş, Daldallar)...
Yukarıdakiler belgelerden tespit edilebilenler, arada daha onlarca muhtarın görev yaptığı kesindir. Sadece bunlardan çıkarılabilecek sonuçlar var; muhtarlık süresi ve görevlendirmede sülalelere adil dağılım gibi... İlk görevlendirmelerden sonraki atamalar kısa süreli olduğu görülüyor; bir yıl, bilemedin iki yıl... Bunda daha fazla görevlendirme yapmaktan öte, uzun muhtarlık sebebiyle olası suistimallerin önüne geçme düşüncesi etkili olabilir. Voyvodalık ve Ağalık dönemlerinde zulme varan uygulamaları hatırlayalım...
Dönüşümlü atamalar sayesinde Eğret'te her sülalenin muhtarlık yapması sağlandığına göre, kısa veya uzun muhtarlık dönemlerinin biri Hacı Kocaoğlu Ömer'e isabet etmelidir. Zira 19. yüzyıl kalabalık ailelerinden biri de Hacıkocalar... Bir de bugün bile hala muhtara 'Ayan' denildiği gerçeği var. Hacıkocaların Ömer muhtar atandıktan sonra köylünün ona 'Ayan' demesinden dolayı kalabalık sülalesine de Ayanoğlular denilmeye başlandı. Bugün Hacıgocalar adını kimse bilmez, ama Ayanoğlular malum...
Muhtarlık sistemine geçildikten sonra bütün işler muhtara yıkılarak her şeyden tek sorumlu ve yetkili muhtar olmuş değildi. Yukarıda belirttiğimiz gibi, önceden gönüllü olarak yapılan faaliyetler resmileştirilmiş oldu. Yine köyde sosyal olarak önde görülen kimseler karar mekanizmasında bulunuyorlardı.
Mesela Cuma camisi imam hatibi sözü geçer durumdaydı. Gerçi dışarıdan gelen yetkililer herhangi bir odaya değil, Muhtar odasına konuyorlar; fakat işlerini yine eskisi gibi yürütüyorlardı. Doğum, ölüm, evlilik, miras paylaşımı, kişiler arası anlaşmazlık vb. hususlarda problem çözülüyor, kararın altına halktan şahitler yazılıyor; ama mutlaka muhtar ile imam görüşü alınarak adeta karara ortak ediliyorlardı. Bu konularda imam hiç bir zaman muhtardan ayrı tutulmadı. Belgelerde adı geçen Eğret imamlarının bazıları: 1885 Molla Mustafa, 1897 İbrahim bin Ali (Delimam), 1904 Ahmet Efendi (Mücellit Hoca), 1909, Halil İbrahim bin Osman, 1910 Halil Efendi ibni İbrahim, 1919 İbrahim Efendi bin Hacı Mehmet, 1921 Cemal Efendi bin Osman (Eğretli Cemal Hoca)... 1909-10'dan sonra camiler ikileştiği için imam sayısı çoğalıyor...
Böbüdedenin Hasan Hüseyin muhtarlığı ile Mücellit Hocanın imamlığı bir dönem çakışmış. İşte o dönemde yaşayanlar köye ilk defa bir müezzin görevlendirmesine tanık oluyorlar. Olay şöyle gelişiyor: Camiye gitmekte olan Mücellit Hoca'nın yolu davılcı odasının önünden geçmektedir. Bir çalgıcı hem çalıyor hem söylüyor, ama sesi o biçim... Namaz çıkışında odaya dalar Hoca... Eğlenceli oda ahalisi bir hocanın böyle mekana gelmesine alışık değildir, çekinirler ama hürmette kusur da göstermezler. Hoş beşten sonra Hoca konuya girer. Meşhur çalgıcının Belceli Çaylıoğlu Hüseyin olduğunu öğrenmiştir, ona bu sesi daha hayırlı şeylerde kullanmasını söyleyerek camide müezzinlik teklif eder. Köyünde istişare ettikten sonra teklife cevap vereceğini söyler Hüseyin. Aradaki bir kaç günde Mücellit Hoca konuyu Muhtar Veyisoğlu Hasan Hüseyin'e açınca, Müezzinin ücretini (o günün tabiriyle hakını) kendisi bile karşılayabileceğini söylemiştir. Belce'den de olumlu haber gelince ilk Eğret Müezzini Çaylıoğlu Hüseyin vazifeye başlar. Sonradan Eğret'e yerleşen Müezzin Hüseyin, Böbüler (Kabadayı) sülalesinin dedesi olur. Ayrıca Müezzin'in oğlu Ömer Kabadayı'ya kızını verdiği için zamanın Muhtarı Hasan Hüseyin de diğer dedeleridir...
İmamların muhtarla birlikte etkililiğine bir başka örnek olarak 1921 yılında işgalci Yunan makamlarına yazılan, beş köyün imam ve muhtarlarının imzaladığı ortak dilekçeyi gösterebiliriz. İşgalciler köylülerin bütün hayvan ve saman, yem, dene, tohumuna el koyduğundan halk ekin ekemez duruma gelmiş, ayrıca Yunan asker kaçakları çeteleşerek köylüleri bizar etmişlerdir. Çift hayvanları ile yiygi ve tohumluk denenin kendilerine iade edilmesiyle kaçaklar konusunda önlem alınmasını isteyen Osmanköy, Olucak, Cumalı, Susuzosmaniye ve Eğret köyü muhtar ve imamları bunu imza altına almışlar. Gerçi sonuç alınmıyor, ama imamların muhtarla birlikte köy yönetiminde söz sahibi olduklarını göstermesi açısından mühim bir belgedir.
Tanzimatla birlikte vergi ve asker alma sisteminde de değişikliklere gidildi, fakat bu temelde bir değişiklik getirmedi. Redif askerlik sistemi hala devam ediyordu ve Eğret'teki her iki haneden birinin mutlaka askerde bir neferi bulunuyordu. Vergi toplama işi yine imtiyazla birilerine veriliyordu, bunlara Ağa/Voyvoda yerine Mültezim deniliyordu. Köylü ise onu 'Öşürcü' olarak tanırdı. Harman kalktıktan sonra gelirler, muhtar ile işbirliği sonucu belirlenen miktarda vergiyi alıp depo/ambarlara yığarlardı.
Son dönem Eğret ile Olucak köylerinin vergisini aynı kişi toplarmış... 1920 yılına ait vergiler ambarlarda beklerken işgal gerçekleşince Gavur onları da talan ediyor. Kurtuluştan sonra yetkililer talan edilen buğday ve arpanın hesabını iki köyün ahalisinden sormaya kalkıyor, hatta geri istiyorlar. İnsaflı bir Kadı çıkıyor da takipsizlik kararı vererek zaten savaştan bitkin düşmüş Eğretli ve Olucaklıları bu vergi yükünden kurtarıyor...
1922 kurtuluş ve 1923 yeni bir devlet kuruluşundan sonra Eğret köyünün idaresinde neler yaşandığına bakacağız...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder