18 Kasım 2025

Hanyeri Kuyusu

 

    Bzim dağda çeşme ve kuyular ekseriyetle tepelerde bulunuyor. En alçak seviyede bulunanı Gayraklı çeşmesi, onun süzeği/kaynağı da oldukça yukarılardaymış. Belki çoğunluğunun yukarıda olmasının mantığı buna bağlıdır. Yüksekteki suyu fizik kurallarına göre aşağıya akıtmadan bahsediyorum. Meyilli olmayan, düz ovadaki suyu nakletmek zordur.

    Neyse ki İlbulak dağlarının eğimi orman ucuna kadar bariz devam ediyor, zirveden tarlalara kadar en az 200 metre rakım farkı var. Buna rağmen eteklerdeki çalı orman içinde çeşme/kuyu bulunmaması şaşırtıcıdır.

    Anıtkaya arazisinin bazı bölgeleri su kaynağı bakımından gerçekten çok fakir, yani bu durum dağ ile sınırlı değil. Çoğu yerde sıra sıra çeşme, kuyu görürsünüz; ama öyle mevkiler vardır ki malları sulamak için uzun yol kat etmek gerekir. Misal en geniş mevkilerden biri sayılan Gocagır'da sadece Arzıların kuyu var ki kendisine en yakın su kaynağı kilometrelerce mesafedeki Omarcık çeşmesi ile Söğütcük kuyuları...

    Benzer susuzluk Akgaya istikametinden dağ tarafında da gözlemlenir. Hassönleringuyu'dan sonra bir damla suya muhtaçsınız. Ormana girince de durum aynı, en yakın su Gayraklı'da bulunuyor. Şu durumda kuyu ile çeşme arasında 3,5- 4 kilometrelik mesafe susuz...

    Eski zamanlarda bölge su bakımından bu kadar fakir değilmiştir. Kanaatimce önemli coğrafi ve iklimsel değişiklikler sebebiyle bazı kuyular kayboldu; çöktü, kurudu, kapandı vesair...

    Hanyeri mesela... Eğer orası gerçekten han yeri ise mutlaka yakınlarında su olmalıdır. Öyle ya, yolcu su olmayan yerde neden dursun; hayvanlarını sulayamadan dinlendirebilir mi? Su hayattır ve özellikle yolcular su kaynağı yakınlarında konaklayıp dinlenmek isterler. Hanlar, kervansaraylar da böyle yerlere yapılır... Hanyeri'nde bu yüzden kuyu varmıştır... Öyleyse buradaki suya ne oldu?

    Eskiler bütün bunları düşündüler mi bilemem, ama Hanyeri çevresinde kuyu veya çeşme olmaması dikkatlerden kaçmamış. Bir kaç ilgili toplanıp kuyu kazmaya karar vermişler. Sene 50'li yılların sonları... Bu işlerden biraz anlayanlara çatal çubukla muayene ettirip yer altında su olduğuna kanaat getirdikleri bir yeri kazmaya başlamışlar. Ekibin içinde Macurali dedem de var, belki de öncüleriydi orası belli değil... Tam dokuz kulaç aşağıya inmişler. Suyu bulamamışlar, daha kötüsü onların kaçak dediği bir tabakaya gelince bırakmışlar. Çünkü artık suyu bulsalar bile o tabakadan kaybolacağı için bu işten vazgeçmişler. Kapatabildikleri kadar çukuru kapatıp meydandan çekilmişler. Başarılı olunsaydı ekibin elemanlarının adları bugüne kadar gelirdi, ama iş akim kalınca fatura dedeme kesiliyor. Böylece su bulunamayan ve olmayan kuyunun adı Macuralininguyu olarak kalıyor. 

    Bugün Hanyeri'nin bir ucunda dombeycik tuzağı gibi bir çukur ancak dikkatli bir bakışla fark edilebiliyor. Bazıları bunu küçük bir göktaşının açabileceği oyuğa da benzetiyor. Her nedense ortasına taşların yığıldığı bu çukur Macuralininguyu imiş.

    Bunca zaman geçtikten sonra Anıtkaya arazisinin su durumunda bir değişiklik yok, hatta olumsuz anlamda değişti; yerüstü kaynaklar kurudu, yeraltı suları çekildi. Neredeyse bütün kuyular iptal... Küresel ısınma ve kuraklık bizim köyü de kasıp kavuruyor...

    Hikayeye dönecek olursak, kuyu olayından sonra da Hanyeri mevkii ve çevresinin su ihtiyacı hiç bitmiyor. Genel kuraklığın da etkisiyle arttıkça artıyor. Bir daha kuyu, çeşme macerasına girişilmemiş; ancak suyun peşini de bırakmış değil millet... Misal DSİ marifetiyle yüz metre kadar yukarıya 30-40 metre çapında bir gölet oluşturulmuş. Ancak yağmur, kar sularının birikmesiyle işlerlik kazanan bu gölet de son yıllardaki kuraklığın etkisiyle artık derde deva olmuyor.

    Derde deva için Hanyeri'ne bir çeşme gerekiyor. Yeni yapılan etütlerde aynı yerde aynı kuvvetli suyun öylece durduğu görülmüş. Macuralininguyu dibine yapılacak sondaj... 

    Suyu kendiliğinden yeryüzüne çıkan çeşmelerde durum farklı, sen lulaya versen de vermesen de o su zaten akacaktı. Lakin sondajla yeryüzüne çıkardığın suyu şu kurak dönemde öyle hovardaca kullanamazsın. Damlası bile altın değerinde, o halde tasarruflu kullanmak zorundayız. Bence dönüşümlü olarak bir miktar akıtıp durduran otamat sistemi bile yeterli değil bu konuda... Güneş enerjisiyle çalışan pompalara musluk takmak şimdiki teknolojiyle zor ve eziyetli olabilir. O halde basitçe bir şartel veya düğme koymak en mantıklı yol görünüyor.

    Hedefimizdeki Hanyeri çeşmesi böyle olacak. İhtiyaç olduğunda çoban veya herhangi bir kişi düğmeye basıp çeşmeyi kullanacak, kabı veya aharları doldurduğunda yine düğmeye basıp kapatacak. Şimdilik suyu dizginleyerek tasarruflu kullanmanın en basit yolu bu görünüyor. İnşallah niyetimizdeki neticeye ulaşırız...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder