29 Temmuz 2021

İkilemeler

    Anlamı pekiştirmek veya söze yeni bir anlam yüklemek maksadıyla kelimeyi tekrar etmeye ikileme deniliyor. 

    Yapılarına göre gruplanabilirler. Buna göre; sözcüğün aynen tekrarıyla oluşturulanlar, eş ve yakın anlamlı sözcükle yapılanlar, zıt ve ters anlamlı sözcükle yapılanlar, harf ekleme yoluyla yapılan pekiştirmeli ikileme çeşitleri vardır. Ayrıca ikileme yapılan kelimelerin biri veya her ikisi anlamsız olabilir, bunlar da genelde yansıma sözcüklerdir.

    Cümle içinde yüklendikleri göreve göre de ayrıca gruplanabilirler. Bazı ikilemeler isim görevinde bazıları da sıfat veya zarf görevinde kullanılırlar. Az da olsa edat ve ünlem olarak kullanılan ikilemeler de vardır.

    Anıtkaya'da kullanılan ikilemelerin özellikleri bu saydıklarımızın dışında değildir. Normal sözlük çalışmasında olduğu gibi, genel Türkçe kullanıştan farklı bir durum varsa buraya almaya değer gördüm bazılarını. Bu farklılıklar yeni bir anlam kazanma, farklı bir şekilde söylenme veya Anıtkaya'ya özel bir kullanım olabilir.

açacına: (z) açken, karnı aç olarak, bir şey yemeden

ağır ağır: (z) yavaş yavaş, zamanla

ağıynan düyü: (s) Çok acı yemek ve yiyecekler için kullanılır.

akar kokar: (i)kusur, eksiklik

akdar dönder: (i) alt üst

akgök: (s) İyi kötü, yarı olmuş yarı olmamış sebze veya meyve.

alaca belece: 1.(s) Belli belirsiz, az çok, yarım yamalak; 2.(z) Eksik, düzensiz ve yarım yapılan iş.

alaf alaf: (z) Şiddetli yanma (alev alev)

alat alat: (z) Acele acele

alavere: (i) alım satım, alış veriş, ticaret

algısı vergisi: (i)1.Tüm masrafıyla birlikte 2.Belirleen miktar paradan yapılan kesintiler toplamı.

altıngıremis: (i) Altın, inci, gümüş vs. bütün takıları içine alan mücevher anlamında kullanılır.

aña: (s) Komşu tarlalar 

anası danası: (i) Soyu sopu, bütün ailesi.

añı beñi: (i) şaşkınlık, aptallık

annı annına: (z) İki katına, yüzde yüz faizle (alnı alnına)

ara ara: (z) arada sırada, bazen

ardın ardın: (z) geri geri, arkaya doğru

arka arka: (z) geri geri

arka arkiye: (z) birbiri ardından, birbirini izleyerek, peş peşe.

artığêsik:1.(s) az çok (artık eksik); 2.(i) Helalleşmede söylenir. (Artığesik helal et)

aslasdarı: (i) Bir şeyin iç yüzü, gerçeği. (aslı astarı)

aşkeş: (i) yemek, sofrada yenilen şeyler tamamı

ayın oyun: (i) dalavere, kumpas, komplo

azaylak: (s) Azıcık, biraz, birazcık.

azbuz: (s) azbuçuk, biraz, oldukça

bağrış çığrış: (z) Oldukça gürültülü ve hareketli iş ortamı

bah! bah!: (ü) Köpek çağırma ünlemi.

bakan çeken: (i) İlgilenen, ihtiyaçlarını karşılayan.

bak bak: (e)Bir söz veya durum karşısındaki şaşkınlığı anlatır. (Sonra bak bak bunlar neler çevirmiş demesinler.)

başa baş: (z) Tam eşit şekilde alış veriş, değiş tokuş.

beçi beçi: (ü) Keçi çağırma ünlemi.

bel bel:  (z) alık alık, şaşkın şaşkın

béldir béldir: ( z) Canlı, dikkatli, sevinçli bakış.

bet beñiz: (i) yüzün rengi, yüzde canlılık alameti

bet berkât: (i) bolluk, bereket, uğur

bıdır bıdır: (s) Çocuğun tatlı tatlı konuşması.

bıdik! bıdik(!): (ü)Köpek çağırma ünlemi.

bîbi: 1.(i) Çocuk dilinde kümes hayvanları ve kuşlar, 2.Meyveden çıkan kurtçuk.

bî! bî! bî!: (ü)Tavuk, horoz çağırma ünlemi.

bi günden bi güne: (z) Bir kez olsun.

bili! bili!: (ü) Tavuk horoz çağırma ünlemi.

bilip bilmeyip: (z) bilmeden, aslını araştırmadan

birbiri: (i) Yabancı olmayan, akraba, yakın.

bişcek daşcek: (s) Yemeği yapılacak sebze. (Bazardan bişcek daşcek bişeyle al)

bol derin: (z) Sıkıntıya düşmeden, bitecek diye korkmadan, rahat rahat (Bisürü şey aldık, bolderin yiyem deye.)

borç dert/borcarç: (z) borçlanarak.

börtü böcek: (i) Küçük zararlı hayvanlar, haşerat.

böyün yârin: (z) Kısa süre içinde, yakın bir gelecekte.

buleşik yaleşik: (i) Temizlenmesi gereken her şey.

bülü bülü: (ü) Tavukları çağırma sözü.

büyü cazı: (i) Büyüye benzer uygunsuz işler

cağıl cuğul: (i) gürültü, çocuk gürültüsü

cak cak: (i) geveze, dedikoducu

cambıl cumbul: (i) Su içinde hareket eden şeylerin çıkardığı sesi anlatır.

car car: (z) Çok ve boş konuşma

cav cav: (i) Bir toplantı veya işin en hareketli, en hararetli anı.

cıkcık: (s) tezcanlı, sabırsız

cıscıbıl: (s)1. çırılçıplak, 2.çok fakir

cik cik cik: (ü)Tavukları çağırma ünlemi.

cingen caber: (i)Tekin olmayan, güvenilmez ve yabancı kimseler.

cogur cogur: (z)Hayvanın anasını iştahla emdiğini belirtme sözü.

corul corul: (z)Çok ve kesintisiz yağan yağmuru anlatır.

cumbul cumbul: (s)çok sulu

cücü: (i)çocuk dilinde ekmek

cü cü cü: (ü)Tavukları çağırma ünlemi

çapıl çupul: (z) Çamurda yürürken çıkan sesi anlatır.

çapıt çangal: (i) Parça kumaş, elbise eskisi gibi şeyler.

çekişe çekişe: (z) bağıra çağıra, kavga ederek

çığım çığım: (z) çok bağırmayı anlatır

çılı çırpı: (i) Küçük odun veya kuru ot parçaları.

çir çir: (i-z) az akan su

çiş çiş: (ü) Bebeklere çiş yaptırma ünlemi

çit çit: (i) erkek-dişi iki kısımdan oluşan düğme düzeneği, kopça

çivt çıbık: (i) Tarım yapmak için gerekli araç gereçler.

çok çok: (z) Olsa olsa, en fazla, azami.

çürük çarık: (i) Çürümüş, yarı çürümüş veya az kaliteli meyve sebze.

dâhala: (e) "hala" edatı böyle de söylenir (daha hala)

dal bıdak: (i) Sebze ve meyvede çok fazla ürün. (Bi fişne va, dalbıdak gırılıyo.)

dal daşşak: (s) anadan doğma, çırılçıplak 

dañına dañına: (z) inadına, kızdıracak şekilde

dat duz: (i) Rahat, huzur (tat tuz)

denesiz denesiz: (i-z) abuk subuk, boş sözler

depe depe: (z) Yığma, ağzına kadar

desde dırmık: (i) Annat ve tırmık kullanarak biçilen ekini toplama işi.

dıdınıñ dıdısı: (i) Uzak akraba.

dığıl dığıl: (s) Birbirine yapışmamış, tane tane.

dımıl dımıl: (s) çok parlak ve temiz nesneler için kullanılır

dıñdıñ: (i) Çocuk dilinde saz gibi müzik aletleri.

dızığa dızığa: (z) Büyük bir şevk ve istekle, koşa koşa

diniman: (i) Dini konular

dipdibe: (i) komşu, yan yana

dobura dobur: (i-z) dolambaçlı yollara sapmadan, doğrudan

döl döş: (i) Soy sop, nesil; çoluk çocuk.

dü dü: (i) Çocuk dilinde sığır.

düzen takan: (i) alet edevat, araç gereç

ebir gübür: (i) Değersiz nesne, çer çöp.

ecit mecit: 1.(i)Tuhaf ve korkunç görüntü, 2.(z)Bulanık, belirsiz görmeyi anlatır (yecuc mecuc)

efil efil: (z) rüzgarın yavaş yavaş esmesi

ekmek aş: (i) Yemek ve yiyecek şeylerin tamamı

elavıç: (i) Birinin varı yoğu, her şeyi. (el avuç)

élgün: (i) başkaları, elalem

elli akıllı: (z) Tastamam, adamakıllı, iyice.

emen emen: (z) çok zahmet çekerek

emeneşgen: (z) üşenmeden, yorulmadan

êsik gedik: (i) Ufak tefek eksiklikler, gerekli olan ufak tefek şeyler.

essa yalan: (e) Doğruluğundan emin olunamayan durumları anlatır

éşi turşu: (i) Yemek yanında bulundurulan garnitürler.

ev bark: (i) Aile, çoluk çocuk.

evelevelden: (z) İlk baştan beri, çok önceden beri.

ev içercek: (z) tüm aile olarak, mâaile

evil gavil: (i) gizli anlaşma

faşıl fuşul: (z) Düzensiz, döke saça.

fık fık: (z) Bir şeyin ateş üstünde kaynamasını anlatır, fıkır fıkır

fisil fisil: (z) fısıl fısıl

gacı gucu: (e-z) Söylenmek istenmeyen bir şeyin yerine kullanılır

gâh! gâh!: (ü) at çağırma sözü

gala gala: (z) Azlık bildirir.

gan ter: (z) Yorgunluk ve bitkinlik anlatır.

gapgacak: (i) tabak çanak, kap kacak

gapış gapış: (z) Büyük bir istek göstererek, kapışarak ve çok hızlı.

garık gatık: (i) Katık olacak şeyler, yiyecekler.

garı kırı: (i)Kadın milleti

garışan görüşen: (i) İşine ve hayatına yön veren kimseler.

garman garışık: (s) Çok karışık, karman çorman

garnına goynuna: (z) Özensiz, nereye koyduğunu bilmeksizin.

gasgara: (s) kapkara

gayıt kürek/kağat kürek: (i) Resmi bürokratik işlemler

gerine gerine: (z) Kolları açıp bedeni gergin bir duruma getirerek.

gérisiñ géri: (z) Geldiği yere veya ters yöne doğru, geriye dönerek.

gıdık gıdık: (ü) Birini gıdıklarken söylenir.

gıdım gıdım: (z) Çok küçük mesafe ve hızla

gıdik gıdik: (ü) Köpekleri çağırma ünlemi.

gılı gılına: (z) Nerdeyse, ucu ucuna, ne eksik ne fazla, tam yeterli gelme durumu.

gılık gırtık: (z) şu bu, öte beri

gır bayır: (i) Tarım arazisi, tarla takga

gırık güdük: (s) ufak tefek

gırılan yarılan: (i) İş sırasında oluşan hasar

gıtganêt: (z) Ucu ucuna, zar zor (kıt kanaat)

gıygıy: (i) keman

gızı kısırağı: (zm) Ailesindeki bütün kızlar ve kadınlar.

gide gide: (z) daha sonra, zamanla, gitgide

gorsañola: (e) güya, plana göre

gömgök: (s) 1.Çok yeşil, olgunlaşmamış; 2.Morarmış

götün götün: (z) geri geri, arka arka, kıçın kıçın.

göz izan: (i) Duruş, karakter, genel kültür

gucak gucak: (ü) Yeni yürüyen çocuğu kucaklamaya çağırma sözü.

gübbüdü gübbüdü: (z) Sert adımlarla koşarak

gülgülü: (i) açık kırmızı, pembe

gülüş çığrış: (z) neşeli bir şekilde ve kalabalık olarak

hakına bokuna: (z) Kar-zarar hesabı tam yapılamamış, karambole girilmiş iş.

hâladâ/hâladaha: (e) ”hâla” edatı bu şekilde söylenir.

hapaz hapaz: (s-z) Avuç avuç anlamında çokluk bildirir.

harman davran: (z) İşlerin hemen yapılması gerektiğini anlatır.

hartos martos: (z) Birbirini ite kaka, tartışarak.

hatır hatır: (z) Şiddetli kaşınmayı anlatır

hayay: (e) “güya, sanki” ye yakın anlam verir. (Hayay biz yemeği bişirdik falan demedim)

hayır haber: (i) ses seda, haber

helle melle:  (i) İşleri şöyle böyle yoluna koyma

herdâyim: (z) her zaman, daima

herepsi: (zm) hepsi, tamamı, (her hepsi)

heyheyli: (s) deli

hoydur hoydur: (z) başıboş gezip dolaşmak için söylenir

hönkür hönkür : (z) Şiddetli ağlama, hüngür hüngür ağlama.

ıpırât: (s) çok rahat

ileri geri: (i-z) Ivır zıvır, konuşmada haddi aşma

ilkevela: (z) En önce, ilk önce.

inaneyer: (e) Söylediklerine ikna etme sözü, inan ki. (inan eğer)

incedalan: (s) uzun, ince ve güzel vücuda sahip olan

indirli bindirli: (s) Engebeli arazi veya yüzeyi düzgün olmayan şey.

iniş aşşağı: (z) Bayırdan aşağı doğru.

iri darı: 1. (s) Büyük küçük; 2. (z) Düşüncesizce söylenen sözler.

irili ufaklı: (s-z) Büyük küçük karışık.

işgayıt: (i) Çiftçilik işlerinin en yoğun olduğu dönem. (iş kayıt vakti)

izli dipli: (z) En ince ayrıntısına varıncaya kadar.

keât kürek: (i) 1.Evrak, 2.Bürokratik işlemler.

kelkör: (s) İyi kötü, nasıl olursa olsun.

kırı kırı: 1.(ü)Eşek çağırma ünlemi, 2.(z)Bir şeyi yapma zorunluluğunu anlatır. (Kırı kırı gelceñiz, gelmeñ de gören!)

kıs kıs: (ü) Köpek saldırtma ünlemi.

kıyır kıyır: (s) Sebze ve meyvelerde tazelik anlatır.

kimi kimisesi: (zm) Yakınlarından olan kişiler.

köme köme: (s) Yığın yığın, çok kalabalık, küme küme.

küfül küfül: (z) Serinletici rüzgar esintisini niteleme sözü.

küldürköme: (z) Hep birden, toplu olarak.

kültem kültem: (s-z)Tutam tutam, demet demet

lakgıdı lakgıdı: (z) Zıplayarak yürüme

lak lak:  (i) Arka üstü yatan kimsenin ayaklarıyla çocuğu kaldırarak oynatması.

lapıdık lapıdık: (z) Çamurlu alanda yürüyüş

lom lom: (z) Damdan düşercesine söylenen ağır sözler.

lömbüdü lömbüdü: (z) Ağır ağır sallanarak yürümeyi anlatır.

mah! mah!: (ü) Köpeği çağırma ünlemi.

mal maşat: (i) Her türlü hayvan varlığı, özellikle sığır türlerinin tamamı.

mani mani: (z) Her istediğini yaptırarak, (Barnağında mani mani oynadıyo.)

mel mel: (z) Boş boş, aptal aptal bakışı anlatır.

met deynek: (i) çelik çomak

mısmındar/musmındar: (z) Çok pis, pisipisine.

motur gatır: (i) Sahip olunan her türlü iş ve ulaşım araçları.

neen neen nen: (ü) Çocuk uyutulurken söylenen ninninin ritmi.

nennen: (i) Çocuk dilinde uyku.

odocak: (i) Ev bark (od ocak)

odun çıra: (i) Yakmak için hazırlanan her şey.

okgokgopilav: (i) baykuş, (çıkardığı ses buna benzetilmiş: okka okka pilav)

öyün öyün: (z) dinlene dinlene (Öyün öyün dayak attı)

örs-çekiş: (i) Orakçı torbasının olmazsa olmaz ikilisi, tırpan çekiçleme aletleri.

öteberi: (i) Her türlü nesne, medde, erzak.

ötebete: (i) şu bu, öteberi

ötesi berisi: (zm) Nesi var nesi yoksa her şeyi.

palas pandıras: (z) paldır küldür, plansız, ölçüsüz, kabaca

parça kesek: (s-z) bölük pörçük, parça parça

parça piynak: paramparça, lime lime

patpat: (i) Pancar motoru kullanılarak kırda bayırda kullanılabilecek  şekilde Köyde üretilen korsan araç.

peçi peçi: (ü) Keçileri çağırma ünlemi

pepe: (s) kekeme

petür pütür: (s) Pürüzlü yüzeyler için söylenir.

pılıpırtı: (i) giysi ve küçük ev eşyaları

pisem pisem: (ü) Kediyi çağırma ünlemi.

pisi pisi: (ü) Kedi çağırma ünlemi.

pütür pütür: (s-z) Düzgün olmayan yüzeyleri anlatmak için söylenir (Barmaklam pütür pütür oldu)

sabahda sabah: (z) sabaha kadar

sağıl dağıl: (z) Sağılan koyunların dağılması

saman saşgı: (i) Harmanda taneden sonra geriye kalan sap, saman vs.

senet sepet: (i) Senet ve senet yerine geçen resmi belgeler.

sıkış depiş: (s) Zorlukla sığarak, çok sıkışık olarak.

sile sile: (z) Ağzına kadar dolu, tam dolu.

siyim siyim: (z) Yağmurun ince ince yağış şekli.

soluk soluk:  (z) Ara ara, dinlene dinlene

şakşak: (i) Otuzüçlü tespih.

şamata şakırtı: (i) Rahatsız edici sesler, patırtı kütürtü.

şapşak: (i) Ağaçtan oyma tas, bardak.

şar şor: (s-z) Gayrı ciddi, sulu hareketler için söylenir.

şıldır şıldır: (z) Bakış için kullanılır

şipşip: (i) köfte

takır takır: (z) Kurumak ve zayıflamak için kullanılır.

taktak: (i) Yerel üretim su motorlu, römorklu araba.

tañ tañ: (z) Şiddetli öksürüğü anlatmak için söylenir.

tarla takga: (i) Bağ-bahçe gibi araziler için kullanılır

tav tav:(z) ara ara

taytak: (i) Tayın anasının peşini bırakmaması gibi bir kimsenin peşine takılarak onun yanından ayrılmayan kimse.

taytay: (i) Emeklemenin son evresinde ayakta durmaya çalışan bebek.

temtek: (s) Bir tane, tek, biricik.

tepil tüpül: (z) Yeni yürüyen çocuğun düşe kalka ilerlemesi.

tézçabık: (z) Çok çabuk, hemen.

tiñ tiñ: (s) Tırıs koşan at.

tisil tisil: (z) Hafif yağmur yağışı (çisil çisil)

tortor: (i) motosiklet

tosul tosul: (z) Nefes darlığı çeken kişinin soluk alıp vermesi.

türüm türüm: (z) Çevreye salınan güzel kokluyu anlatır

ucun ucun: (z) Yavaş yavaş, azar azar.

ucu ucuna: (z) Ancak, yetişecek kadar.

un ufak: (z) Çok küçük parçaları anlatır

utanıbarlanmaz: (s) Utanması sıkılması olmayan (utanıp arlanmaz)

uyku dünek: (i) Uyuma ve dinlenme fırsatı.

üsbaş: (i) Elbise, giyecek (üst baş)

vañıl vañıl: (z) Boğuk gürültüyü anlatır.

verebura: (z) Habire, durmadan.

vergi algı: (i) Mali konulardaki bürokratik işlemler.

vıgır vıgır: (z) Kımıltılarla kıpraşma durumundaki böcek, kurtçuk vs için çok, çok fazla.

vidi vidi: (s) Çok küçük, ufacık.

yalangasdan: (z) Şakacıktan, yalandan, gerçek olmayarak

yâmır yaş: (i) Yağışlı ve nemli hava.

yañılıp yeñilip: (z) İstenmediği halde, yanlışlıkla

yânış yûnuş: (s) Abartılı yanlış işleri anlatmada kullanılır

yanı yöresi: (i) Birinin fiziki çevresi, veya sosyal seviyesi (Onuñ yanına yöresine yakleşilmez)

yârin bürgün: (z) Yakında, gelecekte, bilinmez bir gelecekte (Yarin bürgün ev yıkılırsa netcez!)

yasyalabık: (s) Pürüzsüz, çok parlak yüzeye sahip nesne.

yatyaban: (i) Memleketten uzak her yer, gurbet.

yatzıbar: (i) Gece geç vakitte yenen yemek.

yayan yapıldak: (z) Hiçbir binek veya araç kullanmadan, yaya olarak

yek yeke: (z) İki kişi karşılıklı olarak, başkaları işe karışmadan.

yéldir yéldir: (z) Acele acele

yéle yéle: (z) Telaşlı telaşlı ve çabuk çabuk

yél yél: (z) Acele acele

yélyépelek: (z) Alelacele, aceleyle

yerli yetikli: (z) Adımakıllı, iyice, tamamen.

yicek işcek: (i) Erzak, yiyecek içecek.

yiril yiril: (z) Çok kötü koku için.

yok yôsul: (s) Yoksulluk içinde olan, çok fakir.

yol yordam: (i) Görgü, görenek, usul erkan.

yunmuş yıkanmış: (s) Ondan çok daha iyi anlamında karşılaştırma sözü.

zeyir zıkgım: (i-z) Nankörlük eden veya malını gasp edene ilenirken söylenir.

zıñgazıg: (z) Hıncahınç, lebaleb, ağzına kadar dolu.

zırt zırt: (z) sık sık

zoru zoruna: (z) Bin bir güçlükle