'Gavur' zaten Arapça 'Kafir'in Türkçesi... 'Küfür' kökünden türemiş kelimeler bunlar... Yakın akraba olan bu iki sözcüğü biraraya getirerek yeni bir söz dizisi oluşturmak maharet ister. Yapmışlar işte... 'Gavur Küfürü' demişler; Paskalya Bayramını böylece Türkçeleştirmişler. Türkçeleştirmekle de kalmamış, Türkleştirmişler...
Bu Hıristiyan bayramının sabit bir günü yok. Daha doğrusu, hep pazar gününe isabet ediyor, günü belli de hangi pazar olacağı sürekli değişiyor. Nasıl bizim mübarek geceler çoğunluk cuma geceleri ise, Paskalya da hep pazar...
Paskalya, Nevruzdan (21 Mart) sonraki ilk dolunayın ardından gelen Pazar günü kutlanıyor. Bu, 1700 yıldır böyle... Buna göre Paskalya, 22 Mart ile 25 Nisan arasındaki Pazar günlerinden birine denk gelir.
Bunun bizimle ne alakası var peki... Çok alakası var... Boşuna adını Türkleştirmemişler Paskalyayı... Gavur Küfürü olarak adını değiştirene kadar kim bilir ne kadar zaman kutlandı... Kaç Paskalya yumurta boyandı, kaç Gavurküfüründe ateş yakıldı.Nevruz, Ergenekondan çıkış yıldönümü olarak Türklerin Bayramı diye söylenir. Oysa daha düne kadar Nevruz filan bilmezdik biz. Gavurküfürünü ihmal etmezdik ama... Acaba diyorum, Nevruz zamanla Paskalya ile yer mi değiştirdi.
Tabi hiç bir şey durup dururken ve bir anda yerleşmez toplum hayatına. Hiristiyanlarla etkileşime geçmeden onların adetini benimseyemezsin. Eğret'te bu etkileşim nasıl oldu acaba? Burada yaşayan Ermeniler, Rumlar var mıydı? Bakkal Yorgo vardıysa başkaları da varmıştır. Mahkeme kayıtlarına yansımış bazı terekelerde borçlu veya alacaklı Hıristiyan isimlerine rastlanıyor. Demek ki varlar...
Olmasalardı nereden bilecektik Paskalyayı? 'Nevruzdan sonraki dolunay peşinden gelen ilk Pazarı filan nasıl hesaplayacaktık? Oysa onların izinin silindiği 20. yüzyıl son çeyreğinde biz Gavurküfürünü hiç sektirmezdik... Bir gün önceden 'yarın Gavurküfürü' haberi duyuldu mu hazırlıklar başlardı. Şimdi düşünüyorum da Ramazan ve Bayram habercisi 'Hilal göründü!' müjdesine ne kadar benziyor, 'Yarın Gavurküfürü' haberi...
Gavurküfürüne hazırlık dediğin şey, yumurta tedariki ve onu boyamaktan ibaret... O vakitler yumurtalar şimdiki gibi marketten koliyle alınan şeylerden değildir. Folluktan tek tek alınır, onun için de tavuk hanımın onca yaygarasına katlanacaksın. Bir de... Bütün yumurtalar beyazdı... Hayret, demek ki sarı tavuk cinsi henüz istila etmemiş...
Yumurtayı bulduktan sonra onu boyamalısın. Beyaz, cıscıbıl yumurta, kutlama için kabul edilemez. Bu kesin hükmü de bayramın asıl sahiplerinden araklamış olmalıyız. Tabi ki herkesinkinden farklı, cafcaflı boyalarla boyanmış yumurta tercih edilir. Lakin o da ayrı bir masraf gerektirir. Kelsüleymanda koyun boyama maksatlı renk renk toz boyalar bulunurdu; ama dedim ya, yumurtayı buldun da boyasını mı ararsın! Koyuncuların çocukları daha şanslı olabilir bu konuda, çünkü evde koyunlardan artan boyalardan kıyıda köşede kalmış olabilir...
Geriye tek bir seçenek kalıyor... Soğan kabuğu... Bir parça kuru soğan kabuğunu, yumurta haşlayacağın kaba attın mı çok orijinal renkte bir yumurta elde edersin. Sıfır masraf olduğu için biz yumurtaları böyle boyardık. Tabi çoğu da bizim gibi düşününce ortalık turuncu yumurtayla dolup taşar, seninkinin hiç bir orijinalliği kalmaz...
Neşeli minik eller, boyalı yumurtaları bir müddet çimenler üzerinde yuvarladıktan sonra doğal olarak onu yeme faslına geçilirdi. Zira artık yumurtanın haşadı çıkar, yuvarlanacak hali kalmazdı.
Yuvarlama esnasında onları birbiriyle tokuşturarak küçük-masum kumarlar oynardık. Kırılan yumurtayı yeme hakkı, sağlam kalan yumurtanın sahibindeydi. Üttüğümüz yumurtaları yine üzgün mağlupla paylaşarak keyiflenirdik.
Yaşça daha büyük bazıları bizim eğlenceli kumarımıza hile katar, gavurküfürünün de cılkını çıkarırdı. Herifçioğlu üşenmemiş, yumurtayı boşaltıp kabuğuna alçı dökmüş. Sonra onu bir güzel boyamış iyi mi! Harama hile kattığı ortaya çıkana kadar milletin epeyi yumurtasını götürdü.
Eğret Takviminde, Mart-Nisan ayları içinde bir yerlerde saklı Allahbazarı günü, şafaktan öğleye kadar benim hafızamda böyle yer etmiş. Şimdiki çocukların Paskalya/Gavurküfürü kutladıklarını sanmıyorum.
Hıdrellezden önce bir pazar günü, gavurküfüründe yumurta boyayıp yuvarlamadıysan, en azından bunun rüyasını bile görmediysen, çocukluğunda muazzam bir gedik var demektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder