24 Kasım 2023

Haytalar


    Demirdelenlerin ana gövdesinden çıkan ikinci büyük dala geçiyoruz. Dipteki Demirci Dellanoğlu Yusuf'un küçük oğlu Ali'deyiz. 

    Ali, Yusuf ile Fatma Hanım'ın 1825'te doğan oğullarıdır. Selimlerden Havva Hanım ile evlendi. Havva Hanım, Samancı ile Bulduğun halalarıdır... İki çocukları var, Osman ve Neslihan...  

    Neslihan, Berber Ali Usta ile evleniyor. Ali Usta Emirdağ'dan yola çıkıp Afyon'da bir müddet duraklamış ve sonra geçici olarak Eğret'te çalışmaya karar vermiş genç bir berberdir. İşinde başarılı olup ahlaken de beğenilince köyün büyükleri Eğret'te kalmaya teşvik etmişler. Berberlik dışında ekip biçmesi için tarla vermişler, ev yapıp yerleşmesi için yer göstermişler ve hepsinden önemlisi, o evi doldurması için Neslihan ile başgöz etmişler... Kısaca Neslihan Hanım, Berberlerin Ali-Emin Öztürk'ün analarının ninesi oluyor...

    Demirdelen Ali de muhterem bir adamdı diye anlatılıyor. Kızını Ali Usta'ya verdiğine göre, aynı zamanda o vaktin Eğret ileri gelenlerinden biriydi anlaşılan... Hasta ziyaretine çok önem verirmiş. Uzak demez yakın demez, çevre köylerdeki hastaları bile ihmal etmezmiş; o kadar da hatırlı yani... Kağnısına yaz günüyse üzümlerini yükler, kış günüyse ona göre hediyeleri doldurur; o köy senin bu köy benim dolaşırmış... Hatta oğlu onun bu tavırlarından rahatsız olur, rahatsızlığını da açıkça söylermiş...

    Osman'dan devam edelim. 1855'te doğdu. Apdıramanların Molla Mustafa kızı Hanife Hanım ile evlendi. Dediklerine göre Molla Mustafa'nın onbir kızı varmış. Tespit edilebilen diğerleri: Hacemirlah ninesi, Cavaların ninesi, Manavın Körlan ve Gızmehmetin anası, Çakırosmanın ninesidir. Bu 11 kızın tek erkek kardeşi olan Hüseyin, hem amcaoğulları hem de abileridir; Güdükhüseyin olarak bilinir... İşte Demirdelen Osman bu adı geçenlerle bacanak oldu..


Osman ile Hanife yeni evli iken, bir gün sokakta garip kılıklı bir ihtiyar Osman'dan bir tavuk istedi....
İstediği herhangi bir tavuk değil, gurk yatmakta olan kara tavuktu.
Daha gocagapıdan girmeden o tavuğu istemesi de bir garipti...
Öyle bir tavuk olduğunu nereden biliyor ve neden özellikle onu istiyordu ki?
Avluya girince, 'Aha şunu' diye özellikle onu işaret etti.
İstemeye istemeye Osman tavuğu tutup tuhaf kılıklı adama verdi...
İstediği tavuğu bir eline alan tuhaf kılıklı adam, diğer elinin avucuna bakarak söylenmeye başladı. 
'Sizin tam yedi kızınız olacak, bu yedi kızdan sonra da bir oğlunuz dünyaya gelecek...'
Bu olayı Hanife Nine yıllar sonra torunlarına anlatmış ve demiş ki 'O adamın Hızır olduğunu o anda anladım, eline sarılıp öpecektim; amma büyüklerimden utandım öpemedim.'
Molla Mustafanın küçük kızı olarak Hanife Hanım da medrese eğitimi almış, kalp gözü açık 'Hoca' diye nitelenen bir Hanımefendiymiş. O suretle 'İhtiyarı' tanıyabilmiş...
Adamın dediği çıkmış; yedi kızları olmuş, ardından bir oğulları dünyaya gelmiş.

    Osman ile Hanife Hanımın, bildiğimiz dört kızı ile bir oğlu var. Diğer üç kız küçükken ölmüş olmalılar, o zamanlar çocuk ölümleri çok fazla... Kayıtların tutulduğu 1904 yılında hayatta olmadıkları için onları bilemiyoruz. Hayatta kalanların büyükten küçüğe isimleri; Halime, Fatma, Ayşe, Zehra ve Mahmut'tur...

    Bildiğimiz kızların büyüğü Halime 1886'da doğdu. Hamzaların atası Hamza'nın Hüseyin adında bir abisi vardı, ona verdiler. Çocuğu olmadı, o vaziyetteyken Cihan Harbi yıllarında eşi vefat etti. Bunun üzerine kendisi gibi dul olan Arapların Hüseyin'e vardı. Orada Hilmi Tok'un anası olacaktır. 1947 Yılında vefat etti...

    İkinci kızı Fatma 1890 yılında doğdu. Mardakların Hasan'a vardı. Bu Hasan Hatçamehmetin babasıdır... 1913 Yılında İbrahim adında bir oğulları oldu; ama o küçükken analı oğullu Fatma Hanım ile birlikte vefat ettiler...

    Ayşe, 1894'te doğdu. Faddiklerin İbrahim ile evlendi. Güçcükhalil ve Güçcükahmet kardeşlerin anasıdır. 1942'de öldü...

    Küçük kızı Zehra ise 1901 yılında doğdu, Hakkıların Kadir'e vardı. 1931 Yılında bir çocukları oldu, ama çocuğu yaşına girmeden Zehra Hanım vefat etti. O çocuk, Hakkıların Hakkı Yırgal'dır...

    Yedi kızdan sonraki tek oğula geçeceğiz; ama biraz Demirdelen Osman'da bahsedelim. 'Kes' diye lakaplanmış. Ters bir adammış, çabuk öfkelenir ve öfkelendiği zamanda 'kes!' lafını çok kullanırmış. Lakabının sebebi bu gösteriliyor. Bir de ocakta çok kes yakar, öyle zamanlarda ev ine dönermiş; bu da bir ayrıntı... Babası ne kadar halim selim ve hatırlıysa, oğlu Kes Osman da o kadar ters ve sert tabiatlıymış... Fiziki olarak da enine boyuna iri yapılıymış...

    Demirdelen Kes Osman 1934'te, karısı Hanife Hanım ise 1938'de vefat ettiler...

    Hayta Mahmut
    Demirdelen Osman'ın en küçük çocuğu Mahmut, 1908'de doğdu. En küçük ve tek erkek olunca az biraz şımarık yetişti. Bunun üzerine ona 'Hayta' lakabını yakıştırdılar. Doğrusu o da bu lakabın hakkını vermiş, küçükken etmediğini bırakmamış... 

     Hayta Mahmut, Daldallardan Ömerçavuş kızı Hatice ile evlendi. Hatice Hanım; Hasan, Sağırhüseyin ve Kipilmahmutun kardeşleridir; anaları ayrı tabi... Hatice'nin anası Hacılardan, onlarınki ise Gedikoğlu/Hassönlerden... Yine ayrı anadan Rabia ablaları vardı, o da İdirizlerin Mustafa'ya vardı, Sarıömerin anasıdır... Bu yüzden İdirizlerin Mustafa ile Hayta bacanak olurlar...

    Hatice Hanım ile evliliğinden iki kız iki oğlan, dört çocukları oldu; Fatma, Emine, Ali ve Osman... Bu isimlerin her birinin tarihteki karşılıkları açıktır. Yalnız ölenler de var... 1933 Yılında bir kızları daha olmuş; adı Zehra. Hatırlanacağı üzere Haytanın Zehra ablası 1931'de ölmüştü. Acısı tazeyken doğan bu kızına onun adını vermiş; lakin Zehra üç yaşında ölüyor... 1938'de doğan kızına bu sefer anasının adını veriyor; ama Hanife de dört yaşındayken ölmüş...1942'de doğup altı aylıkken ölen Osman var... 1945 Yılında doğup yine üç yaşına bastığında ölen ikinci bir Osman daha...

    Hayatta kalanlara bakacağız. Kızları Fatma, Apdıramanlardan İresil Hoca (Resul Ayas) eşi; Emine de Takgaslardan Posdeci Irmızan (Ramazan Öncül) eşi oldu... 

    Büyük oğlu Ali, Omarcıklardan Feyzullah kızı Hatice ile evlendi. Körhocanın Mevlüt Varlı, Terlemezin Şaban Hoca ve Dendenin Şahin Tüblek ile bacanak oldular... Erken dönemde Afyon'a yerleşti. Ali ve Gülşen adlarında bir oğluyla bir kızı oldu. Gülşen, Boyalılı Selahattin'e vardı... Ali ise Ahmetpaşalı Nimet Hanımla evlendi. Mevlüt ve Hatice adlarında bir kızıyla bir oğlu var. Hatice Ahmetpaşa'ya gelin oldu; Mevlüt ise Kozluca'dan evlendi, üç kızı var... Eşi Hatice Hanım 2006 yılında vefat etti. Haytanın Ali ise halen çocukları, torunları ve torununun çocuklarıyla Afyon'da yaşıyor...

    İsminde ısrarcı olduğu küçük oğlu Osman ölmemiş, yaşamış... O da erken dönemde Afyon'a yerleşti, Garen/Kayıhanlı Emine Hanımla evlendi. Hanife, Mahmut ve Hatice adlarında iki kızıyla bir oğlu oldu. Yine rastgele verilmemiş isimler... Hanife, Afyonlu Süleyman ile; Hatice ise Tekirdağlı Mehmet ile evlendiler... Mahmut da Afyonlu Sevinç Hanım ile evlendi. Emine, Elif ve Esra adlarında üç kızı var... Haytanın Osman halen oğlu ve torunlarıyla beraber Afyon'da yerleşikler...

    Hayta Mahmut yalnız çocukluğunda hayta değilmiş. Hayatının geri kalan kısmında da muzip, matrak bazen vurdumduymaz bir hali varmış... Boş durmaz, kendince bir şeyler yapar dururmuş. Eli de mahirmiş, mesela nalın oyar satarmış... Onca sıkıntıya rağmen İtibarından da taviz vermez, odaya geleni kahve içirmeden yollamazmış. Tabi dolavda misafirin sosyal durumuna göre ikram edilecek bir sürü kahve kutusu diziliymiş. Duruma göre bazısına  hakiki Yemen kahvesi yapar, bazısına da nohut tozundan kaynattığını dayarmış... İhtiyarlık zamanlarını hatırlıyorum, odanın eyvan/balkonunda otururdu. 1978 Yılında vefat etti, ardından 1980'de de Hatice Hanım öldü... 

    Demirci Dellanoğlu, Demirdelenoğlu, Gemi Delenler, Demirciler, Amcalar, Şavallar, Haytalar vs. vs. Ne derseniz deyin, sülale kendine yakışır bir soyadı alarak lakaplarıyla bütünleşmiş: ÖZDEMİR...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder