Selçuklular döneminde Köy Kethüdası kavramı var, Eğret Kethüdası ifadesine bir belgede rastlamış değilim. Yalnız bu kelime sonradan kahya'ya dönüşmüş, bununla ilgili Anıtkaya'da hala kullanılmakta olan deyimler var, 'kelkahya' onlardan birisi...
Osmanlılar zamanında çok kullanılan ve başlıca görevi vergi toplama olan Voyvodalar köy idaresinde en etkili görevlilerden biriymiş. Birden fazla mahkeme belgesinde 'Eğret Voyvodası Mehmet Ağa'nın ismine rastladım. Sonradan voyvoda kelimesi kullanımdan düşmüş ve Ağa kelimesi yer almaya başlamış. Şimdi bizim köyde zengin ve cömert kişi anlamındaki ağa'nın başlangıcı böyle...
Ağa kadar kullanım genişliğine sahip olmayan Bey var bir de... Bey'ler de bir dönem köyden vergi toplamakla vazifelilermiş. Eğret'te bu kelimenin lakap olarak verildiği sadece bir kişi var; Alibey... Kantinlerin dedesi olan Alibey'in ataları da 1830'larda kaldırılan sipahilerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Bir zaman yerleştikleri köyün yönetiminde söz sahibi olan sipahilerin öne çıkan görevi, mahiyetindeki askerlerle istendiği zaman sefere katılmaktı...
Köy yönetiminde söz sahibi olan bir başka görevliye de ayan deniliyordu. Muhtarlık sistemine geçene kadar etkili olan ayanlık o kadar halk ağzına yerleşmiş ki, bu kelime Anıtkaya'da yer yer hala muhtar yerine kullanılmaktadır. Bir de köyde Ayanoğlular diye geniş bir sülale bulunduğu unutulmamalı...
Bütün bu ünvanların kullanıldığı süreçleri görüp yaşayan Eğret'te hepsinin yanında etkili olan bir imam profili de akıldan çıkarılmamalıdır. Eski mahkeme tutanaklarında şahitlerden önce, onlardan daha etkili olduğu için imamın ismi yazılmış. Bir de Eğret'in Cumacamisi gibi özel bir durumu var ki orada cuma namazı kılınıyordu. Bu yüzden daimi bir hatip kadrosu bulundurulduğundan onun da yönetimde sözü geçtiği anlaşılıyor. Hatipoğlular sülalesi bunun bir yadigarı kabul edilebilir... Yalnız Delimam gibi imam ve hatiplk görevini birlikte yürütenler de vardı...
Birinci dereceden yöneticilerin görevlendirme/atama/tutmasıyla bazı hizmetleri yürütecek kişiler de bulunuyordu. Bunların en bilineni ekili arazilerin korunmasında görevlendirilen destübandır. Halk ağzına desdivancı diye yerleşen bu görevliler, şimdi bizim korucu bildiklerimizin ta kendisidir.
Eğret idaresinde bulunan adı ve ünvanı ne olursa olsun yukarıda sayılan görevlilerin tamamına köy adamı denilmiş. Muhtarlık sistemine geçilip 1831'de ilk muhtar ve muhtar yardımcıları atandıktan sonra da muhtar, yardımcısı, imam, desdivancılar hep köy adamı kabul edilmiş. Osmanlı yıkılana kadar bu böyle... Cumhuriyet dönemindeki Köy Kanunu da bu düzene dokunmamış, sadece İhtiyar Heyeti ve Koruma Derneğini de işin içine sokarak köy adamı kavramını genişletip pekiştirmiş.
Cumhuriyet döneminde Eğret köy adamlarının görev tanımı ve ücretlendirilmesine örnek olması açısından 1955 yılında alınan bir İhtiyar Heyeti kararına burada yer vermek istiyorum. Tıraka Abdurrahman Zenger ve ekibi bir kaç ay önce göreve gelmiştir. Büyük ihtimal gelecek 1956 yılının planlaması çerçevesinde aldıkları bu karar şöyle:
Sonradan Katip ve Korucunun ücretleri Köy bütçesinden karşılanmış, İmam ücreti ise köylüler tarafından hak usulü ayni olarak karşılanmıştır. Hak usulü ücretlendirmeye kararda 'mahsül' kelimesiyle işaret edilmiş; ama hangi ücretin ne kadarının mahsulden karşılanacağı pek açık değil. Günümüz Anıtkaya'sındaki beş camiden dolayı kafalar karışabilir, 1955'te Eğret'te ibadete açık tek cami vardı; Gocacami...
Belediye kurulduktan sonra Eğret'te yönetim sistemi değişti. Köy muhtarlığının yerini iki mahalle muhtarlığı aldı, İhtiyar Heyeti kaldırıldı. Koruma yönetimi ve idaresi Belediye meclisine devredildi, fakat işleyişte değişiklik yapılmadı. Bünyesindeki görevlilere yine köy adamı deniliyordu. Ağız alışkanlığıyla Belediye Meclis üyelerine de aynı yakıştırma yapıldı.
Bu arada Cami-i Şerif Vakfı Hayır Cemiyeti'ne dönüştürülmüş, Kooperatif kurulup onun yönetimi oluşturulmuş, ilk ve ortaokulların da zorunlu Koruma Dernekleri kurulmuştu. Bunların her birine de yönetim kurulu gerektiğinden köy adamı kavramının çapı ve niteliği değişmiş, kamu yararına çalışan gönüllü insan tipine dönüşmüştü. Bazılarına göre ise köy adamı olmak angaryadan başka bir şey değildi.
Bununla beraber gönüllü olsun, ücretli olsun Anıtkaya'da Köy Adamı kadrosu hiç bir zaman boş kalmamış, insanlar vazifeden kaçmamışlardır. Hatta bazen o işin yürütülmesi için kendi evinin işini bile aksatanlar olmuş. Güdüğizzetin Emin Sağlam onlardan biriymiş...
Hangi dönemdeyse Belediye, Koruma, Kooperatif, Hayır Cemiyeti vb. bütün müesseselerin yönetiminde üye imiş. Yalnız toplantılara katılsa her günü doluyor neredeyse... Haliyle eve uğramaz olmuş... O vakitler daha Üçevler yok, birlikler yani... Anası rahmetli bu durumdan yakınmış;
- 'Oğlum acık da evin işine bak' filan demiş. O zaman Emin Ağa ağlamaklı;
- 'Gız Ana, valla hangı birine yetişceğimi ben de şaşırdım. Belediyeye gitsem Goruma galıyo, Gorumeye gitsem Hayır Cemiyeti galıyo, oreye gitsem Kopretif galıyo, Kopretife vasam evin işi galıyo. Hadi n'eden ben de bakam...'
Dünden bugüne Anıtkaya'da köy adamı bitmez. Sırası gelen kendi işinden, zamanından, sağlığından feragat ede ede koşturur durur...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder