02 Eylül 2025

Halibanağanın Çeşme

   
    İlbulak dağ sırasında Resulbaba tepesinin kuzeyine uzanan İnceburun düzlüğü bulunuyor. Batıya doğru ilerleyince ona benzer geniş bir Dombeyalanı düzlüğü ile, daha küçük Demirce düzlükleri diziliyor. Orman içinde ağaçsız bu düzlüklere alanlık da deniliyor. Tabi yüksek olmaları sebebiyle buralara plato da denilebilir.

    Dombeyalanı ile Demirce arasında, daha sıradağ yüksekliğinden kurtulup vadi inişine tam geçilmediği çanak başlangıcının tatlı meyilinde bir çeşme bulunuyor. Demirce ile Şerafettinemmi gibi iki kuru çeşme arasında şırıltılı sadece kendisi bulunan bu çeşmeyi keşfedeli altı ay olmadı. Bilebildiğim kadarıyla onu anlatacağım.

    Garadelinin Halil İbrahim Kızılyel tarafından yapıldığı için böyle adlandırılıyor. Daha önce söz edildiğini duymuştum, ama Halibanağanın çeşme tam olarak nerededir bilmezdim. İlk Almalı yürüyüşünde nasıl karşılaştığımızı anlatmıştım. Demirce düzlüğünden doğuya doğru hafif sarkınca onu göreceğimiz söylenmişti. Büyük dalları kurumuş koca bir söğüt gövdesini fark etmemek mümkün değildi zaten. Çeşme de hemen onun yanında. Çok yakında görülüyordu, ama ulaşmamız zor oldu. Çünkü yol yok, sıkıntılı bir patikadan ilerlemek zorundasınız...

    Biz gördüğümüzde siçanguyruğu tabir edilen miktarda şırıldıyordu. Büyük ve hantal görünümlü iki ahara akan bu su malesef aharlarda durmuyordu. Kırıklık ve patlak, çatlaklardan su akıp gidiyor. Bir de çeşmenin gövdesi yok, dolayısıyla lula da bulunmuyor; bir bütün boru özentisiz uzatılmış, işte eser miktarda su o borudan akıyordu. 

    Buna rağmen bu ilk karşılaşmamızın ayrılığında, çeşmesinden ayrılırken Halibanağa'yı rahmetle yad ettik. Çeşmeyi neliklerle yaptığını, hangi kıt imkanlara kafa tuttuğunu hem gözlemlemiş hem de çoğu kişiden dinlemiştim. Almalı'ya doğru geçip gittik...

    Bu çeşme tekrar gündemimize girdikten sonra yapılış hikayesine dair ilginç ayrıntılar öğrendim. Bizim şimdi piyade olarak zor ulaştığımız bu noktaya eşekle malzeme taşıdığını, günlerce burada yattığını, sadece cuma namazı ve ertesi günkü pazarda köfte satmak için köye gittiğini, yardımcı olarak arada sırada yanında Selami'nin görüldüğünü, bu sırada en dişe dokunur yemeğinin bulgur pilavı olduğunu, bütün bu süre zarfında hiç ihmal etmediği namazlarını nasıl huşu içinde kıldığını filan şahitlerinden dinledim.

    Halibanağa'nın çeşme nasıl gündemimize girdiğini anlatmam lazım. Şamlı tamir edilirken, orada çalışanların ilhamını rahmetliden aldıklarını ve her sözü geçtiğinde kendisinden nasıl sitayişle bahsettiklerini fark etmiştim. Bu arada onun çeşmeyi de bu ekibin tamir ettiğini orada öğrenmiş oldum. Hani lula yerine rastgele uzatılmış boru filan demiştim ya yukarıda, işte onu uzatan bunlarmış; yani Meşhur, Tekeli ve Kuşçu... Meğer iki yıl önce Halibanağa'nın çeşme dinikmiş. Bunlar önce kuyuyu bulmuşlar, sonra eski künklerin içinden o boruyu geçirerek çeşmenin belli belirsiz gövdesinden aharlara uzatmışlar. Böylece çeşme siçanguyruğu da olsa akmaya başlamış...

    Geçen hafta Şamlı tamiri sırasında Meşhur usta, bir sonraki projenin Halibanağa'nın çeşmenin yeniden düzenlenmesi olduğunu söylemişti. Geçtiğimiz günlerde bu işe başlandı. 250-300 metrelik bir yol ve üzerinde iki köprü yapıldı. Yeni çeşme yeri için alan açıldı, dinmek üzere olan çeşme standart siçanguyruğu suyuna kavuşturuldu. 

    Bir kaç hafta sonra tesviye betonu atılacak ve o düzgün zemine yeni aharlar yerleştirilecek. Halibanağa'nın ellerinin değdiği orijinal lula çöğürlerin arasında bulunmuştu, o da ait olduğu yere, yeni yapılacak çeşme gövdesine yerleştirilecek.

    Yeni yapılacak çeşme gövdesine ayrıca, bunun rahmetli Halibanağa hayratı olduğunu anlatan basit ibareli bir mermer plaka yerleştirilecek. Bakarsın bundan sonra Halabinağa'nın Çeşme, o mevkiye de ad olur...