Büyük Taarruzun üçüncü gününde Süvari Kolordusunun hareketleri, Eğret Bölgesindeki çarpışmalardaki kayıplar, zaferden sonra Eğret'e anıt dikilmesi ve sonra anıt merkezinde askeri anma töreni düzenlenmesi hususunda son yıllarda bazı tartışmalar oldu. Tartışmanın merkezinde, şehit verilen mevki ile anıtın dikildiği yerin alakasız olduğu konusu var.
Önce 28 Ağustos 1922 günü yaşanan olayı hatırlayalım. Ceridelerdeki belgeler, birlik komutanlarının raporları ve anılardan anladığımı, aklımda kaldığı kadarıyla özetliyeyim.
Binbaşı Galib Bey |
Taarruzun ikinci gününde Yunan kuvvetleri Afyon'u boşaltmış, kuzeyde ise bütün güçleriyle çekilmeye başlamışlardı. Saat 17.00 gibi Süvari Kolordusuna bağlı gözcüler İlbulak Dağından kuzeyi gözlüyordu. Eğret ile İlbulak arasında kalabalık bir birliğin kamp yaptığını raporladılar. Fahrettin Paşa, iki tümeni (2. ve 14. Tümenler) görevlendirerek Afyon-Kütahya demiryolu hattının tahribini ve Eğret'te gecelemekte olan Yunan tümeninin basılmasını istedi. Emre uygun olarak akşam saatlerinde tümenler harekete geçti. Hesaba göre 14. Tümen sonradan gelecekti, kaçış halindeki düşman kuvvetleriyle oyalandığı için Eğret istikametine hiç yönelemedi. Diğer tümen ise 13. 20. 4. ve 2. Alaylarıyla kol halinde yürüyüşteydi, en arkada batarya bulunuyordu. Gece karanlığında çalılık arazide, 20. Alay ile son bölüğü arasında irtibat koptu. 13 ve 20 Çatalçeşme-Bayramgazi istikametinde yürüyüşe devam ettiler. Gerideki bölükle onu takip eden iki alay ve batarya ise Eğret'e yöneldiler.
Güney istikametine kopan 13. ve 20. Alaylar, Çirçir'in üst taraflarında bir otomobil koluyla karşılaştılar. Bu, önceki gün Afyon'dan kaçan Trikopis kuvvetlerinden bir koldu. Büyük zayiat verdirdiler, otomobilleri tahrip ettiler. Bu arada Eğret istikametinden gelen yeni bir otomobil koluyla da çarpıştıktan sonra, demiryolu görevi için Belce istikametine yöneldiler. Düşmanın bütün varlığıyla batıya doğru kaçmakta olduğunu görüp demiryolu tahribinin faydasızlığına hükmederek geri döndüler. Diğer iki alay ile birleşip ovadaki çadırlı düşman ordugahını bastılar. Hiç savaşmamış bu 12 bin kişilik dinç düşman birliğine çok zayiat verdirdiler; ama binikiyüz süvari, onikibin kişiye karşı ne kadar savaşabilirlerdi ki... Sözleşildiği gibi Kolordu karargahının bulunduğu Olucak'ta buluşmak üzere o tarafa yöneldiler.
Kuzey tarafından Eğret'e doğru yönelen 2. ve 4. Alaylarla batarya, sabaha karşı köye vardı. Öncüler, Pınar tarafındaki Kayalar ile Mantarlık arasından köy içindeki Yunan güçlerini keşfettiler. Onların verdiği bilgiye göre güneyden Bağların içine yerleşildi. Köy içinden gelen jandarmayla çatışmaya girildi, bu arada Söğütcük tarafından da bir Yunan taburunun yaklaşmakta olduğu görüldü. Telaşlı bir otomobil kolu Eğret'ten ayrılıp güneye doğru gittiği görüldü. (Bu araçlar Çirçir civarında 13. ve 20. Alaylar tarafından imha edilecek.) Silah seslerinden panikleyen köy içindeki Yunanlar Harmanyerindeki telsiz istasyonunu aceleyle sökmeye başladılar. 4 ve 2. Alaylar diğer iki alayın çağrısı üzerine onlarla birleşerek ovadaki düşman ordugahını basmak üzere güneybatıya yöneldiler...
Bütün bunlar yaşanırken bataryanın hiç bir faydası görülmedi. Derenin çamuruna saplanıldı, bayırdan yuvarlanıldı, katırlar ürktü kaçtı, eldekilerle toplar çekilmeye çalışılsa da batarya kurulup destek atışı yapılamadı. Kamalar sökülüp öylece bırakıldılar...
Teğmen Atıf |
Dört alaya tekrar dönecek olursak; ordugaha baskın verildikten sonra Yunanlar şoku atlatıp toparlandılar ve hücuma geçtiler. Burada alaylar ikişerli olarak tekrar ayrıldı. 13 ve 20. güney hattından, 4 ve 2. Alaylar ise kuzey hattından Olucak'a varacaklardı. Kuzey tarafında kaçış halindeki düşmanla Üyükyolu mevkiinde ciddi çarpışmalar oldu. Yenice'den Yunan takviye kuvveti gelince 4 ve 2. Alaylar Olucak tarafına çekilmeye devam etti... Asıl facia Olucak'ın güneyinde yaşandı. Biraz da koordinasyon eksikliği sebebiyle Akkaya mevkiinde iki ateş arasında kalan 13. ve 20. Alaylarımızdan 170'in üzerinde şehidimiz var... Daha sonra Olucak'a girecek olan Yunanlar, köyü ateşe verecektir...
Kabaca anlatmaya çalıştığım bu 28 Ağustos 1922 günü olaylarına Eğret Baskını diyorlar. Geniş bir alanı kapsayan bu çatışmalarda 200'ü aşkın şehit verilmiş ama bunların çoğunluğu Olucak güneyinde... Zafer kazanılıp düşman defedildikten sonra, o günün Süvari Kolordu Komutanı Fahrettin Paşa, 1924 yılında Eğret'in kuzeyindeki Maltepe Höyüğüne bir anıt diktiriyor. O günün şehitlerinin anısına, onsekizinin adını taşa kazıttırıyor... Yıllar sonra bu anıt/şehitlikte askeri tören yapılmaya başlanıyor. Hatta bu törenlerin ikisine Fahrettin Paşa bizzat katılmış. 1971 Yılında Karayolları tarafından anıtta eski harflerle yazılı metin yeni harflere çevrilerek bir mermer plakaya yazılıyor. Şehitlik bugün de hala o sene düzenlenen yeni haliyle yaşamını sürdürmektedir...
Fahrettin Paşa'nın Üyük'e diktirdiği anıt, kitabesinde de belirtildiği gibi semboliktir, '28 Ağustos 1922 Muharebesinde düşman hatt-ı ricatini keserek arkalarından taarruz eden Türk süvari kolordusunun bu civarda verdiği şehitler adına dikilmiştir.' Orasının bir şehit kabristanı olmadığı bilinmesine rağmen, zamanla taşta adı yazılı şehitlerin kabirleri de Üyük eteklerindeymiş gibi insanlarda yanlış bir kanaat oluşmuş...
Bu tür söylentiler ortaya çıktıktan sonra önünü almak mümkün değil. Nitekim İnternet ortamında teyitsiz sorgusuz yayılmış, ortalıktaki bu bilgi kirliliği büyüdükçe büyümüştür. Oysa anıt kitabesinde buna yönelik bir ima dahi yoktur. Zaten işin doğası gereği şehitler ruhunu teslim ettikleri yerlere defnediliyor, sonradan oluşturulan şehitliklere nakledilme yahut şehitlikleri şüheda naaşının bulunduğu yerlere yapma gibi bir durum söz konusu değil... Yalnız o günleri yaşayan Eğretlilerden nakledildiğine göre, civardaki bazı şehit cenazeleri Eğret eski mezarlığına defnedilmiş. Gıvık (Şükrü Aydın); kimliği tespit edilemeyen 15 kadar şehidin, elbiseleri çıkarılmadan tam olarak Cuma Caminin kıble tarafına defnedildiğini görmüş. Üyük bağrına şehit defnedildiğine dair ise küçük bir bilgi bile yok... Yani Anıtkaya Şehitliğinin bulunduğu Maltepe Höyüğünde şehit naaşı bulunmuyor...
Zabit Vekili Hüseyin |
Tartışmalara sebep olacak yanlışlardan biri de anıtın 13. ve 20. Süvari Alayı şehitleri anısına dikildiğidir. Oysa anıt kitabesinde bununla ilgili bir not, bir ima da bulunmuyor; aksine 'Türk Süvari Kolordusunun bu civarda verdiği şehitler adına' dikildiği özellikle belirtilmiş. Anıtta ismi yazılı şehitlerin bu iki alay ağırlıklı olması, böyle yanlış kanaat oluşmasının başlıca sebebi kabul edilebilir.
Asıl tartışma konusunun şehitliğin yeriyle ilgili olduğu anlaşılıyor. 28 Ağustos şehitlerinin çoğunluğu Olucak yakınlarındayken, diğerleri de geniş bir alana yayılmışken neden Eğret yakınlarındaki Maltepe Höyüğü şehitlik olarak düzenlendi? Bir de 13. ve 20. Alay şehitlerinin burada medfun bulunduğu ve anıtın onların anısına dikildiği gibi yanlış bazı bilgiler eklenince, bu soru çok anlamlıymış gibi duruyor.
Anıt dikilmesi, yerinin belirlenmesi, biçimi ve uygulanması gibi işlemlerde tek yetkilinin Fahrettin Paşa olduğu anlaşılıyor. Kurtuluşun mimarlarından biri olması, o gün yaşananlara en iyi kendinin vakıf olması gibi hususlar sebebiyle Paşa'nın bu kararına saygı duyulmalıdır. Bir anıt yapılacaksa bunun nasıl olacağı, kitabesinde hangi ifadelere yer verileceği ve nereye yapılacağını ayrıntılı olarak araştırmış ve planlamıştır. Maltepe Höyüğünü hazır bir kaide olarak düşünmüş olabilir. Yol kenarında bulunmasının görünürlüğüne avantaj olacağını fark etmiştir. Belki söz konusu geniş alanın merkezi olarak Eğret'i görmüştür. Bilmediğimiz daha başka gerekçelerle anıt/şehitliğin Eğret'teki bu tümülüse dikilmesine karar verilmiş...
Diğer yandan 28 Ağustos 1922 şehadetinin adeta merkezi olmuş, 13. ve 20. Alay şehitlerinin kabirlerinin bulunduğu bölge unutulmaya terk edilmiş. Sadece onlara mahsus bir durum değil, Kurtuluş Savaşının 11 bin civarındaki şehidinin hangisinin hatırasına sahip çıkabildik... Bu ilgisizlik herkesi rahatsız etmelidir...
Bu tartışma, 28 Ağustos 1922 günü şehit düşen 13. ve 20. Süvari Alayı şehitlerinin kabirlerini belirleme ve o bölgeyi düzenlemeyi netice verirse, yararlı olacaktır...
Bu konuda saygıdeğer bir çalışma Dr. Selim Erdoğan tarafından yapıldı. 2020 Yılında Olucak'a giderek sahada çalıştı ve yerel şahitliklerle Akkaya mevkiindeki dere/vadide bir çok şehit kabrini keşfetti. Diğerlerinin tespiti, günümüz teknolojik araçlarıyla kolaylıkla yapılabilir. Yeter ki Selim Bey gibi gayretli insanlara imkan ve destek sağlansın...
İsim değişikliği yapılırken Eğret, Fahrettin Paşa'nın bizzat diktirdiği anıttan mülhem, adını Anıtkaya ile değiştirdi. Her yıl Anıtkaya'da, Anıtkaya Şehitliğinde anılan süvarilerin kabri çoğunlukla Olucak'ta olduğu bilinsin. Onların kabirlerine de nişan konulsun ki Türk çocuğu, aziz şehitlerini her yerde dua ve şükranla hatırlasın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder