Sözden düğüne kadar sıkıntılı yeni bir süreç başlar. Kimi zaman bir yıla kadar uzayan bu dönem her iki taraf için de problemlere gebedir. Köyyerinde millet zaten dedikodu için hazıra bakar. Laf getirip götürmeler, yanlış anlamalar ve bazı çıfıtların özel gayretiyle taraflar ayrılma durumuna bile sokulabilir. Bu yüzden süreç ne kadar kısa tutulursa o kadar iyidir...
Tabi en kötü ihtimalden söz ediyoruz... Hiç sorun yaşamadan bu dönemi atlatanlar da olabilir. Yine de oğlan tarafınca çok masraflıdır bu günler... Bir defa ayağını kız tarafından çekmemek gerekir, kadınlar en az haftada bir gece oturmasına gitmelidir... Eli boş gidecek değiller elbet; ıvır zıvır, çerez merez, sebze meyve... Son dönemlerde sucuk bile götüren vardı... Her hafta hafta, insanın belini büker bu masraflar... Hele de fakirsen yandın gitti...
Bu dönemde gelin adayına 'gelingız' denir. Artık sıradan bir kız değildir, ama henüz gelin de olmamıştır. Bu yüzden ikisinin arasında bir ünvan olarak bu ad verilmiş. Eğret'te gelin adayına çok eski zamanlardan beri 'gelingız' denildiği söyleniyor... Yine bu dönemden itibaren erkek tarafına 'oğlanevi', kız tarafına da 'gızevi' deniliyor. Bu tabirlere düğün haftasında yoğun olmak üzere, ondan önceki dönemde de muhataplarınca başvurulur... Oğlanevi ve kızevinin ana babaları da birbirlerine 'düñür' diye hitap ederler... Gelingız ile güveyinin birbirlerine karşı durumu ise 'yavıklı'dır...
Sık sık oğlanevinin gızevine ziyareti bir yere kadar... Bu arada köyde bir sürü düğün oluyor. Her düğünde çeñizevindeki eğlencelere gelingızı götürmek gerekir, oyuna kaldırmak gerekir, para çevirmek gerekir... Oraya giderken giydirip kuşatmak gerekir, takıp takıştırmak gerekir... Bütün bunlarda bir eksiklik olursa dedikodu alır başını yürür...
Düğünlerde olsun başka yerlerde olsun, gelingız hep mutlu görünmelidir. Allah korusun halk içinde bir an suratı asık bulunması, oğlanevinden memnuniyetsizliğine yorumlanır; al başına belayı, zaten fitne sokmak için hazır kıta bekliyorlar...
Dedikodu üretmede bizim milletin üstüne bulunmaz, bunun için ayrıca bir bahaneye de ihtiyaç yoktur... Mesela karşılıklı hediyeleşmeler olur gızevi ile oğlanevi arasında. Diyelim ki gelingız oyaladağı bir yazmayı gayınna (kaynana)sına verdi... O yazma üçüncü kişiler tarafından kesinlikle beğenilmez... Rengi kötüdür, üzerindeki desenler biçimsizdir, kenarındaki oyada mutlaka hata vardır... Hiç bir şey olmasa;
- 'Heç gayınneye olur muymuş bu yazma!' derler yine de kusur bulurlar ve bu kusur gelingızın oğlanevine isteksiz olduğuna yorumlanır...
Her an bu kadar insafsız jürinin karşısına çıkıyorsan dikkatli olacaksın. Bundan kaçış yoksa, nişanlılık dönemini mümkün olduğunca kısa tutacaksın.
Bu dönemdeki muhtemel tökezlemeler her zaman dış etkenlere bağlı olmayabilir. Bazen oğlan veya gızevinden biri yahut ikisi de süreci doğru yönetemeyebilir. Gızevinin sınırsız istekleri sabır taşını çatlatabilir. Oğlanevinin vurdumduymazlığı soğukluğa yol açabilir. Gelingız istemediği bir şeyi ağzından kaçırabilir falan filan... Böyle durumlarda araya, her iki tarafça hatırlı büyüklerin girmesi gerekir... Aksi halde yol ayrılığa çıkar...
En iyisi söz ile düğün arasını kısa tutmak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder