İleşberlik işlerinin rutinliği arasında hayatın diğer alanlarındaki gidişat, kendine bir yer bulur. Erkek kadın, genç ihtiyar, çoluk çocuk olsun; insanların tüm yaşantısı kırda bayırda, harmanda geçen ileşberlikten ibaret değil. Böyle bir durum sosyal hayatın doğasına da aykırı olurdu... Bununla beraber hayatın diğer dallarındaki akış, ileşberlik takvimine göre belirlenir. Misal, üstbaş ne kadar kirlenirse kirlensin harman vakti çamaşır yıkanmaz; öteki iş daha önemli çünkü... Ama tekne boşalmışsa harman vakti de olsa ekmek etmek gerekir, o ayrı...Hasılı her şey, her zaman yapılmaz; Eğret'te her faaliyete özel bir mevsim vardır...
Düğün mevsimi, harman kalktıktan sonra başlayıp çapalara kadar devam eden uzun kış günlerindedir. Tabi ki bu, düğün dönemidir. Ondan önce düğüne hazırlık diyebileceğimiz bir safha var ki, harmanın son kısmında; misal, saman çekme zamanlarında başlayabilir.
Hazırlık safhasının ilk adımı 'kız bitirme'dir. Bu, bildiğin kızı ailesinden istemek oluyor. Elbette ona gelene kadar evin oğlunun evlenme çağına geldiği belirlenmelidir. Bu da genelde ana baba arasındaki gizli görüşmelerle hallolur... Ana devreye girerek oğlanı evermeleri gerektiğini söyler. Büyükleri evlendirilmiş, gelin edilmiş; sıra ona gelmiştir... Evde gelin olmadığı için bütün yük kendisinin sırtındadır, artık dayanacak gücü kalmamıştır... Hamur yoğuramamakta, esbap yuyamamaktadır... Mallara mı baksın, tarladaki işlere mi yetişsin, aş keş mi pişirsin bilememektedir... Artık bu eve gelin lazımdır filan... Yahut ev kalabalıktır da bu evliliğe dede nine karar verir...
Başkalarının karar vermesine mahal bırakmadan oğlan evlenmek istediğini beyan edebilir. Tabi ki bu beyan sözle, açık açık olmaz. Her şeyin bir adabı var, karşılarına çıkıp da 'Everin beni' denir mi!... Denmez... Pilava kaşık saplayarak derdini anlatma usulü de biz de pek yaygın değildi... Duyduğuma göre ana babasının yemenisini çakarak meramını ifade ederlermiş. Çivi ile yere sabitlendiğinden habersiz yemeniyi giymeye çalışınca mutlaka başına bir şey gelirdi onların... Sonuçta 'Vay eşşeğlusu!' diye köpürseler de oğlan diyeceğini demiş olurdu.
Dünür gidilecek kız genellikle bellidir; akrabalardan biri... Gerçi Anıtkayalılar çoğunluk birbiriyle akrabadır, bütünüyle yabancı biriyle evlenmek ancak Anıtkaya dışından olursa mümkündür. Yine de gelin tercihi kendine en yakın gördüğünden yana kullanılır. Ayrıca bilinmeyen bir kız için de görücü gidiliyor değildir. O güne kadar hamamda, çayda, fırında gözlenmiş; huyu suyu, ahlakı, işi öğrenilmiştir. Bu anlamda bir gelin adayında aranan özellikler 'gabadayı' olması yani boy pos, endam; 'cassur' olması, yani güç kuvvet, işbitiricilik; 'şapbaz' olması, yani tezlik, çalışkanlık... Bir de büyüğünü küçüğünü bilip hürmetkar olmak... Bir gelinde bu özellikler varsa daha ne istersin...
Eski Eğret'te nadiren de olsa oğlanın işaret ettiği kız istenirdi. Öyle ya, delikanlının tutulduğu bir kız olabilir; dahası ikisi de birbirini seviyor olabilirler. Böyle durumlarda kimin ne dediğinin bir önemi olmaz, oğlan kimi dilediyse o kız istenir...
Kız istemeye ilk giden genellikle oğlanın anasıdır. Tek başına değil tabi ki, yanına dostlarından bir kadını daha alarak muhatap eve varılır. Öylesine oturmaya gelmiş gibi bir hava verilse de ziyaret sebebi karşıdakilerce hemen anlaşılır. Onların ağzının çalımından da bu işe nasıl baktıkları az çok hissedilebilir. Duruma göre ikinci yahut üçüncü ziyarette cevap kesinleşmiş gibi olur; ancak henüz bu resmi olarak cevap kabul edilemez, sadece niyet anlaşılmış olur. Çünkü işin içine erkekler girmemiştir, dünürcülük kadınlar arasındadır...
Bu hususlarda asıl söz sahibi kızın anası olduğu için, onun niyeti önemlidir. İşin resmileşmesinde babanın haberi olması lazımdır; ama kadınlar arasında aslında iş bitmiştir. Bu yüzden, resmi olmasa da iş halledildiği için buna 'kız bitirme' denir.
Artık bundan sonrasında erkeklerin de devreye girmesi gerekir. Birlikte gidilen resmi kız isteme gecesinde karşılama sıcak olsa bile, cevap yüzde yüz olumlu olduğu anlaşılsa bile, yine de 'he' denilmez. İlk isteyişte kızı vermek... Ele güne karşı... El adama ne der... gibi daha bir sürü sebepten dolayı bu mümkün olmaz...
Sonraki gün daha kalabalık gidilir. Artık bu işin resmileşmesinin vakti gelmiştir. Kız babasının 'he' demesi için de şartlar oluşmuştur... Söz verilir, çevre alınır, kahve içilir...
Kesinlikle böyle olur denilemez; ama süreç aşağı yukarı böyle yürür... Artık bu andan itibaren düğün konuşulabilir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder