01 Ağustos 2023

Ağırlık Alma, Daşa Çıkma

    
    Tanıdık bildik de olsa, akraba da olsalar oğlanevi ile kızevi arasındaki ilişkiler her zaman sütliman olmayabilir. Anlaşmazlıkların çoğu dünyalıktır... Daha kız bitirmeden çevre almaya geçiş aşamasında bunun işaretleri görülür...

    Elli yıl ve daha öncesinin Anıtkayası'nda yaygınmış başlık alma. İlk zamanlarda ciddi ciddi pazarlık ederlermiş miktarı hakkında. Sonradan sembolik bir hal almış; ama bazı başlık parası oğlanevini maddi olarak cidden zorlayıcı bir hal almış... Biraz da onur kırıcı bulunduğu için ortadan kalkmış olsa da gizliden gizliye başlık alan kız babaları da varmış...

    Eğret'te buna hiç bir zaman başlık parası denilmiyor, hep 'ağırlık' diye anılıyor. Bunun sebepleri araştırılmaya değer. Kelimenin 'üzerinde bulunan değerli şeyler' anlamı var. Eğer bu anlamdan yola çıkılacak olursa; bir başlık isteme olayında, nesi var nesi yok alıp oğlan babasını soyup soğana çevirmiş olabilirler. Böylece onun adı 'ağırlık' olarak kalır...

    Bir de kızına 'ağırlığınca' bedel isteme durumu var. Yahut ağırlığınca altın/para sayma gibi deyimler Eğret'te de geçerlidir. Kelimenin bu anlamının çağrışımından dolayı 'ağırlık' isminin oluştuğu da düşünülebilir... 

    İstenen ağırlık verilmeyecekse zaten kıza talip olmakta ısrar yakışıksız olur. Oğlanevinin ödeyemeyeceği miktarda ağırlık talebi de bir başka yakışıksız duruma yol açar. İlla bir şeyler istenecekse bu, adet yerini bulsun kabilinden olmalıdır. Zaten son zamanlarda ağırlık talebi ihtiyaçtan dolayı değildir. öyle olsa kızını bir meta durumuna düşürmüş olur...

    Ağırlık meselesinin halledilmesi adımlardan biridir. Oğlanevini zorlayacak asıl masraf kalemine daha gelmedik... Aslında eskiden öyle bir dert yokmuş. Bir tencere, iki kaşık; birer tane olmak kaydıyla kilim, döşşek, yorgan ve yastıkla düğün edeni çok duydum... Bizim çocukluğumuzda 'daşırı' sayılan masrafları görünce, eskiler gelin olduklarında ancak bunlara sahip olduklarını anlatırlardı... Bir birbuçuk asır öncesine gidildiğinde bu işlerin daha sade olduğu görülüyor. Gıdilerin Fadime Ninesi (yahut onun anası Raziye) Tekkegarenli (Kayıhanlı) imiş. Oradan bir haşhaş taşıyla geldiğini torunları söylüyor...

    Büyük alışveriş Şeherde (Afyon'da) yapılıyor. Bunun için oğlanevinin ağalığında gızevi alınarak Afyon'a varılır. Yolculuğun adı alışverişe gitmektir. Daha özel bir adlandırmayla 'gelin geydirmek' denildiği de olur. 

    Aynı dönemde evlilik işlemlerinin resmi olarak başlatılması da gerekirdi. Merkeze bağlı bir kasaba olunduğundan bu işler de Afyon'da yapılır. Mantığını bir türlü anlayamadığım hususlardan biri, resmi evlilik işlemlerine 'daşa çıkma' denilmesidir... Kendimce yorumlamaya çalıştım, bir takım cevaplar da buldum; ama kesin olarak şu sebeptendir sonucuna varamadım... Hükümet konağına dikkat çekici büyüklükte olan taş/mermer merdivenlerden çıkılıyordu. Başvuru için o merdivenleri çıkmak zorunda olanlar, köyüne döndüğünde bunu ballandırarak anlattılar. Sırf bu iş için Afyon'a gitmenin adı böylece 'daşa çıkmak' olarak kaldı...

    Daşa çıkmak deyiminin yerleşmesi böyle olduysa, bunun tarihi eskilere gidiyor olmalıdır. En geç 1940-50'lerde halk ağzına yerleşmiş olmasa, İhsaniye'ye bağlı olduğumuz kısa dönemde resmi işlemler orada yapılıyordu. Bunun için İhsaniye'ye gitmenin adı da daşa çıkmak imiş....

    Kalabalık olarak zırt pırt şehere gitmenin meşakkatli olduğu zamanlardı. Bu yüzden gelin geydirmeye gidildiğinde bu işi de halletmek en pratik yoldu. Hem alışveriş yapılmış oluyor, hem de gelingızın ilk defa fotoğrafı çekiliyor ve ardından daşa çıkılıyordu...

    1966 veya 67'de böyle bir gelin geydirme ve daşa çıkma yolculuğu var... Tongulların Hasan Özen ile Balinin Zehra Çetin'in alışverişi yapılacak... Şoförhalibramın tek arabası, Afyon'da işi olan herkesi sabah alıp akşam Anıtkaya'ya getiriyor. Bu yüzden çok kalabalık olan araba Zencirliguyuda şarampole devrilince tam 27 kişi yaralanıyor... Daşa çıkma olayı erteleniyor, lakin kazayı anlatmamın sebebi, yolculuğun zahmeti...

    Tabi oğlanevini asıl sıkıntıya sokan yolculuktan ziyade alışveriş külfeti... Anlamsız bir şekilde gelingız için bilmem kaç kat donluk/şalvar, şu kadar çift fistan/elbise, yok efendim çifter çifter ayakkabı... Bunların hepsini sırayla giymeye kalksa, sonuncusuna sıra gelene kadar modası geçmiş oluyor. Fuzuli masraf... Sırf falancaya alınmış, buna da alınmazsa olmaz; élde var, bizde de olsun; él adama ne der gibi endişelerle bu alımlar yapılıyor... Gelingızın eş dostu için alınanları saymıyorum bile... Afyon'da sırf bunun için oluşmuş bir sektör bile var. Düğüncü dükkanına girildiğinde, oğlanevi gelingızın istediği hiç bir şeye hayır diyemiyor. Bunun farkında olan esnaf da soygunu başlatıyor. Harmansonu veresiye gibi aldatıcı tekliflerle kazığın üstü örtülüyor... Yani bugünkü çılgın düğün alışverişinin işaretleri elli yıl öncesinde başlamıştı... Tarla takga satarak oğlan evermek gibi çözüm yolları da o vakitler bulunmuş olmalı...

    Bak daha altın gıremis mevzusuna hiç girmedik. Hadi yüzüğü, küpesi tamam diyelim... Saat de öyle... Saate altın takmak da ne oluyor!... Bilmem kaç tane şu altından boynuna; bilekten dirseğe kadar şangır şungur bilezikler olmazsa olmaz, sayısı bile belli...

    Oğlanevi tarafından, düğüne giden yolda çetin bir geçit daha aşılmış oldu... Sırada ne var?...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder