28 Ağustos 2023

Davul Bile Dengi Dengine

    
    Gerçekleşmeyen evliliklerde karşılaştığımız bir atasözüdür. Türkiye'nin her yerinde bilmeyen yoktur: Davul bile dengi dengine der...

    Oğlan ile kız sosyal, ekonomik, biyolojik vs. yönlerden birbirine yakışmayabilir. Zaten insanlar arasında yüzde yüz uygunluktan söz etmek mümkün değil. Farklı farklı yaratılmış olmaları işin doğası gereği...

    Dünürcülükte kız tarafı bu işe gönüllü değilse, olumsuz cevap verilecekse bunun yolu yordamı belli. Kırıcı olmadan hayır demenin bin bir türlü yolu var, illa taraf ailelerin veya gençlerin uygunsuzluğunu dile getirme zorunluluğu yok...

    Davul bile dengi dengine demek, 'siz bizim dengimiz değilsiniz, biz sizden üstünüz' demek oluyor. Kibirden başka bir şey değil ve kibir şeytandan...

        ***

    Davul, tarih boyunca bütün toplumlarda; iletişim, fizikötesi rahatsızlıkların tedavisi için büyü, duyurularda dikkat çekme, askeriyede disiplinli tempo, spor müsabakalarında coşku ve hayatın her alanında ritim sağlama aracı olarak kullanılmaktadır. 

    Herhalde Anadolu'da davul çalınmayan köy yoktur. Bizdeki davul başka milletlerdekinden farklı olarak çaprazlama boyuna asılarak çalınır. Çaprazlama asılması sebebiyle bir yüzü hafif yukarı, diğer yüzü hafif aşağı bakar. Göğe bakan yüz ekseri kişinin sağ tarafındadır. Çünkü büyük çoğunluk sağazdır, tokmağı eliyle tutar.

    Ucu kütümekli değneğe tokmak denir. Kütümek davulun ortasına her vuruşta tok bir ses çıkar, bu yüzden davulların sağ yüzü genellikle ortasından yamanarak güçlendirilmiştir. Tokmak darbeyi hep aynı yere indirdiği için derinin oradan patlama riski vardır... Tokmak ile gergin derinin her şiddetli temasında ortalık güm güm inler...

    Ne kadar gür çıkarsa çıksın, hep aynı tondaki monoton sesler kulağı rahatsız eder. Tek notayla müzik olur mu; olmaz... En lezzetli yemeği bile üst üste beş öğün yesen bıkarsın... Yalnız akbaş çiçeğinin açtığı göbüle gördün mü; garın dikeni de olacak, sormuk otu da ki bahar gelsin... Aynen bunun gibi tokmağın gümgümü de güzellik doğurmaz, bir şeyler daha lazım...

    Davulun yere bakan yüzünde davulcunun sol eli sabit bekler. Parmaklarının ucundaki bir çirpiyle, bu mahcup davul yüzüne belli aralıklarla dokunur. Dikkat kesilirsen, tokmağın güm'leri arasında bu çubuğun hafif fısıltısını seçebilirsin. Sesin hafif çıkmasının sebebi deriye sadece yumuşak dokunuştur. Peki, tok değil de yayvan ses çıkmasına sebep nedir? Herhalde çubuğun ucu değil de uzunlamasına bütün bedeninin deriye değmesi nedeniyle böyle bir ses oluşuyor... 

    Sonuçta tokmağın güm gümleri arasına, çirpinin daha hafif ve dağınık sesleri giriyor ve ortaya muazzam bir doğal beste çıkıyor: 'güm be de! güm be de! güm be de!'...  

    Yöreden yöreye davul sesini tanımlama değişebilir. Ne de olsa her yerin kendine göre bir görgüsü, anlayışı, zevki, algısı var. Mesela Anıtkaya'da biz; 'güm bü dü! güm bü dü! güm bü dü!' deriz. Bazen de davul, 'dañ gı dı! dañ gı dı! dañ gı dı!' filan diye çaldığını düşünürüz... Herhalde toplumların müzik zevki, kulak algısıyla ilgili bir şey...

    Köyün birisinde tokmağın sesi 'deñ', çirpinin sesi 'gi' diye düşünülüp davul ritmi 'deñ gi! deñ gi! deñ gi!' diye tarif edilmiş. Tam olarak yeri belirlenemeyen bu köyde, kızını isteyen fakir aileye baba bu cevabı vermiş: Davul bile 'deñ gi! deñ gi!' diye çalar...

    Kızını vermemek için ayak sürüyen babanın bu cevabı, adı bilinmeyen bu köyden bütün memlekete yayılarak atasözü olarak kalıplaşmış...

    Davul bile dengi dengine...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder