Ardından 1887 yılında, Bulgaristan’ın
Eskicuma kazasından gelen bir grup muhacir de Yenice’ye yakın bir yerde iskan edildi. Bu
köyün adı da Cumalı olarak belirlendi.
Beş yıl sonra 1892’de yine Bulgaristan’ın Osmanpazarı/Tırnova
kazalarından gelen 166 kişilik bir grup da Eğret Susuz’u diye bilinen
kuzeydoğudaki bölgeye yerleştirildiler. Bu yeni köyün adı da Susuzosmaniye
oldu…
Yedi yıl içinde köyün kuzey hattının tamamen kapandığını görünce
Eğretliler paniklediler. Devletin muhacir iskan politikasına karşı yapacak bir
şey yoktu, ama bir yandan da koca koca tarlaları bir anda ellerinden uçup
gitmişti.
Diğer yandan Balkanlardaki bozgun ve bunun sonucu tersine göç bitecek
gibi değildi. Türkler akın akın Anadolu’ya gelmeye devam ediyordu. Eğret
kuzeyinin tamamı iskan edilmişti, aynı durum güneyde de yaşanma ihtimali vardı;
paniğin sebebi bu…
“Eğer biz kendimiz güneyde bir yere küçük köy kondurursak, arazi
incelemesine gelen memurlar o civarda macur iskanına uygun yer bulunmadığına
karar verirler, böylece arazinin geri kalanını kurtarmış oluruz” diye düşündüler.
Birkaç hanenin taşınması fikri bu düşünceyle oluştu. Taşınanlar arasında
Omarcıkoğlu Mehmet ‘i yani; Altındiş, Arap ve Güdük İzzet’in babasını
biliyoruz. Bir de Kürt Osman (lakabı buydu, Türkmendir)… Kürt Osman da Demirci Salih Yakışır ile Kel
Yusuf Yakışır’ın dedesi oluyor… Belki daha başkaları da varmıştır, bunlar bir
güzel yerleşiyorlar o bölgeye. Ev, dam, samanlık şu bu… her şey yapıyorlar…
Hatta Kürt Osman’ın elinden geldiği için bir demirci dükkanı bile varmış orada…
Bu arada Devlet yeni muhacir/macur köyleri oluşturmaya devam ediyor.
Arazi incelemesinde yakınlarında yerleşim olduğu için o bölgeye yeni iskan izni
vermiyorlar. Eğretlilerin taktiği işe yarıyor ve yeni macur köyü Kurtluoğlan
Kapısı denilen bölgeye kaydırılıyor. Saadet Köyü bu şekilde doğal yollardan
daha güneye itilmiş oluyor.
Araya Cihan Harbi giriyor; aileler, köyler hatta koca devlet darmaduman
oluyor. Oğullarının üçü şehit olan Kürt Osman galiba Eğret’e geri dönüyor.
Omarcıkoğlu Mehmet’in küçük oğulları da olduğu için yahut başka sebeplerle bu
yeni ve geçici köyünde yaşamaya devam ediyor. Bu arada Yunan işgali yaşanıyor.
Ağırlık merkezi Eğret olmak üzere Yunan Yedinci Tümeni bazen Yenice, Cumalı ve
Susuzosmaniye köylerine bazı küçük birliklerini gönderiyor.
Birbuçuk yıl böyle geçiyor… 1922 Yılı baharında Yunanlar, kaçınılmaz Türk
Taarruzu için önlemleri alıyorlar. Yeni savunma hatları oluşturuyorlar. Bu
hatlardan biri de tam olarak Eğretlilerin geçici oluşturduğu köycükten geçip
İlbulak tepelerine uzanıyor. Hasılı 28 Ağustos 1922 günü o civarda da çok büyük
çarpışmalar yaşanıyor.
Yunan gittikten sonra da Omarcıkoğlu Mehmet bu yeni Eğret’te yaşamaya
devam etmiş. Büyük oğlanları bilmiyoruz, ama ikizler Şükrü ile İzzet de
yanlarında… Otuz kırk tane dombey varmış. Bir gün onları güderken, erkeklenmiş
ilibada köklerini yolup yığmışlar.
Dombey güderken oynayıp eğlenirlermiş böyle… Yığdıklarını ateşlemişler,
bu arada olan olmuş… Birkaç yıl önceki savaşlardan kalan patlamamış bir bomba
gümlemiş…
Gürültüyü duyan ana babaları koşmaya başlamış, ama çok uzaktalar... Feryat figan gelirlerken çocukları
boyluboyunca yere kapaklanmış görüp iyice korkmuşlar. O sırada birisi
sersemleyerek doğrulmaktaymış, elinden de adeta kan fışkırıyor…
‘Şükrü kalkmıyor ana’ demiş İzzet…
Şükrü bir daha hiç kalkmamış, orada vefat etmiş. İzzet’in elinden kan
fışkırmasına sebep ise uçları kopan iki parmağıymış. Bilenler, Güdüğizzetin iki
parmağında taşıdığı o patlamanın izini gördüklerini söylüyor…
Patlama tahminen 1926/27’de oluyor.
O sırada ikizler ondört onbeş yaşındalar… Arap Halil İbrahim emmisi
1941’de doğan oğluna Şükrü adını verirken mutlaka onbeş yıl önce ölen yeğenini
düşünmüştür. Berber Şükrü’nün isim hikayesi budur…
Bu olaydan sonra Omarcıkoğlu Mehmet tamamen Eğret’e taşınıyor. Zamanla
geçici Eğret’teki evler, damlar, ağıllar yıkılıp harabeye dönüyor; ören oluyor… O mevkinin adı Örenler kalıyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder