Bazı büyük idari merkezlere de sancak deniliyordu. Şehzadelerin sancağa çıkması buradan geliyor, Manisa, Amasya, Trabzon gibi sancaklara stajyer gibi atanıyorlarmış. Tabi Eğret köy sancağının, kelimenin bu anlamıyla da alakası yok...
Eskiden yerleşim olarak önemli görülen merkezlerde bir sancak bulundurulurmuş. Milli, manevi, dini otoriteyi temsil eden bu sancağa genellikle 'cihad sancağı' deniliyor. Kırmızı atlas kumaş üzerine Besmele, Saff Suresi 13. Ayet, Kelime-i Tevhid ve ortaya ayyıldız işlenirmiş. Üç tarafı sırmalı saçaklı bu büyük ve ağır sancak, sağlam bir direğe bağlı olarak her an taşınmaya hazır tutuluyor.
Sair zamanlarda tekke, zaviye veya camide muhafaza edilen sancak, manevi değeriyle orantılı büyük saygı görüyor. Tabi her zaman ortalıkta görülmüyor, Halifenin cihat, padişahın seferberlik ilanı gibi önemli duyurular sancağı açarak yapılıyormuş. Tarihte bazı ayaklanmalar da sancak açılarak başlatılmış, böyle olumsuz hatıralar da var onunla ilgili....
Bilindiği gibi ilk zamanlardan beri Eğret önemli bir yerleşim merkeziymiş. Kervansaray, Cumacamisi ve Hacı İbrahim Zaviyesi bunun böyle olduğunu gösteriyor. Haliyle burada da bir sancak bulundurulması doğaldır. Eğret köy sancağının Tekke ve Cumacamisi'nden hangisinde muhafaza edildiğini bilmiyoruz, ancak 1910 gibi Gocacami yapıldıktan sonra oraya getirilmiş. Hemen sonraki seferberlikler hep onun gölgesinde duyurulmuş. İşgal döneminde nerede nasıl korunduğuna dair de bilgi yok... Kurtuluştan sonra yine Gocacami'deki yerine konulmuş, bundan sonra 2023 yılına kadar tam bir asır orada ikamet edecek...
Seyman geleneğinin Eğret'teki geçmişi tam olarak kestirilemiyor, ama en azından 19. yüzyıla uzandığı kesin. Tabi köy sancağının bu kültürün ayrılmaz bir unsuru olduğunu belirtmeliyiz. Seymanlar düğünlerde düzeni sağlayan ve eğlenceyi organize eden güveyinin arkadaşlarına deniliyor. Fakat seyman topluluğunun yıldızı, baş seyman denilen kişidir ve onun alameti düğün boyunca köy sancağını taşımasıdır. Bu yüzden herkes baş seyman olamaz, çünkü Gocacami'deki sancağı taşımak üzere kiralamak ihaleye bağlanmış. Maddi açıdan belli bir gücün olacak ki seyman durabilesin...
Sadece ekonomik güç yetmiyor sancağı alabilmek için. Kütüklüğü, direği ve kumaşıyla çok ağır; onu taşıyabilmek, hatta gerektiğinde sallayabilmek için bilek ve pazu gücü de lazım. Bu yüzden hep iri yarı, cüsseli, gabadayı yapılılar seyman dururmuş... Böylece Eğret köy sancağı 1970'lere kadar düğünleri şenlendirmiş, hatta gerektiğinde seymanın göğsünde başka köylere de gitmiş gelin almak için...
Düğünlerdeki vazifesi bundan yarım asır önce tamamlanmış, zira seyman geleneğinin bitmesiyle sancak da ayağını düğünlerden çekmiş. Bununla beraber Eğretlinin hayatında bir çeyrek asır daha varlığını sürdürecektir. Hacı uğurlama ve karşılamada...
İstanbul yolu tam da Kervansaray'ın önünden geçermiş, sonra eski susayola, daha sonra da şimdiki hattına alındı. Hacılar kervana katılıp yola revan olmak için Han'a kadar inmek durumundaydı. Uğurlama alayı Hacı İbrahim Zaviyesi'nden başlayarak o zamanki selyolağı kenarından Han'a kadar hacılara tekbirlerle eşlik ediyordu. Tabi alayın en önünde her zaman köy sancağı bulunurdu... Bu gelenek Gocacami yapıldıktan sonra da aynı şekilde sürdürüldü. Hacılar Tekke'den Han'a, daha sonraları asvalta kadar uğurlanır; bir kaç ay sonra geldiklerinde yine orada karşılanırlar ve tekbirlerle yukarı çıkarılırlardı. Bu uğurlama ve karşılama adetinin olmazsa olmaz iki unsuru, tekbir ve sancak... Sonradan Galipbey Caddesi adını alacak olan bu koca bayırda, yılda iki kez tekbirler gürledi, sancak salındı...
Yıllar geçti, karayoluyla hac seçeneği ortadan kalktı, yolculuklar kolaylaşıp hac süreleri kısaldı. Kısıtlamalar, kuralar, umre imkanları derken hac sıradanlaştı... Bu arada hacı uğurlama ve karşılama geleneği de sessiz sedasız hayatımızdan çıktı. Böyle olunca köy sancağı da unutuldu...
Oysa 1990'lı yıllarda da sürdürülüyormuş, hatta 2000'lerin başlarında hacı uğurlandığını söyleyenler var. Karşılama yapılmamış, ama uğurlama devam ettirilmiş... Sancağı sorduğumda anlatmışlardı, hassas bir dönemden geçerken yanlış anlamalara meydan vermemek için uğurlama merasiminde sancağın yanında bir de Türk bayrağı açmışlar. Bu da güzel adet aslında, çünkü her ikisi de ayyıldızdan oluşuyor ve birbirlerine rakip ve düşman değiller. Sancak da bizim, bayrak da, hatta isim olarak birbirinin yerine geçtikleri bile olur, o kadar bütünleşmişler...
Gelvelakin çağın şartları gereği hacı uğurlama geleneğine veda edince sancak da Eğretlinin hayatından tamamen çekilmiş, Gocacami'de dayandığı yerden bir daha alınmamış. Adeta orada unutulmuş...
Bir çok manevi değerimizin sessizce yok olduğunu görüyor ve "Keşke zamanında bir fotoğrafını almış olsaydık" diye hayıflanıyoruz. Bu yüzden geçenlerde sancağı görüntülemek istedim, ama yine geç kalmışız. Zira köy sancağımız iki yıldır ortalıkta yokmuş. Kim aldı, niye aldı, nereye götürdü, bilinmiyor...
Allah Allah! Kocaman sancak nereye gider... Askeri birliklerde sancağı çaldırmak büyük ayıp olduğunu herkes bilir... Acaba köy sancağını çaldırdık mı!?...