22 Aralık 2024

Bırçalak


    Herhalde yiyiciler mevzusunda değinmiştik. Kelahmetlerin Kelömer ve kardeşi Arzıman Azbay'ın gençliklerinde dağda koyun yeme olayı olmuş. O vakitler herhangi bir sürüden koyun çalıp yeme yaygın. Bunlarınki de öyle bir koyun... Neyse, yeniliyor içiliyor. Kelömer biraz aşırıya kaçtığı için yakıleşmiş. Bu işlerin biraz da acemisi olduğundan ne yapacağını bilememiş. Gece vakti feryat figan çıkmış dağın bağrında, şifa olur ümidiyle eline gelen otu yemeye başlamış. En nihayetinde ağzına aldığından bulmuş şifayı. Yediği ot her neyse, içinde ne varsa boşaltmasını sağlamış. Yalnız bu boşaltım önden değil arkadanmış...

    Bu olayı dinlediğim kişi, Ömer Azbay'a şifa olan şeyin yakı otu olabileceğini söylemişti. Zira mide rahatsızlıklarının bir numaralı ilacı onlar için dağın her yerinde bol bol yetişen yakı otuydu. İlgililerin gece karanlığında yedikleri de bu olmalıydı... Ama değilmiş... Zaten bu olaydan başka onun cırcır ettiğine dair bildirilen bir vaka bulunmuyor...

    Bizdeki bu kanaat değişikliğinin sebebi, varlığından bir ay kadar önce haberdar olduğumuz bırçalak/burçalak otudur.  Berber Emmim anlattı, O da İzmir'deki Eğretlilerden yeni öğrenmiş. Yine mide ve hazım problemlerinde kullanılan bırçalak, Resulbaba ile Almalı arasında, Küçükburun ve Alatlıdere altlarında çok bulunurmuş. Bulunduğu yerler filan özellikle zikredilince, İlbulak içinde endemik bir ottan bahsedildiği anlaşılıyor. Oysa yakı otu böyle mi, adım attığın yerde karşına çıkıyor...

    Gelen bilgilerden biri de bırçalağın yaprakları hazma iyi geldiği, kökünün de müshil etkisine sahip olduğu yönündeydi. Hatta onların turp gibi, pancar gibi yumru köklü olduğu da özellikle belirtildi. Yine çok yıllık bir bitkiyle karşı karşıyayız... Hem endemik, hem çok yıllık; enteresan...

    Bir merakla bırçalağı aramaya başladım. Merakım uzun sürmedi, bilgi başlıkları sıralanmaya başladı. İş görsele gelince resim bulamadım. Bir iki video vardı, otu topraktayken, çıkarılırken ve köküyle gösteren videolar... Bu da yeterliydi, çünkü öğrenmek istediğimiz şey bırçalağın neye benzediğiydi...

    Topraktayken gördüğümde 'E ben bunu biliyorum' dedim. Çocukluğumuzun bahar lezzeti, bildiğimiz yemlikti işte. Kartlaşınca, tohuma karınca böyle oluyordu. Emin olmak için başkalarına da gösterdim, 'gara yemlik' dediler...

    Nisan ayından itibaren her yerde çıkar yemlik, yemeyen de yoktur; o yüzden yemlik denilmiş ya... Arpalık'ta, anda, gıranda, ekin içinde bile çıkar. Gök renklisi vardır, sarıya çalan kırçıllı yapraklısı vardır. Gök renkliye garayemlik; sarı yapraklıya gınalıyemlik derdik. Lezzet olarak ikisi de aynıydı belki, ama biz gınalıyı tercih ederdik...

    Garayemliğe dönelim... Anlaşılacağı üzere her yerde yetişiyor, endemik filan değil yani... Ekin içinde bile çıktığına göre çok yıllık da olamaz... Öyleyse ne? Videoda gördüğümüz yemlik değil mi?

    Değilmiş... Videoda gördüğümüz garayemlik değil, bırçalakmış. Deperotu gibi, pancar gibi kökleri hangi yemlikte bulabilirsin ki... Demek ki Kel Ömer Azbay, bırçalak kökü yiyince o hale geldi...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder