23 Nisan 2021

Eğret'in Algısı Vergisi 1

     Şeriyye Sicillerinin sadece basit mahkeme kayıtları olmadığını; sosyal, adli, mali, idari olayların kaydının da tutulduğunu; yerine göre mahkeme kararı, yerine göre vergi dairesi kayıtları, tapu işlemleri, alım satım işleri, vilayet sekreterliği, belediye, noter kayıtları gibi de değerlendirilebileceği anlaşılıyor. 

    Karahisar-ı Sahib (Afyonkarahisar) Şeriyye Sicillerinin okunup yayınlananlarından bazılarında gördüğüm Eğret'in ödediği vergiler dikkatimi çekti. Bunları bir araya getirdim. Ortaya çıkan tablonun ilk bölümü şöyle: 

Yıl

Miktar

Açıklama

1132 (1720)

16 guruş/ 2 para

Karahisar-ı Sahib Valisine verilen imdad-ı hazeriye

1132 (1720)

43 guruş

Zahire ve baha vergisi

1133 (1721)

14 guruş / 2 para

Anadolu Valisine verilen imdad-ı hazeriye

1133 (1721)

26 guruş / 3 para

Anadolu Valisine verilen imdad-ı hazeriye

1133 (1721)

19 guruş

Karahisar-ı Sahib Valisine verilen imdad-ı hazeriye

1133 (1721)

30 guruş

Karahisar-ı Sahib Valisine verilen imdad-ı hazeriye

1134 (1722)

16 guruş / 5 para

Karahisar-ı Sahib Valisine verilen imdad-ı hazeriye

1134 (1722)

32 kile

Karahisar Naibi Ahmet Efendi’nin masraf ve kahve akçesi, Eğret Voyvodasından

1134 (1722)

57 guruş

Anadolu Valisine verilen imdad-ı hazeriye

1135 (1723)

Hane 1 / Nefer 8 / Piyade 3

Avarız, nefer ve piyade haneleri

1135 (1723)

12 guruş / 8 sümün

Anadolu Valisine verilen imdad-ı hazeriye ilk taksit

1135 (1723)

9 guruş

Anadolu Valisine verilen imdad-ı hazeriye 2. taksit

1135 (1723)

23 guruş / 3 sümün

Karahisar-ı Sahib Valisine verilen imdad-ı hazeriye ilk taksit

1135 (1723)

23 guruş / 2 para

Karahisar-ı Sahib Valisine verilen imdad-ı hazeriye

1135 (1723)

24,5 guruş

Karahisar-ı Sahib Valisine verilen imdad-ı hazeriye 2. taksit

1135 (1723)

11 guruş

Karahisar-ı Sahib Valisine verilen imdad-ı hazeriye 3. taksit

1136 (1724)

Hane 1 / Nefer 8 / Piyade 3

Avarız, nefer ve piyade haneleri

1136 (1724)

Hane 0,5

Eğret-i Sagir’in piyade hanesidir (Eğret’ten yoklanır)

1138 (1725)

35 guruş

Deve ve katır vergisi

1139 (1726)

43 guruş / 4 para

Karahisar-ı Sahib Valisine verilen imdad-ı hazeriye

1139 (1726)

40 guruş / 5 para

Deve ve katır vergisi

1139 (1726)

17 guruş

Deve ve katır vergisi

1139 (1726)

19 guruş / 8,5 para

Deve ve katır vergisi

1139 (1726)

35 guruş / 9 para

Zahire ve baha vergisi

1139 (1726)

39 guruş / 5 sümün

Zahire ve baha vergisi

1140 (1727)

Hane 1 / Nefer 8 / Piyade 3

Avarız, nefer ve piyade haneleri

1140 (1727)

Hane 0,5

Eğret Susuzu’nun piyade hanesidir (Eğret’ten yoklanır)

1140 (1727)

5 guruş

Çavuşoğlu Mahallesi Avarız ve Çeşme Vakfı, Eğretli Ali

1140 (1727)

10 guruş

Hacı Mahmut Mahallesi Avarız Vakfı, Eğretli Satı oğlu Salih

1140 (1727)

29 guruş

Anadolu Valisine verilen imdad-ı hazeriye

1140 (1727)

15,5 guruş

Menzil vergisi

1140 (1728)

20,5 guruş / 2,5 sümün

Karahisar-ı Sahib Valisine verilen imdad-ı hazeriye

1140 (1728)

19 guruş / 3 sümün

Karahisar-ı Sahib Valisine verilen imdad-ı hazeriye

1141 (1728)

44 guruş / 10 sümün

Karahisar-ı Sahib Valisine verilen imdad-ı hazeriye

1141 (1728)

15 guruş / 5,5 para

Anadolu Valisine verilen imdad-ı hazeriye

1141 (1728)

11 guruş

Anadolu Valisine verilen imdad-ı hazeriye 2. taksit

1141 (1729)

37 guruş / 2 para

Karahisar-ı Sahib Valisine verilen imdad-ı hazeriye

1142 (1729)

26 guruş / 8,5 para

Anadolu Valisine verilen imdad-ı hazeriye

1142 (1729)

29 guruş

Karahisar-ı Sahib Valisine verilen imdad-ı hazeriye

1142 (1729)

20 guruş / 9 para

Karahisar-ı Sahib Valisine verilen imdad-ı hazeriye

1144 (1731)

Hane 1,5 / Nefer 7 / Piyade 3

Avarız, nefer ve piyade haneleri

1144 (1731)

50,5 guruş / 10 akçe

Karahisar-ı Sahib Valisine verilen imdad-ı hazeriye

1144 (1731)

43 guruş / 5 para

Anadolu Valisine verilen imdad-ı hazeriye

1145 (1732)

48,5 guruş  / 54 akçe

Anadolu Valisine verilen imdad-ı hazeriye

1145 (1732)

18,5 guruş

Karahisar-ı Sahib Valisine verilen imdad-ı hazeriye

1145 (1732)

18,5 guruş

Karahisar-ı Sahib Valisine verilen imdad-ı hazeriye ikinci taksit

1145 (1732)

37 guruş / 4,5 sümün

Deve ve katır vergisi

1146 (1733)

Hane 1,5 / Nefer 8 / Piyade 3

Avarız, nefer ve piyade haneleri

1146 (1733)

60 guruş

Anadolu Valisine verilen imdad-ı hazeriye

1146 (1733)

135 guruş

Karahisar-ı Sahib Valisine verilen imdad-ı hazeriye ve seferiye

1146 (1733)

22 guruş / 8 sümün

Menzil vergisi

1147 (1734)

Hane 1,5 / Nefer 8 / Piyade 3

Avarız, nefer ve piyade haneleri

1147 (1734)

46,5 guruş

Anadolu Valisine verilen imdad-ı hazeriye

1147 (1734)

53 guruş / 3 sümün

Karahisar-ı Sahib Valisine verilen imdad-ı hazeriye ve seferiye

1147 (1734)

33 guruş

Deve ve katır vergisi

1148 (1735)

Hane 1,5 / Nefer 8 / Piyade 3

Avarız, nefer ve piyade haneleri

1148 (1735)

35,5 guruş

Anadolu Valisine verilen imdad-ı hazeriye

1148 (1735)

16,5 guruş

Menzil vergisi

1149 (1736)

Hane 1 / Nefer 8 / Piyade 3

Avarız, nefer ve piyade haneleri

1149 (1736)

41 guruş / 1 sümün

Anadolu Valisine verilen imdad-ı hazeriye

1149 (1736)

53 guruş / 37 akçe

Deve ve katır vergisi

1149 (1736)

25 guruş / 7 sümün

Zahire ve baha vergisi

1149 (1736)

22 guruş / 8 sümün

Menzil vergisi

1150 (1737)

Hane 1 / Nefer 8 / Piyade 3

Avarız, nefer ve piyade haneleri

1150 (1737)

68 guruş

Karahisar-ı Sahib Valisine verilen imdad-ı hazeriye ve seferiye

1150 (1737)

28,5 guruş / 6 para

Deve ve katır vergisi

1151 (1738)

82 guruş

Anadolu Valisine verilen imdad-ı hazeriye ve seferiye

1151 (1738)

45 guruş / 6 akçe

Zahire ve baha vergisi

1151 (1738)

182 guruş

Zahire ve baha vergisi

1154 (1741)

76 guruş

Anadolu Valisine verilen imdad-ı hazeriye ve seferiye

1154 (1741)

55 guruş

İmdad-ı seferiye

1154 (1741)

76 guruş

Kazanın ödeyeceği 4853,5 kuruştan Eğret’in payı               


        Şeriyye Sicillerindeki Eğret ile ilgili mali kayıtların tamamını listeledim. Bunlar sadece vergiler değil. Eğret'te dağıtılan sadakalardan Eğretlilerin yaptığı bağışlara kadar parasal her türlü kayıt var. Ağırlık vergilerde tabi. Taradığım Siciller ise  243, 535, 537, 538, 542, 543, 545, 557, 561, 564 numaralı  Karahisar-ı Sahib Şeriyye Sicilleridir. 
        Diğer köylerle birlikte Eğret'in ödediği vergiler çok çeşitli. Savaş vergisi, barış vergisi, deve ve katır vergisi, menzil vergisi, zahire ve baha vergisi ile temel vergi avarız vergisi. Bunların dışında vilayet masraflarının tamamı Afyon merkez mahalle ve köylerinin tamamına bölüştürülerek bir vergi alınıyor ve bu Masraf defterine kaydediliyor. Masraf defterinde bu vergiler köylere dağıtılmadan önce masrafların ayrıntılı dökümü yapılmış. Eğret'e dair yapılan bu masrafları da tabloya aldım. Buna bir örnek 1722 yılında var. Karahisar Naibi'nin kahve masrafı 32 kile olarak Eğret Voyvodasına yazılmış. 
        Burada avarız hanelerinden bahsetmek gerekebilir. Avarız, temel vergidir. Tablodaki avarız haneleri ise ödenecek vergi birimini ifade eden bir kavram. Hane, gerçek aileyi kasteden değildir, 5-20 arasında değişen gerçek hane bir avarız hanesini oluşturur. Kadılar tarafından belirlenen avarız hane sayıları bugünkü anlamıyla bir vergi oranı olarak düşünülebilir. Eğret'in hane sayısı bazen 1, bazen de 1,5 olarak belirlenmiş. Ama bir hanenin kaç gerçek haneden oluştuğuna dair ipucu yok. Nefer ve piyade sayıları ise savaş zamanında köyden karşılanacak asker sayısını gösteriyor. Askere ihtiyaç duyulmadığı zamanlarda ise parasal karşılığı tahsil ediliyormuş. Avarız haneleri kaydedilirken 1724 yılında Küçük Eğret yarım hane belirtilmiş. Küçük Eğret'in neresi olduğuna dair bir tahminim yok. Yine Eğret Susuzu diye bir köy 1727'de yarım hane olarak yazılmış. Şimdiki Susuz Osmaniye'nin yerindeki bir yerleşim olabilir.


17 Nisan 2021

Sülaleler-Lakaplar

     Buradaki amacım soy kütüğü çıkarmak değil. Anıtkaya'daki sülaleri ve ona bağlı veya ondan bağımsız kullanılan lakapları belirlemek. Bu yüzden her ismi yazmak yerine sadece belirli bir lakapla anılanları kaydetmekle yetindim.

HACI MAHMUTLAR (ÖZTÜRK)

      YILIKLAR

                      Mevlüt Öztürk

                      Süleyman Öztürk

                                      Uzun (Mehmet Öztürk)

                      Tenikeci (Hüseyin Öztürk)

      Hafız (Mehmet Öztürk)

                      Zerroş (Mahmut Öztürk)

      Manda (Ahmet Öztürk)

                      Tombak (Saadettin Öztürk)

      Karaçaylılar (Kazım Öztürk)

      Ayı Mevlüt (Öztürk)

      BERBERLER

                      Deli Ali (Öztürk)

                                      Fişek (Cengiz Öztürk)

                      Berberlerin Emin (Öztürk)

                                          Cingen (Mehmet Öztürk)

      Gocasan (Hasan Öztürk)

                      Goca Guş (Mevlüt Öztürk)

                      Heykel Cemal Öztürk

      MANAVLAR 

                      Manavlañ Ahmet (Öztürk)

                                      Has (Halil İbrahim Öztürk)

                      Manavlañ Aziz (Öztürk)

                      Dodiri (Mehmet Ali Öztürk)

                                      Dotdik (Adem Öztürk)


----------------------------------------------------------------------------------------------

HACILAR (AZBAY)

      Kel Sâlek (Salih Azbay)

                      Kirli (Cemal Azbay)

                                      Sâlek Hoca (Salih Azbay)

                      Kel Sâleğiñ Şaban (Azbay)

                                      Parlak (Mehmet Azbay)

      Kel İdiriz (İdris Azbay)

                      Deli Davut (Davut Azbay)

      Kel Arzıman (Azbay)

                      Méşur (Ahmet Azbay)

      KEL HALİLLER

                    Halit Azbay

      YETİMLER

                      Goca Yetim (Mevlüt Azbay)

                      Güççük Yetim (Mahmut Azbay)

      Tülü Murat (Azbay)

      Mantar Osman (Azbay)

                       Mantaroğlu (Mehmet Azbay)

      KEL AHMETLER

                      Gırgafa (Bahattin Azbay)

      ÇULLULAR


----------------------------------------------------------------------------------------------

ARAPLAR (TOK)

      Goca Dişli (İbrahim Tok)

      Gözel Mehmet (Tok)

      Gözel Ali (Tok)

      Gambır Üseyin (Hüseyin Tok)

                      Galpsiz (Hüseyin Tok)

                                      Güçcük Galpsiz (Hüseyin Tok)

      Bezekiniñ Ali (Tok)

      Araplañ Hilmi (Tok)


----------------------------------------------------------------------------------------------

ARAPLAR (ZENGER)

        Tıraka (Abdurrahman Zenger)

        Arap Selimi (Selim Zenger)

        Arap Şükrü (Zenger)

                 Arabın Mıddin (Muhittin Zenger)

        Düdükçü (Ramazan Zenger)

                   Asdırot (Mehmet Zenger)

                            Satırcı (Selahattin Zenger)

                            Düdükcünün Selim (Zenger)

                            Hacı (Hikmet Zenger)


----------------------------------------------------------------------------------------------

 OMARCIKLAR (SAĞLAM)

        Bödü (Mehmet Sağlam)

        Kilci (Ahmet Sağlam)

        Fezullah (Feyzullah Sağlam)

        Şifer Halibram (Halil İbrahim Sağlam)

        Güdüğizzet (İzzet Sağlam)

        Berberüseyin (Hüseyin Sağlam)

                Berberyâya (Yahya Sağlam)

        Berber Şükrü (Sağlam)

        Kelapdılla (Abdullah Sağlam)

        Altındişin Hasan (Sağlam)

                Meşur (Ahmet Sağlam)

        Deli Cafer (Sağlam)


----------------------------------------------------------------------------------------------

      GAVASLAR (SARGIN)

        Gavas

                    Canavarcı (Sargın)

                    Demirci Topal (İbrahim Sargın)

                    Gavasın Ismeyil (İsmail Sargın)

        Deveci

                    Devecinin Ismeyil (ismail Sargın)

                            Devecinin Cemil (Sargın)

                    

----------------------------------------------------------------------------------------------




----------------------------------------------------------------------------------------------




12 Nisan 2021

Arap Oğulları

     1920 yılından bir veraset davası. Yine Mehmet Özgür Ergün'ün çalışmasından yani 653 Numaralı Karahisar-ı Sahib Şeriyye Sicilinden alıntı yapıyoruz.

    "Karahisar-ı Sahib Şehri köylerinden Eğret’te oturan ve aşağıda ismi yazılan kişilerce teşhis edilen Mustafa kızı Elif; kocası Araboğullarından Selim oğlu İbrahim ile birlikte mahkeme huzurunda: "Eğret Köyünden Selim oğlu Abdurrahman’ın mahdumu Arif aleyhine açtığım tereke ve miras davasında yapılacak bütün işlemlerde eşim İbrahim Efendiyi vekil tayin ettim.” dedi. İbrahim Efendi de bu vekaleti kabul ettiğini belirtince karar kaydedildi. 5 Mart 1920"

    ŞAHİTLER: Kürtosmanlardan Osman oğlu Musa / İmranoğullarından Ahmet oğlu Hüseyin

                            Kadı Vekili                Yazıcı

----------oooOooo----------

    Elif Hanım'ın kocasının adı orijinal belgede "Arab oğlu İbrahim bin Selim" olarak yazılmış, ben karışıklık olmasın diye "Araboğullarından Selim oğlu İbrahim" dedim.  Buna göre kadının dava açtığı Arif, kocasının yeğeni gibi duruyor. Öyle ise davayı neden kadın açıyor ki, üstelik kocasını vekil tayin ederek? 

    Bu metni okuduğumda benim aklıma doğrudan Arap Selimi (Selim Zenger) geldi. Sağlığında bir dönem bakkallık da yapmıştı. Hem lakabı tutuyor hem adı. Üstüne üstlük Arif adında bir oğlu da var. Bitmedi, Tıraka diye bilinen bir abisi vardı, Adı da Abdurrahman...

    Anıtkaya'da şimdi aynı soyadı taşıyan başka "Arap"lar da var (misal Arabın Muhittin). Düdükçü de aynı soyadı taşıyor ve bir oğlunun adı Selim. Bu belgede bahsedilen kişiler onlardan olmalı.

    Bizde "Arap" demek deri rengi siyah demektir. Kısaca bu kelime zenci anlamında kullanılıyor. Öyle olunca daha çok Afrika kökenli insanlar için bu tabir yakıştırılıyor. Arap milletinden anlamında değil. Sözünü ettiğimiz "Arap"lar da bu kısımdan. Şimdilerde renkleri biraz açılmış olsa da köken itibariyle Afrika'ya bağlı oldukları hemen anlaşılır. Anıtkaya ne iş, Eğret'e nasıl gelmişler diyecek olursanız bununla ilgili ilginç bir hikaye anlatılır. Buna göre bir Eğretli Hacı yüzyıllar önce uzunyoldan dönerken sevdiği kimsesiz bir siyahi çocuğu sepetinin içine alıp o şekilde Eğret'e kadar getirmiş. Onu evladı gibi bakıp büyütmüş, bekar olarak çalıştırmış ve sonra evermiş. Eğret'teki Arapların serancamesi böyle.

Bir de Araplar diye bir sülale de var, onların soyadı da "Tok." Belgede adı geçenlerin bunlarla alakası yok sanırım.

    Şahitlerin ikincisi de benim dikkatimi çekti. Orijinal belgede "İmran oğlu Hüseyin bin Ahmed" diyor. Bundan da "İmran"ın sülale adı olduğu anlaşılıyor. Böylece "İmran Guyusu"nun sahibi de anlaşılmış oldu. Eğret'te unutulan isimlerin içinde "İmran" yoktu; ama bundan sonra eklenebilir. Zira "Ümran" diye bir kız ismi hatırlıyorum lakin "İmran"a ilk defa rastlıyorum.

    1920 Yılında Eğret'te bir kadının dava açması, dilekçe vermesi ilginç geldi. Tıpkı Çataloğlu Yetimlerindeki gibi. Acaba bu insanlar savaş sonrası böyle günlük meşgalelerle uğraşırken, bir yıl sonra köylerinin işgal edileceğini hiç akıllarından geçirmişler miydi?


11 Nisan 2021

Çataloğlu İbrahim'in Yetimleri

    Bir asır öncesinin Eğret'indeyiz. Çatallar'dan Yahya oğlu İbrahim vefat ediyor. Geride üç küçük yetim bırakarak. Üç yetimle bir başına kalan Ayşe Hatun çaresizce Kadıya başvuruyor. Hakkında verilen iki karar 653 Numaralı Karahisar-ı Sahib Şeriyye Sicilinde kayıtlı. Bu çalışmayı Mehmet Özgür ERGÜN hazırlamış. Kararlar şunlar: 

    "Yerinde görüp tespit ve kaydetmek üzere görevlendirildiğim için Karahisar-ı Sahib şehrine bağlı Eğret Köyü ahalisinden iken vefat eden Çataloğlu Yahya bin İbrahim’in köyüne varıp ismi anılacak kişiler huzurunda toplanıldı. Adı geçen müteveffanın küçük oğulları İbrahim, Mevlüd ve Mehmed’in babalarından kalan mallarını muhafaza etmek ve rüşde erinceye kadar işlerini yürütmek için vasi tayininin gerektiği tespit edildi. Bunun için en uygun kişinin, çocukların annesi İbrahim kızı Ayşe olduğu şahitlerin de tasdikiyle belirlendi. Çocukların anneleri de bu görevi hakkıyla yapacağını taahhüd edince vasi tayin edildiği kararı kaydedildi. 16 Mayıs 1919"

ŞAHİTLER

Köy İmamı Hacı Mehmed oğlu İbrahim Efendi / Nalband oğlu İsmail Efendi / Mehmed oğlu Ahmed / Arzıman oğlu Hacı Ahmed

                Kadı                       Başkatib                            Yazıcı

----------oooOooo----------

    "Konuyu yerinde tespit ve kaydetmek için görevlendirildiğim Karahisar-ı Sahib şehrine bağlı Eğret Köyünde bulunan Abdurrahman oğlu Hacı Hasan’ın odasına varıp ekte isimleri geçen kişilerle toplanıldı. Köy halkından iken bir süre önce vefat eden Çataloğlu İbrahim bin Yahya’nın küçük oğulları İbrahim, Mehmed ve Mevlüd’ün babalarından kalan malları korumak ve reşid olana kadar işlerini yürütmek üzere anneleri İbrahim kızı Ayşe vasi tayin edilmişti. Şahitlerin huzurunda anneleri, yetimlerin babalarından kalan hisselerinin Eytam Sandığında muhafaza altına alındığını, bunlardan başka gelir ve mallarının bulunmadığını, şiddetle geçim sıkıntısı çektiklerini, bu yüzden Eytam Sandığında emanette bulunan 48.399 kuruş 15 paranın gelirinden mahsup edilmek üzere nafaka bağlanması talebini söyledi. Eytam Müdürü Hasan Efendi bu bilgileri doğrulayınca, yetim çocukların babalarından kalan ve Eytam Sandığında bulunan hisse kazancından, her çocuk için 100 kuruştan aylık toplam 300 kuruş nafaka bağlanmasına ve bu nafakanın yasal vasi Ayşe Hatun’a ödenmesine karar verildi. 5 Mayıs 1920"

ŞAHİTLER

Abdurrahman oğlu Molla Mustafa / Abdurrahman oğlu İbrahim / Hacı Ahmed oğlu Ahmed

                Evrak Yardımcısı               Başkatib              Yazıcı                     Kadı Yardımcısı


----------oooOooo----------

    Vefat eden Çataloğlu İbrahim'in Anıtkaya'da günümüzde Çatallar olarak bilinen ailenin dedelerinden olduğunu düşünüyorum. Belge'de baba adı Yahya olarak geçiyor. Çocuklarının adları ise İbrahim, Mehmet ve Mevlüt. Karısı Ayşe'nin baba adı da İbrahim. Belki bu yüzden ilk oğullarının adını da İbrahim koymuşlar. Neyse, Çatallar'ın soyadı "Soylu". Sadece isimlerden yola çıkacak olursak; İbrahim Soylu, Mehmet Soylu, Mevlüt Soylu, Yahya Soylu... Ben Anıtkaya'da bu isimde birilerini tanıdım. 

    Çatalların atası Çatal kim bilmiyoruz. İbrahim'in babası Yahya olmadığı kesin. Belki onun da babasıdır. Eğer öyleyse, Çatalın Guyu en az iki asırlık demektir.

    Bu iki kararda da Kadı'nın görevlendirdiği kişiler bizzat Eğret'e gidiyorlar. Yerinde keşif ve tespitten sonra karar veriliyor. İmzalara bakılırsa ilk kararda yani annenin vasi tayininde Kadı bizzat köye gelmiş. Yaklaşık bir yıl sonra verilen ikinci karar için yardımcısını göndermiş. 

    İkinci kararda duruşmanın nerede yazıldığı da kaydedilmiş. Buna göre Kadı Yardımcısı ve ekibi doğrudan Abdurrahman oğlu Hacı Hasan'ın odasına varıyor. O kararda şahitlerin ikisi Abdurrahman oğlu Molla Mustafa ve Abdurrahman oğlu İbrahim. Oda sahibinin oğulları. Kayıtlarda bir yanlışlık yoksa ikizler. ikisinin doğum tarihi 1878, o sırada 42 yaşındalar yani. Mustafa "Molla" imiş. Babaları Hacı Hasan ise  hayli yaşlı, 77 yaşında. Resmi görevliler rastgele bir odaya gidecek değiller, ihtimal ki Muhtar odasıydı orası. 1920 Eğret Muhtarı hakkında bu bize bir fikir verebilir. 

    Bir yıl önceki ilk kararda gerçi bir yer zikredilmiyor ama biz yine bu işlemin Muhtar odasında yapıldığını varsaymalıyız. Bu sefer şahitler arasında köyün hocası da var. Köy imamı Hacı Mehmet oğlu Hacı İbrahim. Hacibrâm... Bu da kulağa tanıdık geliyor. Bir başka şahit, Arzıman oğlu Hacı Ahmed. Hacâmet, Hacâmedinguyu... Bu isimler de yabancı değil. Şahitlerden birisi Mehmet oğlu Ahmet diğeri Arzımanoğlu Ahmet. Yazım hatası yoksa, bunlar farklı kişiler ise; birisi Kel Salek, Kel İdiriz, Kel Arzıman'ın babası.

    

10 Nisan 2021

Çakaloğlu İbrahim Terekesi

    1917 yılında vefat eden Çakaloğlu İbrahim'in veraset ilamı, mal paylaşımı ve terekesini de yine Şerife Şahin'in üzerinde çalıştığı Karahisar-ı Sahib'e ait 651 Numaralı Şeriyye Sicilinde görüyoruz. Çalışma metnindeki ilgili bölüm şu: 

    "Karahisâr-ı Sâhib’in Eğret Karyesi’nden vefat eden Çakal oğlu İbrahim’in verâsetinin; eşi İbrahim kızı Ayşe ile bu eşinden olan çocukları İbrahim, Mehmet ve doğacak çocuğuna; kendinden önce vefat eden eşi Ömer kızı Hafize’den olan çocukları Şerife, Atike, Mustafa ve askerde olan İsmail, Cemal ve Ömer’e ait olduğu; İbrahim ve Mehmet’in rüşdüne erinceye kadar annelerinin vasi tayin edildiğine ve hisselerinin Eytâm Sândığı’nda muhafazasına; İsmail, Cemal ve Ömer’in de askerden dönünceye kadar hisselerinin Eytâm Sandığı’nda muhafazasına dair verilen, varisler arasında tereke taksimini gösterir, tereke hücceti suretidir. 1 Aralık 1917"

    Çakaloğlu vefat ettiğinde geride hamile bir eş ve küçük yaşlarda iki oğul bırakmış. Ayrıyeten kendisinden önce vefat eden eşinden ise 4 erkek, 2 kız evladı var. Yani toplamda Çakaloğlu'nun 10 meresgeri bulunuyor. İki küçük oğlu için annesi vasi tayin edilip malları Eytam Sandığı'nda muhafazaya alınıyor. İlk hanımından olan oğullarının üçü de askerde oldukları için onların malları da muhafazaya alınıyor. Diğerleri makbuzuyla ilgililere teslim ediliyor.

    Burada üç oğulun aynı anda askerde bulunması 1917 şartlarında memleketin içinde bulunduğu trajediyi göstermesi bakımından önemli bir ayrıntı. 

    Eytam Sandığı da yetimlerin mali ve hukkuki haklarını koruma ve paralarını değerlendirme amacıyla kurulmuş bir müessese. Zamanla, hak ettiği vakitte orada hazır bulunmayan (mesela askerdeki) kişilerin haklarını koruma vazifesi de verilmiş.

    Terekeye göz atmak gerekirse yine hayvan ve hayvansal ürünler ve araç gereçlerden oluştuğu anlaşılıyor. Ayrıca toplam dört çift hayvanın hisseleri var. Bu hisselerin değeri kuruş olarak hesaplanarak terekeye dahil edilmiş. Büyüklerinden kalan fakat henüz üleşilmemiş mallar olmalı. Bu hayvanların cinsi belirtilmemiş ama "çift" olarak nitelendirildiği için öküz diye düşünebiliriz.

    Hayvan varlığı konusunda biraz daha ayrıntıya inelim. Dört tane at olduğuna göre, at koştuklarını söyleyebiliriz. Fakat 12 tane de camış var. Çifte çubuğa dombey koşulduğunu duymuştum. Bunları sadece yoğurt için besliyor olamazlar. 80 civarında küçükbaş hayvan var. Bu kadar koyun keçi az değil. Terekedeki 10 liraya yakın vergi sadece dellaliye olamaz. Devlete ait merada otlatıldığı için koyun vergisi anlamına gelen "ağnam" vergisi de var burada. Bu vergiye mera vergisi de denirmiş. Ne kadar alınacağı da yerine göre değişiklik gösterirmiş.

    Anıtkaya'da benim bildiğim Çakallar olarak bilinen iki sülale var. Birincisi Çakalüseyin (Hüseyin Eren)ler. Diğeri de Akkiprik (Hasan Yet)ler. Hasan-Halill ve Mehmet Yet'in babaları İbrahim, mevzubahis Çakaloğlu İbrahim'in geride bıraktığı yetimlerden küçük olanı, reşit olana kadar malları Eytam Sandığında muhafazaya alınan İbrahim olmalı.



08 Nisan 2021

Hatiboğlu İbrahim Terekesi

     1911 Trablusgarb, 1912-13 Balkan, 1914-18 bütün cepheleriyle cihan harbi ve 1919-22 Kurtuluş Savaşı. Bu on yıllık savaş atmosferi Osmanlı'yı yiyip bitirdiği gibi milleti de duman ediyor. Bizler o dönemi yaşamadık ama korkunçluğunu yeni öğrendiğimiz ayrıntılar sayesinde daha iyi anlayabiliyoruz.

    Cephede kalmış Hatiboğlu Hacı İbrahim'in geride bıraktıklarını 651 Numaralı Şeriyye Sicilinde buluyoruz. Bu defteri de Şerife ŞAHİN incelemiş. Önce metni görelim:

    "Karahisar-ı Sahib şehrine bağlı Eğret köyünden ve askerde iken vefât eden Hatiboğlu Hacı İbrahim’in yasal varislerinin; nikahlı eşi Halil kızı Zeliha, yetişkin kızları Kezban ve Ümmühan, yetişkin oğulları Mehmet ve Halil İbrahim ile henüz reşit olmayan oğlu Hasan olduğu tespit edilmiştir. Toplamda 64 hisse olan miraslarının ise 8 hissesinin eşi Zeliha’ya; 7’şer hisseden toplam 14 hissenin kızları Kezban ve Ümmühan’a; 14’er hisseden toplam 42 hissenin ise oğulları Mehmet, Halil İbrahim ve Hasan’a ait olduğu belirlenmiştir. Ayrıca küçük oğul Hasan’a isabet eden hisse, kendisi reşit olana kadar Eytam Sandığına emanet edilmiştir. İşbu tereke, adı geçen vereseler ile Eytam Müdürü Hasan Efendinin talebiyle huzurlarında taksim edilmiştir. 20 Mayıs 1918"

    Konusu o olmadığı için Hatiboğlu'nun hangi cephede ne zaman şehit olduğuna dair bir bilgi bulamıyoruz. Hacı İbrahim'in ise günümüz Anıtkaya'sının Hatipleri yani Aykaçların büyük dedelerinden olduğu anlaşılabiliyor. Hacı İbrahim'in çocuklarının adlarına bakılırsa da Hatipler'den hala bu isimleri yaşattıkları anlaşılıyor.

    Küçük oğul Hasan henüz reşid değilmiş, bu normal; fakat diğer dört çocuğun yetişkin olması babanın yaşı hakkında bir fikir verebilir. Mahkemece verilen veraset ilamı sonucunda tespit edilen tereke ve miras bölüşümü tablodaki gibi yapılmış.

    Bırakılan mirasın toplam değeri 700 lira. Bunun 650 lirası hayvanların değeri. Toplam 24 hayvanın 18'i küçükbaş, koyun keçi. Bir çift öküz bir de tek öküz var. Tekini artık eşekle mi koşuyorlardı yoksa inekle mi bilinmez. İneklerin üçü de buzağılıymış.

    Tereke tutarının kalan elli lirasını da günlük ev eşyaları ve diğer mallar oluşturuyor. Kap kacak, yastık yorgan, haba kilim vs. her şey var. Mayıs ayında olunmasına rağmen samanlıkta hala 15 araba saman bulunması ilginç. İki araba "giyah" diyor, sanırım bu da kurutulmuş çayır otu. 

    Listede yer verilen şeyler bugün maddi olarak bir şey ifade etmeyebilir ama yüz yıl önce babadan kalan meresi oluşturuyordu. Okurken bunu gözönünde bulundurmalı. Bir dığana, ilisdire bile değer biçilmiş. Yalnız hiç gayrımenkul olmaması neden ki? Ev, arsa, harmanyeri hatta tarla yok. 

    Yaklaşık binde beşlik kesinti yapılmış. Bu kesintiye dellaliye vergisi deniyordu. Keşif için görevlendirme yapılacak, 5 saatlik yerdeki Eğret'e varılacak, mallar tespit edilecek, değer biçilecek falan. Bütün bunların masrafı olarak 3,5 lira dellaliye kesiliyor.

    Yine dikkat çeken bir başka husus da birliğinden gönderilen 6 lira. Maaşını mı biriktirdi acaba.



07 Nisan 2021

Borç Harç

     İşten anlayanlar 2021 şartlarında ülkemizde borçsuz insanın bulunmadığını söylüyorlar. Kredi kartı marifetiyle olsun, banka kredisi şeklinde olsun veya klasik elden borçlanma biçiminde insanların mutlaka az çok borç sahibi olduğunu belirtiyorlar. Bilemedin taksitli alışverişin bile bir çeşit borçlanma olduğu söyleniyor. Böylece insanların ekonomik bağımsızlıkları yok edilerek kontrol altına alınıyorlarmış. Şehirde de yaşasan, köyde de olsan değişmiyor bu durum. Şu halde Anıtkaya'da da borçsuz kişi hemen hemen yok gibi.

    Paranın insan hayatında bu kadar söz sahibi olmadığı vakitlerde borçlanma da çok yaygın değilmiştir. En fazla öndüş alma olayları varmıştır herhalde. Bu, Eğret'te parasal anlamda borçlanma yoktu anlamına gelmez tabi. Elimizde 1886 yılına ait bir Eğretli'nin borçlanma öyküsü var:

    "Karahisar-ı Sahibe bağlı Eğret Köyünde oturan Hasan oğlu Hacı Ahmed adlı kişi mahkemede; Karahisar Ak Mescid mahallesinde vefat eden Hacı Nuri Ağa’nın küçük oğlu Zekeriya’nın yasal vasisi Eytâm müdürü Ahmed Efendi’nin de huzurunda: 'Ahmed Efendi’nin vasisi bulunduğu Zekeriya’nın malından (20 kuruşluk gümüş mecidiye hesabıyla) 2.165 kuruşu borç olarak teslim aldım. Bu belgenin tarihinden üç yıl sonra, aldığım borç miktarının üzerine, helalinden bir koyun bedeli olan 972 kuruşu da ekleyerek toplam 3.137 kuruşu adı geçen Zekeriya’ya ödeyeceğimi taahhüd ederim.' dedi. Hazır bulunan Turuncuzade Ali Efendi ve Hocazade Avni Efendi de meblağı belirtilen borca kefil olduklarını söyleyince karar yazıya geçirildi. 30 Eylül 1886"

    Hikaye anlaşılıyor sanırım. Eğretli Hacı Ahmet borçlanıyor Zekeriya adlı birine. Yalnız ortada Zekeriya'nın kendisi yok, vasisi Eytam Müdürü Ahmet Efendi var. İki ihtimal var, Zekeriya reşit değil ya da askerde. Peki böyle bir durumda Hacı Ahmet neden ondan borç alıyor ki? Tanıdığı veya yakını olduğu için mi. Öyle olsa bu durum belirtilirdi kayıtta. Belki de Zekeriya'nın vefat eden babası Hacı Nuri Ağa ile önceden böyle alacak verecek işleri oluyordu, kapıyı değiştirmek istemedi. Eskiden Afyonlu zenginler ağalık yaparlarmış, borç vererek hem paralarını işletir hem de köylünün işi görülsün diye. Gerçi bu ağalık müessesesi Anıtkaya'da hala az da olsa geçerliliğini koruyor. Sanırım Hacı Ahmet'inki de böyle bir borçlanma. Zaten asıl borca eklediği bir koyun bedeli var, ondan da anlaşıldığı üzere aldığı parayla koyunculuk yapacak. Borçlanma tarihi de bu senaryoya uygun, harman sonu, koç katımına yakın bir vakit.

    Hacamedinguyu (Hacı Ahmet'in Kuyu) dediğimiz kuyuyu kazan/kazdıran Hacı Ahmet, bahsedilen kişi olabilir mi acaba?

    Mahkemede senede bağlanan bu borçlanma olayını 615 Numaralı Karahisar Şeriyye Sicilinden öğreniyoruz. Bu defteri inceleyen Mehtap SİLİGÜL.



06 Nisan 2021

Zahire Lazım

     Tarih boyunca hiç değişmemiş. İhtiyaç duydukça vatandaşa vergi salınmış. Yalnız bugünün meselesi değil bu. O vergisi, bu vergisi, şu vergisi...  Eskiden adına vergi demezmiş belki ama bir şekilde millete yüklenmenin yolunu bulurlarmış. Tabi nakit olarak almıyorlar vergiyi. Sefere çıkacağım; asker lazım gel, hayvan lazım getir, ekmek lazım ver, yem lazım hadi...

    562 Numaralı Karahisar-ı Sahib Şeriyye Sicilini Edip UZUNDAL incelemiş. Benzer bir olayın örneğine orada rastladım. 1821 yılında Eğret'in de içinde olduğu bir acil salgı salma durumu: 

    "Karaman Valisi Hacı Ebu Bekir Paşa tarafından Karahisar-ı Sahip naibine ve mütesellimine hitaben gönderilen buyurulduda; fermanla Bahr-i Sefid Boğazı‟nda Gelibolu ve Mürefte ve Eceabat isimli sahillerinin muhafızlığının kendi uhdesine verildiği ifade edilmiştir. Görev mahaline varmak için yola çıkan Ebu Bekir Paşa, kalabalık maiyetinin iâşesini temin maksadıyla, geçiş güzergâhında bulunan Çay kazası, Çobanlar ve Eğret karyelerinden külliyetli miktarda zahire talep etmiş ve bu zahirenin zaman kaybedilmeksizin bir an önce hazırlanmasını istemiştir. 16 Mayıs 1821"

    Deftere kayıtlı olayın özeti böyle. Karaman Valisinin tayini Çanakkale Boğazına çıkıyor. Gelibolu, Mürefte ve Eceabad Sahillerini koruma görevi. İstanbul'a daha yakın bir yer olduğu için terfi olarak düşünülecek bir tayin yapılmış. Hacı Ebubekir Paşa diyor ki, emirnamede: "Geliyorum, lazım olacak iaşe giderlerimi acele hazırlayın." Afyon'daki görevliye hitaben bu emir. Başka yerlere de yazmıştır mutlaka, bu Afyon'a yazdığı. 

    Kütahya'dan Bursa tarafına yönelecek, oradan da Çanakkale'ye. Afyon-Kütahya arasındaki durak ve konaklama yeri Eğret. Demek ki şimdiki gibi 200 yıl önce de arpa-buğday, mercimek-nohut çok ekiliyormuş. Yoksa Karaman Valisi nereden bilecek bol miktarda zahireyi nereden bulacağını. Karahisar Naibi Eğret Voyvodasına bunu yıkacak, Voyvoda da Eğret halkına. Kim bilir hane başına kaç kile salgı salındı.

    Bu dediklerimin gerçeklik oranı, yukarıdaki belgede yazılanların hayal gücüyle somutlaştırma başarısı kadardır.


05 Nisan 2021

Olur Böyle Şeyler

     Mahkeme kayıtlarına bakıyorum, hep adli olaylar değil bazen aile durumları da kayda geçirilmiş. Yani Kadılıklar şimdi yargı sisteminde bölümlere ayrılmış olan ceza, ticaret, sulh, idare, aile mahkemelerinin baktığı bütün davalara bakıyormuş. Ayrıca noterlik görevini de yürütüyormuş.

    Aile mahkemesinin konusu olan boşanma ve nafaka hususlarında iki dava 18. asır kayıtlarında görülüyor. 542 Numaralı Karahisar-ı Sahib Şeriyye Sicilini Gülay PORGALI incelemiş. 

    "Eğret Köyünde oturan Hacı Derviş kızı Aişe, kocası Mustafa oğlu Mehmed’in barınma ve iaşe ihtiyacını karşılamak üzere nafaka vermeyi taahhüt ettiğini belirtince; nafaka miktarı 50 kg kahve olarak kesinleştirilip kaydedildi. 24 Kasım 1741"

    "Eğret Köyü halkından Mahmud oğlu Veli adlı kişi Mahkeme önünde 'Çıkacağım yolculuktan 91 gün sonra dönmezsem, karım Ahmed Beşe kızı Aliye serbest olsun.' diyerek şartlı boşama isteği kaydedildi. 28 Ekim 1742"

    Nafaka bağlanması hususunda bir bedel tayin edilmiş: kahve. Nakit olarak para pek bulunmuyormuş olabilir, mübadele geçerli bir sistemdi belki. Boşanma konusunda dikkat çeken durum ise şarta bağlanmış olması. Çıkacağım yolculuktan dönmezsem... Yolculuktan, seferden dönmeme sık rastlanan bir durumdu demek ki. Gidip de dönmemek var, dedikleri bu belki de. 

    Şeriyye Sicillerinden Eğret'te 3 asır evvel yaşananları öğreniyoruz. Sosyal yaşantıdan, ticaretten, işten. Burada da aile içi durumlardan örnek görüyoruz. Karı koca arasında olur böyle şeyler... dediğimiz cinsten...



04 Nisan 2021

Eğret Voyvodası

     Voyvoda deyince akla hemen Kazıklı Voyvoda geliyor. Osmanlıda Eflak-Boğdan (Bugünkü Romanya ve Moldavya) krallarına Voyvoda derlermiş. Kazıklı da onlardan birisi.

    Peki bunun Eğret ile ne alakası var? Eğret bir krallık olmadığına göre Voyvodası olabilir mi? Veya bu başlık ne biçim bir başlık?

    538 Numaralı Karahisar-ı Sahib Şeriyye Sicilini incelerken dikkatimi bir şey çekti. Bilindiği gibi Şeriyye Sicilleri, Kadılar tarafından yapılan yargılamaların kaydının tutulduğu belgeler. Günümüz ifadesiyle Mahkeme Kayıtları. Bu kayıtların tutulmasında da bir usul var. Karar yani hüküm ifadesinden sonra tarih ve şahitler yazılıyor. 1731-1732 yıllarındaki kararları içeren bu defterde verilen kararların bir çoğunda şahit olarak "Eğret Voyvodası Hacı Mehmed Ağa"nın adı yazılmış. O vakit nedir bu voyvoda dedim.

    Meğer bir dönem Vezirlerin veya başka toprak sahiplerinin vergi gelirlerini tahsil etmekle görevlendirdikleri kişilere voyvoda denirmiş. Bunu öğrendiğimde Eğret Voyvodası sözü yerine oturdu. Yine bir türlü anlamlandıramadığım Afyon'daki Voyvoda Mahallesi de halloldu. Demek ki Eğret'te bu nitelikte topraklar vardı ve bunların vergisini toplasın diye Voyvoda olarak Hacı Mehmed Ağa tayin edilmiş.

    Bir dönem Voyvoda ünvanı kullanıldıktan sonra, onun yerini "Ağa" kelimesi almış. Daha sonraki dönemde ise "Ayan" ifadesi ve kurumu oluşmuş. İlginçtir Anıtkaya'da "ağa" kelimesi patron, zengin, işveren gibi anlamlara da gelmektedir. Bu bir bakıma voyvoda kalıntısı gibi duruyor. Ayrıca hala "ayan" kelimesi de muhtar anlamında kullanılmaktadır.

    Sonuç olarak Eğret Voyvodası sözü kimseyi şaşırtmamalı.

    .....

03 Nisan 2021

Eğret'te Cinayet

    538 Numaralı Karahisar-ı Sahib Şeriyye Sicili

    Ayşe Nur BAKIR'ın hazırladığı bu çalışmada Afyonkarahisar mahkeme kayıtlarının 1731-1732 arasındaki kısmı bulunuyor. 18. asırda Eğret'te işlenen bir cinayet bölümü aşağıda:

    "Aşağıda belirtilen olayı incelemek üzere Kadılıkça görevlendirilen Mevlana Mehmed Efendi, Karahisar-ı Sahib Mutasarrıfınca Mübaşir tayin edilen Çukadar Abdülkadir Ağa ve belge ekinde isimleri yazılı heyetle birlikte Eğret Köyüne vardılar. Köy halkından Babaca oğlu İvaz adlı kişiyi yaralanarak öldürülmüş olarak buldular. Yarayı incelediklerinde sol böğründen tüfek kurşunuyla yaralandığını ve bu sebeple öldüğünü belirlediler. Köy halkına sorulduğunda;  “... Türkmen gençlerinden beş on atlı gelip konak için kavga ettiler. İçlerinden biri tüfekle vurup öldürdü.” dedikleri kayda geçirildi. 11 Mart 1732"

    Türkmen gençleri denilenler sanırım yörük obası oluyor. Yakın zamana kadar Dağ'da gelip çadırlarını kuran yörükler vardı. Herhalde o yıllarda da gelip Eğret'i yayla olarak kullanıyorlardı. Zaten kavga da konak yerinden dolayı ve tam da yaylaya çıkış mevsiminde çıkmış. İşin içine tüfek girince cinayet işlenmiş. Olay sonrası keşif, otopsi gibi araştırmalar için görevlendirilmeler işin ciddiyetini ortaya koyuyor.

    Eğret Köyü Tarihinin başlangıcı da esasında böyle bir hikayeye dayanıyordu zaten. "Buraya konamazsınız, yok biz de eğreti konduyduk..."



Bir Hibe Hikayesi

    538 Numaralı Karahisar-ı Sahib Şeriyye Sicili

    Ayşe Nur BAKIR'ın hazırladığı bu çalışmada Afyonkarahisar mahkeme kayıtlarının 1731-1732 arasındaki kısmı bulunuyor. Eğret'te bir mal bağışlama bölümü aşağıda:

    Karahisar-ı Sahib kazasına bağlı Eğret Köyü halkından Mehmed oğlu Satılmış adlı kişi, mahkemeye başvurarak “Sahibi bulunduğum 20 baş koyun ve keçi, 1 baş öküz, 4 sahan, 2 tencere, 1 haba ve 1 kilim ile Saferşah oğlu Mehmed’den alacaklısı olduğum 10 kuruşu Cafer oğlu Mehmed’e hibe ediyorum.” dedi. Borçlu olarak adı geçen Mehmed de bunu doğrulayınca karar kaydedildi.

    Pek de dikkat çekmeyen bir hikaye. Notere gitmiş de mal varlığını bağışladığını bildiren bir belge düzenletmiş gibi. Eskiden Kadılar hem mahkeme hem de noterlik hizmeti veriyorlarmış. Dikkat çeken bir unsur yine isimler. Malını bağışlayan kişi Mehmed, hibe ettiği kişi Mehmed, borçlu kimsenin adı da Mehmed. Anıtkaya'da günümüzde de en çok kullanılan isimdir Mehmet.

    Mal varlığı da dikkat çekici; koyun-keçi, haba-kilim, tas tabak. Bugün için anlamsız gelebilir ama 18. yüzyıl için önemli bir servet olmalı. Öküzün tek olması da garip gelebilir. Fakat biz öküz-eşek, öküz-inek, inek-eşek, inek-inek, eşek-eşek koşulduğunu gördük. Yani bir çift öküz bile konforlu bir çiftçilik göstergesi olabilir.

    Bağışlananlar içinde tarla yok. Herkes toprak sahibi olamıyor. Ancak ekip biçtiği toprağın vergisini ödeyenler var. Bunlara bennak deniyor.

    Bir başka ilginç durum alacağın da hibe edilenler içinde sayılması. Son yıllara kadar Anıtkaya'da baba oğula veya toruna böyle bağışlarda bulunabiliyordu. Son yıllar dediğim, henüz tarlalara tapu çıkarılmadan önceki yıllardır. O zaman notere gidip bu şekilde devirler yapılabiliyordu. Ondan da önce Muhtarlık senediyle de alış veriş ve bağışlar yapılıyordu. Tanzimat'tan önce ise bu işler Kadı kanalıyla halloluyormuş, bu mahkeme kaydından öğreniyoruz.


Tekkede Görev Değişimi

    538 Numaralı Karahisar-ı Sahib Şeriyye Sicili

    Ayşe Nur BAKIR'ın hazırladığı bu çalışmada Afyonkarahisar mahkeme kayıtlarının 1731-1732 arasındaki kısmı bulunuyor. Eğret'i ilgilendiren bir bölümü aşağıda:

   "Karahisar-ı Sahibe bağlı Eğret Köyünde Hacı İbrahim Zaviyesi olarak bilinen zaviyenin günlük bir akçe ile mütevelli görevini yürüten Ali Halife; kendi isteğiyle bu görevini oğlu Mustafa Halife’ye devretmek istediğini bildirip oğlunun her bakımdan bu göreve layık olduğunu söyledi ve beratı vermek üzere Kadı Efendi Saidzade Seyyid Seyfullah’a arz etti. Kadı Efendi fermanı okudu:  “Bu Berat-ı Humayunu verdim, ve buyurdum ki bugünden itibaren anılan kişi zaviyeye varıp babasının yerine mütevellilik görevini ve diğer gerekli işleri yürütsün. Günlük bir akçe vazifeyle mutasarrıf olup vakfın ruhu ve devletimin ömrü için duaya devam etsin. Böyle bilinip fermana itimat edilsin.”

     Anıtkaya'da bu zaviyenin adı Tekke'dir. Tekke ve Zaviyeler kapatıldıktan sonra atıl kalan tekke, Hacı İbrahim türbesinin hemen yanındaydı. Şimdi yıkıldı ama o civara hala Tekkenin Önü denilmektedir. Başlığın izahı böyle. Mütevelli demek, vakfın bütün işlerini yürüten, idare eden, çekip çeviren kişi demektir. Görevlendirme padişah fermanıyla yapılıyormuş, bu kayıttan bunu da öğreniyoruz.

    Ali Halife görevi devreden kişi. Epeyce yaşlanmış olmalı. En az doksan yaşındadır. Bunu nereden çıkarıyorum? Şuradan, 506 Numaralı Karahisar-ı Sahib Şeriyye Sicilinden. Bu mahkeme kayıtlarında Gazlıgöl civarında yıldırım düşmesi sonucu ölüm vakası var. Olayın şahitleri arasında Eğret Köyünden Ali Halife'nin adı da yazılmış. Bu kayıtlarda görgü tanığı olarak herkesin adı yazılmıyor, ileri gelenlerden, yetkililerden olmalı. Ali Halife de o vakit değilse bile 1675'te Zaviye Mütevellisi olacak (bu bilgi Tapu Tahrir Defterlerinde) ondan iyi tanık mı olur. Tanık olduğu olay Haziran 1658'de yaşanmış. Yani görevi oğluna devrettiği 1732'den yaklaşık 75 yıl önce. En az yirmi yaşındayken tanıklık yaptıysa, 1732'de 95 yaşındadır.

    Şunu da belirtmek lazım ki mütevelli, mutasarrıf, zaviyedar kavramları aynı anlamı ifade etmiyor olabilir. Ortada bir vakıf ve bir zaviye var. Bazı belgelerde vakıf denirken bazılarında zaviye deniyor. Aynı şey kastediliyor da olabilir, zaviye vakfa bağlı olabilir. Aynı kişi önce vakfa mütevelli sonra zaviyeye zaviyedar ve mutasarrıf olabilir veya aynı adlı başka kişiler de saydığımız vazifelerde bulunmuş olabilir. Durumu açıklayacak netlikte malesef düzenli bir kayıt yok.

    Tekkenin önü şu anda Anıtkaya'nın merkezi sayılır. Köyümüzün merkezi hakkında bile ne az şey biliyoruz.

01 Nisan 2021

Ot Hırsızları

    507 Numaralı Karahisar-ı Sahib Şeriyye Sicili

    Büşra KAYAR'ın hazırladığı bu çalışmada Afyonkarahisar mahkeme kayıtlarının 1650-1662 arasındaki kısmı bulunuyor. Eğret'i ilgilendiren bir bölümü aşağıda:

    Karahisar-ı Sahib Kazasında Kuyucak adlı köye padişah fermanıyla mutasarrıf olan Kanlızade Mehmed Bey’in oğlu ve vekili Mustafa Bey mahkeme meclisine müracaat ederek; “Eğret Köyü sakinlerinden Hüdaverdi oğlu Ahmed ve Hasan huzura çağrılarak sorulsun: Örneğini sunduğum belgede kayıtlı, Kuyucak Köyünde 46 akçeye kiraladığım Elmalı Yaylası diye bilinen merayı haksız yere bozup otunu neden biçmişlerdir?” diye talebini dile getirmiştir. Davalılara sorulunca, bahsedilen çayırın otunu biçmediklerini, çayırın Mustafa Beyin müvekkili Mehmed Beye ait olmadığını iddia etmişler bunun üzerine Mustafa Bey’in beyan ettiği defter sureti incelenmiş ve Kuyucak Köyünde Elmalı Yaylağının 46 akçe bedelle kiralandığı bilgisinin kayıtlı olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca aynı kazaya bağlı Oğulbeyli Köyünden Sinan, Hasan ve Şaban; Toyranlı Köyünden Veli ve Mehmed adlı kişiler, sözü edilen çayırın Mehmed Bey’in uzun süredir mutasarrıf olduğu Kuyucak’a bağlı çayır olduğuna şahitlik ettiler. Haziran 1661

    Bu mahkeme kaydından anlaşılacağı üzere Eğretli iki kişinin başkasının çayırını biçtikleri anlaşılıyor. Metnin şu haliyle, Ahmet ve Hasan isimli bu kişiler kardeş gibi görülüyor. Hüdaverdi oğlu Ahmet ve Hasan... Sonuçta mahkeme kaydında adli olaylara yer verilir ama yine de hırsızlığa karışmış Eğretlilerden söz edilmesi pek hoş değil. İşin bu yanını bir kenara bırakırsak, Ahmet ile Hasan'ın mahkemedeki tavrı da tam bir pişkinlik örneği. Çayırı biçtiklerini kabul etmiyorlar, bir de Mehmet Bey'in çayırı devletten kiralamış olduğunu inkar ediyorlar. Hem biçmedik diyorsunuz, hem de zaten çayır da onun değil diyorsunuz. Biçmediyseniz çayır kiminse kimin, size ne. Sanırım hafifletici sebep olarak, biz bu çayırın kiralandığından haberdar değildik, miri malı sandıydık onun için biçtik demeye getiriyorlar ama onu da beceremiyorlar.

    Burada bir başka dikkat çeken nokta, çayırın yeri. Kuyucak köyü sınırları içinde Elmalı merası diye bir yer. Anıtkaya arazisinin bir köy olarak ne kadar geniş olduğunu biliyoruz. Bugünün sınırlarını bugünün şartlarına göre bile oldukça geniş kabul ederken 1661'de Kuyucak köyüne dayanmış olması inanılmaz. Çünkü bir yere ot biçmeye gidiliyorsa, oranın komşu köyü olmak gerekir. Arada Cumalı, Yenice gibi köylerin son dönemde oluştuğu hususu tamam. Ama o yıllarda Eğret Kuyucak ile sınır komşusu demek ki. Ayrıca Kuyucak da Karahisar-ı Sahib kazasına bağlıymış. Eğret ile Kuyucak arasında yaklaşık 20 km. mesafe olduğu düşünülürse şaşkınlığımız anlaşılabilir.

    Olayın adli vaka boyutuna geri dönecek olursak; bir görüşe göre, "kendilerine ait olmayan bir çayırın otunu biçmiş hırsızlar" denilebilir. Ama bir başka açıdan bakınca da "Gışın mal maşat yisin deye gırda, gırangda ot biçmişler" denilir. Bakışa açısına göre değişir ama ortada hakkı yenen bir Mehmet Bey var. İnsanın aklına, ister istemez yazın yaşanan saman hırsızlığı vakaları geliyor. Bir de son 50 yıla damgasını vuran bir "Anıtkayalı Samancılar" gerçeği var...