30 Eylül 2022

Dıkmalar Mahallesi

     

    Tuna ile Macur Ali pek geçinemiyorlar... Tek sebep siyasi... Propaganda ve seçim döneminde Macur Ali başka birini destekliyor. Seçimi Tuna kazanınca da olan oluyor... Artık o dönemde neler yaşandıysa, Yeni Başkan her şeyin acısını Macur Ali'den çıkarmak istercesine hareket ediyor.

    Dediğinde direten, o yolda sonuna kadar giden bir yapısı var Macurun... Artık prensip sahibi mi dersiniz, Macur inadı mı dersiniz... Bir kere a-ah! dedi mi, o işin oluru yok. Sana rey vermeyeceğim demiş, vermemiş de... Oy verecekleri ayartmaya çalıştı mı, bak o kadarını bilmiyoruz...

    İşin bir tuhaf yanı da şu; önceden Beylik Bahçesini kiralamış, Belediye ile ortak ekiyor Macur Ali... Yav bu adam kazanırsa elimden alır, iyisi mi dilimi tutup efendi efendi oturayım, diye düşünmemiş... Eskilerin davranışlarını bugünün şartlarıyla kıyaslarsak anlayamayız... Demek ki onların önceliği daha başka şeyler oluyormuş... Gerçekten de Tuna Reis olduktan sonra, Ver len şu bahçeyi, Ben başka birine kiralayacağım, dememiş...

    Dememiş ama... Başka başka yollardan rahatsızlık vermeye başlamış... Mesela, karısı akşam üzeri Gatçayırdan evine giderken, Hanın arasından geçiyor ya... Belediyeden görüyorlar bunu... Birini görevlendirmiş, her gün bu kadının torbasını-heybesini arayacaksın, evine kumpir, bakla, börülcehiç bir şey götürmeyecek, demiş... O zaman Beylik bahçesinde elma vişne ağaçları filan yok, sadece bahçe yapılıyor... Tabi bundan maksat hırsızlık önlemek değil, rahatsızlık vermek... Gıcık Macur duysun da dellensin...

    Aslında maksat hasıl oluyor. Macur Ali bu üst aramalarını filan duyunca kızıyor... Ne kadar kızarsa kızsın sesini de çıkarmıyor; çünkü kendisini tahrik etmek istediklerinin farkında... Başkana muhalif olduğu için başına bunlar geldiğini de biliyor... 

    Bazen Belediye cenahından gelen tahrik dokundurmaları tahammül edilmez boyutlara  ulaşıyor. Bir keresinde Macur Ali'ye ceza yazıp zabıta ile gönderiyorlar. Buna göre, Macur Ali'nin kızı Kerime, Hafızın Çeşmede çocuk bezi yıkamış... Bugünün kafasıyla düşünürsek, halk sağlığı, çevre kirliliği falan filan derken haklı bir ceza gibi görülebilir... Lakin o gün için evlerde şebeke suyu yok, herkes bu temizlikleri çeşmelerde yapıyor. Yani çeşmede bez yıkayan sadece Macurun kızı değil... Bir de son aharın altında yıkamış, aharlara da zarar verilmemiş. Neresinden bakarsan bak haksız bir ceza... Üstelik, o büyük suçu(!) işleyen, her ne kadar Macur Ali'nin kızı da olsa evli barklı kadın... Artık başka bir evin kadını; Kayınpederi var, Kocası var. Cezayı onlara yazmak dururken, Macur Ali'ye göndermenin alemi ne?.. Gerçi ceza ödenmiyor, iptal ediliyor da kıymeti yok... Dedik ya maksat kızdırmak, rahatsızlık vermek...

    İşte o günlerde, Belediye olmanın gereği, sokaklar caddeler isimlendiriliyor... Kırmızı renkli teneke levhalara beyaz boyayla isimler yazılmış, birer birer sokak başlarına çakılıyor. Güçcük Halil'in kahve ile Süleyman'ın Kahve arasından yukarı doğru çıkan sokağın levhası da Güçcük Halil'in evin yanağına çivilenmiş. Burası, elli metre sonra sağa doğru kavislenip, bir elli metre sonra o kavis ucunun tepede tekrar birleşerek büyükçe bir P harfi çizdiği tuhaf şekilli bir sokaktır. P'nin yayvan göbeği ortasında fırın, gölet ve kuyu bulunuyor...

    Anıtkaya'da halk arasında sokak tabiri pek kullanılmaz, her sokak onlar için 'mehelle'dir... Sözünü ettiğim tuhaf biçimli mehellenin ahalisi, muhabbet ederken kendi kendileriyle dalga geçerlermiş. 'Mehellede şu kadar kör var, burası Körler Mehellesi olsun... Yok yok, çok dıkma var; Dıkmalar Mehellesi olsun' deyip gülüşürlermiş. 

    Körosman (Banguş), Körahmet,  Corukların Köriban, Gademlerin Köriban, Köralosman, Körsare, Körhoca, Köryakıp...  Dıkmalara gelince... Kedimehmetin Ahmetçavuş, Corukların Köriban, Çullularda Köralosman, Hakkıların Hakkı, Mazinin Ömer, Paşanın Hüseyin, Macur Ali...

    Macur Ali dıkmalığı kabul etmez, 'Ben kendi paramla aldım burayı' der diretirmiş. Bazan 'Tamam öyle olsun' deyip kapatırlar bazen de 'Yok yok, sen de dıkmasın' diye muhabbete devam ederlermiş... Maksat muhabbet olunca, pek de ciddiye alınacak bir şey değil yani... Macur Ali'nin evin durumu aslında şöyle: Hanımının, anası (Ösüzömer'in Ali Osman Dayısı) kanalıyla iç tarafta küçük bir hissesi var; ama ev olamayacak kadar küçük ve cephesi yok... Macur Ali, Gödenlerin Dayı (Mehmet Dadak)ın yerini satın alıp Hanımının küçük hissesiyle birleştirmiş, al sana ev... Şu durumda, azıcık dıkma sayılabilir... 

    Tuna'nın, Macur Ali'nin hassas damarını bilmemesinin imkanı yok... Bu yüzden Güçcük Halil'in duvara, ok Macur Ali'nin ev istikametini gösterecek biçimde 'Dıkmalar Mahallesi' levhasını çaktırmış... Kendi aralarında muhabbet konusu olmasına pek ses çıkarmayan Macur Ali, levhayı görünce küplere binmiş. 'Kesin Tuna'nın gavurluğudur bu' demiş... Varmış Çeteye, Patlakların Çete, zabıta o sırada...

    Çete de olacaklara hazırlıklı... Polüm kurulmuş yani... 
    - 'Angara'dan tasdiklendi, değiştiremeyiz tabelayı...' demiş...
    - 'Len, Angara ne bilir dıkmeyi mıkmeyi! Siz yazmışınızdır onu!'...
    - 'Alağa, biz yazdık emme; her mehellenin böyüğüne danışdık da öyle yazdık. Sizin mehellede de Mazinin Ömeraya sorduk, O da temam dedi.'

    Macur Ali, bir hışımla odaya dalmış. Biraz ağzını da bozmuş galiba... Mahallenin bütün büyükleri içeride... Mazinin Ömer Dedeye ne diyecekse demiş. Demiş ama, nasıl dediğini de Allah bilir. Zaten burnundan soluyordu... Ömer Dede hakikaten büyük adammış:

    - Ali, otu bi şureye... Dıkma dedi mi sen en arkıye galırsın. Senden evvel gıdemli dıkma olarak ben varın, Paşanın Hüseyin va, Alosmançavuş va. Baka baka dur, her şeyi üstüne alınma. Bizlee bi hal çaresine bakarız...

    Hal çaresine bakılıyor, kısa bir süre sonra o sokağın adı 'Vatan Bağrımızda Sokak' olarak değiştiriliyor. Zaten önceki ismin bir ciddiyeti yokmuştur, sırf Macur Ali gıcık olsun diye çakılmış bir tabelaymıştır... Yani, herhalde öyleymiştir... (Bu sokak adı en sonunda Doğubayezit olacaktır...)

    Bunların sürtüşmesi uzun bir süre daha devam etmiş... Se deposu yapılıp şebeke tamamlandıktan sonra birkaç yıl evlere su verilmiyor. İçme suyu olarak kullanılsın diye köyün bazı noktalarına meydan çeşmesi yaptırılıyor. Suyu şebekeden basılıyor tabi... Her eve su verilmemiş olsa da bu meydan çeşmeleri vatandaşa büyük kolaylık sağlıyor... Tahmin edileceği üzere o mahallenin çeşmesi yok... Büyükler toplanıp çeşme istiyorlar Tuna'dan... 'O Macur o mehellede oldukca size zırnık yok!' cevabını alıyorlar... 

    Tuna'nın ve Macur'un inatlaşmaları kaç yıl sürdü bilmiyorum... Benim aklımın erdiği yıllarda araları gayet iyiydi. Manifatura, tuhafiye, tüp vb. şeyler satarak esnaflık yapan Tuna'ya Macur Ali'nin selamıyla gidip bir şeyler almışlığım var. Para pul sormazdı...

    Dedik ya, eskilerin kavgası da muhabbeti de seviyeli oluyormuş. Burada ismi geçenlerin tamamı öte dünyaya göçtü. Hepsine rahmet olsun...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder