Bu dönemde kendilerine her ne deniliyorsa, sülale evlilikler yoluyla Afyon ile sağlam bir bağ kurdu. Evin büyük oğlu Hasan'da bu bağ, hissedilir derecede belirgindi. Onun çocuklarının oluşturduğu Delinorilerin neredeyse bir ayağı hep Afyon'da idi.
Küçük oğul Hakkı'nın durumu ise daha değişikti. Afyon'a yerleşmeden kaynaklı bağlantılar onun için de geçerli idi; ama Eğret ile bağını tamamen kesme taraftarı olmadığından, Hakkı Afyon'daki bir Eğretli gibi durdu. Oysa Eğret'e döndükten sonra Delinoriler, Eğret'teki bir Afyonlu gibiydiler.
Bütün bunlara rağmen Hakkı'nın köyüne dönüşü, Abisinden çok sonradır. Bunun çok çeşitli sebepleri olabilir. Onun macerasını izlerken hem bu sebepleri hem de Hakkılar diye yeni bir sülale doğuşunu göreceğiz...
Baştan söylemek lazım, Hakkıların belgelerden takibi Delinorilere göre daha meşakkatli. Baştan kayıt tutulmadığı bir dönemde Afyon'a yerleşiliyor, bunu ancak sözlü kaynaklardan tespit edebiliyoruz. 20. Yüzyıl başlarında nüfus sayım kayıtları güncellendiği sırada Delinoriler Eğret'e geri dönüyorken, Hakkı ve çocukları hemen Cihan Harbi başlarında gelecekler. Dolayısıyla Eğret Nüfus Kütüğünde görünmüyorlar, Afyon'a kayıtlılar. Afyon defterlerine hakim olamadığımız için o tarafın cahiliyiz. Sadece tanıklıklardan derlediğimiz bilgilerle ilerleyebileceğiz.
Hasan'ın küçük oğlu Hakkı, Daldallardan Bekiralilerin kızı Ayşe ile evlendi. Ayşe Hanımı tam olarak anlaşılması açısından netleştirelim; Buydeyci Gadir ile Göden Mehmet'in halası olur... Bu sırada Afyon'dalardı ve Ayşe Hanım Afyon'a gelin gitmiş oldu...
Karısı Ayşe'nin doğum tarihi 1886 olmasından yola çıkarak, Hakkı'nın da ona yakın dönemde doğduğu söylenebilir. Garip olan şu ki; Abisi Hasan Afyon'dan evli olduğu halde çoktan Eğret'e dönmüş, Hakkı'ya ne oluyor da Eğret'ten evlenmesine rağmen Afyon'da kalmaya devam ediyor... Acaba işleri iyi miydi?.. İşlerini bilmiyoruz; ama torunlarının ifadesine göre, durumları gayet iyiydi... Ev, bağ bahçe, hayvan... Ortalama bir aile için gerekli olabilecek her şeye sahiptiler... Bu yüzden Eğret'e gitmeyi düşünmediler.
Ayrıca Afyon'da kendilerini hazır bir sosyal çevrede bulmuşlardı. Çünkü daha önceden Eğret'ten oraya taşınmış Fasfaslar ile akrabalık kurmuşlar. (Bu akrabalık sayesinde Hakkıların Eğret'teki Fasfasların bazı tarlalarına varis oldukları rivayetler arasında.) Yani neredeyse yarı Afyonlu olmuşlardı.
Hakkı ile Ayşe Hanım'ın iki oğlu dünyaya geldi. Büyük oğluna Kadir, küçüğüne Ahmet ismini verdiler. Bu iki oğlandan sonra, 1913 yılında Fadime dünyaya geldi. Tabi bu yıllara gelene kadar devran döndü, Osmanlı harp sarmalının içine girdi. Genel ekonomiyle birlikte insanların düzeni de dağıldı.
1914 yılında Cihan Harbi ile seferberlik ilan edilince, Hakkı askere çağrıldı. İşte o zamana kadar hiç düşünmediklerini yapıp, eşi ve çocuklarını Eğret'e götürdü. Orada hiç olmazsa eş dostları vardı, daha güvende olurlardı... (Eğret'e gelişlerinin 1913 yılına rastladığına yönelik bir söylenti de var.)
Eşi Ayşe ve üç çocuğu Eğret'e yerleştiler; fakat Hakkı bir daha köyünü göremedi. Askere gideli bir yıl bile olmadan, Çanakkale'den şehadet haberi geldi: 2. Kolordu, 12. Alay, 3. Tabur. 11. Bölük Piyade Eri Hasan oğlu Hakkı, 4 Haziran 1915 günü Arıburnu Muharebesinde şehit oldu...
Şehit olan Hakkı'ya istinaden, bundan sonra üç yetim ve onların çocuklarına 'Hakkılar' denilecektir. Ayşe Hanım kocasının vefatından sonra yarım asra yakın çocuklarının başında durdu ve 1963'te vefat etti...
Hakkıların Kadir
Büyük oğlu Kadir'i, Amcalardan Haytanın kardeşi Zehra ile everdiler. Böylece Kadir; Arapların Hüseyin (Hilmi Tok babası), Mardakların Hasan (Hatcamehmet babası) ve Faddiklerin İbrahim (Güçcükhalil babası) ile bacanak oldular.
Zehra Hanım ile Kadir'in bir oğlu olunca, babası şehit Hakkı'nın adını verdiler. Bir süre sonra Zehra Hanım 1932'de vefat etti. Hakkıların Kadir, ikinci olarak Sakaların Havva ile evlendi. Havva Hanım da Kelbekirin ablası olur. Bu evlilik yoluyla Hacıahmetlerin Sarışükrü ile bacanak oldular...
Kadir'in ikinci eşi Havva Hanım'dan bir oğlu ve üç kızı oldu. İsimleri; Süleyman, Mükerreme, Dudu ve Zehra'dır... Havva Hanım 1963 yılında vefat etti. Bundan Sonra Hakkıların Kadir uzun süre daha yaşadı ve 1986'da seksen yaşındayken vefat etti...
Kızları Dudu, Çulluların Mustafa Azbay eşi; Mükerreme/Müker de Sağırların Kelapdılla oğulluğu İbrahim Sancak eşi oldu. 1946 Doğumlu küçük kızı Zehra, ayaklarından engelliydi, gelin olmadan 1961'de vefat etti.
Hakkıların Hakkı, çeşitli dönem ve yerlerde kahvecilik yaptı. İlk zamanlarda evinin bir odasında bakkal dükkanı açtı. Bir süre gurtlugucak filan topladı. Hasılı kendince çeşitli işlerle meşgul oldu. Sigaraya bağlı gırtlak rahatsızlığı sebebiyle hayatının son yirmi yılını sessizce yaşadı. 2009 Yılında vefat etti, eşi Emine Hanım ise on yıl sonra 2019'da öldü...
Kahveci Süleyman, Patlakların İsmail kızı Selime ile evlendi, Urganlının Mehmet Emin ve Şeherlioğlunun Ahmet ile ile bacanak olacaklar... Onların çocukları ise Kadir, Metin ve Günaydın olmak üzere üç oğlandır. Kahveci Süleyman 2000, eşi Selime Hanım ise 2007 yılında vefat ettiler...
Büyük oğlu Kadir'in, baba mesleği kahvecilikti. Küçüklüğünden itibaren haşır neşir olduğu bu işten kopmadı. O da babası gibi 'Kahveci Kadir' diye bilindi. Körhocanın Azam kızı Rüştiye ile evlendi. Rüştiye'nin Fadime Ninesi ile Kadir'in Kadir Dedesi kardeş olduklarını unutmayalım. Kerime ve Selime adlarında iki kızları oldu, bunlar annelerinin adı oluyor. Kerime, Körüslerden Şenol Kök; Selime, Yetimlerden Aydemir Azbay eşi oldular... Kahveci Kadir 2017 yılında vefat etti...
Ortanca oğlu Metin, ileşberlik ve hayvancılığa yöneldi. Olucak'tan Ayşe Hanım ile evlendi, dört kızları oldu... Şerife, Olucaklı teyzesi torununa; Havva, Hassönlerin Ali oğlu Beytullah Omak'a; Medine, Urganlılardan İbrahim Öncül'e; Selime ise Dandırlı Recep Usta oğlu Arif'e verildi... Metin de 2022'de vefat etti...
Küçük oğlu Günaydın ise Tekirgızılardan Osman kızı Fatma ile evlendi. Onun bacanakları İdirizlerin Ramazan ve Arzıların Cengiz idi... Günaydın ile Fatma'nın iki kızı var: Selime ve Sabanur, Afyon'da oturuyorlar...
Patırlar
Hakkı'nın küçük oğlu Ahmet 1908 yılında doğdu... Konuşurken sesleri tam çıkaramadığı, dilinde pelteklik olduğu için 'Patır' lakabı takılmış; bu yüzden ailesine de 'Patırlar' denilecektir.
Patır Ahmet, Osmanköylü İsmihan Hanım ile evlendi. İri ve güçlü fiziği sebebiyle kendisine 'Hörküle' (Kadın Herkül) lakabı verilen İsmihan Hanımın soyu bir ucuyla Karacahmet, bir ucuyla Hacıbeyli'ye kadar uzanıyor.
O gün için zahirecilik yapan Çakırların dükkandan dene tutulurken, demirliyle buğday taşıyan bir ihtiyar görenler Patır Dayıyı tanımışlar demektir... Kendine has bir tarzı vardı, döktüğü her demir sonrası zihninin neresinde olduğu belirsiz numaratör atar, bu sayede ne kadar taşıdığını şaşmaz bir matematikle hesap edebilirdi. Bunun için karmaşık işlemler yapmasına gerek yoktu; onun tarzı, kafasındaki sayıyı belli aralıklarla patır ağzıyla tekrar etmekten ibaretti. Arada birilerine laf anlatmak zorunda kalsa bile aklındaki sayıyı tekrarlamayı bırakmazdı. 'Gırkyediii... Gırkyediii... Gırkyediii... Gırksekiiiz...'
Patırın altısı erkek, biri kız toplam yedi çocuğu oldu. Tek kızına annesinin adı olan Ayşe ismini verdi. Dört abisinden sonra arada doğan Ayşe, Ayvazın Veysel Uysal eşi olacaktır. Ayşe'nin anası İsmihan Hanımın bir ucuyla Hacıbeylili olduğunu söylemiştik; Veysel'in babası Dellal/Ayvaz da Hacıbeylili... Dolayısıyla aradaki akrabalığın bu evlilikte etkili olduğu söyleniyor.
Oğlanların en büyüğü, daha bebekken vefat etti, kötü nazardan öldüğü ifade edilen bu çocuğun adı büyük ihtimal Hakkı idi... 1945'te doğan sonraki oğlunun adını Hasan koydu. Bu, Patırın dedesi adıydı. Osmanköy'den Fadime ile evlendi. Fadime de İsmihan Hanım'ın yakınlarından. Ahmet ve Mehmet adında iki oğulları oldu. 1979 Yılında bir trafik kazasında karı koca ikisi de vefat etti. İki yetimin bakımı artık Bekir Amcalarına ait olacak... Patır dedesinin adını alan Ahmet, Sinanpaşalı bir hanımla evlendi; Hasan ve Fatmanur adında iki çocuğu var... Küçük kardeşi Mehmet, sürdüremediği iki evlilik yaptı; onun da bir kız bir oğlu var.
Patırın diğer oğlu Bekir 1950 yılında doğdu. O da Osmanköy'den bir başka Fadime ile evlendi. Uzun yıllar Afyon'da Bakkaliyede çalıştı. Süleyman ve Filiz adlarında bir kız bir oğlu var. Kızı Filiz İstanbul'a gelin gitti. Oğlu Süleyman, Buydeycigadirin Hasan kızı İsmihan ile evlendi, üç kızı var... Bekir ve çocukları emeklilik sonrası İstanbul'a yerleştiler.
Kendisine 'Doğan' lakabı takılmasına sebep olarak futbol tutkusu gösteriliyor. Bir zamanlar Eskişehirspor taraftarıymış. Takımın meşhur kalecisi Doğan'a benzetmişler ve bu yakıştırma tutunca onun lakabı olmuş.... İçindeki futbol tutkusu hiç eksilmemiş; Afyon'daki stad şehir dışına çıkarılana kadar amatör maçları bile takip etmiş...
Doğanın gemleyemediği bir diğer tutkusu da kuşlar... Amcaoğlusu Kahveci Süleyman ile birlikte filizlenen güvercin merakını, Afyon'da da sürdürmüş. Şimdi eşi Gebecelerli Şerife Hanımla birlikte yaşadığı evinde kuş yuvaları hala duruyor...
Doğanın küçüğünün adı Hüseyin... Köydeyken 'Asdırot' derlerdi. Ay'a yolculuk zamanlarında ilk defa duyulan 'astronot' sözcüğünden çevirme bir lakap... Dilini çıkarıp abanarak çektiği pisburun şutlarıyla meşhurdu... Afyon'a taşınınca Gebecelerli Fadime Hanım ile evlendi. Abisi Hasan'ın adını koyduğu oğlu küçük yaşta vefat etti. Özlem ve Büşra adında iki kızı var...
Patır, en küçük oğluna İsmail adını verdi. Hasan ve Bekir Abisi ile birlikte daha küçükken Afyon'a gidip orada çalışmaya başladı. Kalecikli Sultan Hanımla evlendi. Hatice ve Adem adında iki çocukları oldu. Hatice Takgasların Murat Öncül eşidir... Adem ise İsmailköylü bir hanımla evlendi, Afyon'a yerleşikler... İsmail'in eşi Sultan Hanım 2015 yılında vefat etmişti, kendisi de 2023'te öldü...
Hakkıların Patırdayı 1978 yılında vefat etti; eşi Osmanköylü Hörküle İsmihan Hanım ise 1990'da öldü...
***
Bitirirken, Delinoriler ve Hakkılarla yakından ilgisi olduğu bildirilen Fasfasoğlu hakkında bir iki hususu belirtmek gerekiyor. Anlatılanlara göre Fasfasoğlu diye bilinen kişi, 1950'li yıllarda Eğret'e sık geliyor. Yılda en az bir kere harman sonu geliyor ve yanında çuvallarla getirdiği meyveleri dağıtıyor. Araplı Çayı kenarında bahçesi, az ötede değirmeni, Erkmen'de bağları ve Afyon'da mülkleri var... Eğret'e geldiğinde Hakkıların Hakkı eşi Ayşe Nineye ve Delinorilerden Gulaksız Mehmet'e mutlaka uğruyor... Eğret Çayı kenarındaki İncemehmetin fidanlık ile Hakkıların çayırlar hep Fasfasın tarla olarak bilinirmiş... Erkmen karşılarındaki Kadaifçioğlu Petrola eskiden Fasfasın Petrol derlermiş; rivayete göre Hakkıların Hakkı Dede varisleri, 1940-50'lerde Erkmen'deki bir bağ evi ile o petrolün yerini bir arada satmışlar... Fasfasoğlu hakkındaki bu parça parça bilgiler nasıl birleştirilir bilmiyorum. Eğret-Araplı-Erkmen-Afyon hattında arazi, işletme ve mülklerinin bulunması; Delinorilerle Hakkıların Afyon-Erkmen bağlantıları; Eğret'teki Fasfasın tarlalara bu iki sülalenin varis olması gibi noktalar, Fasfasoğlu ile akraba olunduğu izlenimi veriyor... Bu durum belki Gulaksızın (Mehmet Argunşah) ev ile Kahvecinin (Süleyman Yırgal) evin kaynağı hususunda bir fikir verebilir...
***
Büyük kardeş Hasan çocukları Eğret'te Delinoriler sülalesini oluşturmuştu. Onun küçüğü Hakkı Eğret'e Abisinden çok sonra döndü ve Çanakkale'de şehit oldu. Hakkının çocuklarına ise Hakkılar dediler...
Hakkılar, 1934 Soyadı Kanunu uygulamasında İSKAÇ soyadını aldılar. Öztürkçe isimler seçilecek diye baskı yapılan bu uygulamada millet böyle saçma sapan kelimeleri soy ismi diye almak zorunda kaldı. Sonradan bunları değiştirme fırsatı verildi; ama yeni alınan soyadı da eskisinden farklı olmadı: YIRGAL...
Bununla beraber 'Yırgal' soyadının büsbütün anlamsız olduğu da düşünülemez. Afyon'daki 'Ilgarlar' (Soyadları Ilgar) ile akraba olduklarına dair kuvvetli bir rivayet var. Eğer bu rivayet teyit edilirse; o günün Nüfus Memurunun lakaytlığı sonucu 'Ilgar' yerine 'Yırgal' yazıldığı düşünülmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder