Çocukken bizi en heyecanlandıran bayram 23 Nisan’dı. O
vakitler tam olarak çocuk bayramı sayılmazdı, ama baharın aydınlık dönemine
rastgeldiğinden kutlamalar rahat bir ortamda geçerdi. Bize sevimli gelmesinin
bir sebebi bu olabilir. 29 Ekim’deki Cumhuriyet Bayramı ise onun kadar olmasa
da tam bir bayramdı; aynı coşkuyla şiirler okur, şekerimizi yer, sonra tatile
geçerdik. Çünkü bayramı bayram yapan hususlardan biri de o günün tatil olmasıydı.
19 Mayıs da tatildi, o kadarıyla bayram kabul edilebilirdi.
Bununla beraber 19 Mayıs bayram coşkusunu tam olarak alabilmek için ortaokul yıllarını
bekleyecektik. Zira o bayram ortaokul ve liselerin hakkıymış.
Tatil değildi, lakin tersine hüzünlü bir coşkuyla 10 Kasım Atatürk’ü
anma programları da çocuk hafızamızda bir yere sahiptir. Anma programından bir
müddet sonra derslere devam edilirdi, buna rağmen dersin iki saatliğine
kaynamış olması, anlaşılmaz bir mutluluk kaynağıydı. Anıtkaya’daki öğrencilik
yıllarımıza dair bu üç bayram ve bir anmanın haricinde akılda kalan bir şey yok…
Töbe, bir de Hürriyet Ve Anayasa Bayramı vardı. Gerçi var
mıy dı, yok muydu belli değil…, Bayrak donanımı yok, sınıf süsleme yok; kutlama,
şiir, alkış, şeker, tatil yok. Böyle bayram mı olur, dolayısıyla sevinç ve
coşku da yok…
27 Mayıs’lar Hürriyet ve Anayasa Bayramıymış. Bizim
haberimiz yok, sadece o gün Atatürk büstünün bulunduğu kayalık bahçeye çelenk
koyarlardı. Çelengin konulduğuna da hiç şahit olmadım; belki de o sabah
hademelerle gönderiliyorlardı, biz öğleye doğru orada çelenk olduğunu görürdük.
Sözünü ettiğim bahçenin yerinde şimdi yeni
Belediye/Muhtarlık binası var. Boyumuzu biraz aşan taş duvarla çevrili bu
bahçe, Han ile Kooperatif’in kesiştiği arsa idi. Bahçe dediğimize bakmayın, kayalık
bir yerdi. Herhalde 1960’tan sonra Atatürk Anıtı diyerek bir büst koymuşlar.
Sonra köşedeki büst meydanda kalmasın diye çevresine taş duvar örülmüş. Sadece
Mayıslar’da önüne çelenk konulmuş olmasıyla büst varlığını hatırlatırdı. 27
Mayıs Bayramı da yalnız o gün büstün önüne çelenk konulmasıyla bilinirdi, hepsi
bu…
Köşesinde Atatürk Anıtı bulunan, duvarla çevrili bakımsız
kayalık 1981 yılında bir şeye benzemeye başlamıştı. Fen Bilgisi öğretmenimiz
Korkmaz Bey, ayrıca vıttırıvızık derslere de girerdi. İşte öylesine derslerde
bizi oraya götürür; hem dersini doldurur hem de orayı adam etmeye çalışırdı. Kazma,
kürek, çapa ile birkaç haftada orada ot namına bir şey bırakmadık, resmen
kayayı toprağa çevirdik. Fidan ve çiçek dikilebilecek seviyeye gelmiş, ‘Yüzüncü
Yıl Bahçesi’ diye yeni adı bile belirlenmişti. Sonra aynı yıl içinde yine kaderine
terk edildi…
Galiba Korkmaz Ayvaz Hoca el atmadan bir iki yıl önce büst
oradan kaldırılmıştı. Ve yine aynı yıllarda meşhur ve malum Hürriyet ve Anayasa
Bayramı, hiç iz bırakmadığı ve yeri olmayan hayatımızdan sessizce çıkmıştı. Dediklerine
göre, 12 Eylül Darbecileri bayramı kaldırdıklarında, bu sahte bayram zaten
mefta idi. Çünkü insanlarda karşılığı olmayan şeyin hayat bulması mümkün
değildi.
Sonradan öğrendik ki, bir darbeyle Atatürk’ün Anayasasını
lağvedip özgürlükleri kısıtlayan, ülkenin Başbakan ve Bakanlarını idam edenler,
bütün bu büyük cinayetlerinin anısına 27 Mayıs’ı Hürriyet ve Anayasa Bayramı
ilan etmişler. Anayasa ve özgürlüklere kastedenlerin bayramına bakar mısınız,
söver gibi isim koymuşlar… Elbette halkta ve öğrencilerde böyle bir bayramın
karşılığı olmayacaktır. Nihayetinde darbeyle ilan edilen sözde bayram, bir
başka darbeyle kaldırıldı…
Hafif bir sıçramayla bugüne yaklaştığımızda aynı manzarayla
karşılaşıyoruz. Bütün camilerde az önce okunan tek tip hutbenin anafikri; ‘Hain
F.TÖ sekiz yıl önce vatanımıza ve devletimize kastetti, kahraman milletimiz
onları savuşturdu, 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Bayramınız kutlu olsun.’
15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Bayramı… O gün resmi
tatil; e bayram bu, boru değil… Hey Allahım!...
15 Temmuz 2016’daki darbe tiyatrosunu kim yazıp kim
oynadığını artık bilmeyen yok. 15 Temmuz ‘Adi Hırsızlar’, ‘Acımasız Katiller’
ve ‘Tescilli Darbecilerin’ sahada olduğu, uluslararası bir konsorsiyumca
desteklenen ve asıl amacı Fethullah Gülen Cemaatini tarihten silip Türkiye’de
yeni bir rejim kurmak olan bir ortaoyunudur. İki amacından biri gerçekleşmiş,
Türkiye Cumhuriyeti devleti yıkılarak yeni bir rejim kurulmuştur. 15 Temmuz
darbecileri diğer amacını da kısmen gerçekleştirmiş, Türkiye’de Gülen Cemaatini
sosyal soykırım uygulayarak bitirmiştir.
15 Temmuz darbecileri asıl başarıyı, diğer bütün suçlarda
olduğu gibi işledikleri büyük cürmü de Gülen Cemaatine yıkmakta gösterdiler.
Üstelik bunu müthiş bir ilüzyonla halka yutturup Gülencileri onların gözünde
şeytanlaştırdılar. Üstüne bir de o korkunç
günü bayram ilan etmesinler mi… Demokrasiyi katledip milli birliği
paramparça edenler o günü Demokrasi ve Milli Birlik Bayramı ilan ediyor…
Şimdilik millet bunlara inanmış, senaryoyu kabul etmiş gibi
görünüyor. Kimisi cahilliğinden, kimisi ödlekliğinden, kimisi de
menfeatçiliğinden sessiz kalıyorlar. Basın, medya, sosyal medya ve camiler
yoluyla sekiz yıldır hep aynı propogandaya maruz kalan bu insanlar bir gün
uyanacaklar mı?
Elbette uyanacaklar, ‘Eee, yetti be!’ diye diklenecekler;
ama bu işe yarar mı bilemem. Çünkü başkaldırı, zamanında yapılırsa işe yarar.
Mesela bugün kaç camide hoca yalanlarla dolu hutbeyi okurken birileri kalkıp
itiraz etti. Sıfır… Üç gün sonraki sahte 15 Temmuz bayramından yüz çevirirsen
bu davranış saygıdeğerdir.
1960 Darbecilerinin ayıplı bayramını, 1980 darbecileri
ortadan kaldırdığında ne alkışlandılar ne baş tacı edildiler. Çünkü 27 Mayıs
Hürriyet ve Anayasa Bayramı zaten hükmünü yitirmişti. Çok yakın bir gelecekte
Ayıplı 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Bayramı da kaldırılacak. O günkü
takdirlerinin bir değeri olmayacak… Her şey zamanında kıymetli, uyanacaksan gün
doğmadan uyan…
Millette bir karşılığı bulunmayan sahte bayramların gelişi
de gidişi de sessiz olur. Kırk gün sonra 28 Ağustos şenliği var, sözde bayramı
ikame edenler şenliği birkaç yıl erteleyerek unutturmaya çalıştılar, ama
başaramadılar. Çünkü millet özümsediyse o bayramdır; değilse çakma bayramlar, yeni
darbecisini kadavra olarak bekler… Bakınız 15 Temmuz..