19 Mayıs da tatildi, o kadarıyla bayram kabul edilebilirdi. Bununla beraber 19 Mayıs bayram coşkusunu tam olarak alabilmek için ortaokul yıllarını bekleyecektik. Zira o bayram ortaokul ve liselerin hakkıymış.
Tatil değildi, lakin tersine hüzünlü bir coşkuyla 10 Kasım Atatürk’ü anma programları da çocuk hafızamızda bir yere sahiptir. Anma programından bir müddet sonra derslere devam edilirdi, buna rağmen dersin iki saatliğine kaynamış olması, anlaşılmaz bir mutluluk kaynağıydı. Anıtkaya’daki öğrencilik yıllarımıza dair bu üç bayram ve bir anmanın haricinde akılda kalan bir şey yok…
Töbe, bir de Hürriyet Ve Anayasa Bayramı vardı. Gerçi var mıy dı, yok muydu belli değil…, Bayrak donanımı yok, sınıf süsleme yok; kutlama, şiir, alkış, şeker, tatil yok. Böyle bayram mı olur, dolayısıyla sevinç ve coşku da yok…
27 Mayıs’lar Hürriyet ve Anayasa Bayramıymış. Bizim haberimiz yok, sadece o gün Atatürk büstünün bulunduğu kayalık bahçeye çelenk koyarlardı. Çelengin konulduğuna da hiç şahit olmadım; belki de o sabah hademelerle gönderiliyorlardı, biz öğleye doğru orada çelenk olduğunu görürdük.
Sözünü ettiğim bahçenin yerinde şimdi yeni Belediye/Muhtarlık binası var. Boyumuzu biraz aşan taş duvarla çevrili bu bahçe, Han ile Kooperatif’in kesiştiği arsa idi. Bahçe dediğimize bakmayın, kayalık bir yerdi. Herhalde 1960’tan sonra Atatürk Anıtı diyerek bir büst koymuşlar. Sonra köşedeki büst meydanda kalmasın diye çevresine taş duvar örülmüş. Sadece Mayıslar’da önüne çelenk konulmuş olmasıyla büst varlığını hatırlatırdı. 27 Mayıs Bayramı da yalnız o gün büstün önüne çelenk konulmasıyla bilinirdi, hepsi bu…
Köşesinde Atatürk Anıtı bulunan, duvarla çevrili bakımsız kayalık 1981 yılında bir şeye benzemeye başlamıştı. Fen Bilgisi öğretmenimiz Korkmaz Bey, ayrıca vıttırıvızık derslere de girerdi. İşte öylesine derslerde bizi oraya götürür; hem dersini doldurur hem de orayı adam etmeye çalışırdı. Kazma, kürek, çapa ile birkaç haftada orada ot namına bir şey bırakmadık, resmen kayayı toprağa çevirdik. Fidan ve çiçek dikilebilecek seviyeye gelmiş, ‘Yüzüncü Yıl Bahçesi’ diye yeni adı bile belirlenmişti. Sonra aynı yıl içinde yine kaderine terk edildi…
Galiba Korkmaz Ayvaz Hoca el atmadan bir iki yıl önce büst oradan kaldırılmıştı. Ve yine aynı yıllarda meşhur ve malum Hürriyet ve Anayasa Bayramı, hiç iz bırakmadığı ve yeri olmayan hayatımızdan sessizce çıkmıştı. Dediklerine göre, 12 Eylül Darbecileri bayramı kaldırdıklarında, bu sahte bayram zaten mefta idi. Çünkü insanlarda karşılığı olmayan şeyin hayat bulması mümkün değildi.
Sonradan öğrendik ki, bir darbeyle Atatürk’ün Anayasasını lağvedip özgürlükleri kısıtlayan, ülkenin Başbakan ve Bakanlarını idam edenler, bütün bu büyük cinayetlerinin anısına 27 Mayıs’ı Hürriyet ve Anayasa Bayramı ilan etmişler. Anayasa ve özgürlüklere kastedenlerin bayramına bakar mısınız, söver gibi isim koymuşlar… Elbette halkta ve öğrencilerde böyle bir bayramın karşılığı olmayacaktır. Nihayetinde darbeyle ilan edilen sözde bayram, bir başka darbeyle kaldırıldı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder