1960'lı yıllarda memleket gündemine yayılan futbol oyunu, Anıtkaya'ya da girdiğinde böyle bir geçmişi vardı. Delikanlılar kendilerince uydurdukları toplarla oynarlarmış. Genellikle paçavraları sararak yahut kılları yakarak yuvarlaklaştırdıkları şeyleri top diye oynadıklarını anlatıyorlar. Sonraları nereden buldularsa, döküntü gerçek toplar temin etmişler. Yırtık pırtık bu eski topları yamar, diker tepiştirirlermiş.
Bu döküntü topların saltanatı ne kadar sürdü bilmiyorum. Bizim tanık olduklarımız onların sonuncusu olmalı, şöyle ki: 1970'lerin ortasında Anıtkaya'da futbol, üç devreli oynanırdı. İlkyarı topun maça hazırlanmasıydı. Dikme, yapıştırma, şişirme gibi bilumum tamirat ameliyesi, şaka değil, ortalama 45 dakika sürerdi. Patırların avludaki bu ilk yarıdan sonra, Arpalık harmanyerinde maçın son iki devresine geçilirdi.
Arpalık'taki bu maçların kadrolu seyircisi ve top toplayıcısıydık. Patırın Veli'ye 'Doğan', Hüseyin'e 'Asdırot'; Çakırların Adem'e 'Pele', Düdükçünün Hikmet'e 'Hacı', Buydeycigadirin Selahattin'e 'Gökmen', Gocahmetlerin Ali'ye 'Sinekli' dendiğini hep bu sıralarda işittik.
Kaleler iki taştan oluşur, saha çizgisi bulunmazdı. Taç atışları göz yordamıyla kararlaştırılır, ofsayt kuralı uygulanmazdı. Bırak kramponu, spor ayakkabı bilinmez; en kralı lastik yemeni kabul edilirdi. Bu dönemlerde Anıtkaya futboluna basamak atlatan, komşu köyler arasındaki maçlar olmuştur. Galiba Hacıbeyli ile yapılan bir maçta misafir takım oyuncuları tek tip formayla sahaya çıkınca büyük sükse yapmıştı. Sonra bizimkiler de ilk yıkamada renkleri karışacak, kırmızı beyaz bir forma yaptırdılar. Artık kurumsallaşmanın arkası gelecekti...
Bu arada patlak pörtlek toplara da elveda dendiğini söylemeye gerek yok. Bugünkü anlamda futbol topu yaygınlaşmadan önce plastik top dönemi yaşandı. Küçükler arasında geçerli bu hafif topun, büyüklerin dünyasında yeri yoktu; ama sıradan günlerde onunla idare ederlerdi. İlk futbol topunu rahmetli Dodiri Dayım, Adem'e almıştı. Bir servet değerindeki bu top, Hacımahmutların kuyuya düşmüş diye duyduyduk. O gün için ardından ağıt yakılacak önemde bu olaydan bir kaç yıl sonra futbol topları yaygınlaşacaktı.
Gençlerdeki kadar olmasa da istisna olarak bazı büyükler arasında futbola ilgi bulunuyordu. Misal, dükkandaki çerçeveli Galatasaray takım fotoğrafları Terzitopal (Lütfi Omak)ın ilgisini gösteriyordu. Deliyakıp (Yakup Kopan) ise kahvede ilgiyle maç izleyen en yaşlı kişiydi. Oğlunun (Halil İbrahim Kopan) müthiş oyunculuk kabiliyetinde mutlaka payı vardır.
Hangi köy takımının maçıydı hatırlamıyorum; Yenice, Osmanköy, Hacıbeyli'den biri yahut onların karması olabilir. İkinci devrede çok ilginç bir şey yaşandı. Oyuncu değişikliği yapılıyor, girmeye hazırlanan Gocacami hocası Üzeyir (Barışkan)... Kalan sürede pek varlık gösteremedi, ama oyuna girmesi mühimdi... Zamanın gençlerini cami müdavimi yapmasıyla ünlü Üzeyir Hoca, sırf top oynama isteğiyle maça girmiş olamaz; onunki asıl amacı doğrultusunda bir taktikti... Gelgelelim on onbeş dakikalık oyunu, futbolun Anıtkaya'da yaygınlaşmasında önemli olaylardan biri olduğu kanaatindeyim.
Yine de asıl ilgi Anıtkayaspor Futbol Klübünün kurulmasıyla belirginleşti. 1980'lerde Salim Kurt başkanlığına rastlayan bu dönemdeki kurumsallaşma galiba Nevzat Omak Hoca önderliğindeydi. Futbolla alakası olmayan Başkan Salim Kurt, Haciban (İbrahim Kızılyer), Mahmut Öztürk vb. daha niceleri birden fanatik taraftar oluverdiler. Bunda tabi ki Anıtkayasporun inanılmaz başarısının payı vardı. O yıllarda Afyon'da yapılan maçlarda bizim takım kendine göre bir seyirci ve hayran kitlesi oluşturmuş...
Birisi tribünün tepesinden aşağıya Afyonspor'un yenildiğini haber vermiş. Aşağıdaki de buna cevap vermiş;
- 'Len Anıtkaya bile yenildi, Afyon yenilmiş çok mu!'.. Meğer Anıtkaya'nın maçı daha önceymiş ve yenilmiş. Yenilmez bir takım olarak görülen Anıtkayaspor hakkında bu olay hala anlatılır... O dönemde insanlar Afyonspor bile olsa onu değil, Anıtkaya'yı izlemeyi tercih ederlermiş. Şimdi efsane gibi anlatıyoruz, ama hakikaten efsaneymiş yani...
Efsane döneminin oyucuları içinde rahmetli Ahmet Bar ve Eren Öztürk'ü anmak bizim için borçtur. Şimdi hayatta olan diğerleri de saygıyı hak ediyorlar. Afyon'un başka takımlarında top koşturan Anıtkayalılar da öyle... İzmir cenahından Aziz Sağlam, İbrahim Zenger, Ahmet Acar hep yüzümüzü ağarttılar; isimleri ve başarılarıyla gururlandık.
Anıtkayaspor ise bir kaç kere dağıldı, toparlandı; fakat o eski ihtişamlı günleri bir daha göremedik. Şimdi duyduk ki tekrar kurulmuş, hem de Aziz Sağlam'ın önderliğinde... Onlar oynasın, destanını yazacak birileri çıkar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder