“Kay-“ fiilinin anlamı, nesnenin bir zemin üzerinde sürtünerek hareket etmesidir. Zeminin parlak, pürüzsüz, cilalı… kısaca kaygan olması bu işin oldukça sağlıklı yapılmasını sağlayan önemli bir unsurdur. Kaygan, kaydırak, kaydırmak, kayrak, kayış, kayık, kaygana, kaypak gibi kelimelerin bu fiil kökü ile doğrudan ilgili olduğu düşünülmektedir.
Kaydırak, şimdilerde unutulmaya yüz tutmuş, bazen birkaç çocuğu oynarken gördüğümde tatlı bir hüzne kapıldığım eski çocuk oyunlarından biri. Yassı bir taş, yere çizilen sınırlar içinde ayakla hareket ettirilerek oynanıyor. Tek ayaktan aldığı kuvvetle yassı taş yerde ilerliyor, yani kayıyor. Taş, ayakla bir zemin üzerinde kaydırıldığı için oyunun adı kaydırak olmuş. Oyunun tek ve en önemli aracı bu yassı taşa da aynı isim veriliyor: kaydırak.
Kayrak bir kaya çeşididir ki yer altından bir kesit alma imkanı olsa damar damar, tabaka tabaka sıralanmış olarak görülecektir. Yeryüzüne çıkarıldığında da bir düzlem parçası şeklindedir. Tahta gibi, tepsi gibi dümdüz parçalar şeklinde çıkar. Kaydırak oyununda kullanılan yassı taşın bir kayrak olması tercih edilir. Kayrağın üzerindeki kum tanecikleri dişli, tırtıllı bir özellik kazandıracak kadar belirgindir. İşte tam da bu sebepten kayrak parçaları, biley taşı olarak da kullanılırlar. Tırpanın sık sık bilenmesinde bu kayrak taşından yararlanılır. Buna tırpanı “gayraklama” denir. İşin özeti, taşın tırpan üzerinde kaydırılmasından ibarettir.
İlbulak Dağındaki bir vadiye Gayraklı adı verilmesine sebep, kayrak taşlarının orada bol bulunması olmalıdır. Oralardan kopan küçük kayrak taşları sel yolakları vasıtasıyla köye kadar gelirdi. Kutu (gazoz kapağı) ve kaydırak oyunlarında kullanacağımız kayrakları selyolağından toplardık...
Bir çeşit yumurtalı tava böreği diyebileceğimiz kaygananın tavada kayması nedeniyle bu ismi aldığı düşünülebilir. Çünkü hamur tavaya atılmadan önce yeteri kadar yağ konularak tavanın kayganlaşması sağlanmalıdır. Ayrıca böreğin şekli de kayrağı andırmaktadır. Oldukça ince ve yassı… Anıtkaya'da buna kısaca gaygına diyorlar...
Su üstünde ilerleyen, kayan ulaşım araçlarının genel adı kayık oluyor. Ayrıca yıldız kaymasındaki görüntü, yıldızın şeffaf bir düzlem üzerinde hızla ilerlemesi, kayması şeklindedir. Hem kayığın suda hem de yıldızın gökyüzünde kayarak hareketinden söz ediyoruz.
Kay- fiilinin Anıtkaya’da da kullandığını tespit ettiğimiz başka bir anlamı ise “Bir köşede üst üste yığmak, istif etmek.”tir. Bu anlamı dikkate alarak kayrak denen kaya cinsinin yer altındaki halini de göz önüne getirirsek ilginç bir hayali canlandırmış oluruz. Yol yapımı gibi çeşitli sebeplerle ortaya çıkan kayrak kesitlerini görürseniz ne demek istediğimi anlarsınız. Çünkü kayraklar çok güçlü bir el tarafından yer altına üst üste yığılmış, istif edilmiş yani “gayılmış” gibi bir görünüm arz ederler.
Bu arada kayrak ile kaya kelimelerindeki ses benzerliği bunları yazarken dikkatimi çekti. Zaten Şemsettin Sami’ye göre kaya kelimesi “kay-“ fiilinden gelmektedir. Ayrıca “kayağan” adlı bir çeşit döşeme taşından da bahsediyor ki ister istemez akla kayrağın da yere döşeme taşı olarak kullanıldığını getiriyor. Şimdilerde hem döşeme hem de duvara kaplama olarak kayrak taşının yaygınlaştığı görülüyor.
Kayrak ile kayağan kelimeleri arasında hem anlam hem ses benzerliği bağlantısı kurulabileceği de unutulmasın. Bir de kayağan kelimesindeki “kay-“ kökü ve halen kullandığımız “kaygan” kelimesiyle bu fiil kökünün nerelere kadar uzanabileceği ayrı bir husus. Çünkü Kamus-ı Türki’ye daldığımızda “kaypak”ın da aynı kökten geldiğini öğreniyoruz:
“kaypak: sıfat 1- Kayar, bir yerde durmaz. 2- Çalınmış, aparılmış. [Kaypak balık: Elde durmaz, kayar, lezzetli bir göl balığı.]"
Bu kadarla kalsa iyi, O’na göre “kayış” kelimesi de varır “kay-“ fiiline dayanır:
“kayış: (kaymak)tan. Berberlerin ustura biledikleri parlak kösele dilimi.”
Kaypak günümüzde insanların bir sıfatı olarak kullanılıyor, oldukça olumsuz bir sıfat. Yerinde, kararında, fikrinde, vaziyetinde dik durmayan, sağlam olmayan sürekli değişen, rüzgara göre yönünü belirleyen kısaca “kayan” kişi demek. Usturanın kayış üzerinde kayması ise tarif bile gerektirmiyor. En az kayrağın tırpan üzerinde kayması kadar net.
“kaypak: sıfat 1- Kayar, bir yerde durmaz. 2- Çalınmış, aparılmış. [Kaypak balık: Elde durmaz, kayar, lezzetli bir göl balığı.]"
Bu kadarla kalsa iyi, O’na göre “kayış” kelimesi de varır “kay-“ fiiline dayanır:
“kayış: (kaymak)tan. Berberlerin ustura biledikleri parlak kösele dilimi.”
Kaypak günümüzde insanların bir sıfatı olarak kullanılıyor, oldukça olumsuz bir sıfat. Yerinde, kararında, fikrinde, vaziyetinde dik durmayan, sağlam olmayan sürekli değişen, rüzgara göre yönünü belirleyen kısaca “kayan” kişi demek. Usturanın kayış üzerinde kayması ise tarif bile gerektirmiyor. En az kayrağın tırpan üzerinde kayması kadar net.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder