05 Temmuz 2024

Eski Çamlar Bardak Oldu


    Bazıları bu sözdeki çamı cam olarak düşünüyor ve söylüyor. Bu yanlışlığa işaret edip aynı noktaya tekrar döneceğimizi belirttikten sonra asıl üzerinde duracağımız kelimeye gelelim.

    Bardak kelimesinin anlamı çok yaygın kullanışıyla, içinden su ve diğer içeceklerin içildiği camdan yapılmış kaptır. Tabi ki bugünkü anlamıyla bu böyledir. Taştan, ağaçtan, metalden yapılanları da varmıştır eskiden ve değişik şekilde adlandırıldıkları da olmuştur. Kase, kupa, maşrapa, billur gibi.

    Çocukluğumda çokça kullanılan ve hep de o nesneye işaret ettiği şekilde kullanılan bir başka anlamdan bahsedeceğim. Yine bir su kabıdır ama köylünün kırda bayırda, arabada çiftte, darbelere karşı dayanıklı, suyu soğuk bir şekilde muhafaza eden büyücek bir kaptır bu. Çam kütüğünden oyulmak suretiyle yapılmış tek parça bir kap. Kütük altından bir yerinden içi oyulmaya başlanır. Alttan bir el girecek şekilde delik açılmıştır, oyma işi bu delikten eli ve oyma aletini sokarak yapılır. İç işi bittikten sonra dışına da şekil verilir, kulp falan oluşur mesela. Sonra alttaki malum delik çam kabuğuyla kapatılır ve kabın içine su doldurulur. Suda şişen bu kabuktan kapak artık deliği tam olarak sıkıştırarak kapatmış olur. Sızdırma bile olmaz yani. Sırf bu yüzden bile olsa bu kabın içini uzun süreli susuz bırakmamalıdır. Kullanmasan bile içinde su bulunsun ki kabımız uzun ömürlü olsun. Kırılana kadar kullan icabında. İşte bu su kabın adıdır bardak. En az 5 litre kadar su konulabilir.

    Daha büyüklerine ise sinek deniyor ve yaklaşık 20 litreye kadar su konulabiliyor. Elbette büyük çam kütüğü bulmak kolay değil. Sırf bununla ilgili olarak iki sineği birbirine bağlayıp eşek üzerine çatmaya yarayan ipe sineğipi (sinek ipi) denilirdi. Buradaki sinek de meşhur karasinek ile karıştırılabilir; ama o değil. Anıtkayalılar'ın sinek dediğine bakmayın, memleketin başka yerlerinde 'senek' deniliyor; ve hatta Deresenek ve Yakasenek köy adları da buradan geliyor.

    Konuya dönelim, bardak kelimesinden yola çıkarak Türkçemizde bir yolculuk yapalım dedik ve bakın nerelerde durduk.

    Divan-ı Lügat-it Türk’te “bart” kelimesiyle karşılaştık, anlamını tanıdık bulacaksınız: “Su içilen bardak. Su kabı. Şarap ve benzeri sıvıların ölçü birimi.”

    Türkçenin çeşitli devirlerinde verilmiş eserlerin taranmasıyla oluşturulmuş, Türk Dil Kurumunun Tarama Sözlüğü’nde bu kelime bardak/bartak şeklinde tespit edilmiş. Anlamı ise, sadece “testi” olarak veriliyor.

    Kamus-ı Türki’de ise geniş bir karşılık var: “ Su, şerbet vs. içmeye mahsus, cam ve billur veya madenden, kulplu ya da kulpsuz kap. Maşrapa, kupa. (Aslı “kulp” demek olan “bar”dan müştak olmakla esasen kulplusuna denilirdi.)” Tamam yukarıda ayrıntılı bir şekilde anlattığımız bizim bardak da kulpludur ama ne Şemsettin Sami’nin Kamusunda ne Tarama Sözlüğü’nde ve ne de DLT’te “kulp” demek olan “bar” kelimesine rastlayamadık. Halbuki Kamus’ta İtalyancadan geldiği belirtilen “barda” kelimesinin hem anlam hem de ses olarak “bardak” kelimesine daha yakın olduğu aşikar:
    Barda: Fıçıcı keseri ve rendesi. Fıçının içine göre kavisli olur.

    Ege'de taze incire ve bizim dombeyeriği dediğimiz eriğe 'bardacık' denilmesin bu kelimeyle alakası var mı bilmiyorum. Her iki meyve de çamdan oyma bardağa benzediği için bence aynı kökten geliyorlar. Sadece sonuna küçültme eki alarak bardak+cık>bardacık olmuş...

    Çuvaşçada “purak” kelimesin anlamını da dikkat çekici bulduk: Ihlamur kabuğundan yapılmış dibi ve kapağı tahta, beyzi bir kap. Yine Çuvaşça’da çeşme ve kuyu kovası için kullanılan “patyen” kelimesi de varmış. Bu kelimeyle akraba olduğu besbelli Kazan Tatarcasının kelimesi ise “badyan”. Büyük tahta çanak demek.

    “Eski çamlar bardak oldu” sözündeki çam kelimesinin yanlışlıkla “cam” diye söylendiği meselesine döneceğimiz sözünü vermiştik. Bu yanlış kullanımın değişik sebepleri olabilir ama en mühimi bugünkü bardakların ekserisinin camdan yapılıyor olmasıdır. Ayrıca bilindiği gibi eski edebiyatımızda “cam” kadeh demektir. Bu bile başlı başına bir bardak tanımına benziyor.

    Sözdeki kelimenin “cam” değil de “çam” olduğuna dair delil göstermeye gerek yok ama yine de bulduklarımızı söylemekte fayda var. Bakın Tarama Sözlüğü kaynaklı bir kelime “çamçak”. Asıl ilginçlik tespit edilen anlamında: “Ağaçtan yapılmış su kabı, maşrapa.” Yani resmen bizim bardağımız tarif ediliyor. Üstelik şu başlığa taşıdığımız sözdeki “çam” kelimesini işleyerek. Çuvaşçada “çem” bira bardağı, Uygurcada “çam” kase, Kazan Tatarcasında “cam” tahta kase demek.

    Bardak ve sinekler sürekli dolu tutulmak suretiyle ömrü uzatılırdı. Aksi takdirde kuruyup çatlarlar çünkü... Fakat ne kadar uzun yaşarlarsa yaşasınlar onlar da ölümlüdür. Çatlayıp kırılıp su tutmaz olduklarında tamamen kullanımdan düşmezler, cesetleri de işe yarar. Düven sürülürken o kritik anda öküzün g.tüne tutulup bokça olarak kullanılırlardı.

    Orda burda çok aradım ama çocukluğumun “bardak”larından bulamadım. Böyle bir bardağı bulamamanın hüznü bir yana, bir gün “eski çamlar bardak oldu!” denmesinden korkuyorum.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder