Köyün ucundan başlayıp Añıdini'ne kadar devam eden Alagır, doğuda Macuryolu, batıda Atmezeri ile çevreleniyordu. Hafif engebeli bu geniş alan, Eğret'te gırañ olarak adlandırılan ekilip biçilemeyecek arazi kategorisinde değerlendirilebilir. Fakat tarım arazisi arasında kalan gırañlardan farklılık gösterdiği de bir gerçek. Gırañlar çok engebeli ve kayalık yerlerdir. Alagır nispeten düzlüktür, kayalık kısmı yalnız Atmezarı boyudur.
Alagır o kadar düzgün ve geniş bir yer ki uzun süre harmanyeri olarak da kullanılmış. Bununla beraber diğer harmanyerleri gibi çimenlik değildir, öbek öbek sert kır dikenleriyle kaplı hali harman yayılması, dene ve saman toplanmasına engel görülür. Harman yeri olarak kullanılan kısmı, bu dikenlerden nispeten arınmış köye daha yakın yerlerdi. Yer konusunda sıkıntı varsa, yine bu dikenli yerlere de harman döken olurdu.
Alagır'ın dikenli, sert otlu geniş düzlükten oluşması aslında İç Anadolu'nun tipik bitki örtüsü olan bozkırı andırıyor. Bozkırda hakim renk, toprağa çalan, keskin olmayan yumuşak bir yeşil-beyaz-sarı-gök karışımı özel bir renktir. Dediğimiz gibi yumuşak, tülü, kabarık bir renk. Zaten bu yüzden boz-kır denilmiş; aynı şekilde gök-kır, alaca-kır da denilebilirdi. Nitekim Eğret'te ala-kır denilmesine sebep, boz-kır denilmesiyle aynı. Hasılı kelam Alagır dediğimizde tipik bir bozkır anlaşılmalıdır.
Çimenlik olamasa; uzamayan, sert kır otlarıyla kaplı bitki örtüsüne sahip olsa bile bu geniş düzlük Eğretlilerin hep gözdesi olmuş. Daha harman dökülmediği bahar aylarında hayvanlar orada yayılırmış. Özellikle öküzlerin çoğunlukla Alagır'da güdüldüğü söyleniyor.
1940'lı yıllarda Çakırosman'ın bir kaç aylık kısa dönem Muhtarlığı olmuş. O günlerde köylü arasından bir fikir ortaya atılmış;
- "Yav bu öküzleri nerde olsa yayarız, Dağ'a da gider kıra da. Alagır'da köyün buzağısı eğlensin, öküzleri çekelim buradan..." demişler. Fikir benimsenmiş, ama kimsenin oralı olduğu yok. Bunun üzerine Çakırosman hem kendininkileri hem de abisi Çakırmehmet'in öküzleri sürmüş çıkarmış Alagır'dan. Muhtar öküzlerini çıkarınca başkaları duracak değil, böylece Alagır öküzden arındırılıp, buzağıya terkedilmiş...
Yunan gittikten sonra Eğret her yöne doğru genişlemeye başladı. Bu yapılaşma daha çok kuzey ve güneye doğru yoğunluk kazandı. Güneyde Buñar semti, Mumaklık ve ardındaki tepeye doğru yayılırken; kuzeydeki istikamet Alagır oldu. 1940'larda Guyuderesi ve ötesi, ihtiyacı olanlara yurtyeri olarak gösterilmeye başlandı. 1950'lerde buralardaki yerleşim tamamlanmış gibiydi. Aynı yıllarda Aygırhane yapıldı. 1963 Yılında Alagır'ın artık bir cami ihtiyacı iyice belirginleşti ve böylece Yeşilcami yapıldı.
Bundan elli yıl önce Anıtkaya yerleşiminin kuzey ucu aşağı yukarı belirginleşmişti. Ona göre bazı seromonileri orada yerine getirmek adet haline geldi. Mesela 19 Mayıs Spor Bayramı orada, Bekçirofi ile Kumpirhasan'ın ev önündeki düzlükte yapılır oldu. Yarışlar ve diğer etkinlikleri için en uygun yerdi. At yarışlarının startı da Yörükçeşmesi'nden verilir ve orada tamamlanırdı.
Bu etkinliklerle, aslında merkezden uzak gibi görülen Alagır hep gündemde kalmış oluyordu. 1980'li yıllarda Ziraat Teknisyenliği binası tam da oraya yapılınca Alagır da merkezleşmeye başladı. Gerçi Ziraat'in ömrü çok uzun olmadı, Teknisyenlik kapatıldı. Bundan sonra Alagır'ın yapılaşmasında hızlı bir süreç yaşandı. Bugüne geldiğimizde, bozkır bitki örtüsüyle sözünü ettiğimiz Alagır'ın sadece yarısı kalmış durumda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder