Normali de bu değil mi, kitap dediğin çeşit çeşittir. Öylesi vardır okumak için sabırsızlanırsın, senin için ihtiyaçtır çünkü. Bitirmezsen gözün arkada kalır. Bir başkasını okumaya seneler önce başlamışsındır, seni yormuştur, boğmuştur... Onun öyle olduğunu bilir, tekrar kapağını açmaya üşenir, ona karşı soğuk durursun. Daha başka türü de var ki onlar ise okunmak için sırasını beklerler... Okuman gerektiğini bilirsin; ama önceliği başkalarına kaptırmışlar, yahut yeni çıkan başka kitaplar sıraya kaynak yapmıştır...
Bir de hiç okunmayacak kaynak kitaplar var... Bunlara başvuru kitabı da diyebilirsin. İhtiyaç hasıl olduğunda açar bakar ve sonra sırtını sıvazlayarak yerine yerleştirirsin. Ansiklopedi ve sözlükler bu türdendir.
Meslek gereği kitaplığımın büyük bir bölümünü sözlükler oluşturuyor. Onların da çok çeşitleri var; Tarih sözlüğü, Edebiyat sözlüğü, Dil sözlükleri, Güncel sözlük, Deyimler sözlüğü, Tarama Derleme sözlükleri, Osmanlıca sözlük, Dini sözlük, Felsefi sözlük vesair vesair... Bunlara başvuru kitabı dedik de... Bazılarına tuhaf gelebilir, öğrencilik yıllarımdan beri sözlük okuma alışkanlığım vardır.
Sözlük okumalarım, diğer kitapları okur gibi değildir. Şöyle olur; merak ettiğim bir madde için sözlüğü açar, ilgili kısmı bulur, alacağımı alırım. Bundan sonra sözlüğü kapatmak o kadar kolay değildir. Civardaki benzer maddelere de gözüm kayar, şuna da bakayım, buna da bakayım derken saatler geçtiğini fark edemem. Bir saat sözlük okuduğunuzu düşünsenize... Hesapta olmayan bilgiyi böylece edinirsiniz, o bilgi olmadık zamanda işinize yarar...
Kelimeler insanın sadece konuşurken veya okuyup yazarken işine yaramıyor. Düşünmek için de onlara ihtiyacımız var. Onlarsız düşünemiyorsak, bizim için hava gibi su gibi ihtiyaçsa kelimeler... O halde onların toplu olarak yaşadığı sözlükleri sık sık ziyaret etmeyi normal karşılamalı...
Lafı, eski zamandan beri Anıtkaya'da kullanılan yöresel sözcüklere getireceğim. Bunların içinde isimler, fiiller, edatlar, ünlemler, zarflar vb. her türden kelime var... Hatta atasözü ve deyim haline gelmiş özel kalıplar bulunuyor... Hepsinin ortak özelliği Anıtkya/Eğret'e has olmaları. Manasıyla, telaffuzuyla, yahut her şeyiyle Anıtkaya'ya ait olan bu dil varlığına kayıtsız kalamazdım. Eğret Sözlüğü fikri böyle oluştu...
Uzun bir derleme ve eski derlemeleri tarama sürecinden sonra ortaya, dört-beş bin maddelik bir Anıtkaya/Eğret Sözlüğü çıktı. Sağolsunlar, işin farkında olan dostlar eksik gördükleri yeni maddeleri zaman zaman bildirip sözlüğün gelişimine katkıda bulunuyorlar. Yani, sözlüğümüz sürekli güncelleniyor.
Bazen meramımızı anlatabilmek için o sözlükteki bazı kelime ve/veya deyimleri kullanmak mecburiyetinde kalıyoruz. Onu o şekilde yazmazsam, kafamdakini tam yansıtamayacakmışım gibi geliyor bana. Bunun böyle olduğunu bilmeyenler, yazım yanlışı yapıldığını sanıyor.
Başka bazılarının da özellikle kullandığım o sözcüklerin anlamını bilmediğini fark ettim. Gayet normal bir durum; bir asır evvel dedelerimiz, ninelerimizce kullanılan sözcükler, ara nesillerce kullanılmamışsa, unutulur gider. Eğret Sözlüğünün bir amacı bu söz varlığını ortaya çıkarmaksa, bir başka amacı da unutulmamasını sağlamaktır.
Diyeceğim o ki manasını bilmediğiniz 'tuhaf' kelime ve deyimlerle karşılaşırsanız, Eğret Sözlüğüne müracat ediniz. Belli mi olur, bir de bakmışsın kendini sözlük okurken bulursun... Sözlük okumak iyidir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder