08 Ocak 2023

Kalecikli Hacı

     
    Eğret'e Küçük Kalecik'ten geldiği için başlığa bu lakabı çektik. Aslında Ahmet'in lakabı kısaca 'Hacı' idi... İşin aslı Ahmet Hacca da gitmemişti, hacı filan değildi yani; bu sadece lakabıydı. Hikaye Kalecik'te başlıyor...

    Ahmet küçük yaşlardayken ana babası Hacca gidiyor. O sıralarda malum, uzun sürüyor Hicaz yolculuğu... Geride emanet bıraktıkları oğulları hakkında çok endişeleniyorlar. O kadar vicdani sıkıntı çekiyorlar ki Allah değişik haller yaşatarak onların bu sıkıntısını gideriyor. Neler gördükleri tam olarak bilinmiyor, belki Allah onlara Ahmet'in halini gösteriyor, endişelenecek bir durum olmadığını anlatıyordu. Belki de Ahmet'i orada, yanlarında buluyorlardı bir anda... Hicazda yaşananlar bir sır; ama Kalecik'e döndükten sonra da küçük Ahmet'in anlaşılmaz hallerine tanık oluyorlar. Sadece ana babası değil başkaları da... Kısaca Ahmet hacca filan gitmemiş; ama gitmiş bir mübarek tavırları sergiliyormuş. Bu yüzden daha o yaşta 'Hacı' ünvanını almış, sonraları bu ona lakap olmuş... 

    Hacı, kendi köyünde Hanife Hanımla evleniyor. Sonra, hangi sebeple olduğu bilinmiyor, karı koca Eğret'e gelip yerleşiyorlar. Bu olay İstiklal Harbinden hemen sonraki yıllarda olduğu tahmin ediliyor. 

    Bakkalcılık yapıyor Hacı... (Dükkanı tam olarak şimdi Çolakların Halil'in evi yerindeydi. Paşa Tekkesinin tam karşısındaki köşedeki bu dükkanda sonradan Arap Selim Zenger de bakkalcılık yapmıştı.)

    Hikayesini kimse bilmiyordu; ama Eğret'te de herkes ona Hacı diyordu. Kalecikli Hacının  dükkan milletin, özellikle delikanlıların uğrak yerlerinden biriydi. İşlek bir yerdeydi... Terlemezin Odanın önündeki üçgen meydanda berber, terzi dükkanları vardı; işte az beride şimdi de bir bakkal açılmıştı... Kalecikli Hacı, böyle böyle Eğretli olacaktı...

    Hanife Hanım ile Hacının dördü kız biri oğlan beş çocukları oldu. Önce Fadime doğdu; zamanla adı unutulacak herkes O'nu 'Mavı' olarak bilecektir. Görüştüğüm bazı kişiler ondan ciddi ciddi Mavı diye söz ediyorlardı... Sonra ikinci kızları Sebahat doğdu... Bu isimlerin onların geçmişinde mutlaka bir karşılığı vardır, anlamlarını sorgulamayacağız. Yalnız 1937 yılında üçüncü kızları doğduğunda ona bilinçli olarak Şükrüye adını koydular; üçüncü kızı veren Allah'a şükür niyetine... Bundan dört yıl sonra, 1941 yılında tek oğulları Hasan doğdu. Ve son çocukları da bir kız idi; Emine, 1947'de doğdu...

    Kalecikli Hacının karpuz yerken vefat ettiğine dair torunlarından bir rivayet var; sene 1966... Şimdi çocuklarının durumuna bakalım...

    Hacının kızlar... Mavı (Fadime), Gındi Mehmet eşi; Sebahat, Delicafer eşi; Şükriye, Esnanın Veli eşi oldu. Küçük kızı Emine ise Afyon'a gelin gitti. Şimdi Hasan'a gelelim...

    Hacının Hasan

    1941 Yılında doğan Hasan, arkadaşları ve çevresi tarafından, babasına izafeten 'Hacının Hasan' diye tanımlandı ve bu tarif onun lakabı olarak kaldı... Hacının Hasan, Ümmetler/Çakalların Bekir kızı Gülsüm ile evlendi. Gülsüm Hanım, Akkiprik (Hasan Yet)in emmisi kızıdır... Aslında Gülsüm Hanım Garacanın evinden gelin oldu. Bu bağlantı önemli olduğu için hikayeyi geri sarmak gerekiyor.

    Ümmetlerin Bekir, Sıntırlardan Kelhasanın kardeşi Hatice ile evliydi. Bekir vefat ettiğinde Hatice/Hatca Hanım, iki kızı Refiye ve Gülsüm ile dul kalmıştı. İşte onlar yanında tay olduğu halde Garacaya vardı. Refiye Arapselimlerden Selim Zenger eşi oldu. Yani Hacının Hasan Arapselimi ile bacanak oluyor... Önemli dediğim nokta burası değil, Gülsüm Hanımın Garacanın evinden gelin olarak çıkması... Çünkü Garaca Süleyman bir ucuyla Alemdaroğlu/Kantinlerdendir ve Hacının Hasan'ın hayatında Alemdaroğlu bağlantısı çok belirleyici olmuştur. Mesela ablası Mavı, Gındi Mehmet'e varmıştı. Gındi Alemdaroğlulardan... Diğer ablası Şükriye de Esnanın Veli'ye varmıştı. Veli'nin anası da Gındinin halası oluyor; yani Kantinlerden... Alemdaroğluların Seydiler/Olucak kolu, Kütahya istikametine yönelimin ana merkezini oluşturur ve Garaca bu koldandır...

    Hacının Hasan, bir süre Anıtkaya Belediyesi'nin muhasipliğini yaptı. Herhalde bu, Sarasanın Ahmet Dadak'tan önceki döneme rastlıyor. Ben 'Hacının Hasan kim?' diye sorduğumda 'Belediye eski Muhasibi' cevabı veriliyordu. Demek ki onun bu görevi hafızalarda iz bırakmış.

    Gülsüm Hanım ile Hacının Hasan'ın üç oğlan bir kız olmak üzere dört çocukları oluyor. Yaş sırasına göre isimleri; Ahmet, Mübeccel, Bekir ve Süleyman Çetin'dir... Büyük oğlu Ahmet, Kalecikli Hacının; ortanca oğlu Bekir, Gülsüm Hanımın babası Ümmetlerin Bekir'in; küçük oğlu da sanırım Garacanın adlarını taşıyorlar...

    Hacının Hasan Kütahya'ya yerleşti. Çocuklarının evlilikleri de orada gerçekleşti. Mübeccel, Kütahyalı bir beyle evlendi. Bekir, Anıtkaya dışından bir hanımla evlendi; Eren ve Yaren adlarında iki oğlu var. Süleyman Çetin de Kütahyalı bir hanımla evlendi; bir kız ve bir oğlu var, adları Burak ve Ecrin... Büyük oğlu Ahmet, Garaömerin Adem kızı Sevican ile evlendi; Uğur, Hanife ve Hasan adlarında üç çocuğu var.

    1934 Soyadı uygulamasında ÇELİK soy ismini alan Kalecikli Hacının oğlu Hacının Hasan, halen çocukları ve torunlarıyla Kütahya'da yaşıyor. Onunla konuşurken, bir beyefendi ile muhatap olduğunuzu iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Belediye statüsünü kaybeden Anıtkaya için ne kadar üzüldüğünü söylüyordu. Üzüntüsünü çok samimi buldum...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder