Muhtarlık zamanında Koruma işleri İhtiyar Heyeti bünyesinde yürütülüyordu. Bütçe hazırlama ve tahsil etme, korucu ve bekçi tutma, ceza kesme benzeri işler Muhtar veya görevlendirdiği bir üyece deruhte edildi. Çünkü Köy Kanununa göre hareket ediliyordu.
Belediyelik olunca kanun ve nizam da değişti tabi. Çiftçi Mallarını Koruma işlerinin yürütülmesi için ayrıca bir birim oluşturmak gerekiyordu. O birim oluşturuldu ve başına Tatıresil (Resul Omak) geçirildi; Koruma Reisi Tatıresil'di...
O günleri hatırlayanlar Tatıresil'in reisliğini efsane gibi anlatıyorlar. Korucusuydu, bekçisiydi filan; ama bir zamanlar Eğret'te sayılamayacak kadar çok koyun sürüsünün varlığını unutmamalıdır. Mal ve ziyan deyince genelde koyuncular akla gelirdi. Bir kaç korucu ve bekçiyle o kadar çok koyuncunun hakkından gelmek mümkün değildi. Ayrıyeten Eğret'in arazisi de çok genişti. Bu yüzden Tatıresil iki oğluyla birlikte kendisi de hep işin içinde olmuş. Sanki göreviymiş gibi sürekli arazidelermiş...
Bazen stratejik hareket ederler, misal Çatalüyük civarına haber uçururlarmış 'geliyorlar' diye. Korucular Mantarlık tarafından giderken kendisi oğlanlarla Gavasguyusu'nda pusuya yatar, geleni enselermiş. Oğlu Mustafa'nın lakabı bu dönemde 'Mırtaza' olmuş, ama bunun hikayesini tam olarak öğrenemedim.
Tam 1,5 yıl bu minval üzre geçti. Çakırosman Belediyede, Tatıresil Koruma'da ilk olmanın şevkiyle koşturdular. Malumunuz olduğu gibi her şeyi değiştiren bir şey oldu, ve 27 Mayıs 1960 ihtilaliyle daha yeni kurulmuş Eğret'teki düzen de değişti. Okul Müdürü Belediye Reisi, Karakol Kumandanı da Koruma Reisi oldular. Berideki taze Reislerin eli bomboş kaldı...
Bu dönemde olanlar Türkiye genelinde değişik duygularla izlendi. Aynı zamanda halkın gündemine yeni kavramlar girdi. Mesela 1961 Anayasasıyla yönetimdeki değişikliklerin yansıması olan Senato onlardan biridir...
Anıtkaya'da (Eğret adı Anıtkaya olarak değiştirilmişti) haberler, hepi topu bir kaç tane transistörlü radyodan takip ediliyordu. 'Ajans' dinlemek için o radyoların başına toplanan meraklıların uğrak yerlerinden biri de Daldalların Oda idi. Çünkü orada da bir radyo bulunuyordu...
Aslında Daldalların Oda ilk zamanlarda aynı hizada, ama daha içeride idi. Bu yüzden işgal günlerinde çekilen fotoğraflarda görünmez. Kurtuluştan sonra Kipil (Mahmut Honça) bugünkü yerine inşa etmiş. Bina, yavaş yavaş şekillenmeye başlayan Galip Bey Caddesi için de adeta mihenk taşı olmuş. Daha sonraları odanın kendisi ve önü, yönetim merkezlerine yakın olması dolayısıyla hep odakta bulunmuş, hala da öyledir...
Reisliği zamanında Tatıresil Koruma odası olarak nereye kullandı bilmiyoruz, ama eli boşa çıktığı ihtilal sonrası zamanlarda hep Daldalların odada otururmuş. Belki bunda radyonun da etkisi vardır. Elbette orada tek başına bulunacak değil, bilhassa kendisine yakın olan kafadengi kişilerle birlikteymiştir.
Halkın ortadan ikiye bölündüğü o yıllarda bir de 'karşı taraf' bulunması çok normal... Bilhassa idamlar sebebiyle onların hissiyatı da çok farklı. Milli iradenin, yani TBMM'nin üstünde yeni ve seçkin bir yapı olarak algılanan 'Cumhuriyet Senatosu' kavramı da gündemdeyken... Ahalisinden dolayı Daldalların odaya 'Senato' demeye başlamışlar... Falanca nerede? Senatodadır... Filancayı gördün mü? Az önce Senatoya girdi... Uzun bir süre oda böyle anılmış...
1970'lerin sonuna kadar 27 Mayıs 'Hürriyet ve Anayasa Bayramı' olarak kutlandı. Aslında kutlanmadı da, mış gibi yapıldı, tatsız tuzsuz, ruhsuz bir şeydi. 1980 Yılında yeni bir ihtilalle 61 Anayasası askıya alındı, göstermelik bayram kaldırıldı. Kaldırılanların birisi de Cumhuriyet Senatosu idi...
Daldalların odaya senato yakıştırması 19 yıl bile sürmemiş, daha önceden unutulmuş. Bizim kuşak buna dair bir şey hatırlamıyor... Yukarıda bir şekilde adı geçenlerin hepsi rahmetli oldu, Daldalların oda hariç. O bütün işlevselliğiyle hayatta...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder